"Partili Cumhurbaşkanı" sistemini bir de böyle okuyun
CHP otoriter rejimden demokrasiye geçti… Bunlar, demokrasiden tek parti rejimine, ve otoriter karakterli partili cumhurbaşkanı sistemine geçiyorlar...
21.05.2016 07:15
“Biz Mutlakiyetten bu güne geldik-Siz ise mutlakiyete gidiyorsunuz”
1. TARİHİ GELİŞİM:
23 Nisan 1920'de TBMM açıldığı zaman, ülkede fiilen iki siyasi iktidar vardı. Birisi, İstanbul’da Padişah, diğeri, Ankara da TBMM.
9 Eylül 1922 de İstiklal Savaşı zaferle sonuçlanınca, 50 gün sonra 1 Kasım 1922 de saltanat TBMM tarafından kaldırıldı. Bir yıl sonra 29 Ekim 1923 te Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Dört ay sonra 3 Mart 1924'te, bir devrim daha yapıldı ve “Hilafet” ilga edildi. Artık ikili iktidarın yerine tek iktidar gerçekleşmişti.
Yeni bir ulus devlet, yeni bir Cumhuriyet kuruluyordu. Atatürk hem Cumhurbaşkanı hem de, Cumhuriyet’i kuran CHP'nin başkanıydı.
2. ATATÜRK: “BEN CHP NİN GENEL BAŞKANIYIM
Tek parti yönetimine karşı Serbest Fıkra denemesinin yapıldığı dönemde, 9 Eylül 1930'da Cumhuriyet Gazetesine yaptığı açıklamada Atatürk şöyle diyordu:
“Ben CHP’nin Genel Başkanıyım.CHP,Anadolu’ya ayak bastığım andan itibaren kurulup benimle çalışan Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetinden doğmuştur. Bu teşekküle tarihten bağlıyım.Bu bağı çözmek için bir sebep ve icap yoktur ve olamaz. Resmi vazifemin bitiminde CHP nin başında fiilen çalışacağım.Bu noktada tereddüte yer yoktur.”
3. ATATÜRK’ÜN VEFATI VE SONRASI:
Atatürk’ün vefatından sonra İnönü Cumhurbaşkanı seçildi. Hemen birbuçuk ay sonra 26.Aralık.1938 de,CHP 1.ci Olaganüstü Kurultayı toplandı ve şu kararlar alındı:
a)Partinin kurucusu ve ebedi başkanı Türkiye Cumhuriyet’inin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’tür.
b)Partinin değişmez Genel başkanı İsmet İnönü’dür.
4.CHP NİN 5Cİ KURULTAYI VE DEMOKRASİYE GEÇİŞ SİNYALLERİ:
Olaganüstü Kurultay dan hemen beş ay sonra 29 Mayıs 1939 da toplanan CHP'nin 5.ci Kurultay’ında ilk kez “demokrasiye geçiş” ve “demokrasiyi kemale erdirmek” gibi kavramlar ortaya atıldı. Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İnönü, konuşmasında “milli irade” ve “milli iradenin denetimi” gibi konulara değinmişti. Bu Kurultay’dan 3 ay kadar sonra, 2.ci Dünya savaşı patlak verdi. Bu nedenle “halk idaresinin kemale erdirilmesi” doğal olarak erteleniyordu.
Savaşın gelişmesi ve bitmesi beklenecekti.
5. MECLİS AÇIŞ KONUŞMASI: 1 KASIM 1945:
Cumhurbaşkanı İnönü, 1 Kasım 1945 tarihinde TBMM açılış konuşmasında, demokratikleşme işaretleri verdi. Şöyle diyordu:
“Tek eksiğimiz,hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır. Ülkenin ihtiyaçlarının sevkiyle,özgürlük ve demokrasi havasının doğal olarak işlemesi sayesinde başka bir siyasi partininde kurulması mümkün olacaktır.”
