GİFGRF 26 Mart 2021 25 – 26 MART 2021 AVRUPA BİRLİĞİ
ZİRVESİNDE TÜRKİYE
Selim Yenel GİF İcra
Komitesi Başkanı
25 – 26 Mart
tarihlerinde yapılan Avrupa Birliği Zirvesinin ilk gününde, daha önceki Zirve
kararı uyarınca Türkiye ile ilişkiler ele alınmıştır. Yayınlanan bildiriye ilk
bakışta, ülkemizin son zamanlarda başlatmış olduğu yumuşama politikasının işe
yaradığı ve AB dilinin de nispeten buna uyduğu değerlendirilebilir. Burada
ABD’nin izlerini de bulabiliriz. Bildiriyi iki yönden, önce dar anlamda nelerin
öngörüldüğü, sonra ilişkilerin geleceği bakımından ele alabiliriz.
Olumlu noktalardan
başlarsak uzun zamandır vurguladığımız Gümrük Birliği’nin güncellenmesi
konusunda Komisyonun müzakerelere başlaması için Konsey’den beklenen
yetkilendirmesinden söz edilmektedir. Daha önce AB, ülkemizdeki temel haklar
alanındaki gerilemeleri bahane ederek GB’nin güncellenmesi konusunda herhangi
bir ilerleme olmayacağını açıklamıştı. Şimdi ise Konsey’in Komisyonu
görevlendirebileceğinden söz edilirken, GB’nin uygulanmasında karşılaşılan
zorlukların giderilmesi ve tüm üye ülkelere uygulanması önkoşulu
getirilmektedir.
Diğer bir husus, yine talep ettiğimiz üst düzey diyalogların
tekrar başlatılmasına hazır olduklarının belirtilmesidir. 18 Mart tarihli göç
mutabakatında da bu konu yer almakta idi ve ekonomi, enerji ile ulaştırma
alanlarında Bakan düzeyinde toplantılar yapılmıştı. Şimdi bu alanlar yerine
bildiride kamu sağlığı, iklim ve terörizmle mücadele ile bölgesel konularda
diyalogdan söz ediliyor. Bildiride insandan insana temas gibi çok muğlak bir
ifade bulunmaktadır. Bununla Türkiye’nin zaten katılmakta olduğu Erasmus,
Horizon gibi Birlik programlarına katılması kastedilmektedir. Hâlbuki AB
Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in hazırladığı
raporda, 1 vize muafiyetinin sağlanması için Komisyonun yardımda bulunması ifadesi
de vardı.
Nihayet Türkiye’deki Suriyeli göçmenlere yardım anlamında
Komisyon’dan yeni bir mali paketin hazırlanması istenmektedir. Hemen arkasından
da göç yönetimi çerçevesinde sınırların korunması, yasa dışı göçle mücadele ve
göçmenlerin Türkiye’ye iadesinden söz edilmektedir. Ancak yine Borrell’in
raporunda yer alan ve bizim uzun zamandır dile getirdiğimiz Türkiye’deki
Suriyelilerin AB ülkelerine gönüllü yerleştirme taahhüdü es geçilmektedir. 1
REPORT_19.3.21.pdf GİFGRF
Görüleceği gibi
olumlu sayılabilecek unsurlar bile ya koşullu ya da sulandırılmış durumdadır.
Bütün bunların Türkiye’nin atacağı Doğu Akdeniz’de adımlara bağlı olduğu ve
geri çevrilebileceği de kaydedilmektedir.
Olumsuz unsurlara gelince, Türkiye’nin adaylığından söz
edilmemektedir. Zaten bildirideki başlık Doğu Akdeniz olup, Zirvede ilk olarak
o bölgedeki durumun ele alındığı belirtilmektedir. Bu doğrultuda üyelik
müzakerelerine de hiç değinilmemektedir. Yukarıda belirtildiği gibi bizim için
önemli olan vize muafiyeti de bildiride yer almamaktadır. Kıbrıs konusunda her
zaman olduğu gibi Rumların tezleri doğrultunda bir yazım bulunmakta, Nisan’da
Cenevre’de yapılacak Kıbrıs görüşmelerinde AB’nin gözlemci olarak katılırken
müzakereleri desteklemek için aktif olacağı ifade edilmektedir.
Ülkemizdeki temel haklar ve hukukun üstünlüğüne ilişkin
konular ise bildirinin son kısımlarında yasak savar gibi yer bulmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına değinilmemekte, sadece kadın
haklarına ve diğer insan hakları alanlarındaki son kararların geri adımlar
olduğu gibi kapalı ifadeler yer almaktadır. İlişkilerin Geleceği Konuya daha
geniş açıdan bakılacak olursa, AB’nin Türkiye’yi istediği kıvama şimdilik de
olsa getirdiği söylenebilir. Son zamanlardaki Doğu Akdeniz ve Ege’deki temkinli
adımlarımız ve AB’ye yönelik ifadelerdeki yumuşama ile birlikte Yunanistan ile
görüşmeler başlamış, Fransa ile en üst düzeyde temaslar yapılmıştır. Dışişleri
Bakanı Çavuşoğlu, Brüksel’e giderek AB yetkilileri ile görüşmüş ve ayrıca
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Alman Şansölyesi Merkel yanı sıra AB liderleri Konsey
Başkanı Michel ve Komisyon Başkanı Von der Leyen ile video konferanslarda
bulunmuştur. Bu “ılımlı ortamın” ne kadar süreceği cevaplandırılması zor bir
sorudur. AB Haziran’daki Zirvede bu hususların değerlendirileceğini belirterek,
o tarihe kadar Türkiye’nin davranışlarının izleneceği mesajını vermiştir.
Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı davranması halinde
AB’nin çıkarlarını korumak için harekete geçeceği de belirtilmektedir. Burada,
Borrell’in raporunda yer alan ekonomik ağırlıklı yaptırımlara zımnen
değinilmektedir. AB’nin bildiride ortaya koyduğu kısmi açılımda ABD’nin de
etkisi olduğu, Türkiye’nin daha fazla Batı’dan uzaklaşmaması fikrinin de yer
aldığı sanılmaktadır. Sonuç itibariyle karşılıklı güven sağlanıp sağlanmayacağı
bilinmemektedir. Ancak AB’nin Türkiye’nin tedrici yumuşamasına yine tedrici
açılımda bulunmaktadır. Öte yandan, AB’nin ülkemize bakışı daha da açık bir hal
almaktadır. Türkiye artık aday olarak
değerlendirilmemekte, AB’nin çıkarları çerçevesinde ele alınmakta, evvelden
bir öncelik olan temel haklar ve hukukun üstünlüğü gibi ilkelere sözüm ola
değinilmektedir. Türkiye AB için artık bir üçüncü ülke konumuna gelmiştir. Bu
durumda güven tesisi kolay olmayacaktır.
No comments:
Post a Comment