Sedat Ergin
Ecevit’in ‘Ayşe tatile çıkabilir’ mesajı Cenevre’de nasıl unutuldu?
Ağustos 24, 2024 14:2412dk okuma
Paylaş
BÖLÜM 1Adının parolaya konu olduğunu Ecevit’in havalimanındaki açıklamasıyla öğrendi
GEÇEN hafta çarşamba günü, yani 14 Ağustos tarihi, Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ikinci aşamasının başlangıcının 50’inci yıldönümüydü.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 20 Temmuz 1974 tarihinde başladığı ve iki gün süren birinci harekâtının sahadaki en önemli sonucu, adanın kuzeyinde Girne ile Lefkoşa arasındaki hattın tutulabilmesi olmuştu. TSK’nın kontrol ettiği alan ada topraklarının yüzde 5’i dolayındaydı ve Kıbrıslı Türklerin ezici çoğunluğu Rumların kontrolü altındaki bölgelerde kalmıştı.
Birinci çıkarmadan sonra bütün projektörler Kıbrıs sorununa nihai bir çözüm bulmak amacıyla Cenevre’de Türkiye, Birleşik Krallık, Yunanistan ile adadaki iki kesimin temsilcileri arasında iki ayrı etap halinde yapılan görüşmelere çevrilmişti. Türkiye, bu müzakerelerin bir sonuç getirmemesi üzerine 14 Ağustos 1974 Çarşamba günü sabah saatlerine doğru ikinci harekâtı başlatmıştır.
Toplam üç gün süren bu harekâtın sonunda Türk askerleri, “Atilla Hattı” üzerinden adanın yüzde 37’sine kadar ulaşan bir bölümünü kontrolü altına almıştır. Adada bugün kuzeyde en batıdaki Lefke’den doğuda Magosa ve Maraş’a kadar uzanan hat üzerinde ortaya çıkan fiili bölünme, ikinci aşamadaki bu harekâtla gerçekleşmiştir.
Ecevit’in ‘Ayşe tatile çıkabilir’ mesajı Cenevre’de nasıl unutuldu
Ayşe Güneş (en sağda), Başbakan Bülent Ecevit, Rahşan Ecevit ve babası Turan Güneş’le aynı karede yer aldığı bu fotoğrafta 19 yaşında bir ODTÜ öğrencisiydi. Hemen yanında annesi Nermin Güneş duruyor.
İkinci harekât, o sırada Cenevre’de bulunan dönemin Dışişleri Bakanı Prof. Turan Güneş’in Başbakan Bülent Ecevit’e giden “Ayşe Tatile Çıkabilir” mesajıyla hatırlanır.
Parolada tatile çıkabileceği söylenen Ayşe, Prof. Güneş’in o tarihte 19 yaşındaki kızıdır ve ODTÜ sosyoloji bölümü birinci sınıf öğrencisidir. Adının parolaya geçtiğinden de haberi yoktur. Bu durumu daha sonra Cenevre’den dönen babasını karşılamaya gittiği havaalanında Başbakan Ecevit’in gazetecilere yaptığı açıklamayla öğrenecektir.
Parolaya adını veren Ayşe, yani Prof. Ayşe Güneş Ayata, geçen ay barış harekâtının 50’nci yıldönümü dolayısıyla KKTC’de düzenlenen törenlerin en önemli konuklarından biriydi. CHP lideri Özgür Özel ile birlikte adaya giden heyette, barış harekâtının CHP’li Dışişleri Bakanı Prof. Güneş’in kızı ve aynı zamanda parolanın kahramanı olarak da yer aldı. Kutlamalar sırasında en çok ilgi gören konuklardan biriydi.
