İstanbul'un tarihini yeterince biliyor muyuz?
Kanal B'nin 08 Ekim 2016 günü yayınlanan "TARİHİN BİLİNMEYEN YÜZÜ" izlencesinde araştırmacı - yazar Cengiz Özakıncı her zamanki gibi olağanüstü bilgiler verdi.
Sözlerine, "Söylenti ile tarih yapılmaz. Bir meseleyi bilmek, kökenlerini bilmekle mümkündür. Genellikle köklere gidilmiyor. Bizler uydurmaların yayılmasını istemiyoruz" diyerek başladı ve anlattı:
"İstanbul dünyanın en fazla ele geçirilmek istenen şehirlerinden biridir. 3-4 yıl önce yapılan Marmaray kazılarında pek çok arkeolojik malzeme çıktı ve bu şehri Konstantin'in kurduğu efsanesi tamamen çöktü. Bir tek kazıyla çöküverdi tarihsel bilgi. Konstantin'den 8-9 bin yıl öncesinde burada bir şehrin varlığı saptandı. Greklerin bölgeye gelişi M.Ö. 700-800. Söz konusu kazılar sonrasında İstanbul, Greklerin kendilerine mal edebileceği bir kent olmaktan çıkmıştır.
1- Bildiğimiz 1. işgal:
Vizigotların İşgali: M.S. 400'lere doğru. Şehir artık Greklerin değil, Vizigotlarındır. Sonra şehri, Tuna boylarında yaşayan Hun Türkleri kurtarır. Atilla onların sonraki başkanlarından biridir. Hunlar şehri kurtarıp eski sahiplerine verirken, koşullu veriyorlar: Her yıl Hunlara vergi vermeleri koşuluyla. Bizans kuruluşundan 100 yıl sonra, Türklere haraç ödeyen, onlara bağımlı bir devlet oluyor.
M.S. 450'li yıllarda vergi ödenmeyince, Hunlar şehri kuşatıyor, vergileri alınca tekrar gidiyorlar. İstanbul'un tarihi surları, Türk akınlarının önünü kesmek için M.S. 500'lerde yapılmıştır. Zaten surların iç tarafında Bizanslılar, dışında ise Türkler yaşamaktaydı. Hunlarla Bizans arasında çeşitli antlaşmalar olmuştur. Bizans elçisi Priscus'un tutanakları bugün elimizde. Atilla'ya giden elçilerden biri de Priscus'tur. Atilla'nın karargahı, Hunların sosyal yaşantıları, vs. bu tutanaklarda anlatılıyor.
Çok daha önemlisi, Bizans sınırları içinde yaşayan Hunlar da var. Şehrin hem içinde hem de dışında yaşamaktalar. Öylesine etkinler ki, M.S. 550'lerde Justinyen devrinde Hun modası egemen. Giyim kuşamlve saç tıraşları moda oluyor.
Aya Sofya içinde Runik yazılar var. Bu yazıları, Viking yazısı diye yutturuyorlar ki bu mümkün değil. Çünkü Bizans'ta hiç Viking kral, kraliçe olmadı ama Türk kral ve kraliçe var:
Karadeniz'in kuzeyinde Hazar Türkleri yaşıyordu. Sınırları Tuna boylarından, Azerbaycan'a, batı Karadeniz'e kadar uzanıyordu. Hazarlar ile Bizanslılar arasında hem ticaret hem de askeri müttefiklik var. Birbirlerine kız verip, kız alıyorlar.
705-711 arasında Hazar Türk İmparatoru Busir'in kız kardeşi Bizans kralıyla evleniyor ve kraliçe oluyor. Vaftiz olup Teodora adını alıyor. 732'de Hazar Türk İmparatoru Bihar'ın kızı Çiçek, 5. Konstantin ile evleniyor. Bizans'ta çiçek modası başlıyor. 200 yıl önce Hun modası vardı. Bizans para ve mozaiklerinde Çiçek'in giysilerinin farkı var: Çiçek öncesi giysiler, Çiçek sonrası giysiler görülüyor. Çiçek 20 yıl kadar kraliçe oluyor (770-780) Çiçek'in oğlu 4.Leon tahta oturuyor.
