CEM GÜRDENİZ : Atlantik çağı kapanırken...
11 Ekim 2020 00:20
Devletler tarih boyunca ürettiği mal ve bilgi kadar güçlü oldu. 16. yüzyıl başında dünyanın en büyük iki ekonomisi Çin ve Hindistan’a aitti. Her ikisinin avantajı hem geniş toprakları hem de nüfuslarının büyüklüğü idi. Avrupa’nın en büyüğü Fransa, Çin’in beşte biri kadar ekonomik değer ile üçüncü sıradaydı. 18. Yüzyıl başında Hindistan en büyük ekonomi olduysa da 19. Yüzyılda Çin, tekrar birinciliğe yükseldi. Ancak 19.yüzyılın sonunda en büyük ekonomiye ABD sahip oldu. Önce Afyon savaşları, sonra Japon işgali ile İkinci Dünya Savaşı Çin’i 20. Yüzyılda büyükler liginden çıkardı. Benzer kaderi Hindistan da yaşadı. 1980’e geldiğimizde ABD açık ara bir numara, ardında sırasıyla Japonya, Almanya, İtalya ve Fransa ilk beşi oluşturuyordu. Çin ve Hindistan 1980’lerde büyük nüfuslarına rağmen ancak sırasıyla dünya 10 ve 11. Olabilmişlerdi.
YÜKSELEN ASYA
Hindistan, 1989 sonrası yükselişe geçerken Çin önce 90’lar ve müteakiben 2000’ler sonrası büyük bir atağa kalktı. 2012’de ABD’yi önce üretimde yakaladı ve geçti. 2017’de de PPP ölçeğinde (Satın Alma Gücü Paritesi) birinci oldu. Hindistan da 2009’dan itibaren Çin’in ardında üçüncü en büyük ekonomi oldu. Asya’nın gücünü başta Çin olmak üzere kıtanın diğer ülkelerinin üretim kapasitesi sağlıyor. Örnek verelim. 2019 yılında Asya ülkeleri 45 milyon otomobil üretti. (27 mn. Çin e ait) Atlantik sistem ülkelerinin üretimi 28 milyon oldu. Benzer başarılar bilgi teknolojileri, savunma sanayi, uzay ve özellikle suni zekâ alanında yaşandı. Bugün Çin yüksek teknoloji ürün ihracatında ABD’nin önüne geçmiş durumda. Ayrıca nadir metal tekelini de elinde tutuyor. Çin, finans ve enerjinin hegemonya için küresel hakimiyet unsuru olmasını teknoloji ile geriye atmayı başardı. Çin’in 5G teknolojisi artık ABD ve NATO çevrelerinde başat milli güvenlik sorunu olarak görülüyor. NATO genel sekreteri geçen günlerde Çin’e vurgu yaparak NATO’nun caydırıcılık ve savunma yeteneğinin artırılması için önümüzdeki dönemde yeni ve çığır açan teknolojilerin (yapay zeka, büyük veri, kuantum, uzay, otonomi, biyo-teknoloji, hipersonik teknolojiler, yeni tip materyal vs) ön planda olmasının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğuna vurgu yaptı. Hazırlanacak yeni NATO doktrini bu alanlara ağırlık verecek. Asya cephesinde üretim ve bilimde yaşanan gelişmeler 1970’ler sonrası neredeyse tamamen ABD dolarına endeksli dış ticaret sistemini de etkiledi. Dolar dışı para birimleri veya mal mübadelesi ile ticaret anlaşmaları arttı. IMF ve Dünya Bankasına rakip AIIB, BRICS Kalkınma Bankası gibi Asya merkezli yeni örgütler kuruldu. Çok ilginç bir şekilde Çin liderliğinde gelişen devlet kapitalizmi ya da serbest piyasa sosyalizmi Amerikan patentli küreselleşmenin yeni lokomotifi oldu.
GERİLEYEN ATLANTİK SİSTEM
Kısacası, Washington ayarlı Atlantik Yüzyılı tarihinde görülmemiş hızlı bir geri çekilme içindeyken, Asya yüzyılı başladı. Ancak ekonomik güç odağının el değiştirmesi jeopolitik, siyasi ve askeri gelişmeleri beraberinde getiriyor. Bu gelişmeler aynı zamanda küresel çapta kötüleşen doğa/çevre şartları, nüfus artışı ile kara ve denizdeki kaynakların azalması ile ayrı ayrı etkileşim içine girdi. Son bir yılda yaşananlar da gelecek hakkında tahmin yapabileceğimiz olguları sağladı. ABD’de Covid 19 ve George Floyd isyan süreçlerinin yönetimi ile Başkanlık seçim sürecinin yarattığı kutuplaşma; AB’de Covid 19 ve Brexit süreçleri; Çin’de Covid 19 pandemisinin yönetimi ve ekonomik başarısı önümüzdeki dönemin önemli göstergeleri oldu.
