Türkiye'de iç ve dış sorunlar bir birini izlerken, Kıbrıs'ta da siyasi atmosfer bir türlü durulmuyor.
Geçtiğimiz hafta Kıbrıs'ta yaşadığımız anlar, dinlediğimiz, duyduğumuz beyanlar ve sözler Kıbrıs'ın olağanüstü gelişmelere "gebe" olduğunu gösteriyor.
Gerçekten'de, KKTC hükümetinin tavrı kesin bir görüntü vermezken Rumların uzun yıllardan beri sürdürdükleri "çirkin" politikalarından vazgeçmeyecekleri anlaşılıyor.
Nitekim, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın "Önemli bir dönemeçte olduğumuzu değerlendiriyorum. Tarihi bir dönemden geçiyoruz. O nedenle hepimizin sorumlulukları var. Meclisimizin de çok büyük sorumluluğu var. Sonuçta bu olayı halkımıza intikal ettirmeyi başarırsak, referandum yaşatacak bir olgunluğa eriştirebilirsek ki parantez içinde söyleyelim, henüz o noktada değiliz. Daha atılması gereken adımlar var, aşılması gereken engeller var. Eğer o noktaya gelirsek, sadece Cumhurbaşkanlığı veya Hükümet değil, Meclis'in de, halkın temsilcilerinin bir bütün olarak çok ciddi sorumlulukları olacak. Zaman zaman bu görüş alışverişlerini yapmanın büyük önemi var." şeklindeki sözlerini dikkatle değerlendirmek gerekiyor.
Üstelik, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, 2016'da çözüme ulaşılamaması halinde, mevcut müzakere sürecinin sona ereceğinin bir gerçek olduğunu açıklaması da karamsarlığı işaret ediyor.
***
Tahsin Ertuğruloğlu, Kıbrıs Rum liderinin anlaşmaz tutumundan dolayı New York'ta Birleşmiş Milletler Eski Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri ile KKTC Cumhurbaşkanı arasında yer alan toplantıdan bir takvim, Kıbrıs sorununa 2016'da çözüm bulmak için gerekli olan 5'li görüşmeyi de içeren bir yol haritası çıkmadığına dikkati çekiyor.
Ertuğruloğlu, "50 yılı kapsayan müzakerelerin sonunda, 2016'da da bir çözüme ulaşılamadığı takdirde iki taraf arasında devam eden mevcut sürecin sona ereceği bilinen bir gerçektir" uyarısında da bulunuyor.
Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, bir sorumuz üzerine de FETO tehlikesi ile ilgili hükümetin çok sıkı tedbirler aldığını açıklıyor.
Bu arada, Dünya Basın Konseyleri (WAPC) Yönetim Kurulu Toplantısı'nın açılışında konuşan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, on yıllarca ambargolara maruz kalmış Kıbrıs Türklerine yönelik gösterilen açık kalplilikten dolayı WAPC'ye teşekkür etti ve WAPC'nin bir Kıbrıslı Türk sivil toplum örgütünü üye yapan ilk uluslararası kuruluşlardan biri olduğunun altını çiziyor.
Öte yandan, (WAPC) Dünya Basın Konseyi'nin Girne'de yapılan kongresinde Yönetim Kurulu Seçimi sonucunda Başkanlığı KKTC'den Şule Aker'in kazanmasını da bir "ironi" olarak kaydetmemiz icap ediyor.
Ne var ki, gelişmelerin Türk'lerin aleyhine sürdüğünü kabul etmek insanı üzüyor.
Hele AKP'nin 14 yıllık iktidarı boyunca, bir "oyalama" hatta bir "gizleme" gayretinde olması gafletin ötesinde ağırlık taşıyor.
Her sahada sıkışan AKP'nin "çıkış" için Kıbrıs'ta "taviz" vermeyi ve "garantörlük" haklarından bile vazgeçmeyi tasarladığından korkuluyor.
Oysa, böylesine bir plan, bir beklenti hem, KKTC'nin her bakımdan sonu olurken hem de Türkiye'ye maddi manevi büyük kayıplara neden olacağı gizleniyor.
AKP iktidarının, Yunanistan'a peşkeş çekilen 16 veya 17 "ada" dan sonra Kıbrıs'ın Rumlara teslim edilmesi halinde en büyük gaflet hatta ihaneti işleyeceği şimdiden şok doğuruyor
No comments:
Post a Comment