Sunday, July 21, 2024

İngiltere eski dışişleri bakanı Jack Straw'un Kıbrıs'la ilgili yazısı

 Tugay ULUÇEVİK (Emekli Büyükelçi)

@TugayUlucevik
Kıbrıs konusundaki Annan Plânı ve referandumlar döneminde Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan İngiliz siyasetçi Jack Straw'un 20 Temmuz 2024 tarihli Independent Gazetesi'nde Kıbrıs konusunda bir yazsı yayımladı.
Yazınının başlığı "Jack Straw: 50 yıldır süren bu ‘saçma’ Kıbrıs krizini sona erdirmek için iki devletli bir çözümü dikkate almanın zamanının geldiğini neden düşünmekteyim?".
(Jack Straw: Why I think it’s time to consider a two-state solution to end the ‘absurd’ 50-year Cyprus crisis)

Gerçekçilikle kaleme alınmış bulunan yazının uzunca bir bölümünün Türkçe çevirisini aşağıya kaydediyorum:
20 Temmuz 2024
"Jack Straw: 50 yıldır süren bu ‘saçma’ Kıbrıs krizini sona erdirmek için iki devletli bir çözümü düşünmenin zamanının geldiğini neden düşünmekteyim?
Jack Straw, ülke (Kıbrıs) AB'ye katılmadan önce Kıbrıs'ta Türkler ve Rumlar arasında bir güç paylaşımı anlaşmasında ısrar edilmemesi Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığım süre zarfındaki en büyük pişmanlıklarımdan biri olmuştur diye yazıyor ve adanın taksim edilmesinin masada kalması gerektiğine neden inandığını anlatıyor...
Bugün Kıbrıs'ın Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından istilâ edilişinin ve halen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olarak adlandırdığımız oluşumun başlangıcıdır. Ancak bunun yaklaşık 300.000 Kıbrıslı Türk sakini için arzettiği zorluk, Devletler Hukukuna göre yalnızca tek bir ülkenin, yani Türkiye'nin, KKTC'ni tanıyor olmasıdır. Gerçekle hiçbir suretle bağdaşmamakla birlikte teori hukukuna göre adanın güney kısmı olan “Kıbrıs Cumhuriyeti” ve onun 840.000 Kıbrıslı Rum sakini, adanın coğrafî alanının tamamını kapsamaktadır.
Kıbrıslı Rumlar uzun süre Yunanistan’ın ana karasıyla enosis yani birleşme emelini beslediler. Kıbrıslı Türkler başlangıçta korunmak için sömürgeci güç olan İngiltere'den medet umdular. Daha sonraları, adanın bölünmesi veya bölünme anlamına gelen taksim fikrini geliştirdiler.
1950'li yıllarda Başpiskopos Makarios liderliğindeki Kıbrıslı Rumlar, İngiltere'den bağımsızlıklarını güvence altına almak için silahlı bir gerilla harekâtı başlattı. Binlerce İngiliz silahlı kuvveti ve 4.000 Kıbrıs Türk polisi onlara karşı vaziyet aldı.
Sonunda İngiltere dahil üç taraf da geri adım attı. Makarios daha önce Enosis'e olan bağlılığından vazgeçti. Müzakereler adanın bağımsızlığından ödün verilmesine yol açtı. Azınlıktaki Kıbrıslı Türklerin parlamento ve kabinede sandalyelerin üçte birini aldığı bir “ortaklık Cumhuriyeti” kuruldu.
Ancak 1963'e gelindiğinde, Makarios' anayasada Yunan çoğunluğun lehine tek taraflı değişiklikler yaptı. İki toplum arasındaki gerekli işbirliği bozuldu. 1963-64'te ciddi toplumlararası şiddet yaşandı; 25.000 Kıbrıslı Türk, kendi emniyetleri için silahlı yerleşim bölgelerine gitmeye mecbur bırakıldı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki onlarca yıl boyunca Yunanistan’da istikrarsızlık hüküm sürdü. Nisan 1967'de bir grup sağcı albay bir darbeyle iktidara geldi. Yedi yıl sonra, 15 Temmuz 1974'te bu milliyetçiler, Kıbrıs silahlı kuvvetlerindeki unsurlarla, o zamanki Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'u iktidardan uzaklaştırmak ve Yunanistan'la birleşmek için komplo kurdular. Kıbrıslı Türklerin güvenliğinden derin endişe duyan Türk Silâhlı Kuvvetleri, beş gün sonra, 20 Temmuz'da müdahale etti.
Daha sonra ateşkes sağlandı. O vakte kadar Türk birlikleri Kuzeyde adanın üçte birinden biraz fazlasını kontrolu altına almış bulunuyordu. . Kuzeyde binlerce Kıbrıslı Rum, güneyde ise Kıbrıslı Türk yerinden edildi. Bugün muhtemelen 40.000 civarında Türk kuvveti o zamandan beri adada bulunmaktadır.
