Thursday, August 1, 2024

Muzaffer Ayhan Kara : Jack Straw ve TBMM'nin 'KIbrıs' kusuru

 

Jack Straw ve TBMM'nin ‘Kıbrıs’ kusuru

"TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un cehaletine mi vereyim bu cümleyi neyine vereyim karar veremedim doğrusu. "Kıbrıs'ın Dünü Bugünü" başlıklı yazımda dönemin Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk'ün Kıbrıs Barış Harekatı'na ilişkin karar süreçlerindeki önemli rolünü; başkanlık ettiği tarihi Milli Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu toplantılarını anlatmıştım. O yazıyı Kurtulmuş'un dikkatine getiriyorum buradan."

Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. yıldönümü sadece 20 Temmuz'da yapılan bir törenle, bir makaleyle vb. geçiştirilecek bir gün değil. 50. Yıl vesilesiyle gerek Dışişleri Bakanlığı gerekse üniversiteler, bu arada CHP de kanımca çalıştay, sempozyum gibi etkinlikler yapmalılar. Bu bağlamda konuyu yeni bir yazıyla sürdürmek istedim.

×××

Kıbrıs'taki Annan Planı ve referandum sırasında İngiltere'de Dışişleri Bakanlığı da yapan Jack Straw'un Kıbrıs Barış Harekatı'nın 59. Yıldönümünde, 20 Temmuz 2024'te Independent gazetesinde Kıbrıs konusunda bir yazısı yayımlandı.

Yazınının başlığı, "50 yıldır süren bu ‘saçma’ Kıbrıs krizini sona erdirmek için iki devletli bir çözümü dikkate almanın zamanının geldiğini neden düşünmekteyim?" idi.

E. Büyükelçi Tugay Uluçevik, "Gerçekçilikle kaleme alınmış bulunan" diye tanımladığı Straw'ın söz konusu yazısının uzunca bir bölümünü Türkçe olarak sosyal medya hesaplarından paylaştı. E. Büyükelçi Uluçevik'in dikkat çektiği bu yazının kendi çevirisiyle özetini Gerçek Gündem'de konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde kaleme aldığım ve çok sayıda olumlu tepki aldığım yazının ardından okurlarımızla paylaşmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Sayın Uluçevik'e değerli paylaşımı ile önemli yazının daha geniş kesimlerle buluşmasını sağlamaya vesile olduğu teşekkür ediyorum.

Bu bağlamda iki aktarımım daha olacak ki, bunlar da söz konusu yazımla ilgili. Ama önce Straw'ın yazısı (ara başlıkları okunma kolaylığı için bendeniz attım):

"Bugün Kıbrıs'ın Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından istilâ edilişinin ve halen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olarak adlandırdığımız oluşumun başlangıcıdır. Ancak bunun yaklaşık 300.000 Kıbrıslı Türk sakini için arzettiği zorluk, Devletler Hukukuna göre yalnızca tek bir ülkenin, yani Türkiye'nin, KKTC'ni tanıyor olmasıdır. Gerçekle hiçbir suretle bağdaşmamakla birlikte teori hukukuna göre adanın güney kısmı olan “Kıbrıs Cumhuriyeti” ve onun 840.000 Kıbrıslı Rum sakini, adanın coğrafî alanının tamamını kapsamaktadır.

Jack Straw ve TBMM'nin ‘Kıbrıs’ kusuru - Resim : 1

KIBRISLI RUMLARIN AMACI ENOSIS'Tİ

Kıbrıslı Rumlar uzun süre Yunanistan’ın ana karasıyla enosis yani birleşme emelini beslediler. Kıbrıslı Türkler başlangıçta korunmak için sömürgeci güç olan İngiltere'den medet umdular. Daha sonraları, adanın bölünmesi veya bölünme anlamına gelen taksim fikrini geliştirdiler.

