Prof. Dr. Hakkı Keskin, Siyaset
Bilimci 21.4.2021
ABD`ye Ayarlı Dış Politika ve
Montrö
Erdoğan`ın Başkan Trump`la
sürdürdüğü kişisel ilişkilere dayalı ABD politikası, Biden`ın başkan olmasıyla
sona erdi. Biden politikasını geleneksel ABD politikasında olduğu gibi,
kurumlar üzerinden yapacağı biliniyordu. Ayrıca Biden daha başkan olmadan, bir
röportajda Erdoğan`ın demokratik olmayan politikalarını kastederek:
"Türkiye’de muhalefeti destekleyerek iktidarı değiştireceğiz. Darbe ile
değil, seçimle“ açıklaması da, Cumhurbaşkanı Erdoğan`a ciddi bir uyarı
niteliğindeydi. Biden’in Türkiye`nin iç işlerine karışması anlamı taşıyan bu
açıklaması, muhalefet partileri tarafından da eleştiri konusu olmuştu.
Biden`in başkan olduğu 20 Ocak
2021 tarihinden günümüze Erdoğan`ın gün be gün beklediği telefon gelmedi. ABD
Temsilciler Meclisinde Türkiye’ye yaptırımları öngören tasarı, Cumhuriyetçi ve
Demokrat üyelerin oyları ile 16’ya karşı 403 oyla kabul edildi. Erdoğan`ı çok
endişelendiren durum, Tasarıda özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'ın ve ailesinin mal varlığı, yatırımları, iş ilişkileri ve ilgili diğer
gelir kaynaklarına ilişkin bir rapor hazırlanmasına dair bir madde yer alıyor.
Bu tasarının 120 gün içinde uygulanmaya konması, Trump tarafından ertelenmişti.
(Dünya, 30.10.2019).
Bu nedenle Biden`in, özellikle
Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın ve ailesinin mal varlığının araştırılması konusunda
izleyeceği politika, Erdoğan siyasi geleceği bakımından büyük önem taşıyor.
Ayrıca mayıs ayında mahkemede görüşülmesine başlanacak olan Halkbank davası da
Erdoğan ve hükümet için önemli bir konu. Halkbank ''ABD‘yi dolandırmak amacıyla
komplo kurmak, ‘Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı’ İran’a para
transferleri yaparak ihlal etmek için komplo kurmak” gibi iddialarla
suçlanıyor. 2007-2016 yıllarında 5 milyar 800 milyon dolar şüpheli uluslararası
para transferi yapıldığı belirtiliyor. Reza Zarrab mahkemedeki ifadelerinde bu
para transferinin Halkbank üzerinden ve doğrudan zamanın Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan`la iş birliğiyle yapıldığını açıklıyor. Zarrab mahkemede bu bağlamda
kimlere milyonlarca dolar rüşvet verdiğini, detaylı olarak açıklıyor. (Oda tv..
28.9.2020).
Montrö Anlaşmasının Tartışmaya
Açılması ABD`ye Mesajdır
Lozan Türkiye`nin Uluslararası
Kuruluş Anlaşması ve Tapusudur. Büyük bir siyasi yetenek ve çaba gösterilerek,
uygun uluslararası koşullar ortamında Atatürk tarafından 22 Haziran 1936 da
gerçekleştirilen Montrö Boğazlar Anlaşması ise, Türkiye`yi Çanakkale Boğazından
Karadeniz`e üzerinde tüm haklara sahip olan tek ülke olarak tanımıştır. Montrö
Anlaşması Türkiye'ye, Çanakkale ve İstanbul boğazları üzerinden Karadeniz`e
değin, tek başına kontrol etme ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı
tanımaktadır. Sözleşme, Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelere belli koşullarda
uygun savaş gemilerinin 21 gün süreyle geçişini sınırlama yetkisi tanıyor.
Barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini güvence altına alıyor.
Montrö Anlaşması sayesinde 85
yıldır Karadeniz çatışma ortamından uzak tutulabilmiş ve burada savaş
yaşanmamıştır. Karadeniz bu anlaşma sayesinde İkinci Dünya Savaşı da dahil,
Dünya`da barış denizi olma niteliğini koruyabilmiştir. ABD`nin ve diğer NATO
ülkelerinin savaş gemilerini süresiz bulunduramadığı tek deniz Karadeniz`dir.
Rus Devlet Başkanı Putin:
“Bölgesel istikrar ve güvenlik için Montrö ile belirlenen Boğaz’lar rejiminin
korunması gerekir” diyor. Rus Dış İşleri Sözcüsü Zaharova ise: “Montrö`nün
alternatifi yoktur” diyerek, kuzey komşumuz Rusya’nın Montrö konusunda nedenli
duyarlı olduklarının altını çiziyorlar.
