ATATÜRK’ÜN ATALARI
Necdet Topçuoğlu
Vasilis Dimitriadis, 1955-1984 yılları arasında Selanik’te bulunan Makedonya Devlet Arşivi’nin müdürlüğünü yapmış, Girit Üniversitesi’nden emekli olmuş, bir tarih profesörüdür. 2010 yılında 80 yaşındayken Yunanistan’daki arşivleri didik didik tarayarak yazdığı “Bir Evin Hikâyesi; Selanik’teki Mustafa Kemal Atatürk’ün Evi ve Ailesi Hakkında Türkçe ve Yunanca Belgeler” adlı çalışması Türk Tarih Kurumu tarafından altı yıl sonra basılmıştır. Dimitriadis 2010 yılında kitabını yazdıktan sonra Selanik’teki Türkiye Konsolosluğu’na teslim etmiş, konsolosluk kitabın ve belgelerin yer aldığı CD’leri Dışişleri Bakanlığı’na, onlar da Türk Tarih Kurumu’na göndermiştir. Kitap tarih kurumunun bilirkişileri, çevirmenler, sebebi belirsiz düzeltme talepleri ile altı yıl bekledikten sonra nihayet yayınlanabilmiştir. Gecikmenin sebebi bilinmemektedir.
Ancak üzerine çok az şey yazılmış bu kitap sayesinde ilk defa Atatürk hakkında “1881 yılında Selanik’te doğmuştur. Annesi Zübeyde Hanım, babası Ali Rıza Efendi’den” daha fazla hususlar bilinmektedir. Profesör Dimitriadis, Selanik Ahmed Subaşı Mahallesi Numan Paşa Sokak No: 6’daki meşhur Pembe Ev’in arşivlerde izini sürerken sadece evle ilgili değil, Atatürk ve ailesi hakkında da ilk defa ortaya çıkan ve bugüne kadarki pek çok şehir efsanesini bitirecek belgelere ulaşmıştır. Halen Selanik’te Atatürk’ün doğduğu ev olarak ziyaret edilen ama bazı yerlerde “aslında o Atatürk’ün evi değil, sonradan ona yakıştırılmış” denen ev gerçekten Mustafa Kemal’in doğduğu evdir. Evin bulunduğu semt Selanik’te Türklerin yaşadığı Bayır adı verilen bölgede bulunmaktadır. Semtin adı Rumeli Beylerbeyi Koca Rasim Paşa’nın yaptırdığı camiden gelmektedir. Evin bulunduğu bölgede oturan erkekler genellikle kereste işiyle uğraşmaktadırlar. Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi de bunlardan birisidir. Söz konusu kitaptaki emlak kayıtlarına göre onun da mesleği “Keresteci” olarak yer almaktadır. Daha ilginç olanı ise, kayıtlarda ilk defa Ali Rıza Efendi’nin 18. yüzyıla kadar uzanan şeceresi yer almaktadır. Şecerede Ali Rıza Efendi’nin babasının, yani Mustafa Kemal’in büyükbabasının adı Ahmet olarak bildirilmektedir. Ali Rıza Efendi’nin büyük babasının adı ise Mustafa. Yani Mustafa Kemal Atatürk’e dedesinin adı verilmiştir. Kayıtlarda Zübeyde Hanım’ı da daha yakından tanımamızı sağlayan bilgiler bulunmaktadır. Zübeyde Hanım’ın ailesi o çağa göre kadınların çok iyi eğitim aldıkları bir aile olarak belirtilmiştir. Babasının adı Ömer, eşinin adı Halil olan büyükannesi Emine, “Molla” sıfatıyla kayıtlarda yer almaktadır. Bu dinî eğitim almış kadınlara verilen bir sıfat olarak bilinmektedir. Teyzesi Fatma da “Molla” olarak kayıtlarda yer almaktadır. Zübeyde Hanım’ın annesinin yani Mustafa Kemal’in anneannesinin adı Ayşe, babasının yani Mustafa Kemal’in büyükbabasının adı ise Feyzullah’dır. Zübeyde Hanım’ın çiftlik hikâyesinde adı geçen kardeşi, yani Mustafa Kemal’in dayısının adı ise Hüseyin Ağa’dır. 1899’dan önce öldüğü dışında hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Farsça “kasımpatı” anlamına gelen çok sık kullanılmayan bir isme sahip olan Zübeyde Hanım’ın belgelerde şahsi mührünün bulunduğu da anlaşılmaktadır. Mühürde “cüllat-i güldar-i Zübeyde” yazılı olduğu ifade edilmektedir. Yani “İçinde kasımpatı çiçekleri olan palmiye yapraklarından yapılmış sepet.” Anlamına gelmektedir.