Onun cephesinde geçen 50 yılın muhasebesinde başarılı bir akademik kariyer var. 1974 yılında ODTÜ sosyoloji öğrencisi olan Prof. Ayata, mezuniyetinin ardından Birleşik Krallık’a giderek Kent Üniversitesi’nde doktora yaptı, Türkiye’ye dönüşünde ODTÜ’de siyaset bilimi bölümünde öğretim üyesi olarak göreve başladı, aynı bölümün başkanlığını üstlendi. Prof. Güneş Ayata, yaş haddinden emekli olduktan sonra da ODTÜ’de misafir öğretim üyesi olarak ders vermeye devam ediyor.
Ecevit’in ‘Ayşe tatile çıkabilir’ mesajı Cenevre’de nasıl unutuldu
BÖLÜM 2
PAROLA TEK DEĞİL, İKİ YÖNLÜYDÜ
“Ayşe Tatile Çıkabilir” parolasıyla ilgili Türk kamuoyundaki genel kanı, bu mesajın ikinci harekâtın başlayabilmesi için o sırada Cenevre Konferansı’na katılmakta olan Dışişleri Bakanı Prof. Güneş tarafından Başbakan Ecevit’e gönderildiğidir.
Buna karşılık, bu tarihi olaydan yıllar sonra kaleme alınmış hatıratlardan, söz konusu parolanın 1974 yazındaki kriz sırasında aslında iki yönlü kullanıldığını öğreniyoruz. Bu anı kitaplarında, parolanın ilk olarak Ankara’da bulunan Ecevit’ten Cenevre’deki Prof. Güneş’e gönderildiği anlaşılıyor.
Parolanın birinci kullanımı, ikinci harekât için askeri hazırlıkların tamamlandığı anlamına geliyordu. Ecevit “TSK hazır” mesajını iletmişti.
Bu bildirim, aynı zamanda Prof. Güneş’e, Cenevre’de yürütülen beşli müzakereleri çözüm imkânı kalmadığı takdirde artık kesebileceği anlamına da geliyordu.
Bu sırada kayda geçen ilginç bir durum, Ecevit’ten gelen “Ayşe Tatile Çıkabilir”, yani “askeri hazırlıklar tamam” mesajının, aktarım aşamasında yaşanan bir unutkanlık nedeniyle adresine, yani Prof. Güneş’e gecikmeli olarak ulaşmış olmasıdır.
Olayın tanıklarının ifadelerine göre, bunun nedeni, Ecevit’in parolayı Prof. Güneş’e iletilmesini söylediği Türk heyetindeki aracının, “Ayşe’nin tatile çıkacağı” ifadesine bir anlam vermeyip, bunu Güneş’e iletmeyi unutup, daha sonra gecikmeli olarak aktarmış olmasıdır.
Bu şahıs, o tarihte İstanbul CHP Milletvekili olan, Başbakan Ecevit’in yakın çalışma arkadaşı, uluslararası ilişkiler profesörü Haluk Ülman’dır.
Ecevit’in ‘Ayşe tatile çıkabilir’ mesajı Cenevre’de nasıl unutuldu
BÖLÜM 3
PROF. ÜLMAN, ECEVİT’İN MESAJINI UNUTTUĞUNU FARK EDİYOR
İkinci Cenevre Konferansı 8 Ağustos 1974 tarihinde başlamadan önce Ankara’da çok az kişinin bildiği önemli bir siyasi karar alınmıştı. Cenevre görüşmeleri çıkmaza girerse, Türkiye bu kez kökten bir çözüme giderek ikinci harekâta girişecekti.
Prof. Güneş’in Cenevre’ye hareketinden önce Başbakan Ecevit ile yaptığı görüşmede oyun planı büyük ölçüde şekillenmişti. Cenevre’de Türk tarafının beklentilerini karşılayan iki bölgeli federasyonu esas alan bir uzlaşı çerçevesi çıkarsa, soruna zaten barışçı bir çözüm bulunmuş olacaktı.
Ama hedeflenen çözüm olmadığı takdirde, Türkiye hemen ikinci harekâta başlayacaktı.
