HAFIZA-İ BEŞER NİSYAN İLE MALUL; LAKİN 17-25 ARALIK NASIL UNUTULUR???
Dr.Noyan UMRUK
Bunca terör, şehit, gazi, ekonomik sıkıntı ve kaosa rağmen 17 Aralık geldi çattı işte yine…
Evet madalyonun bir yüzünde “Darbe” yazıyor kuşkusuz… Aksi takdirde neden bu kadar beklediniz de kapışmanızın zirve noktasında bombayı patlattınız diye sorarlar adama...
Ya öbür yüzü… Öbür yüzün bir akademisyene göre özeti şöyle:L
“Reza Zarrab, 12 Eylül 1983 Tebriz (İran) doğumlu). Yani 33 yaşında.
Zarrab daha 20’sine gelmeden finans sektörüne girmiş ve 20’li yaşlarında Türkiye’nin en zengin adamlarından biri haline gelmiş…
Zarrab’ın ortaklarından (bazı kaynaklarda patronu olarak geçiyor) Babek Zencani de İran’lı. Zencani 1974 Tahran doğumlu. Zencani de tıpkı Zarrab gibi daha 20’sine basmadan ticarete girmiş, sanki sihirli bir elin omuzlarına dokunmasıyla kısa sürede sayılı zenginler arasına girivermiş…
Zencani ve Zarrab’ı kısa sürede zengin eden temel neden İran’a uygulanan ambargo…
ABD’nin başı çektiği uluslararası toplum İran’a uyguladığı müeyyideleri arttırdıkça Zarrab ve Zencani gibiler kazanmış. Özellikle Ahmedinejad döneminde İran ambargo altında büyük zorluklar yaşamaya başlayınca Zencani ve Zarrab’ın işleri açılmış da açılmış. Bu ikili ve diğer benzeri ‘tüccarlar’ İran’ın parasını hatırı sayılır komisyonlar karşılığında Türkiye ve Dubai başta olmak üzere uluslararası piyasalara çıkarmış, karşılığında İran’ın alışveriş yapmasını kolaylaştırmışlar.
Ancak Ortaya saçılan belgelere göre bu aracılar İran’dan sadece komisyon almamışlar, İran’ı ve arada bazı kişi ve kurumları da ‘dolandırmışlar’…
İşte, Zencani İran’da tam da bu nedenle yargılandı ve dünyanın en zengin adamlarından biri iken idam cezasına çarptırıldı. Zencani yargılanması esnasında yalnız olmadığını, bu işleri ortaklarıyla yaptığını itiraf etti. Bu ortaklardan biri de Reza Zarrab,,,
İran devleti, Babek Zencani’ye 2 milyar euro’nun üzerinde borç çıkardı. Ayrıca bilinmeyen paralar da söz konusu. İran kaynaklarına göre Zencani paralarını yakalanmadan önce yurt dışına çıkarmış. İran, şimdi bu paraların peşinde. Zencani ve ortakları İran’ın paralarını uluslararası piyasalarda çevirirken hesapları farklı göstermiş. Ayrıca İran petrollerini farklı isimler altında uluslararası şirketlere satmış, ancak bu petrolün parasını da tam olarak İran’a geri vermemiş, bir kısmını cebine atmış. İran, Zencani’yi yolsuzlukla ve sahtekârlıkla suçluyor.
Zencani-Zarrab Hattı
17 Aralık soruşturmasında Zencani, “Zarrab’ın patronu” olarak geçti. Hatırlanacağı üzere Zencani, Zarrab aracılığıyla Gana'dan 1.5 ton altını hiçbir kayıt altına alınmadan Türkiye'ye sokmakla itham edildi. Anlaşılan o ki Zarrab da, tıpkı Zencani gibi, İran’ın paralarını ve ihracatını uluslararası ambargoları delerek dış piyasalara taşımış, para hareketlerini altın ve diğer araçlar kullanarak gizlemiş.
Zarrab’ın yargı için önemli yanı ise İran kaynaklı akışın ağırlıklı olarak Türkiye ayağında rol alması. Altın ve denizcilik işleriyle ön plana çıkan Zarrab’ın bu işleri için Türkiye’de ve diğer ülkelerde bol miktarda rüşvet ve komisyon dağıttığı da iddialar arasında…
2014 yılına kadar işler tıkırındaydı… Ancak İran’da yönetim değişince ve Batı ile ilişkiler yumuşamaya başlayınca sorunlar da baş göstermeye başladı…
Aynı şekilde 2013 sonunda Türkiye’de patlak veren 17 Aralık skandalı işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Zencani yakalanıp yargılandı ve yakın bir zamanda idama mahkûm edildi. Ancak İran bu işin peşini bırakmayacağını açıkça ilan etti ve Zencani’nin ortaklarının peşine düştü.
