E. Büyükelçi Önder Özar'ın, ANA dergisinin Temmuz-Ağustos 2024 sayısında yayınlanan yazısı
ÇÖPE GİDEN ZENGİNLİK
Dergimizin son sayılarında, iklim değişikliği ve bunun yol açtığı doğal felaketlere, pandemi, nüfus artışı ve jeopolitik risklere değindim, endişe verici gelişmeleri yansıtmaya çalıştım. Bugün, dünya gündeminin ön sıralarına yerleşen bir başka soruna, sayfa sınırlamasının izin verdiği ölçüde, kritik bir bir boyuta ulaşan gıda israfı konusuna yer vermek istiyorum.
Halen 8 milyarı aşan dünya nüfusunun yaklaşık onda biri açlık tehlikesi ile karşı karşıya. Milyonlarca insan yoksulluk içinde , açlıkla mücadele ederken, tüketilmeyen ve bozulan milyonlarca ton gıda çöpe atılıyor. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)'nün tahminlerine göre, üretilen gıdaların yaklaşık 1/3'i ziyan oluyor. Gıda israfının önemli bir kısmı üretim'den tüketiciye ulaşırken meydana geliyor. Bir başka ifadeyle, tarladan, meyve bahçelerinden sofraya uzanan süreçte bir çok işlem aşamasında kayıplar yaşanıyor. En çok gıda israfı meyve ve sebze sektöründe gerçekleşiyor.
Gıda israfının bir çok nedeni var. Başlıca nedenler, eksikler saklı kalmak üzere, şunlar :
- İlk sırada, ev, lokanta, aşevleri, sivil ve askeri okullar,sanayi ve kurumsal işletmelerin yemekhaneleri gibi tüketici birimlerinde planlama yapılmaması ya da hatalı planlama sonucu israfa yol açan uygulamalar.
- Özellikle, otel, restoran gibi toplu tüketim yerlerinde yemek hazırlanırken, tüketim ihtiyaçlarının doğru ya da doğruya yakın hesaplanamaması.
- Gıda ve içecek sanayi alanlarında aşırı üretim, bununla bağlantılı olarak son tüketim tarihi geçen ürünlerin çoğalması.
- Gıda üretiminin dengeli ve planlı yapılmaması,
Gıda israfı, 2015 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma programının amaçları kapsamına alınmış bulunuyor. 29 Eylul günü Uluslararası Gıda Kaybı ve İsrafı Farkındalık günü kabul edildi. Türkiye Tarım Bakanlığı Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliği ile 2020 yılında gıda kaybı ve israfının azaltılmasına yönelik " Gıdanı Koru - Sofrana Sahip Çık" kampanyası başlatıldı.
Türkiye Tarım Bakanlığının bu çalışmaları bağlamında, 2022 yılında toplu yemek tüketimi yapılan mekanlardaki gıda artıklarının hayvan yemine dönüştürülmesi projesi hayata geçirildi. Gıda artıklarının toplanması, taşınması, ambalajlanması ve piyasaya arzı konusunda Bakanlığın il tarım ve orman müdürlükleri görevlendirildi.
Birleşmiş Milletler sisteminde, gıda artıkları ile ilgili çalışmalarla en çok ilgilenen kuruluşların başında BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve UNEP (BM Çevre Programı) kuruluşu geliyor. FAO'nun Küresel Gıda Kaybı ve İsrafı Raporuna göre, dünya genelinde her yıl yaklaşık 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Ülkemizde ise, söz konusu israf 18,2 milyon tona yakın. UNEP'in raporuna göre, 2019 yılında yaklaşık 931 milyon ton gıda israf edilmiş. Hane başına israfın en fazla olduğu bölgelerin Sahra altı Afrika (108 kg) Batı Asya (110 kg.) Güney Avrupa 90 kg. olduğu UNEP raporunda belirtiliyor.
Gıda israfının dikkate değer önemli bir etkisi, küresel ısınmaya yaptığı katkı. UNEP'in raporuna göre, sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 8 - 10'nu gıda israfından kaynaklanıyor.
