Monday, May 2, 2016

01 Mayıs 2016 pazar günü Mehmet Tanberk, "Uygarlıkların kökeni Anadolu" konulu slayt gösterimli bir sunum yaptı. Ahmet Mithat Efendi'nin torunu olan Mehmet Tanberk'in, Ersin Alok'la birlikte hazırladığı "Melting Pot of Civilization" adlı tanıtım kitabı ile "Önyargılar Ötesindeki Türkiye/ Turkey Beyond Prejudice" Türkçe ve İngilizce araştırma kitabı, "Çağlar Ötesi Aşk" ve üç diğer romanı var.
Mehmet Tanberk'in " Uygarlıkların kökeni Anadolu" sunumundan bazı pasajları aşağıda sunuyorum.

Anadolu Erenleri
İslamın Arap yorumcularından farklı olan, Türk inanç liderlerinin en büyükleri kuşkusuz Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş gibi Anadolu erenleri ve Mustafa Kemaldir. Müslüman olmayan kafirdir diyen bugünün yobazlarına karşı “Kim olursan ol gel” diyen ulu Mevlana ve kafirlere karşı cihadi mübah gören zamane kafalarına aykırı; “cihad insanın nefsiyle yaptığı mücadeledir” diyen 800 yıl evvelsinin Anadolu erenleri;inanç ve ırk ayırımını ortadan kaldırmış, insanı potansiyel günah makinesi göstermek yerine, yaradılışın en yüce noktasına koymuştur. Şu laflara kulak verir misiniz? “Avam taifesi kendilerini bir okyanus içindeki damla sanır. Ama ehli tarikat, damla içindeki okyanus olduklarını bilirler.”

Sema ve Tanrısal Armağanlar
Türk ulusunun devlet geleneğinde, etnik ırkçılık olmadığı gibi dini inanç yorumunda da fanatizm yoktur. Bugün Türkiyenin dünyada ilk ve tek laik İslam devleti olmasıyla övünürüz. Ama geçmişte de dünyanın en insancıl ve çağdaş İslam yorumu Anadolu’da yapılmıştır. İşte ney ve kudüm eşliğinde yapılan sema ibadeti bunlardan birisidir. Dünyada pek çok din ve inanç mevcuttur. Ama hepsinde ortak olan özellik; insanın kendinden ulu bir güce, içgüdüsel olarak inanmasıdır. Tıpkı kuşların uçmayı, arıların bal yapmayı kimseden öğrenmeden başarması gibi. İşte bunu mümkün kılan yaradıcı; görmediği şeye inanmayacak ilkel seviyedeki kullarına, kendisini tanıtmak için; müzik, dans, heykel ve resim ilhamını vermiştir. Bu tanrısal armağanları da kutsal 7 rakamı ile vurgulamıştır. Bu nedenle gök kuşağındaki ana renkler ve müzikteki ana sesler yedi tanedir. Durun biraz. Renklerdeki en şaşırtıcı mucizeyi paylaşmadım henüz. Yedi gök kuşağı rengini bir prizmadan geçiririp birleştirsek ne olur dersiniz? Allahın birliğini simgeleyen beyaz rengini buluruz.Anadolu dışındaki İslam alimlerinin yaptığı yorumda ise müzik ve resim günah sayılmıştır. Bu kadar küçültücü yorum başka bir dinde yapılmamıştır. Nerede; (Mısır,Mezopotomya,Yunan, Roma,Rönesans Avrupası) uygarlıktan bahsediyorsak orada heykel, resim ve ses sanatları ilerlemiştir. Kurandaki gerçek İslamda ise; ne resim, ne heykel günahtır. Meğer ki yaptığınız heykele ve resme tapmayın. Resim, heykel ve müzik; ilkel toplumsal hayatın başlamasıyla, eş zamanlı ortaya çıkan içgüdüsel ibadetlerdir. Aborijin denilen Avustralya yerlileri 50000 yıllık geçmişi olan toplumdur. Onlar bile binlerce yıldır, okaliptüs ağaçları içini oyup digeridoo denilen üflemeli bir çalgı yapmakta, üstünü hiç mantıksal gereği yok iken, renkli resimlerle süslemekte, digeridoo sesiyle dans edip kendilerinden geçmekte ve kabile üstü güce müzikle ve dans ile ibadet etmektedir.
   
Yunus ile Einstein
Şimdi de Einstein’in sesine kulak verelim ve dini inanç lisanıyla tercüme edelim. Enerji; yani her şeyin özü olan güç, yani el batın; (eşittir) madde, yani her şeyin dış görünüşünde var olan, yani el zahir, çarpı ışık hızının karesidir diyerek; görünen her şeyin evrensel enerjiden kaynaklandığını anlatmış. Yunus ile Einstein arasındaki tek fark; Yunusun, görünen her şeyin aslı Allahdır dediğine, Einstein evrensel enerji diyor. 800 yıl arayla yaşamış iki insan, Kurandaki Araf suresi 7.ci ayetini de gerçekleştirme mucizesini gösteriyor. Şöyle diyor Allah bu ayette; “Sonunda tüm macerayı, ilim tanıklığında açıklayacağım” Yani maddenin; her şeyin özü olan yoğunlaşmış enerjiden başka şey olmadığını hepiniz öğreneceksiniz demektir bu. Yunusun önsezisi ve Einsteinin ilmi tanıklığında öğreniyoruz bunu. Ama yine de insan aklına fren koymak mümkün değil. Merak ediyor insanlar. Büyük patlama sonrası; ışık yılları uzağa dağılan atom altı parçacıkları, nasıl oluyor da evrenin çok uzak ve ayrı köşelerinde, aynı davranış biçimini gösteriyor. Belirli sayıda elektronlar birleşip, ışık yılları mesafelerde aynı helyum veya hidrojen atomunu nasıl meydana getiriyor. Biliyormusunuz bu sorunun cevabını çağımız ilim adamları henüz vermiş değil. Ama Anadolu erenleri bunu da cevaplamış. “Evrendeki tüm görünenleri (madde gibi) ve görünmeyenleri (enerji gibi) kaldırınız, geride akıl kalır, ilahi düşünce ortaya çıkar demiş Mevlana. Yani madde; nasıl yoğunlaşmış enerji ise, evrensel enerji de yoğunlaşmış ilahi akıl veya iradedir demek oluyor bu.

No comments:

Post a Comment