Almanya siyaseti Armin Laschet ile Merkel sonrasına
hazırlanıyor
23.01.2021 01:22Güncelleme: 23.01.2021
01:23 MUZAFFER
ŞENEL
AB üzerine
akademik çalışmaları olan Dr. Muzaffer Şenel “Merkel’in son dönemlerinde
yeniden canlanan Berlin-Ankara yakınlaşmasını Laschet ile sürdürmek mümkün”
diyor.
Almanya’da 2005’den beri iktidarda
olan Şansölye Angela Merkel’in 14 Ekim 2018’de yapılan Bavyera ve Hessen
seçimlerinde alınan kötü sonucu ileri sürerek artık liderliği bırakmak zamanın
geldiğini belirterek iki aşamada siyasetten çekileceğini açıklamıştı. İlk
olarak Aralık 2018’de Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) liderliğini, sonrada en
geç Eylül 2021’de de siyaseti bırakacağı açıkladı. Halefinin kim olup
olmayacağı Merkel döneminin devam edip etmeyeceği anlamına geliyor.
Merkel’in açıklamasıyla birlikte
CDU’nun yeni liderinin kim olacağı tartışılmaya başlandı. Merkel, bir yandan
‘Almanya’nın Trump’ı lakaplı Friedrich Merz liderliğinde parti içinde giderek
yükselen aşırılara karşı bir siyaset izlerken, diğer taraftan 2021 sonrasında
partisinin merkezde yer alma vizyonunu teslim edebileceği bir isim arayışına
girdi.
Merkel, 7 Aralık 2018’de CDU
liderliğini kısaca AKK olarak bilinen ‘Mini-Merkel’ lakaplı yardımcısı Annegret
Kramp-Karrenbauer’e bıraktı. Tabandan beklenen desteği bulamaması ve yaptığı
gaflar ile Neo-Nazi Almanya için Alternatif (AfD)’nin neden olduğu Türingiya
(Thuringia) hükümet krizi, AKK’nin sonunu hazırladı. AKK’nin 10 Şubat 2020’de
istifa edeceğini ilan etmesi, CDU içinde başkanlık yarışının tekrar
alevlenmesine neden oldu. Normalde yazın yapılması planlanan CDU kongresi
pandemi şartları nedeniyle 16 Ocak’ta dijital ortamda yapılabildi.
CDU liderliği için göçmenlerin yoğun
olarak yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya kökenli üç aday yarıştı. Mülteciler
konusundaki liberal görüşleri ve gurbetçilerle iyi ilişkileri dolayısıyla sağcı
siyasetçiler tarafından “Türk Armin” lakabı verilen Eyalet Başbakanı Armin
Laschet ve ‘Almanya’nın Trump’ı Friedrich Merz ile CDU’nun dış politika sözcüsü
ve Federal Meclis Dış Politika Komisyonu Başkanı Norbert Röttgen.
CDU içinde liberaller ve katı
muhafazakârlar arasındaki siyasi çekişme ve kutuplaşma giderek daha fazla gün
yüzüne çıkmaya başlamasıyla Merkelvari politikaları saunan liberal Laschet,
göçmenler konusunda sert politikalardan yana olduğu bilinen katı muhafazakâr
kanadın adayı Merz’in karşısına Merkel’in desteğini alarak çıktı. Kongredeki
konuşmasında Laschet, maden mühendisi olan babasının maden ocağındaki
tecrübesinden hareketle takım içinde çalışmanın önemine vurgu yaparken önemli
olanın çalışan herkesin ırk, dil, sınıf ve din gözetmeksizin birbirine güven
duyması olduğunu vurguladı.
İkinci önemli mesajında ise Laschet,
ülkede güçlenen aşırı sağ tehlikeye karşı güçlü bir uyarıda bulundu.
Aşırı sağ gruplar tarafından öldürülen Merkel’in sığınmacılara açık kapı
politikasını savunan Kassel Valisi Walter Lübcke cinayetine dikkat çekerek,
“ülkemizin aşırı sağ teröristler ve onların zihinsel kundakçıları tarafından
parçalanmasına asla izin vermeyeceğiz” diyerek aşırı sağ konusundaki tavrını
açık ve net bir şekilde ortaya koydu. Aşırı sağa karşı uyum ve uzlaşı arayışına
dikkat çekerek demokrasiyi ve demokratik değerleri korumaya çağırdı.