Bu süreç muhtemelen Reza Zarrab’ı çok korkuttu. Her an bir İran ajanı tarafından yakalanıp İran’a kaçırılma veya ortadan kaldırılma endişesi yaşamış olmalı…
Aynı şekilde Türkiye’de hükümetin değişmesi halinde Zerrab’ın kendisini hapiste bulması da mümkündü….
Zarrab için en korkutucu olan ise Tahran ile Ankara’nın anlaşması olabilirdi… Nitekim Zarrab’ın Türkiye’den ayrılması ya da kaçışı Başbakan Davutoğlu’nun İran ziyareti sonrasına denk geldi.. “
Türkiyedeki Süreç
Soruşturma
Bazı kamu kurumlarına ve savcılığa yapılan rüşvet, görevi kötüye kullanma ve ihalelere fesat karıştırma ihbarı üzerine 13 Eylül 2012, 21 Eylül 2012 ve 14 Şubat 2013 tarihlerinde bu konularla ilgili soruşturmalar zaten başlatılmışdı.
17 Aralık 2013 tarihinde, aniden şüphelilerin ev ve işyerlerinde arama yapılarak ele geçirilen çeşitli eşya ve paralara el konuldu. Dönemin İçişleri Bakanının oğlu, dönemin Ekonomi Bakanının oğlu, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanının oğlu, bir banka genel müdürü ve Zerrab gözaltına alındı.
İlerleyen günlerde soruşturma dosyasıyla ilgili bir takım bilgiler medyaya sızdı. Buna göre işadamı Rıza Sarraf'ın soruşturmanın kilit ismi olduğu, bürokraside dört bakan ile geliştirdiği ilişkiler ve rüşvet çarkı sayesinde kara para aklama, altın kaçakçılığı gibi birtakım suçlar işlediği öne sürüldü. Ayrıca soruşturmada üç bakan çocuğu hakkındaki suçlamaların, "rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek" olduğu iddia edildi.
Şüpheliler arasında bulunan bakanlar hakkında cezai kovuşturma yapılabilmesi için hazırlanan fezlekeler, meclise gönderilmek üzere Adalet Bakanlığına sunuldu.
25 Aralık'ta Savcı yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla başlattığı soruşturma kapsamında Başbakanın oğlunu şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmak üzere bir belge hazırladı.
Ancak, Emniyet Müdürü, gözaltı ve arama talimatını, gerekçe ve delillerinin yetersizliği nedeniyle geri çevirdi. Bu arada yeni atanan İçişleri Bakanının, Başbakanın evinin çevresinde olası gözaltına almaları engellemek ciddi önlemler aldırdığı basına yansıdı.
Tutuklanan şüpheliler, 28 Şubat’da serbest bırakıldı.Tahliyelere ilişkin "Hükümet yargıyı kendine bağladı" yorumlarına karşı, Başbakan da "Adalet yerini buldu" şeklinde açıklamada bulundu..
Başbakan başlatılan soruşturmayı, hükümeti ve ekonomiyi zor duruma düşürmek amacıyla yapılan bir operasyon olarak nitelendirdi ve gözaltıların seçime az bir zaman kala yapılmasına dikkat çekti.
Ayrıca bir süre önce, Gülen Hareketi'yle, MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması dershaneler hakkında yapılacak olan düzenleme sebebiyle gerginlik yaşayan hükümet, soruşturmaların bu gerginlikle ilgili olduğunu ve Yargı ile Emniyet'te bulunan Gülen hareketine bağlı personel tarafından, yine Gülen Hareketi'nden gelen talimat üzerine bu soruşturmanın başlatıldığını iddia etti.
İlerleyen günlerde, soruşturmanın bir siyasi operasyon olduğunu iddia eden ve kendi oy tabanında bulunan Gülen Hareketini hedef gösteren hükümet yetkilileri, hareketin yürütme ve yargı içine sızdığını ve bir "paralel devlet" hüviyetini aldığını iddia etti. Gözaltıların başlamasından kısa süre sonra da, iddia edilen paralel devlet yapılanmasına önlem gerekçesiyle Emniyet'te, Yargı'da ve birçok kamu kurumunda çok sayıda personel görevden alındı veya personelin görev yeri değiştirildi.
Bu arada 5 Ocak'ta medyada yer alan ve bir MİT belgesine dayandırılan habere göre, söz konusu bakanlarla Rıza Sarraf'ın ilişkide olduğu ve bunun hükümeti güç duruma düşürebileceği MİT tarafından sekiz ay önce Başbakan'a rapor edilmişti. .