Cumhurbaşkanı İnönü aslında, çok partili sistem için işaret veriyordu. Nitekim, bu konuşmadan sadece iki ay sonra, 7 Ocak 1946 günü, D.P.'nin kuruluş dilekçesinin İçişleri bakanlığına verildiği ve bu dilekçenin kabul edildiği açıklanıyordu.
6. CHP NİN 2Cİ OLAGANÜSTÜ KURULTAYI-DEĞİŞMEZ GENEL BAŞKANLIK KALDIRILIYOR:
DP nin kuruluşundan sadece 4 ay sonra toplanan CHP 2ci Olaganüstü Kurultayında,değişmez Genel başkanlık ile ilgili tüzük maddesi kaldırıldı. 10 Mayıs 1946 tarihinde toplanan bu Kurultay’da,İnönü’nün isteği ile “değişmez Genel Başkan” ifadesi tüzükten kaldırıldı ve “genel başkan dört yıl süre ile milletvekilleri arasından seçilir” kuralı getirildi. CHP parti olarak bir olağanüstü kurultayda tüzüğüne koyduğu “değişmez genel başkanlık” modelini, bir başka olağanüstü kurultay da kendi iradesi ile kaldırıyordu.
7.ÜNLÜ 12 TEMMUZ BEYANNAMESİ-(12.TEMMUZ.1946):
Başbakan Recep Peker ile, muhalefet partisi DP nin Genel başkanı Celal Bayar arasında şiddetli tartışmalar sürüyordu. DP Genel Başkanı kendilerine sınırlamalar getirildiğinden şikayet ediyordu. Bu durumda, Cumhurbaşkanı İnönü, her iki tarafı dinledi ve 12 Temmuz 1946 da ünlü bildirisini yayınladı. Özet olarak:
“…bir devlet başkanı olarak kendimi her iki partiye karşı eşit derecede görevli sayarım.Varmak istediğim sonuç,başlıca iki parti arasında temel koşulun,yani güvenin yerleşmesidir…..Muhalefet güvence içinde yaşayacak ve iktidarın kendisini ezmek niyetinde olmadığından müsterih olacaktır.”
Bu bildiri, tek partiden çok partiye geçiş hayatımızın bir temel taşıdır. Cumhurbaşkanı, tarafsız, yansız bir tavır takınıyor, muhalefet partisine güvence veriyordu. İktidarda bulunan kendi partisine hukuk içinde kalmasını ihtar ediyordu. Nitekim birkaç ay sonra, Başbakan Recep Peker görevinde istifa etti.
8.CHP İÇİNDE KESİN TAVIR: DEMOKRASİYE GEÇİŞ:
Bu arada, 21 Temmuz 1946 da ülkemizde ilk kez, muhalefet partisinin de katıldığı tek dereceli seçim yapıldı. CHP 396; DP 61 ve Bağımsızlar 7 milletvekilliği kazandılar.
Bu seçimlerden, sonra CHP 7.ci Kurultayını topladı. Bu Kurultay 17 gün sürmüştür. (17 Kasım-4 Aralık.1947) Bu kurultay gerek CHP gerekse Türk siyasal tarihinde çok önemli sınır taşlarından birisidir. CHP nin tüm olarak tek parti sisteminden ayrılması ve tüm olarak çok partili rejime geçişinin kararlarının alındığı bir kurultaydır.
Cumhurbaşkanı İnönü, Kurultay’ı açış konuşmasında “tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacağını,CHP Genel Başkanlığı görevini fiilen yapmayacağını, bu görev için bir başka partilinin Genel Başkan Vekili sıfatıyla seçilmesi gerektiğini" bildirdi. İnönü özet olarak şunları söyledi:
“Demokratik rejimin yeni şartları içinde gelişmesi devrinde…beni,m bir parti lehine veya aleyhine tesirim,abartılı olarak görülmüştür…. Vatandaşın beni partilere karşı eşit durumda görmeyi bir güven unsuru saydığını fark ediyorum. Cumhurbaşkanı bulunduğum süre içinde,Kurultayın seçeceği bir kişinin,bütün yetkileriyle,partinin genel başkanlığını yapması gerekli olmuştur….. Partinin bütün çalışmalarına hakim olacak ve milletvekili seçimini idare edecek Başkan vekili ,gerçekte partinin tam yetkili kişisi olacaktır.”