Üç arasında yapılan ilk turda 1001
delegenin 992’si oy kullandı. Laschet, Merz’in parti içindeki yükselişini engellemek
ve kongrede şansını artırmak için son dakikada bir atak yaparak Covid-19
salgınıyla mücadelede başarılı yönetimi öne çıkan Federal Sağlık Bakanı Jens
Spahn’ı yardımcısı olarak yanına aldı. Fakat bu atak bile Merz’in ilk turda 385
oy alarak birinci olmasını engelleyemedi. İlk turda Laschet 380, Röttgen ise
224 oy aldı. İlk turda hiçbir aday delegelerin yarıdan fazlasının oyunu
alamadığı için en çok oy alan Merz ve Laschet arasında ikinci tur oylama
yapıldı. Merz’in 466 oy aldığı ikinci turda 521 oyla Laschet, neredeyse kıl
payı bir farkla CDU’nun yeni genel başkanı seçildi.
Laschet, parti de Merkel’in halefi
olsa da şansölyelikte de halefi olup olmayacağı önümüzdeki süreçte belli
olacak. 26 Eylül’de yapılacak Bundestag seçimlerinde kimin şansölye adayı
olacağı henüz netlik kazanmadı. CDU ile kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik
Partisi (CSU) tüm seçimlere birlikte giriyorlar ve başbakan adaylarını birlikte
seçiyorlar. Mart ortasında bir araya gelecek olan iki parti birlikte ortak
adaylarını belirleyecekler. Her ne kadar Şansölye adaylığında parti liderinin
önceliği olsa da CDU Genel Başkanı olması Laschet’i otomatikman şansölye adayı
yapmıyor.
ARMIN LASCHET KİMDİR?
Katolik orta sınıf bir ailede üç
erkek kardeşiyle birlikte Aachen’da büyüyen Laschet, gençliğinde halende aktif
üyesi olduğu St. St. Michael Katolik Kilisesi gençlik biriminde çalıştı.
1981’de Piskoposluk Pius Lisesi’nden mezun olduktan sonra hukuk ve siyaset
bilimi eğitimi için Bonn Üniversitesi ve Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi
giden Laschet, daha sonra 1986-88 yılları arasında gazetecilik eğitimi aldı.
Lise yıllarında CDU’ye üye olan Laschet, 1989’da memleketi Aachen Kent
Konseyine katılmasıyla siyasal hayata girmiş oldu.
Laschet, 1991 -2005 arası dönemde
gazetecilik ve yayıncılık sektörlerinde editör ve yönetici olarak
çalıştı. 1994’te milletvekili seçilerek Alman parlamentosu Bundestag’a
giren Laschet, parlamentoda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Komitesi ve Avrupa
Birliği İşleri Komitelerinde görev aldı. 1999’da Avrupa Parlamentosuna seçilen
Laschet, ilk olarak Bütçeler Komitesinde (1999-2001), sonra da Dış İlişkiler
Komitesinde 2002-2005 görev aldı. Aynı zamanda AB-BM ilişkilerinde Avrupa
Parlamentosu raportörü olarak çalıştı. Avrupa Parlamentosunda görev süresi
tamamlanınca Alman siyasetine ülkenin ilk uyum bakanı olarak geri döndü.
2005-2010 arasında Türkiyeli göçmen
nüfusun da yoğun yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde Jürgen Rüttgers
başbakanlığındaki kabinede Aile, Kadın ve Uyum Bakanlığı yaptı. 2010’da
Hannelore Kraft liderliğindeki Sosyal Demokrat Partisinin Kuzey Ren-Vestfalya
Eyaletini kazanmasının ardından muhalefette kalan Laschet, 2012’de CDU
Kuzey-Ren Vestfalya lideri olarak seçildi.
2017 seçimlerinde Hür Demokratik
Parti ile hükümeti kurarak Almanya’nın en kalabalık ve sanayinin kalbi olan
Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti Başbakanı oldu. Başarılı Eyalet Başbakanlığı
döneminde CDU’nun dünyaya açık bir çizgi izlemesi gerektiğini ve bu nedenle
parti içi reform ihtiyaç olduğunu savunan Laschet, Merkel sonrası dönemin en
güçlü adaylarından biri olarak sivrilmeye başladı.