700-800-900'lerde Bizans ordusunun %30'unu-40'ını Türkler oluşturuyor.
Aya Sofya'da Vikinglere ait olduğu söylenen yazının bir eşi Kuşhan Türk İmparatorluğu Desti Navar'da bulundu. Demek ki yazı, Vikinglerin değil, Türklerin yazısıdır.
Bütün bu bilgiler Bizans tarihçi Theofanis'in kroniklerinde var.
300 yıl Karadeniz'in kuzeyinde Hazar'da hüküm süren Hazar İmparatorluğunu tarihten kim çekip çıkarttı acaba?!
Türklerin tarihi İslamiyetle başlamaz. Türklerin bir kısmı Şaman, bir kısmı Budist, bir kısmı Musevi olmuştur. (Hazar Türklerinin tarihi DERİN YAHUDİ kitabımda var)
2- Latinlerin İstanbul'u İşgali- 1204
Bizanslılar Ortodoks, Latinler ise Katolik idi. (İSLAM'DA BİLİMİN YÜKSELİŞİ VE ÇÖKÜŞÜ kitabımda ayrıntılar var)
Latinler İstanbul'da taş üstünde taş bırakmadılar. Katliamlar, yağmalamalar...Değerli eşyayı, altını, vs. İtalya'ya götürdüler. Din büyüklerinin mezarlarınıaçıp kemiklerini parçaladılar. Çok büyük vahşetler yapıldı. Katolik Latinler İstanbul'da 50 yıl kaldılar, şehri mahvettiler. Selçuklu Türkleri'nin yardımıyla İstanbul Bizans'a geçti. Onları ayakta tutan her zaman Türkler oldu.
Runik Yazı:
Doğu ve Kuzey Avrupa, Yemen ve Anadolu'da kullanıldı. Yazıyı kimin ürettiğine gelince... Göktürk Orhun Yazıtlarında bu yazı var. Yazıda ok işareti var, ok biçimindedir, "ok" diye seslendirilir, ev biçimi var, "ev" diye seslendirilir, dağ biçimi var, "dağ" diye seslendirilir. Bu bir Türk yaratımıdır. (DİL VE DİN kitabımda bunlar var)
Yeşim taşı:
İngiltere ve Fransa'da yeşim taşından aletler bulundu. Fakat bu taş bu ülkelerde değil, M.Ö.8 binlere tarihlenen,Türklerin yaşadığı bölgelerde çıkıyor.
Runik yazının da kökeninin Asya olduğu Batılı bilim insanlarınca teslim edilmiştir.
3- Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u Fethi:
Fatih şehri kuşatırken ordusu içinde hıristiyan sipahiler de vardı. Halil İnalcık, Osmanlı yazılı belgelerinde kaç adet olduklarını, nereden geldiklerini buldu. Belli artık.
Buna mukabil, Bizans ordusu içinde de Türkler var. Bunlara Turkopol diyorlar. Ayrıca, Fatih'in kardeşi Şehzade Orhan Bizans'ta yaşamakta. Kuşatmadan yıllar önce Orhan birliğiyle Fatih'e karşı savaştı. Bizans düştüğünde Orhan bir hafta kadar direniyor. Yenileceğini anlayınca, Sarayburnu'ndan denize atlayıp intihar ediyor.
İstanbul'un düşmesine tanık olan Bizanslı tarihçi Dukas'ın yazdığına göre, Grand Dük şöyle der: "Aya Sofya'da Katolik bir şapka görmektense, bir Türk Müslüman sarığı görmeyi yeğlerim".
Batı Merkezli Uydurma Bilgi:
Fetih'le Bizanslı bilginler Avrupa'ya kaçarken İstanbul'daki kitapları da götürmüşler, o nedenle Rönesans ve Reform oluşmuş.