Sonuç olarak: Kurultay bir Parti Genel Başkan Vekili seçti. Ayrıca 1936 lı yıllarda başlayan Valilerin İllerde parti başkanı olmaları geleneğine son verildi. CHP kendi iradesiyle ve kurultay kararlarıyla demokratikleşme yoluna giriyordu.
9.1950 SEÇİM YASASI VE 1950 SEÇİMLERİ:
1950 Seçimleri öncesi,CHP nin Başbakan Prof.Şemsettin Günaltay önderliğinde yaptığı en önemli iş,hukuka dayalı,yargıç yönetim ve denetiminde gizli oy,açık sayım esasına dayalı seçim yasasını Meclisten geçirmesidir. Seçim yasası Muhalefetin de dahil olduğu komisyonda hazırlandı. Meclis Seçim yasasını muhalefet dahil oy birliği ile kabul etti.
14 Mayıs 1950 de yapılan genel seçimler,Türk siyasal tarihinin bir demokrasi zaferidir. Hukuk ilkelerine dayalı,dürüst ve adil olarak yapılan bu seçimler bütün dünya da övgü ile karşılandı.
Ünlü siyaset bilimci Prof.Dr.Bernard Lewis , “Modern Türkiye’nin Doğuşu” adlı kitabında, 1950 seçimlerini şöyle değerlendiriyor. “Atatürk devrimlerini tamamlayan ikinci bir devrim ve CHP'nin en büyük başarısıdır.”
İsmet İnönü,bu başarıyı Atatürk’e bağlamıştır,Bir konuşmasın da şöyle diyor: “Demokratik rejim,Atatürk yönetiminin amacı olmuştur.Atatürk yönetimi demokratik rejimi hazırlama devridir.”
Ünlü Siyaset Bilimci,Prof.Dr.Maurice Duverge, “Siyasi Partiler” adlı eserinde, tek parti CHP dönemi için şunları söylüyor; “…Faşit tek parti rejimlerinde hergün rastlanan otorite savunuculuğunun yerini,Kemalist Türkiye’de demokrasi savunusu almıştır….Türk tek parti sistemi,hiçbir zaman tek parti doktrinine dayanmamıştır.”
Bu noktada en önemli husus,barış içinde iktidarın devri konusudur. Evet seçimler adil olarak yapıldı ama 27 yıllık tek parti siyasal iktidarı, siyasal gücü kazanan partiye devir edecekmiydi? CHP,kendi isteği ile ve barış içinde iktidarı, kazanan muhalefet partisine devir etmiştir. Bu bütün dünya da kolayca görünen bir olay değildi.Bu nedenle, 1950'de, siyasal iktidarın barış içinde devir edilmesi bütün dünyada bir beyaz ihtilal olarak değerlendirilmiştir.
10.DP NİN OTORİTERLİĞE KAYIŞI:
1954 seçimleri de, DP'nin zaferiyle sonuçlandı. Bayar yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Bayar,seçimler boyunca,1950 den önce çok eleştirdikleri tarafsız Cumhurbaşkanlığı konusunda tam tersini yapmaya başladı.Elinde DP nin simgesini taşıyan bir bastonla vilayetleri dolaştı.Gezilere çıktı,bastonu ile selam verdi. Seçim zaferinden sonra da DP liderleri “ince demokrasi”ye paydos diyeceklerini açıkladılar.
İlk uygulama, Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Köylü Partisi'ne oy veren Kırşehir İli’ni ilçe yaptılar.Basın Yasasına ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına kısıtlamalar getirdiler.İnönü,bu konuda,Mecliste yaptığı konuşmada,(27.Haziran 1956),insanlık tarihinde toplanma özgürlüğü en eski özgürlüktür,İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde de yer almıştır diyerek söze başladı ve kendisine tek parti devrini işaret ederek sataşanlara şöyle yanıt verdi:
“…Coşuyorsunuz,hoşlanıyorsunuz. Aramızdaki farkı bilelim. Biz mutlakiyetten bugüne geldik,siz ise,mutlakiyete doğru gidiyorsunuz.”
