Friday, October 25, 2024

Emekli Büyükelçi Önder Özar'ın ANA Kültür Sanat dergisinin Eylul - Ekim 2024 sayısında yayınlanan yazısı : ABD seçimleri neden önemli ?

 Emekli Büyükelçi Önder Özar'ın ANA Kültür Sanat dergisinin  Eylul - Ekim 2024 sayısında yayınlanan yazısı 

ABD seçimleri neden önemli ?


Dergimizin Ocak- Şubat 2024 sayısında dünyamızda yaklaşık 50'ye yakın ülkede genel seçimler yapılacağını, en önemli seçimin ise Kasım 2024 ayında Amerika Birleşik Devletlerinde gerçekleşeceğini belirtmiştim. Bu yazımda, ABD seçimlerinin neden çok önemli olduğunu kısaca anlatmaya çalışacağım. 

Öncelikle, ABD Başkanlık yarışını ilgilendiren bazı önemli gelişmeleri anımsayalım. ABD başkanlık ve yasama meclisleri  (Temsilciler Meclisi ve Senato) seçimleri, fiiliyatta, iki büyük parti, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki çekişmenin her dört yılda tavan yaptığı bir olgudur. Bu yıl başlangıçta, Cumhuriyetçilerin adayının bir önceki başkan Donald Trump olacağı, demokrat Başkan Joe Biden'ın da ikinci bir dönem için aday olmak istediği belli olmuştu. Ancak, Trump'ın aleyhinde açılan davalar nedenile adaylığının engellenmesi olasılığının ortaya çıkması, Biden'ın ise sağlık durumunun elverişli olmaması, yeni gelişmelere yol açtı. ABD Yüksek Mahkemesi, Trump'ın eski başkan kimliği nedeniyle dokunulmazlığının sürdüğüne karar verdi, Biden de yakın çalışma arkadaşlarının ve uluslararası bazı düşünce odaklarının telkinine uyarak adaylıktan feragat ettiğini, açıkladı ve yardımcısı Kamala Harris'in başkan adayı olmasını önerdi. Her iki partinin büyük kurultaylarında, Trump'ın Cumhuriyetçilerin, Harris'in ise demokratların adayı olması kesinleşti. 2024 Eylul ayının ilk haftasında yapılan kamu oyu yoklamaları, kritik olarak nitelenen yedi eyaletten ( Seçimlerin kaderini "kritik eyaletler" olarak nitelendirilen Arizona, Nevada, Wisconsin, Michigan, Pennsylvania, Kuzey Carolina ve Georgia'daki sonuçların belirleyeceği belirtiliyor) beşinde Harris'in, ikisinde ise Trump'ın önde gittiğini gösteriyor. 

Şu soruyu sorabiliriz : ABD'nin dış politikasında başkan'ın tercihlerine göre değişiklik olabilir mi?  Geleneksel olarak, izolasyon yani dış ülkelerde, özellikleAvrupa'ya ilişkin sorunlara buluşmama politikasını izleyen ABD, birinci dünya savaşından sonra bu yönelimi terketmiş, barış ve güvenliğin uluslararası işbirliği ve dayanışma çerçevesinde sağlanabileceği yaklaşımını benimsemiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında,  soğuk savaş döneminde uluslararası ilişkiler, ABD ve Sovyetler Birliği liderliğinde  NATO ve Varşova Paktı  denklemine dayalı iki kutuplu bir modele göre yürütülmüştür. Bu model, Sovyetler Birliği'nin 1991 yılında dağılmasından sonra, eleştiri konusu olmuş, yeni bir düzen ve çok kutuplu dünya sloganları diplomasi sahnesinde öne çıkmıştır. Bu  eğilimin önde gelen aktörü kuşkusuz, Çin Halk Cumhuriyeti'dir. Siyasal, askeri ve ekonomik alanlardaki üstün performansı ile uluslararası arenada boy gösteren Çin, ABD'nin başlıca rakibi, bir bakıma hasmı olmuştur. 

ABD seçmeni için Başkanlık seçimlerinde dış sorunlar / faktörler  belirleyici ve öncelikli olmamış, seçmen  genellikle silahlı şiddet, uyuşturucu, kürtaj, göçmenler ve benzeri sosyal ve ekonomik sorunların çözümüne öncelik ve ağırlık  vermiştir. Ancak, 21nci yüzyıla damga vuran dış gelişmeler, örneğin 11 Eylul 2001'de New York'taki ikiz kulelere ve Pentagon'a Al Kaide terör örgütünce gerçekleştirilen saldırılar,  Irak'ın 2003 yılında işgali, ABD'nin  Afganistan'dan 20 yıl sonra Taliban lehine geri çekilmesi, son dönemde Rusya'nın Ukrayna'ya karşı 2022 Şubat ayında giriştiği ve halen süren savaş ve Ekim 2023'de başlayan ve halen süren İsrail - Hamas çatışması dış politikayı ön plana çıkarmış bulunmakta.

2005-2009 dört yıllık dönemde ABD Dışişleri Bakanı olarak görev yapan, halen Stanford Üniversitesi öğretim üyesi  Condoleezza Rice'nın Ağustos 2024 ayında yayınlanan makalesinde vurgulandığı  üzere, soğuk savaş sonrası yaşanan gelişmeler, " dünyanın  Amerika'ya, Amerika'nın da dünyaya ihtiyaç duymaya devam ettiğini" göstermekte. Condoleezza Rice'ın, ünlü Foreign Affairs dergisinin Eylul/Ekim 2024 sayısında yayınlanan makalesini ingilizce bilen okurlarıma önermek isterim.

