Sunday, December 4, 2016

Koruma Sorumluluğu ve Değişen Egemenlik Anlayışı (R2Protect)

Koruma Sorumluluğu Doktrini ve Değişen Egemenlik Anlayışı

 
 
 
Koruma Sorumluluğu Doktrini ve Değişen Egemenlik Anlayışı
 Koruma sorumluluğu, 2005 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Zirvesi’nde kabul edilen, soykırım, savaş suçları, etnik temizlik gibi insanlık suçlarını önlemeyi amaçlayan bir taahhüttür. Uluslararası hukuktaki  tartışmalı konulardan olan koruma sorumluluğu, Vestfalya sisteminden bu yana süregelen egemenlik anlayışını değiştirmiş, insani müdahale kavramının sınırlandırılmış hali olarak kabul edilmektedir.
İnsani Müdahale, en basit tanımıyla bir devletin başka bir devlete karşı, geniş çaplı insan hakları ihlallerini önlemek amacıyla kuvvet kullamasıdır.[1] 19. yy’da sömürgeci devletler, başka toplulukların ülkesine müdahale ederek güvenliği sağlamayı ve bir düzen tesis etmeyi kendilerine hak olarak görmüş bu da İnsani Müdahale anlayışını ortaya çıkarmıştır. 1860 yılında Lübnan’da yaşanan Maruni-Dürzü çatışmasında, Osmanlı yönetiminin çatışmayı önleyemediğini öne süren Fransa’nın Lübnan’a asker çıkarması İnsani Müdahalenin ilk örneklerinden sayılmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası İnsani Müdahale sömürgeci anlayıştan çıkmış ve yeni bir boyut kazanmıştır.Ancak Ruanda ve Srebrenitsa soykırımlarını önlemedeki BM başarısızlığı İnsani Müdahaleyi yeniden gündeme getirmiştir.2001 yılında Kanada hükümetinin desteğiyle “Müdahale ve Devlet Eğemenliği Komisyonu” (ICISS) tarafından “responsibility to protect” raporu hazırlanmış ve 2005 Dünya Zirvesi’nde kavramın sınırları belirlenmiştir.
     ICISS raporunda egemenlik kavramına sorumluluk anlayışı getirilmiştir.Rapora göre devletler halkın güvenliğini sağlamak ve refahını sürdürmekle yükümlüdür.Ayrıca içeride halka dışarıda da BM aracılığıyla uluslararası topluma karşı sorumlu olmalıdır.Bunun sonucu olarak iç savaş, isyan ve otorite eksikliğinden zarar gören bir topluluğu devleti koruyamazsa içişlerine karışma yasağı (non-intervention) yerini uluslararası koruma sorumluluğuna bırakmalıdır.Yeni egemenlik anlayışı, uluslararası arenada insan temelli güvenlik söylemini güçlendirmiştir.Koruma sorumluluğunun tartışılan kısmı ise müdahale anlayışının askeri müdahaleyi de kapsamasıdır.
              Koruma Sorumluluğuna Dayanan Müdahalenin Şartları ve Unsurları
    ICISS raporunda belirlenen sorumluluğa dayalı egemenlik anlayışına göre, sorumluluklarını yerine getiremeyen devletler egemenlik hakkını kaybedecek ve insanların güvenliği devletin güvenliğine tercih edilecektir.Bu sorumluluklar BM tarafında soykırım,ağır savaş suçları,etnik temizlik ve insanlık suçları olarak belirlenmiştir.Müdahale durumunda müdahaleci devletlerin de sorumlulukları vardır. Bunlar; Önleme Sorumluluğu (Responsibility to Prevent), Harekete Geçme Sorumluluğu (Responsibility to react)  ve Yeniden İnşa Sorumluluğudur (Responsibility to rebuild).