DP, 1957 seçimlerini de kazandı.Ama her seçim sonrası daha da otoriterleşiyordu.Menderes İzmir’de, "böyle giderse CHP karşısında yapılacak şey demokrasiye paydos olacaktır” dedi.
DP muhalefet partisi istemiyor,eleştiri istemiyordu. Bu sözlere karşı, İnönü şöyle cevap verdi:
"DP Genel Başkanının … partileri paydos etmeye gücü yetmeyecektir. 1958 Türkiye’sinde tehditlerden korkan kimse yoktur…"
DP daha sonra Muhalefet liderinin gezilerini önlemeye çalıştı.Kayseriye gitmesi engellendi, Uşak’ta başına taş atıldı,Topkapı da yolu kesildi.En sonunda DP” Bir Kısım Basının Faaliyetlerini ve CHP yi İncelemek için Tahkikat Komisyonu” adını taşıyan bir komisyon kurdu. Meclis tahkikat (inceleme) komisyonu kuramaz mı? Kuşkusuz kurar ve Anayasa ya aykırı değildir. Ama 27 Nisan 1960 da Meclis’in kabul ettiği (Tahkikat Komisyonu Yetki Yasası-7468 sayılı yasa) bu komisyona yargı yetkisi veriyordu. Aldığı kararlara karşı itiraz ve temyiz yolu da kapatılmıştı.İşte bu nedenle Anayasa ya aykırıydı. İnönü Mecliste Şöyle diyor:
“Bu önerge kabul edildiği andan itibaren siyasi hayatımız tamir ve ilaç kabul etmez bir uçuruma atılacaktır…Öyle ki,bu tahkikat encümeni halinden çıkıyor, memleketi idare eden başlı başına bir otorite haline geliyor… Eğer,bir idare insan haklarını tanımaz,baskı rejimi kurarsa o memlekette ayaklanma olur.Buna imkan vermemek için idarelerin demokratik yolda olması, insan haklarının yürürlükte olması şarttır.”
İnönü, iktidarı uyardı, ısrarla otoriter rejime gitmenin çok hatalı olduğunu bildirdi. Aynı gün “DP Nasıl bir Rejime Gidiyor” başlığıyla bir yazı yazdı ve şunları söyledi:
“İçeriye ve dışarıya demokrat görünüp de yurdumuzda fiili bir tek parti rejimi kurup yönetmeye imkan olmayacağını, dilimizde tüy bitene dek söylemekten bıkmadık. Yazık ki,ilgililere gerçeği anlatamadık.”
11.AKP-DEMOKRASİ DİYOR AMA OTORİTER BİR REJİME DOĞRU GİDİYOR.
AKP yi yönetenler,yakın tarihi bilmiyorlar. Okumamışlar,okumuyorlar. Kendilerine anlatılan saptırma bilgilerle doludurlar. Sadece camdan okuma yapıyorlar. DP nin kuruluş yıllarında,partili Cumhurbaşkanı olgusuna karşı büyük mücadele verdiğini bilmiyorlar. Ama 1950 den sonra ne yazıkki Partili Cumhurbaşkanı uygulamasını yürüttü. 1961 Anayasası işte bu nedenle, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisi ile ilişkisinin kesilmesi maddesini düzenledi. Ama, Erdoğan siyasi tarihi bilmediği için, 1950'lu diktatoryal günlere doğru yol almış pupa yelken gidiyor. Bunu yaparken de tarihi ters yüz ediyor, 1930 lardan örnekler veriyor.
Oysa, İnönü’nün dediği gibi, CHP tek parti sisteminden ülkeyi çok partili sisteme taşıdı. Bunun tüm gereklerini yerine getirdi. CHP otoriter rejimden demokrasiye geçti… Bunlar, demokrasiden tek parti rejimine, ve otoriter karakterli partili cumhurbaşkanı sistemine geçiyorlar.