Dünyada gıda güvenliği ve israfı alanında en etkili düzenlemelerden biri "gıda bankacılığı "konusu. 1967 yılında ABD'nin Phoenix şehrinde geliştirilen gıda bankacılığının israfın azaltılmasında önemli rol oynadığı yapılan araştırmalardan anlaşılmakta. 1967 yılında "Amerika'nın ikinci hasadı"ismini alan bu organizasyon, yeterli geliri olmayan insanlara yaşamsal bir hizmet sunarken, bağışta bulunan şirketlere de yasal mevzuat gereği vergi avantajları sağlamakta. Bununla birlikte, gıda Bankacılığının avantajı sadece mali yükümlülüklerin hafifletilmesiyle sınırlı değil. Firmalar,satılamayan ürünleri gıda bankalarına bağışlayarak maliyet payını azaltabilmekte, ayrıca elde kalan ürünlerin fiatlarının düşmesini önleyerek, fiat istikrarının korunmasına katkıda bulunmaktalar.
Gıda bankacılığı Türkiye’de ilk kez 2003’te Gelir ve Katma Değer Vergisi kanunlarında yapılan değişikliklerle uygulamaya girdi.
Gıda bankacılığı yapan vakıf ve derneklere bağışlanan gıda maddelerine KDV istisnası tanındı, bu bağışların tamamının gelir vergisine esas olacak kazancın hesaplanmasında gelirden indirilmesi imkânı sağlandı. 2004 yılından itibaren giyecek, temizlik ve yakacak maddeleri de gıda bankacılığı kapsamına alındı. Ayrıca, Başbakanlık'ın 2 Nisan 2013 tarihli genelgesiyle "Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası" başlatıldı.
Türkiye’de gıda bankacılığıyla ilgili en detaylı çalışma TBMM Dilekçe Komisyonu’nca 2016’da kurulan Alt Komisyon tarafından yapıldı. Kamu kurumlarından yazılı bilgi alınarak, vakıf dernek ve kamu kurumlarıyla toplantılar düzenlenerek ve yerinde incelemeler yapılarak konu hakkında rapor hazırlandı kurumlarca neler yapılması gerektiği hususunda öneriler oluşturuldu. Rapor TMBB Dilekçe Komisyonu Genel Kurulu’nun 08.05.2018 tarihli toplantısında görüşüldü ve 20 sayılı Genel Kurul kararı alındı.
Türkiye’de gıda bağışlarıyla başlayan gıda bankacılığı uygulamalarına temizlik, giyecek ve yakacak maddeleri de ilave edildi. Uygulamada karşılaşılan aksaklıklar Maliye Bakanlığı’nca hazırlanan genelgelerle aşılmaya çalışılmakta. Konunun derli toplu bir mevzuat içerisinde düzenlenmesinin faydalı olacağı aşikar.
Türkiye’de zekat, fitre, sadaka gibi dini duyarlılıkla yapılan yardım miktarlarının, gıda bankacılığı kapsamında özel ve tüzel kişilerin yıllık gelir beyanlarında miktar ve oran kısıtlaması olmaksızın gelirden indirilebilmesi mümkün.
Gıda, temizlik, giyecek ve yakacak malzemesi temin edip ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere vakıf ve derneklere yapılan nakdi bağışlar da gıda bankacılığı kapsamında gelir indirimi ve KDV istisnasına konu olabilmektedir. Gıda bankacılığı kapsamında yapılan yardımların firma ve şahıslara sağladığı vergi avantajlarının tanıtımının yeterli düzeyde anlatılabilmesi halinde gıda bankacılığı daha da gelişebilir.
(Gıda bankacılığı ile ilgili daha geniş bilgi için Fatih Sultan Mehmet Üniversitesinde araştırma görevlisi Dr. Eyüp Sabri Kala'nın makalesine bakılabilir.)