Bu nedenle ABD öteden beri,
Uluslararası savaş gemilerini Boğazlardan ve Marmara denizinden Karadeniz’e
geçirebilme istemekte ve bu yönde zaman zaman bu istemini dillendirmekte ve
girişimlerde bulunmaktadır. ABD`nin isteği, büyük siyasi ve askeri karşıtı
gördüğü Rusya`yı, en can alıcı yeri olan Karadeniz`den de kuşatmaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Montrö`ya yönelik politikayla, ABD`ye mesaj vermektedir.
ABD`nin bu konuya nedenli önem
verdiğini, Ukrayna ve Gürcistan üzerinden izlediği dış politikada da görüyoruz.
ABD`nin bu yöndeki amacı çok bellidir. Rusya`yı eski Sovyetler Birliği Doğu
bloku ülkeleri olan Baltık ülkeleri üzerinden kuzeyden, Romanya, Bulgaristan ve
Gürcistan üzerinden Karadeniz`den, Polonya, Macaristan, Slovakya ve Ukrayna
üzerinden Batı-Avrupa`dan, kuşatmak istemektedir. Hatta ABD o denli ileri
giderek, Rusya’nın daimî kuzey kapısı olarak gördüğü Ermenistan`a bile Başbakan
Paşinyan üzerinden el atmak istedi. ABD ve Batının desteğini bekleyerek
Azerbaycan’a saldıran Paşınyan, Azerbaycan’ının Ermenistan işgali altındaki
toprakları geri alması için başladığı hâkli savaşta, Rusya belli bir süre geri
durarak, Paşinyan`a haddini bildirdi. Azerbaycan Ermenistan işgali altındaki
Dağlık Karabağ’ı ve diğer beş reyonu geri almayı büyük ölçüde başardı.
104 Emekli Amiralin Montrö
Açıklaması
104 yurtsever emekli amiral,
yaşamları boyunca çalıştıkları denizlerimizde ve boğazlarda, tam anlamıyla
konunun uzmanı oldukları Montrö anlaşmasına ilişkin olarak bir açıklama
yaptılar. Bu duyuruyu yapmalarının nedeni, kadınlara eşit haklar, daha
güvenceli bir yaşam ve daha iyi koruma hakları sağlayan Uluslararası bir
anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi`nden, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın bir gece yarısı
tek başına imzasıyla, Türkiye`nin çıktığını açıklaması oldu.
Bu ilişkide Meclis başkanı
Mustafa Şentop`a Cumhurbaşkanı “Montrö`yü tanımıyorum derse…” sorusuna,
“yapabilir” yanıtı vermişti. Sonradan gelen yoğun tepkiler nedeniyle Şentop bu
açıklamasını düzelterek, „Lozan gibi Montrö gibi anlaşmalardan çıkmanın söz
konusu olmayacağını da açık bir şekilde söyledim. Bunun imkansızlığını ifade
ettim. Başta Montrö olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu, İstiklal Harbi’yle
elde ettiğimiz mevzilerle ilgili hiçbir düşünce aklımızdan geçmemiştir.
“Açıklamasını yaptı.
104 emekli amiralin, yukarda
açıklandığı gibi Türkiye`yi savaştan uzak tutmada yaşamsal önemi olan Montrö
konusunda açıklama yapmaları, Türkiye`nin barışını ve çıkarlarını korumayı
amaçlayan önemli bir yurtseverlik görevidir. Bu duyuru konunun gerçek uzmanı
olan emekli amirallerin yapmaları, en tabii anayasal vatandaşlık haklarıdır da.
Demokrasi, Hukuk Devleti, Basın ve Fikir Özgürlüğünden söz eden, ancak
uygulamada bunun tam aksini yapan AKP ve Başkanının, bu açıklamaları nedeniyle
emekli Amiralleri sorgulamaları ve bazılarının süreli de olsa gözaltına
almaları, asla kabul edilemez. Fetö çetesine karşı kararlı duruşları nedeniyle
hapse atılmış bu kahraman subayların, açıklamalarını darbe ihtimali
gerekçesiyle sorgulanması ve hatta bazılarına elektronik kelepçe takılması,
unutulamayacak yüzkarası bir uygulamadır. Bunu şiddetle kınıyorum.
Öte yandan Emekli Amirallerin
açıklamasını destekledikleri için, Türkiye Emekli Subaylar Derneği Yönetim
Kurulu üyelerinin görevden alınmaları, Türkiye`de Demokrasi, Hukuk Devleti ve
Fikir Özgürlüğünün nereye kadar gerilediğinin çok açık kanıtıdır. Gelinen bu
durum beni derinden üzmektedi
No comments:
Post a Comment