Alev Coşkun
Odatv.com
1. TARİHİ GELİŞİM:
23 Nisan 1920'de TBMM açıldığı zaman, ülkede fiilen iki siyasi iktidar vardı. Birisi, İstanbul’da Padişah, diğeri, Ankara da TBMM.
9 Eylül 1922 de İstiklal Savaşı zaferle sonuçlanınca, 50 gün sonra 1 Kasım 1922 de saltanat TBMM tarafından kaldırıldı. Bir yıl sonra 29 Ekim 1923 te Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçildi. Dört ay sonra 3 Mart 1924'te, bir devrim daha yapıldı ve “Hilafet” ilga edildi. Artık ikili iktidarın yerine tek iktidar gerçekleşmişti.
Yeni bir ulus devlet, yeni bir Cumhuriyet kuruluyordu. Atatürk hem Cumhurbaşkanı hem de, Cumhuriyet’i kuran CHP'nin başkanıydı.
2. ATATÜRK: “BEN CHP NİN GENEL BAŞKANIYIM
Tek parti yönetimine karşı Serbest Fıkra denemesinin yapıldığı dönemde, 9 Eylül 1930'da Cumhuriyet Gazetesine yaptığı açıklamada Atatürk şöyle diyordu:
“Ben CHP’nin Genel Başkanıyım.CHP,Anadolu’ya ayak bastığım andan itibaren kurulup benimle çalışan Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetinden doğmuştur. Bu teşekküle tarihten bağlıyım.Bu bağı çözmek için bir sebep ve icap yoktur ve olamaz. Resmi vazifemin bitiminde CHP nin başında fiilen çalışacağım.Bu noktada tereddüte yer yoktur.”
3. ATATÜRK’ÜN VEFATI VE SONRASI:
Atatürk’ün vefatından sonra İnönü Cumhurbaşkanı seçildi. Hemen birbuçuk ay sonra 26.Aralık.1938 de,CHP 1.ci Olaganüstü Kurultayı toplandı ve şu kararlar alındı:
a)Partinin kurucusu ve ebedi başkanı Türkiye Cumhuriyet’inin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’tür.
b)Partinin değişmez Genel başkanı İsmet İnönü’dür.
4.CHP NİN 5Cİ KURULTAYI VE DEMOKRASİYE GEÇİŞ SİNYALLERİ:
Olaganüstü Kurultay dan hemen beş ay sonra 29 Mayıs 1939 da toplanan CHP'nin 5.ci Kurultay’ında ilk kez “demokrasiye geçiş” ve “demokrasiyi kemale erdirmek” gibi kavramlar ortaya atıldı. Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İnönü, konuşmasında “milli irade” ve “milli iradenin denetimi” gibi konulara değinmişti. Bu Kurultay’dan 3 ay kadar sonra, 2.ci Dünya savaşı patlak verdi. Bu nedenle “halk idaresinin kemale erdirilmesi” doğal olarak erteleniyordu.
Savaşın gelişmesi ve bitmesi beklenecekti.
5. MECLİS AÇIŞ KONUŞMASI: 1 KASIM 1945:
Cumhurbaşkanı İnönü, 1 Kasım 1945 tarihinde TBMM açılış konuşmasında, demokratikleşme işaretleri verdi. Şöyle diyordu:
“Tek eksiğimiz,hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır. Ülkenin ihtiyaçlarının sevkiyle,özgürlük ve demokrasi havasının doğal olarak işlemesi sayesinde başka bir siyasi partininde kurulması mümkün olacaktır.”
Cumhurbaşkanı İnönü aslında, çok partili sistem için işaret veriyordu. Nitekim, bu konuşmadan sadece iki ay sonra, 7 Ocak 1946 günü, D.P.'nin kuruluş dilekçesinin İçişleri bakanlığına verildiği ve bu dilekçenin kabul edildiği açıklanıyordu.