1950'li yıllarda Başpiskopos Makarios liderliğindeki Kıbrıslı Rumlar, İngiltere'den bağımsızlıklarını güvence altına almak için silahlı bir gerilla harekâtı başlattı. Binlerce İngiliz silahlı kuvveti ve 4.000 Kıbrıs Türk polisi onlara karşı vaziyet aldı.

MAKARİOS ADA'DA ORTAK CUMHURİYETİ BOZDU

Sonunda İngiltere dahil üç taraf da geri adım attı. Makarios daha önce Enosis'e olan bağlılığından vazgeçti. Müzakereler adanın bağımsızlığından ödün verilmesine yol açtı. Azınlıktaki Kıbrıslı Türklerin parlamento ve kabinede sandalyelerin üçte birini aldığı bir “ortaklık Cumhuriyeti” kuruldu.

Ancak 1963'e gelindiğinde, Makarios' anayasada Yunan çoğunluğun lehine tek taraflı değişiklikler yaptı. İki toplum arasındaki gerekli işbirliği bozuldu. 1963-64'te ciddi toplumlararası şiddet yaşandı; 25.000 Kıbrıslı Türk, kendi emniyetleri için silahlı yerleşim bölgelerine gitmeye mecbur bırakıldı.

Jack Straw ve TBMM'nin ‘Kıbrıs’ kusuru - Resim : 2

KIBRIS'TAKİ DARBENİN SORUMLUSU ALBAYLAR CUNTASI

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki onlarca yıl boyunca Yunanistan’da istikrarsızlık hüküm sürdü. Nisan 1967'de bir grup sağcı albay bir darbeyle iktidara geldi. Yedi yıl sonra, 15 Temmuz 1974'te bu milliyetçiler, Kıbrıs silahlı kuvvetlerindeki unsurlarla, o zamanki Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'u iktidardan uzaklaştırmak ve Yunanistan'la birleşmek için komplo kurdular. Kıbrıslı Türklerin güvenliğinden derin endişe duyan Türk Silâhlı Kuvvetleri, beş gün sonra, 20 Temmuz'da müdahale etti.

Daha sonra ateşkes sağlandı. O vakte kadar Türk birlikleri Kuzeyde adanın üçte birinden biraz fazlasını kontrolu altına almış bulunuyordu. Kuzeyde binlerce Kıbrıslı Rum, güneyde ise Kıbrıslı Türk yerinden edildi. Bugün muhtemelen 40.000 civarında Türk kuvveti o zamandan beri adada bulunmaktadır.

AB KIBRIS'TA HATA YAPTI

BMGS Kofi Annan’ın çözüm önerileri, her iki tarafın liderleri tarafından 2004 yılında referanduma sunuldu. Kıbrıslı Türkler ezici bir çoğunlukla önerileri kabul ederken, Liderleri Tassos Papadopoulos'un kışkırttığı Kıbrıslı Rumların yüzde 76'sı öneriye karşı oy kullandı.

Papadopoulos’ un yol açtığı yıkımı değerlendirmek üzere Nisan 2004'ün sonlarında bir araya gelen AB Dışişleri Bakanlarını, AB Komitelerinde ve Konseylerinde geçirdiğim zaman zarfında, daha önceleri hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. İlk adım olarak Kuzey’deki kısıtlamaların gevşetilmesi üzerinde anlaştık. Bunların çoğu daha sonra feci şekilde sulandırıldı.

Bunun nedeni, Kıbrıs'ın (artı Malta ve sekiz Doğu Avrupa ülkesinin) 1 Mayıs'ta (2004), yani bir hafta sonra, resmi olarak AB üyeliğine girmesine çok az bir zaman kalmış olmasıydı.

Kıbrıs'ın (AB’ne) katılımını ertelemeli ve bunun ancak tüm ada için güç paylaşımına dayalı bir barış anlaşması sağlandıktan sonra devam edeceği konusunda ısrar etmeliydik.