Harekete geçme sorumluluğu doktrinin en tartışılan aşamasıdır.Buradaki sorumluluk insani kriz yaşanan devletin rızası olmadan alınan önlemlerdir.Bunlar ekonomik yaptırımlar ve diplomatik önlemler olabileceği gibi askeri de olabilir.Bu da geleneksel devlet egemenliğine karşı saygı ilkesiyle uyuşmamaktadır. ICISS’e göre ise bazı kriterlere göre askeri müdahale meşru sayılmıştır.Bunlar; Doğru Amaç (Right İntention), Son Çare (Last Resort), Orantılılık(Proportional Means) ve Olumlu Gelişme Beklentisidir (Reasonable Prospects).Ayrıca kararın meşru olması için müdahalenin karara bağlanması gerekmektedir.Karar organı olarak ilk BM Güvenlik Konseyi belirlenmiştir.Ancak geçmişte birçok kez olduğu gibi insani kriz durumunda BM Güvenlik Konseyinin bloke olması halinde Genel kurulun “unit in for peace” kararı ile devreye girilmesi tartışılmıştır.
    BM tarafından belirlenen somut sınırlandırılmalara rağmen koruma sorumluluğu hakkında tartışmalar devam etmektedir.Doktrin karşıtları,bu anlayışın güçlü devletlerin zayıf devletler üzerinde tahakküm kurmasına bir araç olarak görmüşler ve uluslararası hukuktaki sorunlara çözüm olmayacağı belirtilmiştir.Bu duruma ABD’nin Panama ve Haiti’de insanları koruma gerekçesiyle yaptığı müdahale sonrası rejimi değiştirmesi örnek olarak gösterilmiştir.Ancak doktrin destekçileri koruma sorumluluğun insani müdahaleden farklı olduğunu,sınırları olduğunu ve kollektif müdahalenin ülkelerin milli çıkarlarını engelleyeceğini savunmaktadırlar.
    Koruma sorumluluğuna ait bir diğer eleştiri ise,barış için savaş çıkartmanın barışı sağlayabileceğine olan şüphedir. Doktrin destekçileri ise barışı getirmek için savaş çıkarmayı ve insan ölümlerini durdurmak için insan öldürmeyi faydacılık (utilitarianism) anlayışına dayandırmışlardır. Bu anlayışa göre insanlık suçlarını önlemek için yapılan savaş meşrudur.Doktrin ayrıca Vestfalya Sisteminden bu yana süregelen egemenlik ve içişlerine müdahale yasağı ilkelerini değiştirmesi yönünden eleştirilmiştir.Bu değişen durumun silahlanmayı ve savaşı artıracağı iddia edilmiştir.
    Doktrin 2001’den sonra Irak ve son dönemde Libya’da uygulanmıştır. ABD’nin Irak’tan çekildiğinde ülkede güçlü bir yönetim bırakmayarak yeniden inşa sorumluluğunu yerine getirmemiş ve ülkede yaşanan krizlere karşı tepkisiz kalmıştır.2011 yılında Libya’ya karşı gerçekleştirilen müdahale sonrası  da benzer bir durum yaşanmıştır.Müdahaleci güçler Libya’da devlet otoritesini yıkmış ve yerine yeni bir yönetim gelmesini sağlamadan ayrılarak yeniden inşa sorumluluğunu yerine getirmemiştir.Müdahale sonrası Libya “düşkün devlet” olarak nitelendirilmektedir.
    Koruma Sorumluluğu’nun çıkışıyla Vestfalya sisteminin ilkeleri değişmiş ve uluslararası toplumda yeni bir anlayış oluşmuştur.Uygulama kısmında yapılan hatalar doktrinin güvenilirliğini sarsmış ve bunun yeni sömürgecilik anlayışının aracı olduğu iddia edilmiştir. Henüz hiçbir yerde bütün aşamalarıyla gerçekleşmemiş olan doktrin tam olarak somutlaşmamıştır. Bu anlayışın geleceğini de yapılacak olan uygulamaların meşruluğu ve uluslararası siyasetin dengeleri belirleyecektir.
Furkan ÇAKAR

No comments:

Post a Comment