6. CHP NİN 2Cİ OLAGANÜSTÜ KURULTAYI-DEĞİŞMEZ GENEL BAŞKANLIK KALDIRILIYOR:
DP nin kuruluşundan sadece 4 ay sonra toplanan CHP 2ci Olaganüstü Kurultayında,değişmez Genel başkanlık ile ilgili tüzük maddesi kaldırıldı. 10 Mayıs 1946 tarihinde toplanan bu Kurultay’da,İnönü’nün isteği ile “değişmez Genel Başkan” ifadesi tüzükten kaldırıldı ve “genel başkan dört yıl süre ile milletvekilleri arasından seçilir” kuralı getirildi. CHP parti olarak bir olağanüstü kurultayda tüzüğüne koyduğu “değişmez genel başkanlık” modelini, bir başka olağanüstü kurultay da kendi iradesi ile kaldırıyordu.
7.ÜNLÜ 12 TEMMUZ BEYANNAMESİ-(12.TEMMUZ.1946):
Başbakan Recep Peker ile, muhalefet partisi DP nin Genel başkanı Celal Bayar arasında şiddetli tartışmalar sürüyordu. DP Genel Başkanı kendilerine sınırlamalar getirildiğinden şikayet ediyordu. Bu durumda, Cumhurbaşkanı İnönü, her iki tarafı dinledi ve 12 Temmuz 1946 da ünlü bildirisini yayınladı. Özet olarak:
“…bir devlet başkanı olarak kendimi her iki partiye karşı eşit derecede görevli sayarım.Varmak istediğim sonuç,başlıca iki parti arasında temel koşulun,yani güvenin yerleşmesidir…..Muhalefet güvence içinde yaşayacak ve iktidarın kendisini ezmek niyetinde olmadığından müsterih olacaktır.”
Bu bildiri, tek partiden çok partiye geçiş hayatımızın bir temel taşıdır. Cumhurbaşkanı, tarafsız, yansız bir tavır takınıyor, muhalefet partisine güvence veriyordu. İktidarda bulunan kendi partisine hukuk içinde kalmasını ihtar ediyordu. Nitekim birkaç ay sonra, Başbakan Recep Peker görevinde istifa etti.
8.CHP İÇİNDE KESİN TAVIR: DEMOKRASİYE GEÇİŞ:
Bu arada, 21 Temmuz 1946 da ülkemizde ilk kez, muhalefet partisinin de katıldığı tek dereceli seçim yapıldı. CHP 396; DP 61 ve Bağımsızlar 7 milletvekilliği kazandılar.
Bu seçimlerden, sonra CHP 7.ci Kurultayını topladı. Bu Kurultay 17 gün sürmüştür. (17 Kasım-4 Aralık.1947) Bu kurultay gerek CHP gerekse Türk siyasal tarihinde çok önemli sınır taşlarından birisidir. CHP nin tüm olarak tek parti sisteminden ayrılması ve tüm olarak çok partili rejime geçişinin kararlarının alındığı bir kurultaydır.
Cumhurbaşkanı İnönü, Kurultay’ı açış konuşmasında “tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacağını,CHP Genel Başkanlığı görevini fiilen yapmayacağını, bu görev için bir başka partilinin Genel Başkan Vekili sıfatıyla seçilmesi gerektiğini" bildirdi. İnönü özet olarak şunları söyledi:
“Demokratik rejimin yeni şartları içinde gelişmesi devrinde…beni,m bir parti lehine veya aleyhine tesirim,abartılı olarak görülmüştür…. Vatandaşın beni partilere karşı eşit durumda görmeyi bir güven unsuru saydığını fark ediyorum. Cumhurbaşkanı bulunduğum süre içinde,Kurultayın seçeceği bir kişinin,bütün yetkileriyle,partinin genel başkanlığını yapması gerekli olmuştur….. Partinin bütün çalışmalarına hakim olacak ve milletvekili seçimini idare edecek Başkan vekili ,gerçekte partinin tam yetkili kişisi olacaktır.”