Gelgelelim ikinci konferans 8 Ağustos 1974 Perşembe günü açıldığı noktada TSK’nın adadaki hazırlıkları ikinci harekâtı gerçekleştirebilecek bir yeterlilik düzeyine gelmemişti. Gerekli asker ve silah yığınağı tamamlanabilmiş değildi. TSK’nın harekâtın lojistik aşamasını tamamlayabilmesi için biraz daha zamana ihtiyacı vardı.
TSK’nın hazırlıkları tamamlandığında Cenevre’de bulunan Prof. Güneş’e “Her şey hazır” mesajı bir parolayla aktarılacaktı. Büyük devletlerin istihbarat kapasiteleri hesaba katıldığında, bu bildirimin kimsenin öğrenemeyeceği bir şekilde yapılması gerekiyordu.
Bulunan basit bir çözümdü. Ecevit, Güneş’e “Ayşe tatile çıkabilir” mesajını gönderecekti. Güneş de müzakereleri kapattığını yine aynı parolayla aktaracaktı.
TURAN GÜNEŞ’İN BEKLEDİĞİ MESAJ BİR TÜRLÜ GELMİYOR
Gelgelelim Cenevre’deki görüşmeler Türk tarafının umduğu gibi gitmiyordu. Atina’daki darbeci Albaylar Cuntası’nın birinci harekâttan sonra devrilip, eski başbakan Konstantin Karamanlis’in dönüşü ve ülkede demokrasiye dönüş sürecinin başlamasıyla birlikte kuvvetli bir zemine çıktığını düşünen Yunanistan masada elini oldukça yüksekten tutuyordu.
Turan Güneş’in aklı, Ankara’dan gelecek haberdeydi. Görüşmeler ilerlemiyor, beklediği mesaj da bir türlü gelmiyordu.
Cenevre’deki Türk heyetinde yer alan diplomatlar, prensip olarak ikinci harekât kararının alınmış olduğundan haberdar değillerdi. Onlar da aynı belirsizliğin sıkıntısını yaşıyorlardı.
Bu diplomatlardan biri de o tarihte Dışişleri Bakanlığı’nın Kıbrıs Dairesi’nin başında bulunan ve Kıbrıs dosyasının her ayrıntısına vakıf olan diplomat Ecmel Barutçu’ydu.
Barış Harekâtı’nın diplomasi cephesindeki en önemli aktörlerinden biri olan Barutçu’nun büyükelçi unvanıyla emekli olduktan yıllar sonra kaleme aldığı “Hariciye Koridoru” başlıklı hatıratında “Ayşe’nin tatile çıkması”nın oldukça renkli bir öyküsü yer alıyor.
Barutçu’nun anlatımına göre, konu konferansın sonu yaklaşırken Türkiye’nin Cenevre’deki BM Ofisi nezdindeki Daimi Delegesi Büyükelçi Coşkun Kırca’nın konutunda sohbet ettikleri sırada, Güneş’in Ankara’dan bir türlü haber alamamış olmasının sıkıntısını dile getirmesiyle patlak vermiştir.
GÜNEŞ’TEN ÜLMAN’A: ‘YAHU NE DİYE SÖYLEMEZSİN...”
Bu hadiseyi kitabında “Prof. Ülman’ın Unutkanlığı” başlığı altında şöyle aktarıyor Barutçu:
“Ankara’dan askeri hazırlıkların ikmal edilmiş olduğunu gösteren haber Cenevre’ye gelmişti. Bülent Ecevit, telefonda Prof. Haluk Ülman ile konuşurken, ‘Turan Güneş’in kızı Ayşe ziyaretime geldi. Seyahate çıkabileceğini kendisine söyledim. Bunu Turan Güneş’e bildir’ demişti.