Bu doğru değil.
1- Bizans'taki kitaplar Fetih'ten 60-70 yıl önce Avrupa'ya geçmişti. Giden el yazmalarının tamamı bugün Vatikan'da, kütüphanede. Bu kitaplar okunduğunda görülüyor ki bunlardaki bilgilerin Rönesans'ı, Reform'u doğuracak nitelikte olmadığı nettir, sabittir.
2- Batı, Rönesans ve Reform'u Türk akınlarının korkusuna borçludur, Bizans el yazmalarına değil. Akıllarında olan tek şey, Türk'ün gelmesini nasıl önleriz? Din birliği yapıyorlar, sökmüyor. Irk birliği yapalım diyorlar. Batı'nın 1000-1500 yıllık tarihi, TÜRKOFOBİ-ELENOMANİ üzerine...TÜRK KORKUSU VE NEFRETİ-ELEN TUTKUSU VE SEVGİSİ üzerinde şekillenir.
4- Yıl, 1768. Ruslar Baltık'tan geliyor... İngiltere...Cebelitarık...Birlikte Mora'da Yunanlar'ı isyan ettirirler, Çeşme'yi bombalarlar. Amaçları, Çanakkale'yi geçip İstanbul'u ele geçirmek. Fakat Çanakkale açıklarında Cezayirli Hasan Paşa onları bir güzel dövüyor. Geri dönüyorlar.
5- Yıl, 1798. Napolyon Mısır'a saldırıyor. Hindistan İngilizlerin sömürgesi. İngilizler uyanık. Fransa'nın Hindistan'ı ele geçireceğini düşünüyorlar. Amiral Nelson Napolyon'un gemilerini Mısır açıklarında yakıyor.
1802- 1808'de Nelson donanmasıyla İstanbul'a geliyor. Halk ayaklanıyor. Donanma kaçıyor.
6- Yıl, 1853. Kırım Savaşı:
İngiliz, Fransız askerleri şehre doluşmuş. Halk rahatsız.
7- Yıl, 1877. Abdülhamit dönemi. Ruslar Yeşilköy'e kadar gelirler, orada bir anıt dikerler. Tahtta 33 yıl kalan Abdülhamit bu anıtı yıkmıyor. İttihatçılar geldiklerinde, onlar yıkıyor.
8- Yıl, 1913. Bulgarlar Çatalca'ya kadar geliyorlar.
9- Yıl, 1918. İstanbul'un İşgali:
Bilge Criss'in İSTANBUL İŞGAL ALTINDA kitabı var. Anlatıyor: Her bir İngiliz askerinin kafasına iki el kurşun sıkılarak öldürülüyorlar. İngiliz gizli raporlarında da bu bilgiler var. Okumak lazım. Aynı elden çıkan kurşunlar: Kuvvayı Milliyeciler'in elleri...
Lozan'da işgalcilerin şehri nasıl terk edeceği de protokole bağlanmış. O protokolleri İngiliz gizli belgelerinde tarayıp Tarih Kurumu Belleteni'nde yayımlayan, Selahi Sonyel.
İşgalcilerin ayrılırken Türk sancağını selamlayarak ayrılacakları da o protokollerde var.
Atatürk'e kadar İstanbul'un adı, Konstantiniyye idi. Atatürk son tarih olarak 28 Mart 1930’u verdi ve bu tarihten sonra yurt dışından gelecek mektuplarda Konstantiniyye yazılması durumunda mektupların iade edileceğini bildirdi. Batı dünyası ayağa kalktı...Fakat irademizi yenemediler. Herkesin bu durumu iyi bellemesi için ABD'de bir pop müzik grubu "Istanbul is not Constantinople" adlı bir şarkı oluşturdu. Bu şarkı İngilizce, Fransızca, Almanca vs. bütün dünyayı dolaştı...Hâlâ dillerdedir"
https://www.youtube.com/watch?v=rNUsOaB5V2c
(Kaynak: Turkish Forum)
No comments:
Post a Comment