BAŞARISI OLMAYAN BİR DÖNEM
Soğuk Savaş sonrası döneme bakarsak ABD ve Atlantik sistemin Avrupa dışında sonuç aldığı bir süreç yok. Yugoslavya’nın parçalanması ve NATO’nun genişletilmesi dışında Atlantik sistem, başlattığı girişimlerin hiçbirini sonuçlandıramadı. 2008 ve 2012 finans krizleri sonrası durumu daha da kötüleşti. Çarpıcı bir örnek verelim ABD’nin 1945 sonrası tüm savaşlarda kaybettiği insan kaybından fazlasını 2020 yılı içinde Covid salgınında kaydetti. Halk, senede 700 milyar dolar savunma, 82 milyar dolar istihbarat harcaması yapan devletine güvenini kaybediyor. ABD aynı zamanda rekabet gücünü de kaybediyor. ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Adam Schiff, Foreign Affairs dergisindeki makalesinde bu durumu itiraf ediyor: ‘’Binlerce analitik değerlendirmeyi inceledik. Bulduğumuz şey rahatsız ediciydi. ABD, önümüzdeki on yıllar boyunca küresel sahnede Çin ile rekabet etmeye hazır değil."
EN BÜYÜK KIRILMA JEOPOLİTİK DÜZLEMDE YAŞANDI
Çin’in yükselişi Avrasya kıtasını batı ve güneyden kuşatan, kenar kuşağın kontrolünü elinde tutan Avrupa Atlantik sisteme büyük darbe vurdu. Kenar kuşağın, Soğuk Savaşı kazandıran en önemli gerçek olduğunu hatırlatalım. Çin, soğuk savaş sonrası Rusya’nın yanına geçerek George Kennan’ın çevreleme stratejisinin en önemli unsuru olan güneyden kuşatmaya son verdi. Şanghay İş Birliği Örgütü ile bu kararını mühürledi. Soğuk Savaş galibi ABD, 2000’lerin başında Afganistan, Kırgızistan ve FETÖ okulları sayesinde Avrasya’nın merkezine girmeyi başarmıştı. 11 Eylül 2001 olayı, ABD’ye Küresel Terörle Savaş mantrası altında tüm kapıları açmıştı. Hem kenar kuşak takviye edilecek hem İsrail in güvenliği sağlanacak hem de Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) neo liberal girişimciler için yeni Pazar ve yeni ucuz kaynak deposu olacaktı. Bu arada Çin’in enerji ve ticaret yolları da kesilecekti. Somali, Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Yemen’de Atlantik emperyalizminin tüm kurguları bu hedeflere yönelikti. Ancak görüldü ki, ABD ve peşindekiler sadece karmaşa, can kaybı, mülteci sorunu ve yıkım getirdiler. Son 30 yılda gerek NATO gerek AB genişlemesi gerekse kenar kuşaktaki ABD tarafından tetiklenen rejim değişiklik teşebbüsleri sonucu çemberin daraldığını gören Rusya ve Çin, 2008’den sonra ABD’ye dur dedi. Rusya 8 Ağustos 2008’de Gürcistan’a; 18 Mart 2014’de Kırım’a müdahale etti. Çin Güney ve Doğu Çin Denizlerinde özellikle 2012 yılından sonra deniz kuvvetleri için savunma doktrin değişikliğine giderek ABD ve müttefiklerine birinci ve ikinci adalar zinciri üzerinden sertleşme mesajını verdi. Rusya ve Çin’in diğer taraftan hegemonyaya en büyük diğer mesajları da Deniz Kuvvetlerinin geliştirilmesi üzerinden oldu. ABD geçen hafta savunma bakanı düzeyinde 2050 yılına kadar 500 gemilik donanmayı hedeflediklerini açıkladı. Ancak bunun finansı nereden gelecek? Bilinmiyor.
