Sunday, January 31, 2021

Bir siyasal analiz: ABD başkanı Biden nasıl bir politika izleyecek? (31 Ocak 2021)

 

Alev Coşkun’un “Bir siyasal analiz: ABD Başkanı Biden nasıl bir politika izleyecek?” başlıklı,31 Ocak 2021 tarihli yazısını okuyabilirsiniz.

  

ABD’de yapılan başkanlık seçiminden 2 buçuk ay, Biden’ın görevi devralmasının üzerinden de 2 hafta geçti.

ABD’de sarsıntılar yaratan bir başkanlık seçimi yapıldı. Yeni Başkan Biden’ın genel politikası ve Türkiye ile ilişkileri nasıl olacaktır?

Trump, alışılmışın dışında bir başkandı. Geçmişinde siyasetle ilgilenmemiş, iş yaşamına ve para kazanmaya odaklanmış bir kişiydi.

Başkanlığa seçildiği 2016 yılından başkanlığı bıraktığı 20 Ocak 2021 tarihine kadar, temel olarak bir devlet adamı gibi değil, bir iş insanı gibi hareket etti.

Seçimleri kaybeden Trump, son güne kadar seçimlerin iptali için uğraştı. Bir iş insanı niteliğiyle son güne kadar pazarlık yaptı. Senato’da ikinci seçmenlerin yapacakları seçimi etkilemek için ABD’nin dört bir yanından taraftarlarını Beyaz Saray’ın önüne topladı. Konuşmasıyla onları tahrik etti, özendirdi ve parlamento binasına yönlendirdi. Bu kargaşada 5 kişi yaşamını yitirirken çok sayıda yaralı olduğu bildirildi.

Meclis’te oylamanın yapılmaması için son dakikaya kadar gayret gösterdi. 

Parlamento binasına yapılan saldırıdan sonra Demokrat Partili parlamenterlerin Trump için “azil” prosedürüne başlamalarının altında Trump’ın bu vahşi hareketini sürdürmesini engellemek amacı da yatmaktaydı.

‘BİR GÜN MUTLAKA DÖNECEĞİM’

Trump en sonunda, gelenekleri bozarak yeni başkanın göreve başlama törenine katılmadan Beyaz Saray’dan ayrıldı. Ayrılırken de “Bir gün mutlaka döneceğim” dedi. Unutulmasın ki Trump, son seçimde 75 milyon oy almıştır. 

20 Ocak 2021’de yapılan devir teslim töreninde bir olay çıkmaması ve törenin disiplinini sağlamak için 25.000 askerden oluşan olağanüstü bir güç görevlendirildi. Amerikan tarihinde nadir görülen bir durum ortaya çıktı.

TOPLUMU KUCAKLAMAK

Biden törende, “ABD’nin birliğini yeniden kuracağım, bütün Amerikalıların başkanı olacağım” diyerek söze başladı.

Trump’ın azil prosedürü devam ediyor. Azil oylaması 8 Şubat’ta Senato’da yapılacak.

Biden’ın yemin töreninin ardından ABD’nin kimi kentlerinde sokaklar karıştı. Portland, Colombus, Denver, Seattle ve Sacramento’da halkla polis arasında çatışmalar yaşandı. Seattle’da polise karşı çıkan göstericiler binaları tahrip etti.

FİNANCİAL TİMES: BİDEN’IN SINAVI

İngiltere merkezli Financial Times da Biden’ın “zehirli bir siyasi iklimde” gelen zaferinin ciddi sınavlarla karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, Obama döneminde bazı krizlere alışık olsa da bu sefer durumun eskisinden çok daha şiddetli olduğunu belirtti.

KÜRESEL MASAYA GERİ DÖNÜYORUZ

Beyaz Saray’ın yeni Sözcüsü Jen Psaki, ilk basın toplantısında ABD’nin dış politikada etkin rol oynayacağını belirtti ve “ABD, küresel masaya geri dönüyor” dedi.

BIDEN’IN ÖNCELİKLERİ

Başkan Biden için iç politikada birliği tekrar sağlamak, ortaya çıkan kutuplaşmayı ve toplumsal gerilimi azaltmak en önemli önceliklerdir.

Bugün ABD, Çin, AB, Rusya, Almanya arasında süren küresel iktidar hesaplaşmasında dengelerin yeniden kurulacağı bir döneme girilmiştir.