Kitaptaki belgelere göre 1875 yılından önce yapıldığı tespit edilen Pembe Ev’in ilk sahibi Ferhad oğlu İskender’dir. Evin üç el değiştirdikten sonra 1877 yılının Aralık ayında Hatice Zarife tarafından 52/72’lik hissesi Keresteci Ahmed oğlu Ali Rıza’ya satılmıştır. Geri kalan hisseleri ise Mart 1878’de Feyzullah kızı Zübeyde tarafından alınmıştır. Kayıtlarda Zübeyde Hanım’ın eşinin adıyla değil de babasının adıyla anılmasının sebebi, evi satın aldıklarında belki evlenmemiş, belki nişanlı olmaları ya da kayıtlarla ilgili bir sorundan kaynaklanmasıdır. Ancak ev, 1878’de toplamda 13.500 kuruşa Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım çiftinin olmuştur. Kitaptaki emlak kayıtlarına göre ev, dokuz oda bir mutfaktan oluşmaktadır. Toplam yüz ölçümü 341 m2 olan bir arsa üzerinde kurulmuştur. Üç yıl sonra 1881’de bu evde Mustafa adı verilen bir bebek dünyaya gelecek ve bu evde sekiz yıl yaşayacaktır. Yine kayıtlardan Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım’ın evlerinin hemen yanında beş odalı başka bir ev daha inşa ettirdikleri öğrenilmiştir. Hatta bu mülkleri daha sonra aralarında paylaştırmışlar, ancak paylarını ortak kullanmaya devam etmişlerdir. 1887 yılında Mustafa Kemal 6 yaşındayken Ali Rıza Efendi hayatını kaybetmiştir. Tam olarak ölüm tarihi ve ölüm nedeninin kayıtlarda yer almadığı görülmektedir. Mirasının “şeri mahkeme” tarafından tasdik edildiği 13 Nisan 1887’den önce vefat ettiği kesin olarak anlaşılmaktadır. Keresteci Ali Rıza Efendi’nin mirası eşi, oğlu Mustafa ve kızları Makbule ile Naciye arasında paylaşılmıştır. Atatürk’ün az bilinen kız kardeşi Naciye’nin adı ise Ocak/Şubat 1888’de emlak kayıtlarında geçmektedir. Kitaba göre muhtemelen bundan kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ali Rıza Bey’den kalan miras ailenin o günlerde maddi olarak zor günler geçirdiğini göstermektedir. Defni için 500 kuruş harcanan Ali Rıza Efendi’den Zübeyde Hanım’a 751 kuruş, oğlu Mustafa’ya mirasın yüzde 44’ü olan 1.929 kuruş ve iki kızına da 964’er kuruş kalmıştır. Bir de ederi 35.010 kuruş olan bir ev bulunmaktadır. Ancak kayıtlarda Ali Rıza Efendi’nin Selanik’teki “Stambul Çarşısı” esnaflarından Nuri Efendi’ye 28.800 kuruş borcu olduğu görülmektedir. Nuri Efendi mahkemeye başvurarak Ali Rıza Efendi’nin, borca karşılık evini rehin olarak verdiğini iddia etmiştir.
Mahkemede Zübeyde Hanım bu borcu kabul etmemiştir. Kayıtlarda Nuri Efendi’nin bariz şekilde sarhoş olduğu ve mahkemeye sunduğu belgenin bağlayıcı olmadığı ifade edilmektedir. Sonunda mahkeme evin Zübeyde Hanım’da kalmasına karar vermiştir. Zübeyde Hanım eşinin vefatından kısa bir süre sonra küçük evi satmış, büyük evi de rehin vererek Mustafa ve Makbule’yi yanına alıp Selanik yakınlarındaki Langaza’daki ağabeyi Hüseyin Ağa’nın yanına taşınmıştır. Mustafa’nın iyi bir eğitim almasını isteyen Zübeyde Hanım, onu yine Selanik’teki evlerine yakın teyzesi Fatma Molla’nın yanına göndermiştir. 1899’da annesi vefat eden Zübeyde Hanım’a teyzesinin oturduğu bu ev miras kalmıştır. 1906’yılında aile tekrar Pembe Köşk’e dönmüştür. Bu arada 1908’de bir subay olarak hayata atılan Mustafa Kemal’in de aynı mahalleden iki ev aldığı görülmektedir.
İlginç detaylardan birisi de Zübeyde Hanım Ragıp Abbas ile evlenerek ikinci evliliğini yapmıştır. Selanik kaybedilince Zübeyde Hanım, üç evini bırakarak İstanbul’a gitmiş, ancak ikinci eşi Ragıp Abbas Selanik’te kalmıştır. Ragıp Abbas evlerin mülkiyeti için dava açmış ama kaybetmiştir. Evler önce terk edilmiş mallar olarak tescillenmiş, sonra başkalarına satılmıştır. 1933 yılında Selanik Belediye Meclisi Pembe Evi satın alarak Atatürk’e hediye etmiştir. Aslında satın aldıkları ev gerçekte Zübeyde Hanım’ın mülküdür. Ali Rıza Efendi’nin mirasında bir miktar parası ve ev dışında sıralanan kalemler şöyledir. 45 kuruş değerinde 6 sof ceket ve bir yelek 20 kuruş değerinde 1 eski pantol 40 kuruş değerinde 1 palto 20 kuruş değerinde 1 sandık 5 kuruş değerinde Lügat-i Osmani 10 kuruş değerinde Miftah’ul Kulub Mirastaki son maddede bulunan, Miftah’ul Kulub yani “Kalplerin Anahtarı”, Abdülkadir Geylani’nin 15. göbekten torunu Muhammed Nuri Şemseddin Nakşibendi’nin (1801-1863) yazdığı hâlâ daha basılan ehl-i tariklerin en çok rağbet ettiği, tarikat yoluna girenlere okutulan popüler kitaplardan birisidir.
Vasilis Dimitriadis’in “Bir Evin Hikâyesi” adlı eseri mutlaka herkesin kitaplığında bulunmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920’de Meclis’i açarken arkasındaki levhada Şûrâ suresinin 38. âyeti asılı bulunuyordu. “Ve emruhum şûrâ beynehum” Orada emredildiği gibi işlerimizi hâlâ istişare ile yürütmeye, daha çok konuşmaya, birbirimizi anlamaya ihtiyaç vardır. Çünkü ortak bir hikâyenin çocuklarıyız. Gerçek belgeler esas alınarak yazılmış bir kitaptan özetlenmiş bilgileri dostlarımla paylaşmak istedim.
(19, Mayıs, 2021-Ordu)
Necdet Topçuoğlu
No comments:
Post a Comment