Prof. Ülman bu sözün özel bir mana taşıdığını bilmiyordu. Bu nedenle önemsemedi. Ve bunu Turan Güneş’e nakletmeyi unuttu. Oysa bu parola idi ve İkinci Harekât için her şeyin hazır olduğunu ifade ediyordu. Büyükelçi Coşkun Kırca’nın ikametgahında oturulup hoşbeş edildiği bir sırada Bülent Ecevit ile konuşmasını hatırlayan Haluk Ülman, Ayşe hakkına kendisine söylenenleri Turan Güneş’e anlattı. Turan Güneş yerinden fırlayarak, ‘Yahu ne diye söylemezsin’ dedi ve parolayı açıkladı.”
Barutçu’nun aktarımına göre, orada bulunan heyet üyeleri Prof. Güneş’in parolanın anlamını açıklamasıyla birlikte o an ikinci barış harekâtının başlayacağını da öğrenmiş oldular.
Ancak bu kez başka bir mesele ortaya çıktı. Barutçu, bu çok kritik meseleyi şöyle anlatıyor kitabında:
“Ankara’dan haber gelmişti ama Turan Güneş’in bu defa başka bir sıkıntısı depreşmişti. Edebince bu konferansı nasıl yıkacaktı? Bunun yolunu bulamıyordu.”
Kitabın sonraki bölümlerinde bir uluslararası konferansın ince bir stratejiyle nasıl “yıkıldığını” anlatıyor Barutçu.
BÖLÜM 4
MSP’Lİ MÜFTÜOĞLU: TURAN GÜNEŞ HALUK ÜLMAN’A KIZDI
Ecevit’in Prof. Güneş’e gönderdiği “Ayşe tatile Çıkabilir” mesajının, aracısı konumundaki Prof. Ülman’da bir süre beklemede kaldığı, yalnızca Büyükelçi Barutçu’nun hatıratında yer alan bir husus değil. Bu konu, o dönemde Cenevre’deki heyette koalisyon ortağı Milli Selamet Partisi’nin temsilcisi olarak yer alan Sakarya Milletvekili İsmail Müftüoğlu’nun aktarımırda da benzer şekilde yer alıyor.
Cenevre’deki Türk heyetinde Prof. Haluk Ülman CHP, İsmail Müftüoğlu da MSP adına ‘siyasi gözlemci’ olarak bulunuyordu. Müftüoğlu da sürece tanıklık ediyor ve gelişmeleri Prof. Necmettin Erbakan’a raporluyordu. Bu düzenleme, iki koalisyon ortağı arasındaki şeffaflığın bir gereği olarak yapılmıştı.
Daha sonra MC hükümetinde Adalet Bakanı görevinde de bulunan Müftüoğlu, Cenevre’ye ilişkin kendi tanıklığını “Kıbrıs Barış Harekâtı ve Perde Arkası” başlıklı hatıratında kaleme almıştır. Bu kitabın 211’inci sayfasında Prof. Ülman’ın parolayı unutmasıyla ilgili olay oldukça renkli bir şekilde anlatılıyor.
Müftüoğlu, tam tarihini vermemekle birlikte hadisenin Cenevre müzakerelerinin “son günlerinde” meydana geldiğini belirtiyor. Yazar, Prof. Güneş’in müzakereler sonunda “bunalmış olduğunu” ve elçilik binasına gelerek eşi Nermin Güneş ile birlikte kendisini ve Haluk Ülman’ı Intercontinental Oteli’nde yemeğe götürdüğünü söylüyor.
Sonrası Müftüoğlu’nun kitabında şöyle geçiyor:
“(Güneş) Yemek esnasında müzakereler sebebiyle çektiği sıkıntıları, Ecevit’in diretmelerini, Amerika’nın Ecevit’i sıkıştırmalarını anlattı. Bunun üzerine Sayın Haluk Ülman, Turan Güneş’in üzüntülerini telafi etmek için, kızı Ayşe’yi Turizm Bakanı Sayın Orhan Birgit’i tatile gönderdiğini ifade etti ve Turan Güneş’e ‘artık rahat bir nefes al’ demesi üzerine, merhum Turan Güneş asabileşmiş, tik haline gelen bıyıklarını kıvırarak, bir aslan gibi “Haluk, bunu sana kim ne zaman söyledi’ dedi. Haluk Ülman, son derece rahat ‘Dün Sayın Ecevit bana intikal ettirdi’ deyince, Turan Güneş Haluk Ülman’a hitaben ‘Allah seni bildiği gibi yapsın, Bu ne vurdumduymazlık.. Kardeşim, bu ikinci harekâtın parolasıdır. Zamanında söyleseydin de, müzakerelerde can çekişmeseydik, müzakereleri kesseydik, olmaz mıydı’ dedi.”