ABD VE ATLANTİK SİSTEM ZORLANIYOR
Pasifik cephesi, 1989 yılında Soğuk Savaşı bitiren Fay hattı kırıldıktan sonra tarihte örneği olmayan büyük bir enerji birikimi ile jeopolitik arenada öne çıktı. Asıl hesaplaşma orada. Türkiye çevresinde yapılan hamleler tali hamleler. Doğu Akdeniz ve Ege’de Türkiye’nin Güney Kıbrıs, Girit, Dedeağaç, Elevsina limanları ve ABD yığınaklanması üzerinden sıkıştırılması. Güneyde KYB, YPG ve Barzani’nin birleştirilme gayretleri. Soros’çu Paşinyan’ın Azerbaycan üzerine kışkırtılması. Kırgızistan’daki FETÖ darbesi. Lübnan’da büyük patlama sonrası yaratılan hükümet krizi. Tüm bu gelişmelere bakarsak karşımıza ciddi bir orkestrasyon çıkıyor. ABD ve AB’nin Atlantikçileri sadece başlatıyorlar. Sonunu getiremiyorlar. Rusya’nın 2008 ve 2014 jeopolitik hamleleri; 2008-2012 küresel finans krizleri; 2020 Covid ve Floyd darbeleri ABD’yi 1922’lerin İngiltere’si konumuna itiyor. Başlatabiliyor ama bitiremiyor. Çevremizde yaşanan bu gelişmelere rağmen dünyanın kaderinin Pasifik’te çizileceğini söyleyebiliriz. Akdeniz dünya okyanuslarının sadece % 1,7 si kadar küçük bir alana sahip. Mevcut doğal gaz rezervleri dünya enerji piyasalarını etkileyecek boyutlara henüz erişemedi. Burada İsrail, Türk Boğazları, Süveyş Kanalı ve Cebelitarık Boğazı olmasaydı, küresel jeopolitik gündemde Akdeniz bu kadar öne çıkmazdı. Rusya’nın dış ticaretinin ve güç intikal yeteneğinin Türk boğazlarına bağımlı olması Akdeniz’i kenar kuşak jeopolitiği kapsamında da gündemde tutmaya yetiyor.
TÜRKİYE DERSLERİ
Atlantik Çağının kapandığı gerçeğini görmezden gelmemiz artık olası değildir. Artık Asya güçleri ile iş birliği ve karşılıklı çıkar odaklı yakınlaşma dönemi başlamıştır. 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi sonrası yaşananlar bu yakınlaşmayı hızlandırmıştır. FETÖ darbesinin kenar kuşakta Türkiye’nin yerini güçlendirmeye ve Atlantik sisteme sadık bir hizmetkar olarak yeniden çapalanmak üzere yapıldığını asla unutmamalıyız. Beyaz Rusya’da, Ermenistan’da, Kırgızistan’da Soros tetikli gelişmeler ile, ülkemizdeki başarısız FETÖ darbe girişimi arasında benzerlikler olduğunu görmezden gelemeyiz. Emperyalizm sadece Türkiye’yi çevrelemiyor, Rusya ve Çin’i de çevrelemeye çalışıyor. Ancak başlattıkları her hamle sonuçsuz kalıyor ve karşılığında Asya güçlerinin jeopolitik hamlelerine maruz kalıyorlar. Zira Asya güçleri mevcut coğrafyanın sahipleri. Emperyalizm binlerce mil uzaktan geliyor. 3 Kasım ABD seçimleri öncesinde kışkırtmaların artması sürpriz olmayacaktır. Çin, Güney Çin Denizi veya Tayvan Boğazında; Rusya yakın çevresinde hegemonyanın yeni emrivakileri ile karşı karşıya kalabilir. Bu emrivakiler, İsrail güvenliği perspektifi ile İran üzerinde de denenecektir. Türkiye üzerinde de Kıbrıs, Mavi Vatan ve Kukla Kürt Devlet kurulumları üzerinden baskı, kışkırtma ve emrivakiler artacaktır. Türkiye’nin Asya güçleri ile iş birliği tarihte olmadığı kadar elzem ve önemlidir. Azerbaycan Ermenistan krizinde Rusya’nın tutumu dikkate alınmalıdır. Bu tutum, her türlü kışkırtma ve dezenformasyona rağmen değişmemiştir. Rusya, güneyinde ikinci bir Shakashvili skandalına bu kez Ermenistan’da izin vermemiştir. Türkiye 100 yıl önce yaşananların benzerini yaşamaktadır. Tarihten ders almaya devam etmeliyiz. Atatürk gibi düşünmeliyiz.
No comments:
Post a Comment