Sonuç olarak: Kurultay bir Parti Genel Başkan Vekili seçti. Ayrıca 1936 lı yıllarda başlayan Valilerin İllerde parti başkanı olmaları geleneğine son verildi. CHP kendi iradesiyle ve kurultay kararlarıyla demokratikleşme yoluna giriyordu.
9.1950 SEÇİM YASASI VE 1950 SEÇİMLERİ:
1950 Seçimleri öncesi,CHP nin Başbakan Prof.Şemsettin Günaltay önderliğinde yaptığı en önemli iş,hukuka dayalı,yargıç yönetim ve denetiminde gizli oy,açık sayım esasına dayalı seçim yasasını Meclisten geçirmesidir. Seçim yasası Muhalefetin de dahil olduğu komisyonda hazırlandı. Meclis Seçim yasasını muhalefet dahil oy birliği ile kabul etti.
14 Mayıs 1950 de yapılan genel seçimler,Türk siyasal tarihinin bir demokrasi zaferidir. Hukuk ilkelerine dayalı,dürüst ve adil olarak yapılan bu seçimler bütün dünya da övgü ile karşılandı.
Ünlü siyaset bilimci Prof.Dr.Bernard Lewis , “Modern Türkiye’nin Doğuşu” adlı kitabında, 1950 seçimlerini şöyle değerlendiriyor. “Atatürk devrimlerini tamamlayan ikinci bir devrim ve CHP'nin en büyük başarısıdır.”
İsmet İnönü,bu başarıyı Atatürk’e bağlamıştır,Bir konuşmasın da şöyle diyor: “Demokratik rejim,Atatürk yönetiminin amacı olmuştur.Atatürk yönetimi demokratik rejimi hazırlama devridir.”
Ünlü Siyaset Bilimci,Prof.Dr.Maurice Duverge, “Siyasi Partiler” adlı eserinde, tek parti CHP dönemi için şunları söylüyor; “…Faşit tek parti rejimlerinde hergün rastlanan otorite savunuculuğunun yerini,Kemalist Türkiye’de demokrasi savunusu almıştır….Türk tek parti sistemi,hiçbir zaman tek parti doktrinine dayanmamıştır.”
Bu noktada en önemli husus,barış içinde iktidarın devri konusudur. Evet seçimler adil olarak yapıldı ama 27 yıllık tek parti siyasal iktidarı, siyasal gücü kazanan partiye devir edecekmiydi? CHP,kendi isteği ile ve barış içinde iktidarı, kazanan muhalefet partisine devir etmiştir. Bu bütün dünya da kolayca görünen bir olay değildi.Bu nedenle, 1950'de, siyasal iktidarın barış içinde devir edilmesi bütün dünyada bir beyaz ihtilal olarak değerlendirilmiştir.
10.DP NİN OTORİTERLİĞE KAYIŞI:
1954 seçimleri de, DP'nin zaferiyle sonuçlandı. Bayar yeniden Cumhurbaşkanı seçildi. Bayar,seçimler boyunca,1950 den önce çok eleştirdikleri tarafsız Cumhurbaşkanlığı konusunda tam tersini yapmaya başladı.Elinde DP nin simgesini taşıyan bir bastonla vilayetleri dolaştı.Gezilere çıktı,bastonu ile selam verdi. Seçim zaferinden sonra da DP liderleri “ince demokrasi”ye paydos diyeceklerini açıkladılar.
İlk uygulama, Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Köylü Partisi'ne oy veren Kırşehir İli’ni ilçe yaptılar.Basın Yasasına ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına kısıtlamalar getirdiler.İnönü,bu konuda,Mecliste yaptığı konuşmada,(27.Haziran 1956),insanlık tarihinde toplanma özgürlüğü en eski özgürlüktür,İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde de yer almıştır diyerek söze başladı ve kendisine tek parti devrini işaret ederek sataşanlara şöyle yanıt verdi:
“…Coşuyorsunuz,hoşlanıyorsunuz. Aramızdaki farkı bilelim. Biz mutlakiyetten bugüne geldik,siz ise,mutlakiyete doğru gidiyorsunuz.”