Diğer yandan, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ilki 2008, ikincisi 2012 yılında olmak üzere; “Ekmek Tüketimiyle İlgili Tutum ve Davranışlar ile Ekmek İsrafı ve İsraf Üzerinde Etkili Olan Faktörler” adı altında araştırmalar yaptırdı.
2012 yılı araştırmasına göre; 2008 yılında % 5 olan israf oranının % 20 artışla % 6’ya yükseldiği, günde 6 milyon ve yılda 2,17 milyar adet ekmeğin israf edildiği, bunun parasal karşılığının ise 1,6 milyar TL olduğu tespit edildi. Ayrıca tarladan sofraya gelinceye kadar ekmeğin üretim süreci dikkate alındığında ekmek israfı ile beraber ortaya çıkan diğer israfların da önemli boyutlarda olduğu görüldü.
Ekmek israfının ve israftan kaynaklanan ekonomik kayıpların önüne geçilmesi, bu konuda toplumsal farkındalık ve duyarlılık oluşturulması amacıyla 17 Ocak 2013 tarihinde "Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” başlatıldı.
Kampanya; TMO koordinasyonunda, tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, üniversiteler, özel sektör ve medya ile işbirliği içerisinde, toplumun tümkesimlerine ulaşacak şekilde farklı çalışmalarla ülke genelinde yürütülmekte.
Bu çalışmaların toplumdaki etkisini ve ekmek israfı miktarındaki trendi görmek amacıyla TMO tarafından 2013 yılı sonunda yeni ölçümleme araştırması yaptırıldı.
Bu araştırma, 2013 yılı başından itibaren sürdürülen kampanya çalışmaları neticesinde ekmek israfında ve toplumun ekmek tüketim alışkanlıklarında çarpıcı iyileşmeler sağlandığını gösterdi.
2012 yılında 5 milyon 950 bin adet olan günlük ekmek israfı 4 milyon 900 bin adede düşürüldü, böylece israfta % 18’lik bir azalış sağlandı. Dolayısıyla her gün 1 milyon 50 bin adet, yılda 384 milyon adet ekmek çöpe atılmaktan kurtarıldı.
Ekmek israfının ülkemize ekonomik yükü de; 2012 yılında bugünün rakamlarıyla 1,6 milyar TL’ye tekabül etmekteyken, bu rakam kampanya çalışmalarıyla 1,3 milyar TL’ye düşürülmüş bulunuyor. Yani başlatılan kampanya ile sadece israf miktarının azaltılmasıyla yılda yaklaşık 300 milyon TL tasarruf sağlanmış oluyor.
Öte yandan kampanyanın etkisiyle halkımızın tüketim alışkanlıklarında da değişim olmuş, insanlar ekmeği tüketebileceği kadar satın almaya başlamış, bu da günlük ekmek tüketiminde, parasal değeri 2,5 milyar TL olan bir tasarruf daha sağlamıştır.
Bir yıllık kampanya sonucunda; bu her iki tasarruf türünün milli ekonomimize katkısı günlük 7,8 milyon TL, yıllık ise 2,8 milyar TL olarak gerçekleş oluyor. Tüketici alışkanlıklarında tersine bir değişim olmadığı sürece her yıl en az bu miktarda tasarruf sağlanmış olacaktır.
Ayrıca kampanyayla daha bilinçli tüketim konusunda oluşan duyarlılık neticesinde tam buğday ekmeği tüketiminde % 93, kepekli ekmek tüketiminde % 283 oranında artmış oluyor.
Sonuç niyetine
Küresel iklim değişikliği başta olmak üzere, tüm dünyada açlık, susuzluk ve yoksullukla mücadele edildiği bir ortamda, güçlü ortak çabalar üretilmesi zorunlu. Zira, gıda başta olmak üzere, kaynakların paylaşımındaki dengesizlik ve gıda israfı, dünya barışını tehdit eden bir çok küresel sorunun temelini oluşturuyor. Gıdamızı koruma ve soframıza sahip çıkma konusunda toplum olarak bilinçlenmek gerektiğini önemle vurgulamak istiyorum.
No comments:
Post a Comment