SİYASİ DURUŞU
Almanya için amacını, toplumdaki
farklılıklar arasında uyum yaratmak ve geleceği şekillendirmek olarak tanımlayan
Laschet, ılımlı siyasi dili ve pragmatist politikalarıyla tanınıyor. Özellikle
Uyum Bakanlığı dönemindeki liberal görüşleri ve göçmen toplulukları iyi
ilişkiler kurması nedeniyle göçmenlerin sempatisi kazanan Laschet, partisinin
“Almanya bir göç ülkesi değil” söylemine karşı çıkarak göçmenler konusunda daha
kapsayıcı politikalar izlenmesini savunuyor.
Laschet, göçmenlerin Almanya’nın
önemli bir parçası olduğuna vurgulayarak, Merkel’in liberal göçmen politikasına
destek verdi. Göçmen politikasının yanı sıra Türkiye’nin olası AB üyeliğine
olumlu bakışıyla muhafazakâr ve aşırı sağ kesimin tepkisini çeken Laschet,
ayrıca İslam’ın Almanya’da resmi bir din olarak tanınmasını ve Hıristiyan
kiliseleri ile Yahudi cemaatleri gibi yasal bir statüye sahip olmasını; çifte
vatandaşlığın yasallaştırılmasını savunmaktadır.
Covid-19 salgınına karşı verilen
mücadele verdiği hatalı kararlar nedeniyle eleştirilmekte olan Laschet, Federal
Sağlık Bakanı Jens Spahn yanına çekerek söz konusu eleştiriyi bertaraf etmeyi
amaçlamakta.
AB’ye bakışta Merkel çizgisini güçlü
bir şekilde devam ettireceği izlenimi veren Laschet, “Avrupalı bir Almanya”’nın
AB içinde uluslararası terörizm ve organize suçlarla mücadele konusunda daha
sıkı bir işbirliği için çalışacağını önermektedir. Ayrıca AB Komisyonu
Başkanının doğrudan Avrupa vatandaşları tarafından seçilmesini önermektedir. AB
ve NATO’nun yılmaz savunucusu Laschet’in Almanya’nın en önemli doğalgaz
sağlayıcısı Rusya’ya ve lideri Putin’e karşı nasıl bir siyaset izleyeceğini
merek konusu.
TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERE BAKIŞI
Laschet her ne kadar Türkiye’nin
AB’ye tam üyeliğine karşı olsa da ahde vefa ilkesine vurgu yaparak daha önceki
federal hükümetlerin verdiği sözlere bağlı kalınması gerektiğini savunarak, AB
üyelik sürecine son verilmesine de karşı çıkıyor. PKK karşıtlığıyla bilinen
Laschet, AB üyeliğinde temel kriterin Türkiye’nin diğer aday ülkeler gibi temel
insan hakları ve demokrasi başta olmak üzere AB kriterlerini ve AB
müktesebatının gerekliliklerini yerine getirmesi olduğuna dikkat çekmektedir.
Laschet’in doğup büyüdüğü Aachen
şehri Türkiyeli göçmenlerin nispeten yoğun bulunduğu bir yer. Başbakanı olduğu
eyalette Türkiyeli yaklaşık 850 bin kişi yaşıyor. Laschet, iki ülke arasında
zaman zaman yaşanan gerilimlerin Almanya’da yaşayan gurbetçiler arasında
sorunlara yol açtığını sık sık dile getirmektedir.
Eyaletinde bulunan gurbetçilerle ve
onların dernekleriyle kurduğu yakın ilişkiler nedeniyle Türkiye’yi çok iyi
tanıyan Laschet’in CDU başkanlığı, gerek Türkiye-Almanya gerekse de Türkiye-AB
ilişkilerinin iyileştirilmesi için kolaylaştırıcı bir etki oluşturabilir. Son
iki yılda yeniden canlanan Türkiye-Almanya ilişkilerini daha da güçlendirmek
hedefinde olan Laschet, hemen hemen her konuşmasında bu olumlu ivmeyi
sürdürebilmesi için de temel hak ve özgürlükler konusunda Türkiye’den olumlu
sinyallerin gelmesi gerektiğini vurguluyor.
Merkel’in son dönemlerinde yeniden
canlanan Berlin-Ankara yakınlaşmasını Laschet ile sürdürmek mümkün. Bundan
sonra gözler, şansölye adayının belirleneceği Mart ayında yapılacak olan
CDU-CSU ortak toplantısına çevrildi. Belirlenecek aday 26 Eylül’de yapılacak
olan Alman genel seçimlerinde CDU’nun şansölye adayı olacak.
No comments:
Post a Comment