Biden’ın en önemli konusu Çin ile ilişkiler olacaktır. Biden, AB’yi tekrar yanına çekecek, Hindistan ile daha da yakınlaşacak, Çin’e karşı set kurmaya çalışacaktır. Öte yandan Ankara- Moskova ilişkilerinin daha da güçlenmesini engellemeye çalışacak, Türkiye’nin şu anda yaşadığı ekonomik krizi kullanmanın en iyi yolunu bulmaya çalışacaktır.

İÇ POLİTİKA VE EKONOMİ

Biden göreve, Trump’ın kararlarını iptal etmekle başladı. Biden ilk gününde 17 başkanlık kararnamesi imzaladı. Bunlar arasında Paris İklim Anlaşması’na dönmek, Meksika sınırına yapılan duvarın durdurulması, bazı Müslüman ülkelere seyahat yasağı uygulanması gibi konular vardır.

Biden ayrıca, Covid-19 salgını ve ekonomik mücadele paketi adı verilen ve kamusal yatırımlara öncelik veren paketi de imzaladı. 

Bu pakette, işsizliği ve yoksulluğu azaltmak, sağlık hizmetlerinin tabanını genişletmek, altyapıyı devlet yatırımlarıyla yenilemek ve ekonomiyi canlandırmak istediğini, bu amaç için 1.9 trilyonluk bir kaynağı, gerektiğinde borçlanarak açık bütçe politikası uygulayarak, en zengin yüzde 1’i de vergilendirerek harekete geçirmeye kararlı olduğunu belirtiyor.

Biden ekonomide, 1930’lardaki kamusal ekonomiye benzer bir yöneliş sergiliyor. Biden böylece, Demokrat Parti’nin sol kanadını temsil eden ve başkanlık seçimine de önseçimlere de girmiş olan Bernie Sanders ve arkadaşlarını yanına çekmiş oluyor.

Biden’ın temel hedefi, iç barışı sağlamaktır. 

Emperyalist ABD, tarih boyunca kendisiyle uyumlu çalışmayan devletleri hizaya sokmak istemiş, gelişmekte olan devletlerin yönetimleri üzerinde etkin denetim kurmuştur. 

Joe Biden döneminde bu temel politikanın değişeceğini sananlar, yanılgıya düşeceklerdir. ABD’nin ulusal çıkarlarını öne alan temel politikası değişmez, değişiklik, usullerde olur. Daha yumuşak ve diplomatik davranışlarda olur.

Şu an Biden yönetimi, kendisini ön ayak olduğu küreselleşmenin mağduru olarak gösteriyor. Ağır sosyal ve ekonomik eşitsizlik karşısında Biden, emekçilerin haklarını koruyan bir pozisyonu yükseltmek istiyor.

Biden’dan 1930’larda Başkan Roosevelt döneminde başlatılan “New Deal”a benzer kamunun ekonomide etkin olmuş politikası beklenmemelidir. ABD’nin kurulu düzeninin bir üyesi olan Biden ve ekibinin böylesi etkin bir kamu ekonomisine dönüş yapmasına ihtimal tanımıyoruz.

ORTADOĞU POLİTİKASI

Trump’ın Ortadoğu politikası öncelikleri şöyle sıralanıyordu:

1. Kudüs olayı: Trump, Golan Tepeleri’nde İsrail’in elini güçlendirdi.

2. Mısır, Suudi Arabistan ve Arap dünyası ile İsrail arasında işbirliğini sağladı. Arap dünyasını İsrail’e yakınlaştırdı. İran’a karşı kendi elini güçlendirdi.

3. Suriye ve Libya’nın bölünmesini gerçekleştirdi.

4. Ankara, Suriye konusunda ABD ile aynı paralelde Esad’ın gitmesi üzerine politikasına devam etti. Suriye’nin parçalanmasına yardımcı oldu. 

5. PKK, YPG/PKK’yi kendisinin stratejik ortağı yaptı.

6. İsrail-Mısır-Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bütünlüğünü sağladı, Akdeniz’de Yunanistan’ı “stratejik ortak” olarak Türkiye’ye karşı destekledi.

 Obama döneminde, nükleer silahlanma hareketini denetlemek ve uluslararası sistemin içine almak amacıyla İran’la ilişkiler kurulmuştu. 