İçişleri Bakanlığı'nca, savcılığın gözaltı ve mahkemenin arama kararlarını yerine getiren adli kolluk amir ve memurlarının önemli bir kısmının görev yerleri değiştirildi, görevden alındı veya meslekten ihraç edildi
Soruşturma savcısı 16 Ocak 2015'te açığa alındı ve yurt dışında kaçtı.
İstifalar ve kabine değişikliği
İddialar sonrası Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Ekonomi Bakanı Çevre ve Şehircilik Bakanı bakanlık görevlerinden istifa ettiler. Çevre Bakanı şöyle bir açıklama ile istifa ettiğini kamuoyuna duyurmuş oldu:
“Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum”
|
”
| |
HSYK yapısında değişiklik
Soruşturmaları "siyasi bir operasyon" olarak nitelendiren hükümet, çok tartışmalı bir sürecin ardından HSYK'nın yapısında değişiklik öngören bir yasa çıkarttı. Düzenlemeyle HSYK bünyesinde Adalet Bakanı'na hakim, savcı ve adalet müfettişlerinin atanması, disiplin soruşturmaları, vb birçok konuda geniş yetkiler verildi.
Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yapılan iptal başvurusu üzerine verdiği kararla, düzenlemenin Adalet Bakanı'na verdiği olağanüstü yetkileri Anayasaya aykırı bularak iptal etti
17 Aralık sürecinden sonra istifa eden ya da görevden alınan bakanları araştırmak üzere 5 Mayıs 2014'te TBMM'de 15 kişilik bir komisyon kuruldu. 9 Ak Parti, 4 CHP, 1 MHP ve 1 HDP'li üyesi olan komisyon 5 Ocak 2015'e kadar çalıştı.
5 Ocak 2015'te Komisyon son kararın verilmesi için toplandı ve yaklaşık “inkıtalarla!” üç saat süren oylama aşamasından sonra dört eski bakanın Yüce Divan'a gönderilmesine gerek görülmedi. Komisyonda bulunan 9 Ak Partili üyenin tümü dört bakanın Yüce Divan'a gönderilmemeleri yönünde, geri kalan 4 CHP ve 1 MHP'li üye ise gönderilmeleri yönünde oy kullanmışdı.
Yedi ay çalışan komisyonun aldığı karar meclis tarafından iktidar m.vekillerinin oyları ile onaylandı. Sağlık Bakanı, kararı, “Anayasa Mahkemesi'nin güvenilmez ve tuzak kuran bir unsur olduğunu, eğer yolsuzluk yapılmış ise bunu kendi içimizde çözeriz…” şeklinde savundu…
Zarrab hakkındaki Türk yasalarına göre suç iddiaları ise İran’dakilerden bile fazla. İddialar doğru ise Zarrab:
*kara para aklama,
*rüşvet, yolsuzluk,
*Türk devletini dolandırmak ve daha pek çok suçtan yargılanabilirdi.
Ancak tüm bu süreç için mahkemenin biri takipsizlik kararı verince Zarrab da tahliye edildi ve el konulan mal varlığı kendisine faizi ile iade edildi…
Denkleme Amerika giriyor…
Kimi kaynaklara göre ABD Zarrab ve Zencani’yi 6 yıldır izliyordu ve Zarrab dosyası da en az 6 yıllık… Ancak 17 Aralık 2013’den sonra Amerika’nın Zarrab’a ilgisinin daha da arttığı açık…
Bugün ortaya çıkan bilgilerden anlıyoruz ki ABD Adalet Bakanlığı, FBI ve CIA konuyla yakından ilgilenmiş ve tüm delilleri özenle toplamış…
Hatta 2015 yılında FBI görevlileri Reza Zarrab’la da görüşmüşler.
Zerrab’ın Amerika yasalarına göre de suçları bir hayli ağır:
* Amerika’yı dolandırmak,
* kara para aklamak,
* sahtekârlık,
* yasadışı eylemleri örtbas etmek,
*ABD yasalarını hiçe sayarak İran’a yaptırımları ihlal etmek.
Tüm bu suçlar için Zarrab’a 75 yıl ceza öngörülüyor. Davanın seyri esnasında yeni deliller çıkarsa suçlar da artabilir.
Zarrab’ın İran ve Türkiye’de artan riskleri düşünerek FBI ile anlaşmaya varmış olması ihtimali çok yüksek. Zarrab eğer itirafçı olur ve şebekenin çökertilmesini sağlarsa cezası azaltılabilir.
Bu iddiaya göre Zarrab FBI ile Türkiye’de anlaştı ve mallarının satışını,d evrini vs. bu anlaşmadan sonra birkaç ay önce gerçekleştirdi…
Zarrab’ın Florida’ya tatile gidiyor gibi yapmasının ve yanına ailesini de almasının sebebi ise İran’ı ve Türkiye’yi ‘uyandırmamak’. Zarrab şimdi ABD’de… Başka bir deyişle, İran ve Türkiye’deki tehlikelerden uzakta; 3 devletten korkmasına gerek kalmadı. Artık tek endişesi ABD’deki yargı ve uzlaşma süreci...”