ÜLMAN: ‘BEN AYŞE GERÇEKTEN TATİLE GİTTİ ZANNETTİM’
Peki Prof. Ülman, Turan Güneş’in bu çıkışına ne karşılık vermiştir? Müftüoğlu’nun aktarımına göre, Ülman “Turan abi, ben nereden bileyim. Ben gerçekten Ayşe’nin tatile gönderildiğini zannettim” yanıtını vermiştir.
YORUM: Barutçu ve Müftüoğlu’nun aktarımları özü itibarıyla örtüşüyor. Aradaki fark, Barutçu’nun bu konuşmaların Türkiye’nin BM Daimi Delegesi’nin konutunda, Müftüoğlu’nun ise Intercontinental Oteli’nin restoranında geçtiğini söylemesidir. Müftüoğlu, konuşma sırasında Barutçu’nun da hazır bulunduğunu hatırlamıyor. Bunun dışında Ecevit’in gönderdiği parolanın Haluk Ülman’da takılı kalması iki anlatımda da birebir tutuyor.
BÖLÜM 5
BÜYÜKELÇİ YAVUZALP: ‘SON TOPLANTIYA GİRDİĞİMİZDE HAREKÂTI BİLİYORDUK’
“Ayşe Tatile Çıkabilir” parolasına o sırada Cenevre’deki Türk heyetinde yer alan Büyükelçi Ercüment Yavuzalp’in “Liderlerimiz ve Dış Politika” isimli hatıratında da rastlıyoruz.
O sırada Dışişleri’nde genel müdür olarak görev yapmakta olan Yavuzalp, Güneş ile Ülman arasında parolanın unutulmasıyla ilgili konuşmanın geçtiği sohbette hazır bulunan bir isim değildir. Ancak tanıklığı, İkinci Cenevre Konferansı’nın akışını anlamamıza yardımcı olan önemli bilgiler içeriyor.
Daha sonra 1982-1985 yıllarında Dışişleri Genel Sekreterliği görevinde de bulunmuş olan Yavuzalp, hatıratının İkinci Cenevre Konferansı ile ilgili bölümünde, çözüm olmadığı takdirde ikinci harekâtın başlamasının Güneş yola çıkmadan önce Ankara’da alınmış olduğunu şu şekilde anlatıyor:
“Aslında süratli bir çözüm durumu hariç, ilke olarak ikinci harekât kararı gizli bir hükümet toplantısında biz Cenevre’ye gelmeden Ankara’da alınmış. Gün tespiti için konferanstan bir umut olmadığını, Güneş’in bir parola kullanarak bildirmesi kararlaştırılmış. Parolanın ‘Ayşe tatile çıksın’ olduğu sonradan öğrenildi. Yunanlılar ve Rumların niyetleri belli olunca, Güneş bu parolayı kullanarak yeşil ışığı yakmış.”
Yavuzalp, ayrıca 13 Ağustos Salı günü akşam saatlerinde konferansın dağıldığı son toplantıya girmeden önce bütün heyet üyelerinin ikinci harekâtın başlayacağını “biraz evvel öğrendiklerini” anlatıyor.
Buradaki ilginç bir ayrıntı, Güneş’in konferansı nasıl kesecekleri konusundaki şu sözlerini aktarmasıdır:
“Toplantıya girmeden önce Güneş, yarı şaka, yarı ciddi ‘Yahu ben diplomat değilim, toplantı nasıl kesilir, şunun usulünü bana anlatın diye bizlere soruyor, Denktaş’a da ‘Gece ikiye kadar konuşmamız lazım. Sözü sen aldığında işi başından al, durmadan konuş’ diyordu.”