Trump, bu politikayı bırakmış, İsrail ve Suudi Arabistan’la İran’ı sıkıştırma politikası gütmüştür. Biden’ın Obama dönemi stratejisine döneceği belirtiliyor.

İsrail-İran arasında denge stratejisinin yeniden uygulamaya konması bekleniyor. Trump, Ortadoğu’da tam bir İsrail yandaşı politika izliyordu. Trump bir yorumcunun belirttiği gibi adeta İsrail’in dışişleri bakanı gibi çalışıyordu.

ABD’nin Ortadoğu’da askeri varlığını azaltması bekleniyor. Biden’ın Ortadoğu yaklaşımı şöyle görülüyor:

1. İran’la nükleer silahların denetlenmesi konusunda yeniden işbirliğine gidiş.

2. İran’la ilişkinin kesilmesinin, İran’ın nükleer silah kapasitesini daha da artırmaktan başka işe yaramadığı görüşü ileriye sürülüyor.

3. Biden’ın Suriye konusundaki politikası üzerinde bir yorum yapmak için zaman erkendir.

Kuşkusuz İsrail konusu önemlidir. Biden’ın Filistin-İsrail barış süreci konusunda iki devletli çözümü esas alması bekleniyor. Biden, ABD’nin kurulu düzeni (müesses nizam) içinden gelen bir kişidir. Bu nedenle İsrail’e karşı sert bir politika uygulayamaz. 

ÇİN KONUSU

Biden döneminde dış politikada birinci öncelik Çin’e verilecek.

Çin, ekonomik açıdan ABD’yi yakalamış, kimi yorumculara göre geçmiş bulunuyor. Çok önemli ekonomik ve siyasal bir güç olarak ortaya çıkmış bulunuyor.

Rusya da Karadeniz, Kafkaslar, Ortadoğu ve Akdeniz’de gücünü artırmıştır.

Biden’dan dış politikada realist bir yaklaşım izlemesi bekleniyor.

Biden, Obama döneminde yürütülen Asya’ya ağırlık verme ve Çin’in etrafını ABD dostları ve müttefikleriyle kuşatma yoluna gidecektir.

Biden, NATO sistemi çerçevesinde Avrupa ile ve ikili ilişkiler yoluyla Japonya ve Güney Kore ile ilişkileri güçlendirme yoluna gidecektir.

Biden, göreve başlarken, “İttifak ilişkilerimizi onaracağız, dünya ile yeniden yakın ilişki kuracağız ve liderlik yapacağız. Barış, kalkınma ve güvenlik için güçlü ve muteber bir ortak olacağız” demişti.

 Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, ilk gün düzenlediği basın toplantısında Çin’le ilgili bir soruya şu yanıtı verdi:

“Biden, Çin ile ilişkilerde çok taraflı bir yaklaşımı benimsiyor… Pekin şu anda güvenliğimizi, refahımızı ve değerlerimizi ciddi biçimde zora sokuyor. Bu nedenle Çin’e karşı yeni bir politika benimsenecektir.” 

 ABD, bir yanda Japonya, Hindistan ve Avustralya; diğer tarafta Vietnam, Endonezya ve Malezya gibi Güneydoğu Asya coğrafyasındaki ülkelerle Çin’in etrafını kuşatma stratejisi benimseyecektir.

Çin, sadece siyasi ve askeri açıdan değil, ekonomik açıdan da ABD ekonomisine bir tehdit olarak değerlendiriliyor. Ülke içindeki sosyal kutuplaşma gerilimini azaltmak için Biden’ın da tıpkı Trump gibi, yatırımları Çin’den çekip diğer Asya ülkelerine yayma ve ABD’ye taşıma hamlesine devam edeceği belirtiliyor.

Biden, NATO sistemi çerçevesinde Avrupa ile ve ikili ilişkiler yoluyla Japonya ve Güney Kore ile ilişkileri güçlendirme yoluna gidecektir.

RAND KURUMU’NUN ÖNERİLERİ

Rand, araştırma-geliştirme anlamında Research and Development’in baş harflerinden üretilmiştir. ABD Silahlı Kuvvetleri için araştırmalar yapan şirket, “ABD için yeni dönemde diplomasi önerisi” adını taşıyan bir rapor yayımladı.

Raporda yönetim için yeni diplomasi önerileri şöyle özetlenebilir:

- İran ve Rusya ile işbirliğini öne çıkaran bir yaklaşım öneriyor.