Aslında durum tam da şu: Tencere dibin kara, senin ki bende kara…
Zarrab’ın tutuklanmasının Türkiye üzerindeki etkileri: 3 senaryo
Sürecin Türkiye üzerindeki etkilerini TBMM 17 Aralık Yolsuzluk Komisyonu üyesi Erdal Aksünger şöyle özetliyor:
Aksünger, 17-25 Aralık'ın, sadece bakanların ve çocuklarının olduğu iki üç rüşvet meselesi olmadığını belirtiyor: “50 milyon 100 milyon dolarlık rüşvet değil, altında yatan çok derin şeyler vardı” diyen Aksünger şöyle devam ediyor: “Uyuşturucular, kara para transferleri, acayip bir zincirdi. Birileri de bu zincire bulaşmıştı. İran, Rusya, uyuşturucu, para transferleri, küresel terör desteği ve hayali ihracat vardı.”
Türkiye'de Zarrab'a ‘hayırsever, büyük ihracat kralı' muamelesi yapıldığının altını çizen Aksünger, “Medya baskı altına alınarak ters enformasyon yaptılar. Türkiye'deki yargıyı da siyasallaştırdılar. Konuyu kapattık zannettiler ama şimdi İran, Zencani'den 3 milyar dolar parasını istiyor.(Yazarın notu:Bu meblağ Zencani tarafından İran’a iade edlirse onanan idam cezasının kaldırılacağı söyleniyor…) ABD'de savcının hazırladığı iddianamede TBMM'de görüştüğümüz fezlekelerdeki şirketlerin isimlerine yer vermişler, MİT'in Zarrab'ın bakanlarla ilişkisini anlatan raporu da ABD'deki dosyada olacaktır” diyor
Aksünger, bundan sonra yaşanabilecekleri ve Türkiye'yi yönetenlerin tepkisini şöyle sıralıyor:
“1- Suç ortaklarının tamamı istenecek: ABD, Zarrab ile Türkiye'de suça ortak olan kişilerin hepsini isteyecek. Türkiye'nin teslim etmesi çok zayıf ihtimal. Çünkü böyle olunca 4 bakanla birlikte bir sürü ilişkinin yıkılması sonucu ortaya çıkar. Bakanları aklamaya çalışırken Zarrab'ı da aklayanlar büyük sıkıntıya düşecek….
2- ‘Ey ABD' diyerek yalnızlaşacak: “Seferberlik, manda ve himaye kabul edilemez, Ey ABD” gibi söylemlerle Türkiye uluslararası arenada iyice yalnızlaşıp fakirleşecek. Sonunda Türkiye ambargoya itilebilecek.
2- Bakanlar dava dışında tutulacak: Türkiye'yi yönetenler, ABD'deki davayı Zarrab ile sınırlı tutarak hafifletmek isteyebilir. ABD ile aracılar devreye sokulup suç ortağı olduğu iddia edilen bakanlar ve diğerleri dava dışı tutulacak. Türkiye'de halka “ABD'nin darbe girişimini bertaraf ettik” denilecek.
2- ‘Ey ABD' diyerek yalnızlaşacak: “Seferberlik, manda ve himaye kabul edilemez, Ey ABD” gibi söylemlerle Türkiye uluslararası arenada iyice yalnızlaşıp fakirleşecek. Sonunda Türkiye ambargoya itilebilecek.
2- Bakanlar dava dışında tutulacak: Türkiye'yi yönetenler, ABD'deki davayı Zarrab ile sınırlı tutarak hafifletmek isteyebilir. ABD ile aracılar devreye sokulup suç ortağı olduğu iddia edilen bakanlar ve diğerleri dava dışı tutulacak. Türkiye'de halka “ABD'nin darbe girişimini bertaraf ettik” denilecek.
3- ‘Ey ABD' diyerek yalnızlaşacak: “Seferberlik, manda ve himaye kabul edilemez, Ey ABD” gibi söylemlerle Türkiye uluslararası arenada iyice yalnızlaşıp fakirleşecek. Sonunda Türkiye ambargoya itilebilecek.”
Şimdilik 2nci ve 3ncü şıklar gündemde gibi görünüyor… 1nci şıkkın işlemesi gelişmelere bağlı…
Geceleri herkesin evine kapanıp izlediği, reyting rekorları kıran arkası yarın polisiye dizi gibi… Nasıl unutursun…
No comments:
Post a Comment