BMGS Kofi Annan’ın çözüm önerileri, her iki tarafın liderleri tarafından 2004 yılında referanduma sunuldu. Kıbrıslı Türkler ezici bir çoğunlukla önerileri kabul ederken, Liderleri Tassos Papadopoulos'un kışkırttığı Kıbrıslı Rumların yüzde 76'sı öneriye karşı oy kullandı.
Papadopoulos’ un yol açtığı yıkımı değerlendirmek üzere Nisan 2004'ün sonlarında bir araya gelen AB Dışişleri Bakanlarını, AB Komitelerinde ve Konseylerinde geçirdiğim zaman zarfında, daha önceleri hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. İlk adım olarak Kuzey’deki kısıtlamaların gevşetilmesi üzerinde anlaştık. Bunların çoğu daha sonra feci şekilde sulandırıldı.
Bunun nedeni, Kıbrıs'ın (artı Malta ve sekiz Doğu Avrupa ülkesinin) 1 Mayıs'ta (2004), yani bir hafta sonra, resmi olarak AB üyeliğine girmesine çok az bir zaman kalmış olmasıydı.
Kıbrıs'ın (AB’ne)katılımını ertelemeli ve bunun ancak tüm ada için güç paylaşımına dayalı bir barış anlaşması sağlandıktan sonra devam edeceği konusunda ısrar etmeliydik.
Sonuçta bu, Kıbrıs'ı katılım devleti haline getirmenin asıl mantığının bir parçasıydı. Bunu yapmadaki başarısızlığımız (ki bunda benim de payım vardır) Birleşik Krallık dışişleri bakanı olarak dönemimin en büyük pişmanlıklarından biri olmuştur.
Adanın tamamını kapsıyormuş gibi hukuki bir saçmalıkla Kıbrıslı Rum kesiminin (AB) üyeliğe kabul edilmesinin neticesi, Kıbrıslı Rumların eline bütün kartları vermek olmuştur.
Rumlar, uzun süre boyunca varlıklı Rusların servetleri için güvenli liman vazifesi gördüler; ta ki 2013 yılında Kıbrıs iflasın eşiğine gelip AB tarafından kurtarılmak zorunda kalınca kadar. Pek çok kişi para kaybetti. Milyonerlere AB pasaportu satma gibi bir plân uyguladılar.
Her şeyden önce, Kuzeyle uzlaşmaya yönelik tüm mantıklı plânlara karşı çıkarak birçok müzakereciyi oyaladılar.
Bunun izahı basit. Statükonun işlerine geldiğini hesap ediyorlar; haklılar da. Kuzeyle yapılacak herhangi bir anlaşmanın Güneyin halen sahip olduğu gücü zayıflatacağına inanıyorlar.
Yıllardır bu problem üzerinde kafa yordum. Bu çıkmazdan kurtulmanın tek bir yolu var: Bu da, AB ve (1960 bağımsızlık anlaşmalarına göre "garantör güç" olarak )Birleşik Krallık dahil olmak üzere önemli uluslararası ortakların, Güney bir kez olsun iyi niyetle müzakere yapmadığı sürece adanın bölünmesinin masada olacağını ve kuzeye zorla dayatılan kısıtlamaların kaldırılacağını beyan etmeleridir.
Üç yıl önce AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB'nin ada için iki devletli çözümü "asla" kabul etmeyeceğini açıkladı. Neden hiç olmasın? Avrupa'da ve ötesinde, taksimin devam eden ihtilaflar için en az kötü çözüm olduğunun pek çok örneği var.
Üstelik bölünme olasılığı, Güneyi uzlaşmaya sevk edebilecek ve muhtemelen de edecek olan şeydir; çünkü aksi takdirde, Kuzeylerinde tamamen ayrı, uluslararası kabul görmüş, bağımsız bir devlete var olacaktır.
Von der Leyen'in 2021’deki görüşünü bu kadar gülünç kılan mevcut durumun saçmalığı da zaten elimizde olanın fiilen bu olmasıdır. Müzakerecileri defalarca işbirliği yapıp güneyden gelen inatçılıkla karşılaşan Kuzeydeki masum insanlar neden uluslararası kısıtlamaların verdiği sıkıntılarla cezalandırılmaya devam etsin?
Duruş değişikliğinin, en azından, Güneyde çok ihtiyaç duyulan egemen üsleri olan Birleşik Krallık tarafından dikkatle ele alınması gerektiğini kabul ediyorum. Ancak bir çözümün ödülü, Kuzeyin yanı sıra Güneyi de de uzun vadeli geleceği açısından pek çok avantaja sahip kılacaktır ki şimdi aktif olarak bunun peşine düşülmelidir.
.
Jack Straw: It’s time to consider a two-state solution to end the Cyprus crisis
The failure to insist on a power-sharing agreement between the Turks and Greeks in Cyprus before the country joined the EU is one of my greatest regrets during my time as foreign secretary, writes...
ÖS 10:43 · 21 Tem 2024

No comments:

Post a Comment