- ABD için en büyük potansiyel tehlikenin Çin olduğunu belirtiyor.

- ABD’nin Ortadoğu’da askeri varlığını azaltmasını, İran’a karşı Türkiye, Suudi Arabistan, İsrail dengesinin sağlanmasını öneriyor.

- Rusya ile İran’ın bugünden daha güçlü hale gelmesi durumunda bölgedeki devletlerin buna karşı olabilmelerinin hazırlanmasını önermektedir.

- Bu rapor Biden’ın izleyeceği dış politikada yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.

 Bu rapora göre, ABD’nin en büyük jeopolitik rakibi olarak Çin, ikincisi İran gösteriliyor.

Rapor, Türkiye’nin Karadeniz’de Rusya’ya karşı ve Ortadoğu’da İran’a karşı dengeleyici rol üstlenmesini çok açık olmasa da belirtiyor.

TÜRKİYE, İLİŞKİLER VE İLK GÖSTERGELER

Trump döneminde, ABD-Türkiye ilişkileri bir noktada kurumsallıktan kişisel ilişkiye evriliyordu. Örneğin, Trump’ın 29 Haziran 2019’da Erdoğan’a gönderdiği mektup anımsanmalıdır. O mektup şöyleydi:

 “Sayın Cumhurbaşkanı,  

Hadi iyi bir anlaşma yapalım! Siz binlerce kişinin öldürülmesinin sorumlusu olmak istemezsiniz. Ben de Türk ekonomisini yok etmek istemem ki yaparım!  Yapabileceklerimin küçük bir örneğini Rahip Brunson konusunda size göstermiştim.

Sizin sorunlarınızı çözmek için çok çalışıyorum. Dünyayı hayal kırıklığına uğratmayın. 

Eğer bunu doğru ve insani şekilde yapabilirseniz tarih size olumlu bakacaktır. Eğer iyi şeyler olmaz ise sizi sonsuza kadar şeytan olarak görecektir. 

Sert adam olma. Aptal olma!

Sizi daha sonra arayacağım.

Saygılarımla,

Donald Trump.

Bu kişisel mektupta Trump hem “tehdit” hem “aşağılama” hem de “havuç” gösteriyordu. “Sert adam olma, aptal olma” diye hitap edilebiliyordu. 

Artık böyle işler olmaz. Devlet deneyimlerinden gelen Biden, ilişkileri kurumsal düzeyde yürütecektir. 

Türkiye –ABD arasında şu anda en önemli konu S-400’ler olarak görünüyor.

S-400’ler konusunda AKP siyasal iktidarı ödün vermeye her an hazır olduğunu zaten açıkladı. Her yönden çözülecek bir sorun olduğunu AKP medyası, Milli Savunma Bakanı Akar düzeyinde “S-400’lerin tetik kontrolü müşterek komutaya verilebilir” dedi.

O halde Biden yönetiminde Türk- Amerikan ilişkilerinin en önemli sorunu sanıldığı gibi S-400’ler olmayacaktır. Asıl sorun Suriye’nin kuzeydoğusunda konuşlanan ve adım adım oluşturulan PYD özerk devletidir.

RUSYA VE TÜRKİYE İLE BİRLİKTE ÇALIŞILMALI

ABD’nin son Şam Büyükelçisi Robert Ford, Trump’ın Suriye politikasının başarısız olduğunu, Biden’ın farklı bir strateji izlemesi gerektiğini söyledi. 

Ford, bir terör örgütü olan IŞİD’le mücadele başta olmak üzere bölgede sorunların çözümünde Türkiye ve Rusya ile birlikte çalışılması gerektiğini belirtti.

Türkiye ve Rusya’nın Suriye’de ulusal çıkarlarını kabul etmek gerektiğini, bunun daha iyi sonuçlar doğuracağını ileriye sürdü. 

ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Türkiye ile ilişkilerde Biden döneminde iyileşme beklemediğini söyledi. İşte çelişkiler… Biden’ın bu konudaki kararları yakın bir zamanda belli olur. 

ANKARA’YI İLGİLENDİREN ATAMALAR

Biden, çalışacağı ekibi kuruyor. Bu ekipte Türkiye’yi ilgilendiren önemli birkaç kişiyi kısaca ele almalıyız.