Harekât 14 Ağustos Çarşamba Cenevre saatiyle gece 02.30, Türkiye saatiyle 04.30’da başlayacaktı.
Mehmet Ali Birand’ın Kıbrıs krizini anlattığı “30 Sıcak Gün” kitabında da Cenevre Konferansı’nın son dakikalarında konferansın nasıl “yıkıldığı” ile ilgili nefes kesici bir aktarımı vardır. Buna göre, Cenevre’de 14 Ağustos gününe geçilip saat 02.20’ye gelindiğinde, yani Kıbrıs’ta harekâtın başlamasına 10 dakika kaldığında toplantı hâlâ sürmektedir. Birand’a göre, konferans tam bu sırada kapanmıştır.
Buna karşılık, Barutçu’nun aktarımında Türk tarafının konferansa noktayı koyduğu saat 5 dakika eksiğiyle 02.15 olarak gösteriliyor. Buna göre, Prof. Güneş uzun bir konuşmanın ardından şöyle seslenir:
“Bu konferansın devam etmesi için artık hiçbir neden kalmamıştır.”
Türk heyetinin üyeleri, biraz sonra konferansın yapıldığı BM binasından çıkıp otele doğru hareket ettiklerinde o an ikinci harekâtın başlamış olduğunu bilmektedirler.
BÖLÜM 6
CENEVRE’DEN DIŞİŞLERİ’NDEKİ GENÇ DİPLOMATA DİKTE EDİLEN MESAJ: BAŞBAKANA SÖYLEYİN, AYŞE TATİLE ÇIKABİLİR...
Ertuğrul Apakan, 13 Ağustos 1974 günü akşamı 27 yaşındaki genç bir meslek memuru olarak Dışişleri Bakanlığı’nın ‘nöbetçi memurluğu’nu üstlendiğinde, tarihi bir mesajın aktarımına aracı olacağından habersizdi. Nöbetçi memur olarak Müsteşar Büyükelçi İsmail Erez’in makam odasının hemen yanındaki bir odada görev yapıyordu.
Daha sonra 2006-2009 yılları arasında Dışişleri Müsteşarı olarak görev yapan Apakan, emekli büyükelçilerin başlarından geçen ilginç olayları anlattıkları “Kayıt Dışı Anılar” başlıklı kitapta, ikinci harekât gecesinin Dışişleri Bakanlığı cephesindeki renkli ayrıntıları paylaşıyor.
Buna göre, hareketlilik 13 Ağustos Salı akşamı 23.00 sularında Cenevre’den gelen bir telefonla başlamıştır. Bu telefon, o sırada iki saat geride olan Cenevre’de 21.00 suları, yani final oturumunun açıldığı anlara denk geliyor olmalıdır.
Şöyle anlatıyor Apakan:
“Cenevre’den Özel Kalem Müdürü Ömer Akbel arayıp, Bakan Turan Güneş’in Başbakan Ecevit’e muhatap sözlü mesajını iletti. Görüşmelerin tıkandığı bildirilmekteydi. İlave etti: ‘Ertuğrul, bir not daha var. Bakanın kızı Ayşe, tatile çıkabilirmiş. Bunu da Başbakanlık özel kalemine duyurmanı istiyoruz.’ Benim biraz tereddüt etmem üzerine, ‘Ayşe’nin tatile çıkacağı notunu sakın unutma’ diye tembihledi. Ömer Akbel saygı duyduğumuz bir ağabeyimiz ve üstümüzdü.”
Akbel, aslında Türk tarafının kısa bir süre sonra müzakereleri kapatacağını, diplomatik seçeneğin tükendiğini söylüyordu.
