Tuesday, December 8, 2020

NATO içinde kavga var. İlter Turan

 

NATO içinde kavga var!

İlter TURAN
İlter TURANSİYASET PENCERESİdunyaweb@dunya.com

Geçtiğimiz hafta gerçekleşen NATO Dış İşleri Bakanları toplantısı, ittifakın gelecekte işlevini sürdürmek için neler yapması gerektiği konusuna odaklanacakken, şikayetler üzerine bina edilmiş hiddetli tartışmaların yaşandığı bir olaya dönüştü ve NATO’yu zaten kemiren iç bölünmelerin şiddetlenmesi ile sonuçlandı. Türkiye bu çatışmanın ortasında yer alıyordu. Görevi kısa bir süre sonra sona erecek olan Amerikan Dış İşleri Bakanı Mike Pompeo, başta S-400 satın almış olması olmak üzere muhtelif nedenlerle Türkiye’ye saldırırken, Türk bakan da ona sert bir üslupla cevap verdi. Fransa, onun peşinden de Yunanistan, Pompeo’nun lokomotifi olduğu trenin arka vagonlarına atladılar. NATO liderlerinin umduğunun tam tersine, ittifakın birlikteliği değil, içindeki uyumsuzluklar ortaya saçılmış oldu. Acaba ittifak derlenip toparlanmayı becerebilecek mi?

Toplantıda ortaya çıkan ana bölünme eksenleri nelerdir?

İttifakın içindeki ilişkilerin seyrinden yola çıkacak olursak, yanıtlanması gereken üç soruyla karşı karşıya bulunduğumuz görülüyor. Bunlardan birincisi ABD ile NATO’nun Avrupalı üyeleri arasındaki ilişkinin niteliğine aittir. İkinci soru NATO’nun Avrupalı üyeleri arasındaki ilişkilerle, üçüncüsü ise Türkiye’nin NATO ile ilişkisiyle ilgilidir.

Çözümlememize Avrupa-ABD ilişkisi ile başlayalım. NATO tarihinin en uzun bölümünde ittifakın liderliğini ABD yapmış, diğer üyeler davranış ve stratejilerini ABD’nin stratejik planlarına göre şekillendirmişlerdi. Günümüzde bazı üyeler Avrupa’nın stratejik otonomiye ihtiyacı olduğunu ileri sürüyorlar. Bu kavram uygulamada Avrupa’nın ihtiyaç halinde ABD olmadan da kendisini koruyabilmesi anlamına geliyor. Tarihi olarak, ABD’nin değil kendisinin Avrupa’nın temel savunma gücünü oluşturması hayalleri kuran Fransa’nın bu yaklaşımın özlemini duyduğu söylenebilir.

Birinci sorun bizi ikincisine bağlıyor. Avrupa savunmasının nasıl düzenleneceği konusunda Fransa ile Almanya arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunuyor. Almanlar Avrupa savunmasının ABD katkısı olmadan sağlanamayacağını düşünüyorlar. Fransa ise, sorunlu tarihinden kaynaklanan nedenlerle Almanya’nın Avrupa güvenliğindeki rolünün güçlenmesini istemeyeceği varsayımıyla, kendisini bu rolde görmek istiyor. Fransız yaklaşımı çok tartışmalı çünkü mevcut koşullar altında Fransa’nın Avrupa’nın savunma ihtiyacının başlıca sağlayıcısı olacak imkanı bulunmuyor. Buna karşılık, stratejik otonomi arama girişimleri sadece Amerikalıları kızdırmakla kalmayacak, aynı zamanda Avrupa’nın savunması için nükleer alan da dahil olmak üzere büyük harcamalar yapılmasını gerektirecektir. Stratejik otonomi konusunda Fransa ısrarcı davranarak müttefiklerine şunu demiş oluyor: Benim nükleer arsenalimi güncelleştirmeme ve büyütmeme maddi destek verin, benim askeri alandaki masraflarıma da ortak olun ki, ben de sizleri korumayı ümit edebileyim.

Üçüncü sorun ise Türkiye-NATO ilişkileri nasıl ilerleyecek? Türkiye ile Yunanistan arasında bitmek bilmeyen bir geçimsizlik olduğu malum. Tarihe bakarsak, diğer NATO üyeleri bu geçimsizliği yatıştırmak için büyük gayret göstermişler ve çoğu zaman da bunda başarılı olmuşlardır. Gerek ABD gerek Almanya Türkiye ve Yunanistan’ın ihtilaflarını diplomatik araçlarla çözmeleri konusuyla yakından ilgilenmişlerdir. Ancak durum değişmektedir. Bir yandan dünya siyasetindeki değişim NATO’nun da değişmesine yönelik baskılar yaratırken, diğer yandan son dönemlerde ittifakın liderlikten yoksun kalması bazı üyelerin örgütü kendi dar ulusal çıkarlarına alet etmesi gibi sorunlu davranışları davet etmiştir.

Başkan Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki ilişkilerin dostane niteliği karşısında, Pompeo’nun verip veriştirmesi bir hayli şaşırtıcı görünüyor. Bunu nasıl izah edersiniz?

Şu sıralarda Pompeo uluslararası platformları iç siyasi amaçları için kullanmak konusunda pek hevesli gözüküyor. Tekrar hatırlatalım ki, Pompeo görevini kısa bir süre sonra devredecek ve şu sırada yapması uygun olan tek şey veda ziyaretleridir. Tam tersine, ülkesinin dış siyasetine ilişkin bir sürü beyanda bulunuyor, böylece ortalığı yangın yerine çevirerek Biden’ın işini zorlaştırma maksadını güdüyor. Bazı gözlemciler Pompeo’nun sahneyi kendi siyasi ihtiraslarına hizmet etmeye, hatta Trump’ın 2024’te dönüşü için hazırlamaya çalıştığını ileri sürüyorlar. Hangi saiklerle hareket ederse etsin, Pompeo’nun NATO toplantısındaki davranışları bir kısım ABD seçmenine, çıkar gruplarına ve lobilere hitap etmek için tasarlanmışa benzemektedir.

NATO’nın iç siyaset için kullanılması daha önce de başvurulan bir yol olmuş mudur?

Bir ülkenin uluslararası alandaki her icraatinin ülke içinde yankıları ve etkileri olur. Ancak diğer müttefikleri hiç düşünmeden ve NATO’nun çok bilinen bir savunma amacını gerçekleştirmek için üye ülkeleri bir araya getiren bir örgüt olduğunu unutarak kendi iç gündemini gütmek, özellikle bu eylemin ABD gibi ittifakın önderi tarafından yapılması, yeni ve ittifaka zarar veren tehlikeli bir gelişmedir çünkü böylece askeri bir ittifakın dayanışması iç siyaset amaçlarına kurban edilmesi olağanlaşmaktadır. Makul bir mutabakat üzerine kurulu ortak irade ve karşılıklı güven olmadan, bir askeri ittifak kendisinden beklenen güvenliği sağlayamaz. Bir ittifakı dar anlamda ulusal çıkarların kovalandığı bir iç siyaset aracı olarak kullanmaya çalışmak, onu etkisizleştirir ve zaman içinde işe yaramaz hale getirir.

No comments:

Post a Comment