2024 Kasım ayındaki başkanlık seçiminde iki aday yarışıyor. Önceki başkan Donald Trump ile şimdiki başkan yardımcısı Kamala Harris. 

Başkanlık yaptığı 2017 -2021 döneminde,  "ABD önceliklidir" (America First)ve "ABD'i yeniden büyük yapalım"(Make America Great Again-MAGA) sloganlarını öne çıkaran Trump, genel olarak ayrımcı   ve kutuplaştırıcı söylemler kullanmıştır.  2015 yılında Paris'te kabul edilen2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris İklim Anlaşmasını ve İran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlayan mutabakatı (JCPOA) yürürlükten kaldırmış, Çin'le ticarette ABD pazarını koruyan yüksek tarifeler ve diğer  bazı önlemleri yürürlüğe koymuş, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına arabulucu olmuş, Yüksek Mahkeme üyelikleri örneğinde olduğu gibi, federal yönetimle ilgili, tarafgir olduğu öne sürülen atamalar yapmıştır. Trump, NATO konusunda Avrupa'lı üyelerin tepkisini çeken beyanlarda bulunmuş, Şubat 2024 ayında "yeterli savunma harcaması yapmayan NATO üye ülkelerini Rusya'nın insafına bırakacağı"  mealinde  sözler sarfetmiştir. 

Trump'ın bir oyuncu kadına ilişkisini örtmek amacıyla rüşvet verdiği,Başkanlık görevi sırasında eline geçen gizli belgeleri evinde muhafaza ettiği, aşırı sağcı grupların 6 Ocak 2021 günü Vaşington'da Kongre  binasına baskınında rolü olup olmadığı gibi çeşitli suçlamalarla ilgili davalar açılmıştır. Ancak, Federal Yüksek Mahkemenin, cumhurbaşkanlarının dokunulmazlığının görev sona erdikten sonra da geçerli   olduğu yolunda karar vermesi üzerine, Trump'ın yargılama sürecine ara verilmiştir. Bu konu tartışmalara yol açmış, Başkan Biden bu konuda bir değişiklik  önergesi hazırlamıştır. Sonuçta, Trump'ın 2024 seçimlerine katılmasına hukuki bir engel kalmamıştır. 

ABD'nin Nobel ödüllü iktisat profesörü Joseph E. Stiglitz, 3 eylul 2024 tarihli makalesinde, "önümüzdeki dört yılda  ekonomide ne gibi sarsıntılarla karşılaşılacağını öngörmek mümkün değil; ancak şunu net olarak ifade edebiliriz: şayet Harris seçilirse, 2028'de ekonomi daha güçlü, daha eşitlikçi, daha dayanıklı olacak, öngörüsünde bulundu.

1993 yılından beri Massachusetts Teknoloji Enstitüsünde akademik kariyerine devam eden ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu  da  bu  görüşü destekledi. ( Her iki yazarın Project Syndicate dergisindeki makalelerine bakılabilir.)

Genel kanı, 2024 kasım seçimlerinde iç  politika konularının belirleyici olmaya devam edeceği merkezinde. Ancak, küresel gelişmelerin ABD'ni giderek daha fazla meşgul edeceği de  açık.  10 Eylul 2024 salı günü gerçekleşen Trump - Harris münazarasının buna kanıt olduğu ilgili çevrelerde belirtiliyor. (Örneğin, İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House) 

Diğer yandan, bu münazaranın Harris'in elini güçlendirdiği yorumları dikkat çekiyor. 10 Eylul münazarasının kendisinin en iyi performansı olduğunu öne süren Trump'ın, Harris'ile ikinci bir münazaraya katılmayacağını açıklaması soru işareti yaratıyor. Zira,Trump daha önceki bir mülakatında, Harris ile üç  televizyon münazarasına hazır olduğunu ifade etmişti.

ABD Başkanlık seçimlerini yakından ve bir ölçüde kaygı ile izleyen Avrupa, Biden'in dış politika çizgisini izleyeceği tahmin edilen Harris'in seçilmesini arzu etmekte. Ancak, Harris'in başkan olması halinde dahi, Avrupa'nın önemli başkentlerinde ( Berlin, Paris ve AB dışında kalmasına karşın Londra)  Avrupa'nın savunma harcamalarını artırması ve olası bir saldırı tehlikesine karşı güçlenmesi ihtiyacı şimdiden yoğun istişarelerin odak noktası. 

Türkiye'nin de ABD seçimlerini yakından izlediği açık. İki ülke arasında çözüm bekleyen sorunlara ( Suriye ve Irak'ın kuzeyindeki PKK-PYD terör yerleşimlerine ABD desteği, Türkiye'ye CAATSA yaptırım uygulaması, F-16 uçaklarının teslimi, FETÖ terör örgütü lider kadrosunun Türkiye'ye iadesi, ABD- Güney Kıbrıs savunma işbirliği anlaşması, Doğu Akdeniz'de dengeler,  İsrail - Hamas savaşı vb.) yeni ABD Başkanı nasıl bir yaklaşım gösterecek? Ankara'nın üzerinde durduğu en önemli konular arasında yer alıyor. 

Ben, ABD vatandaşı olsaydım,ülke içinde kutuplaşmayı teşvik eden ve başta Nato olmak üzere, dünyada barış ve güvenliği temini yönelik çoktaraflı anlaşmalara sırtını çeviren Donald Trump'a kesinlikle oy vermezdim. 

 


No comments:

Post a Comment