Apakan, bunun üzerine aldığı notları Müsteşar İsmail Erez’in yanına gidip iletmesini de şöyle anlatıyor:
“Müsteşar makamına geçip aldığım notları okumaya başladım. Sonunda yine tereddütle ‘Efendim, Bakan’ın kızı Ayşe tatile çıkabilirmiş. Bunu da duyurmanızı rica ediyorlar’ dedim. Müsteşar ‘İşte bunu söyleyecektin’ diyerek telefonla Başbakan Ecevit’i aramaya başladı. Bana da mesajı Başbakanlık Özel Kalemi’ne duyurmamı söyledi. Yandaki mermerli koridordan geçerek mesajı Özel Kalem Müdürü Kemal Güçyener’e sundum.”
Kısa bir süre sonra genç hariciyeci koridorda karşısında birden Ecevit’i buluyor:
“Geri dönerken loş koridorda Başbakan Ecevit ile karşı karşıya geldim. Cenevre’den yeni bir haber olup olmadığını sordu. Ben de ‘Ayşe’nin tatile çıkabileceği’ mesajını biraz çekinerek tekrarladım. Sayın Ecevit gülümseyerek ve her zamanki nezaketiyle Müsteşar Erez ile görüştüğünden bahisle teşekkür etti.”
Müsteşar Erez ve Siyasi İşler Genel Müdürü Necdet Tezel, daha sonra kendisine dış teşkilata gidecek olan Türkiye’nin neden Kıbrıs’ta ikinci harekâta gerek duyduğunun gerekçelerinin anlatıldığı kapalı bir telgrafı dikte etmeye başlarlar. Bu telgrafta “Cenevre’deki görüşmelerin akamete uğradığı” belirtilmektedir.
Apakan, not alırken bir hata yaparak “akamete uğramak” yerine “ikamete uğramak” diye yazar. Metin son kez okunduğunda bu hata fark edilir. O sırada salonda bulunan Atina Büyükelçisi Kamuran Gürün, “Anlam bakımından pek fark etmez” diyerek espriyle araya girer. Gülüşmeler olur.
Ecevit’in ‘Ayşe tatile çıkabilir’ mesajı Cenevre’de nasıl unutuldu
BÖLÜM 7
BABASI DAHA SONRA AYŞE’YE NE DEDİ?
Prof. Ayşe Güneş Ayata, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın en çok tanınan isimlerinden biri olmasına karşılık bu konuda hiçbir zaman konuşmadı. Aldığı karar harekâtın 50. yılında konuşmaktı. Ve sessizliğini ilk kez geçen 17 Temmuz’da Anadolu Ajansı’na verdiği bir mülakatla bozdu. Burada anlattığı en ilginç hususlardan biri, babası Prof. Güneş’in kendisine “Eğer ismin Ayşe olmasaydı ismini sembol yapmazdık” demiş olmasıdır. Ona göre de sembolün bu kadar uzun yaşamasının bir nedeni Ayşe’nin Türk halkı tarafından en çok bilinen kadın isimlerinden biri olmasıdır.
Bu parolayla hayatında nelerin değiştiği sorulduğunda, şunları söylüyor Prof. Ayşe Güneş Ayata:
“Çok gurur duyduğum, çok mutlu olduğum bir konu. Üstünden 50 yıl geçti. 50 yıl sonra bile hatırlanan bir sembol olması ve zaman zaman tekrarlanması, gazetelere çıkması, insanların gelip bana ‘Tatile çıkan Ayşe siz misiniz?’ diye sorması, bunların hepsi çok güzel, çok mutluluk ve gurur verici. Benim ismim bir sembol ama ben bu olayın kahramanı değilim. Bu olayın kahramanları, o zamanın başbakanı Bülent Ecevit, babam Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Türk Silahlı Kuvvetleri ama ben değilim. Şehitler verdiğimiz önemli bir olay tabii ki ve benim onları sahiplenmem pek mümkün değil. O şerefin sahibi ben olamazdım, onun sahipleri belli.”
No comments:
Post a Comment