Anthony Blinken (Dışişleri Bakanı)

Kariyer Diplomat Blinken, Obama döneminde Dışişleri Bakan Yardımcısıydı.

Blinken, Senato’daki soruşturmasında S-400’leri ileri sürerek Türkiye için “sözde stratejik ortak” ifadesini kullandı.

S-400’lerin NATO sistemleriyle bağdaşmaz olduğu iddiası öne sürülüyor. Oysa S-400’lerin bir önceki modeli S-300’ler Yunanistan, Bulgaristan ve Slovakya gibi NATO ülkelerinin silahlı kuvvetlerinde kullanılıyor.

Blinken ayrıca şunları da söyledi:

“Sözde stratejik bir ortağımızın en büyük stratejik rakiplerimizden biri olan Rusya ile aynı çizgide olması düşüncesi kabul edilebilir değildir. Türkiye bir müttefiktir ve birçok yönden bir müttefik gibi davranmıyor. Bu, bizim açımızdan çok önemli bir sınamadır.”

Blinken, ayrıca uygulamaya konmuş olan yaptırımların etkisine bakılıp, başka yaptırımlara gerek olup olmayacağına buna göre karar verileceğini söylüyor. Yani yaptırımların ağırlaştırılabileceği kartını masaya koyuyor.

Biden, görevi devralırken yaptığı konuşmada ABD’nin yeni dönemde “güvenilir bir ortak” olacağını söylüyordu.

Acaba Türkiye, “güvenilir ortak” ABD’nin PKK’nin uzantısı YPG ile Suriye’deki kurduğu ittifakı masaya getirerek bunun ne ölçüde müttefiklikle bağdaştığını sorabilecek mi?

Bir diğer önemli atama, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumlu genel koordinatör Brett McGurk’tur. Bilindiği gibi Gurk, Obama döneminde DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi iken, YPG’li teröristlere plaketler dağıtıp onları öven bir görevliydi.

McGurk, şimdi daha da geniş yetkilerle bir göreve gelmiştir. Bu atama, Türkiye-ABD ilişkilerine ne derece yardımcı olacaktır? Daha da gerginleştirecek midir, yoksa olumlu yöne mi çevirecektir? Göreceğiz…

McGurk, görevi sırasında YPG’nin meşruiyet kazanması için çalışmıştı. Şimdi bu meşruiyetin sağlanması yolunda DEAŞ’ın yeniden canlanmasının söz konusu olabileceği yorumları yapılmaktadır.

 Ayrıca William Burns CIA Başkanı, Wendy Sherman Dışişleri Bakan Yardımcısı, Philip Gordon ve Jack Sullivan, Ulusal Güvenlik Danışmanlığına getirildiler. Eski BAE Büyükelçisi Barbara Leaf, Ortadoğu İşleri Direktörü oldu. Lloyd Austin Savunma Bakanı oldu.

 Bu kişiler genel olarak liberal ideolojiye sahiptirler.

 Geçen hafta Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) resmi Twitter  hesabından bir ileti paylaştı. CENTCOM Komutanı General Kenneth F. McKenzie, Ayn el Arap’ın (Kobani) terör örgütü DEAŞ’tan alınmasının 6. yıldönümü dolayısıyla YPG’yi resmen kutladı.

 Bunlar, başkan değişse bile ABD politikalarının değişmediğini gösteren işaretlerdir. Durum ileride daha açık olarak görülecektir.

 Biden’ın yakın çalışma arkadaşlarının Türkiye’ye karşı pek de dostane tavır içinde oldukları söylenemez.

BIDEN’IN İÇ VE DIŞ POLİTİKA ÖNCELİKLERİ

Başkan seçilen Biden, deneyimli bir siyaset adamıdır. Uzun yıllar Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Üyeliği ve Başkanlığı görevlerinden sonra 8 yıl Obama’nın Başkan Yardımcılığını yaptı. 

Biden’ın, göreve başlarken karşılaştığı sorunlar şunlardır:

1. Tüm dünyayı olduğu gibi ABD’yi de derinden sarsan Covid-19 pandemi olayı,

2. Pandeminin de etkilediği ağır ekonomik koşullar,

3. Trump’tan miras kalan bölünmüş ve aşırı kutuplaşmış bir toplum,

4. Dünya siyasal sisteminde ABD’nin yeniden ağırlığını kazanma gayretleri.

 

No comments:

Post a Comment