DP, 1957 seçimlerini de kazandı.Ama her seçim sonrası daha da otoriterleşiyordu.Menderes İzmir’de, "böyle giderse CHP karşısında yapılacak şey demokrasiye paydos olacaktır” dedi.
DP muhalefet partisi istemiyor,eleştiri istemiyordu. Bu sözlere karşı, İnönü şöyle cevap verdi:
"DP Genel Başkanının … partileri paydos etmeye gücü yetmeyecektir. 1958 Türkiye’sinde tehditlerden korkan kimse yoktur…"
DP daha sonra Muhalefet liderinin gezilerini önlemeye çalıştı.Kayseriye gitmesi engellendi, Uşak’ta başına taş atıldı,Topkapı da yolu kesildi.En sonunda DP” Bir Kısım Basının Faaliyetlerini ve CHP yi İncelemek için Tahkikat Komisyonu” adını taşıyan bir komisyon kurdu. Meclis tahkikat (inceleme) komisyonu kuramaz mı? Kuşkusuz kurar ve Anayasa ya aykırı değildir. Ama 27 Nisan 1960 da Meclis’in kabul ettiği (Tahkikat Komisyonu Yetki Yasası-7468 sayılı yasa) bu komisyona yargı yetkisi veriyordu. Aldığı kararlara karşı itiraz ve temyiz yolu da kapatılmıştı.İşte bu nedenle Anayasa ya aykırıydı. İnönü Mecliste Şöyle diyor:
“Bu önerge kabul edildiği andan itibaren siyasi hayatımız tamir ve ilaç kabul etmez bir uçuruma atılacaktır…Öyle ki,bu tahkikat encümeni halinden çıkıyor, memleketi idare eden başlı başına bir otorite haline geliyor… Eğer,bir idare insan haklarını tanımaz,baskı rejimi kurarsa o memlekette ayaklanma olur.Buna imkan vermemek için idarelerin demokratik yolda olması, insan haklarının yürürlükte olması şarttır.”
İnönü, iktidarı uyardı, ısrarla otoriter rejime gitmenin çok hatalı olduğunu bildirdi. Aynı gün “DP Nasıl bir Rejime Gidiyor” başlığıyla bir yazı yazdı ve şunları söyledi:
“İçeriye ve dışarıya demokrat görünüp de yurdumuzda fiili bir tek parti rejimi kurup yönetmeye imkan olmayacağını, dilimizde tüy bitene dek söylemekten bıkmadık. Yazık ki,ilgililere gerçeği anlatamadık.”
11.AKP-DEMOKRASİ DİYOR AMA OTORİTER BİR REJİME DOĞRU GİDİYOR.
AKP yi yönetenler,yakın tarihi bilmiyorlar. Okumamışlar,okumuyorlar. Kendilerine anlatılan saptırma bilgilerle doludurlar. Sadece camdan okuma yapıyorlar. DP nin kuruluş yıllarında,partili Cumhurbaşkanı olgusuna karşı büyük mücadele verdiğini bilmiyorlar. Ama 1950 den sonra ne yazıkki Partili Cumhurbaşkanı uygulamasını yürüttü. 1961 Anayasası işte bu nedenle, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisi ile ilişkisinin kesilmesi maddesini düzenledi. Ama, Erdoğan siyasi tarihi bilmediği için, 1950'lu diktatoryal günlere doğru yol almış pupa yelken gidiyor. Bunu yaparken de tarihi ters yüz ediyor, 1930 lardan örnekler veriyor.
Oysa, İnönü’nün dediği gibi, CHP tek parti sisteminden ülkeyi çok partili sisteme taşıdı. Bunun tüm gereklerini yerine getirdi. CHP otoriter rejimden demokrasiye geçti… Bunlar, demokrasiden tek parti rejimine, ve otoriter karakterli partili cumhurbaşkanı sistemine geçiyorlar.
Alev Coşkun
Odatv.com
No comments:
Post a Comment