Sonuçta bu, Kıbrıs'ı katılım devleti haline getirmenin asıl mantığının bir parçasıydı. Bunu yapmadaki başarısızlığımız (ki bunda benim de payım vardır) Birleşik Krallık dışişleri bakanı olarak dönemimin en büyük pişmanlıklarından biri olmuştur.

Adanın tamamını kapsıyormuş gibi hukuki bir saçmalıkla Kıbrıslı Rum kesiminin (AB) üyeliğe kabul edilmesinin neticesi, Kıbrıslı Rumların eline bütün kartları vermek olmuştur.

Rumlar, uzun süre boyunca varlıklı Rusların servetleri için güvenli liman vazifesi gördüler; ta ki 2013 yılında Kıbrıs iflasın eşiğine gelip AB tarafından kurtarılmak zorunda kalınca kadar. Pek çok kişi para kaybetti. Milyonerlere AB pasaportu satma gibi bir plân uyguladılar.

STATÜKO RUMLARIN İŞİNE GELİYOR

Her şeyden önce, Kuzeyle uzlaşmaya yönelik tüm mantıklı plânlara karşı çıkarak birçok müzakereciyi oyaladılar.

Bunun izahı basit. Statükonun işlerine geldiğini hesap ediyorlar; haklılar da. Kuzeyle yapılacak herhangi bir anlaşmanın Güneyin halen sahip olduğu gücü zayıflatacağına inanıyorlar.

Jack Straw ve TBMM'nin ‘Kıbrıs’ kusuru - Resim : 3

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜN ÖRNEKLERİ VAR

Yıllardır bu problem üzerinde kafa yordum. Bu çıkmazdan kurtulmanın tek bir yolu var: Bu da, AB ve (1960 bağımsızlık anlaşmalarına göre "garantör güç" olarak )Birleşik Krallık dahil olmak üzere önemli uluslararası ortakların, Güney bir kez olsun iyi niyetle müzakere yapmadığı sürece adanın bölünmesinin masada olacağını ve kuzeye zorla dayatılan kısıtlamaların kaldırılacağını beyan etmeleridir.

Üç yıl önce AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB'nin ada için iki devletli çözümü "asla" kabul etmeyeceğini açıkladı. Neden hiç olmasın? Avrupa'da ve ötesinde, taksimin devam eden ihtilaflar için en az kötü çözüm olduğunun pek çok örneği var.

Üstelik bölünme olasılığı, Güneyi uzlaşmaya sevk edebilecek ve muhtemelen de edecek olan şeydir; çünkü aksi takdirde, Kuzeylerinde tamamen ayrı, uluslararası kabul görmüş, bağımsız bir devlete var olacaktır.

Von der Leyen'in 2021’deki görüşünü bu kadar gülünç kılan mevcut durumun saçmalığı da zaten elimizde olanın fiilen bu olmasıdır. Müzakerecileri defalarca işbirliği yapıp güneyden gelen inatçılıkla karşılaşan Kuzeydeki masum insanlar neden uluslararası kısıtlamaların verdiği sıkıntılarla cezalandırılmaya devam etsin?

Duruş değişikliğinin, en azından, Güneyde çok ihtiyaç duyulan egemen üsleri olan Birleşik Krallık tarafından dikkatle ele alınması gerektiğini kabul ediyorum. Ancak bir çözümün ödülü, Kuzeyin yanı sıra Güneyi de de uzun vadeli geleceği açısından pek çok avantaja sahip kılacaktır ki şimdi aktif olarak bunun peşine düşülmelidir."

Jack Straw ve TBMM'nin ‘Kıbrıs’ kusuru - Resim : 4

TBMM'NİN KUSURU

TBMM, Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50. Yılı dolayısıyla 18 Temmuz 2024 tarihinde 1420 numaralı bir "TBMM Kararı" yayınladı.

“Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50'nci yıl dönümünü büyük bir gurur ve mutlulukla idrak ediyor, Kıbrıs Türk halkının Barış ve Özgürlük Bayramı’nı içtenlikle tebrik ediyoruz.

20 Temmuz, yıllardır çektiği acı ve zorluklara cesaret ve sabırla karşı koyan Kıbrıs Türk halkının kurtuluş günüdür. Ada’daki egemenlik haklarının ve eşit statüsünün korunmasının sembolüdür." paragraflarıyla başlayan kararın şu paragrafında bir nokta dikkat çekici (Karar, bu paragraftan sonra da devam ediyor):

"Bu vesileyle, harekât kararını alan Başbakan Bülent Ecevit’i, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ı, zorluklarına rağmen harekâtı büyük bir başarıyla icra edip zaferle sonuçlandıran Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ı, bağımsızlık mücadelesinin öncü isimleri Doktor Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ı saygıyla, minnetle ve rahmetle anıyoruz."

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un cehaletine mi vereyim bu cümleyi neyine vereyim karar veremedim doğrusu. "Kıbrıs'ın Dünü Bugünü" başlıklı yazımda dönemin Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk'ün Kıbrıs Barış Harekatı'na ilişkin karar süreçlerindeki önemli rolünü; başkanlık ettiği tarihi Milli Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu toplantılarını anlatmıştım. O yazıyı Kurtulmuş'un dikkatine getiriyorum buradan. Hattızatında (+) Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Turan Güneş'i de anmak yerinde olurdu. Kurtulmuş'a, Prof. Dr. Hikmet Özdemir'in konuyla ilgili "Fahri S. Korutürk" kitabının Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili kısmını okumasını da öneririm.

ŞENGÜL KILIÇ'IN YAZIYA DÜŞTÜĞÜ NOT

TRT'nin unutulmaz redaktör-spikerlerinden Şengül Kılıç'ın (Karaca) kaleme aldığım söz konusu Kıbrıs'la ilgili yazı üzerine sosyal medyada yaptığı yorumu da tarihi gelişmeyle ilgili önemli bir ayrıntı olduğu için buraya alıyorum:

"O tarihte Türkiye’de merkezi televizyon yayını yoktu.Büyük illerde paket yayın yapılıyordu.Yani filmler, programlar TRT Ankara’dan kaset olarak geliyordu.Yalnız haberler canlı olarak yapılıyordu ama haber kasetleri ve metinler yine merkezden gönderiliyordu. Adana’nın Haber Müdürü rahmet diliyorum, Aydın Remzi Yüreğir idi. Ben tam Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Adana ‘daki paket yayın televizyonuna atandım.

Bütün savaş haberlerini oradan bir spiker arkadaşımla nöbetleşe sunmaya başladık. Bu yayının bir özelliği Kuzey Kıbrıs’tan da izlenilir olmasıydı.

Komutanların, askerlerin yayını izlemesi moral gücü yönünden önem taşımaktaydı. Temmuz sıcağında Adana’da kliması bozuk bir stüdyoda promterin olmadığı yıllarda saatlerce teleks kağıtlarından ki noktalama işaretleri olmayan metinlerdir ve bunları okumak diyemeyeceğim sökmek ayrı bir beceriyi gerektirmekteydi. Nasıl heyecanla, gururla haberleri sunduğumu savaşanlardan biri de benmişim gibi bir duyguyu taşıdığımı hatırlıyorum. Yaş 25 serde gençlik var tabi…

Savaş bittikten sonra Kıbrıs Barış Harekatı komutanı olan Generalimiz ziyarete gelmişlerdi. O günün fotoğraflarını hala saklarım. Şehitlerimizi saygıyla anıyorum ruhları şad olsun."


(+) Not: Hadd-i zatında ya da zatinde (Bknz. Ferit Devellioğlu Osmanlıca - Türkçe Lugat)

No comments:

Post a Comment