1934-1935 TÜRK-AMERİKAN TAZMİNAT ANLAŞMASI VE GÜNÜMÜZE
YANSIMALARI
Kemal Çiçek
Türk Tarih Kurumu
Giriş
Bugünlerde Ermeni meselesi bağlamında gündemdeki en önemli konulardan birisi I. Dünya Savaşı sırasında terk edilmiş, müsadere edilmiş veya ordu ihtiyaçları için el konulmuş mallardan dolayı daha çok diaspora Ermenilerinin Türkiye’den tazminat istemeleridir1
Ermeniler bu taleplerini her platformda dile getirmekte, bu konuda çeşitli eserler kaleme almaktadırlar2
. Bu taleplerin haklılığı veya hukuken geçerliliği basın ve yayın organlarında sıklıkla tartışılmasına rağmen Türk tarih yazımında bu önemli konuya karşı duyarsızlık sürmektedir. Hâlbuki tazminat talepleri 1933 yılına kadar Türkiye ile ABD arasında çözüm bekleyen en önemli sorunlardan birisi olmuştur. Buna rağmen Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilere odaklanan eserlerde konunun ele alınmamış olması, hatta geçen yıl çıkan bir doktora tezine kadar yokmuş gibi görülmesi düşündürücüdür3
Hâlbuki Roger R. Trask adlı Amerikalı araştırmacı 1971 yılında yayınladığı kitabında tazminat anlaşmasının Türkiye ve Amerika arasında çok önemli bir sorun olduğu tespitinde bulunarak konuyu oldukça fazla yer vermiştir4
Bu makalede Türkiye ile Amerika arasında 1934 yılında imzalanan bu tazminat anlaşmasının müzakere süreci ve sonuçları ele alınacaktır5
Tazminata Konu Olan Terk Edilmiş veya Müsadere Edilmiş Mal Varlıkları
1 Bkz. “Türkiye’den Tazminat İsteyecekler”, Akşam, 9 Mart 2010. “Ermenilerden Türkiye’ye Dava”, Akşam, 31 Temmuz 2010. Atatürk’ten Ermeni ve Rumlara Tazminat”, Haberturk, 7 Kasım 2009. “Heirs of Armenian Genocide Victims Claim Compensation from Victoria German Insurance Company” PanArmenian.net. 5 Aralık 2005.
2 Bu konuda en son yazılan eser için bkz. Hrayr S. Karagueuzian- Yair Auron, A Perfect Injustice: Genocide and Theft of Armenian Wealth, Transaction Publ., New Brunswick, Londra, 2009.
3 Semih Bulut, Atatürk Dönemi Türkiye-ABD İlişkileri (1923-1938), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2010, s. 171-180.
4 Roger R. Trask, The United States Response to the Turkish Nationalism and Reform 1914-1939, The University of Minnesota Press, Minneapolis, 1971, s. 200-11.
5 Anlaşma TBMM tarafından 25.12.1934 tarihinde onaylandı. ABD ise 22 Mart 1935’de anlaşmayı yürürlüğe koydu.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin tehcir edilmesi ile bağlantılı olarak tartışılan en önemli konulardan birisi de emval-i metruke, yani tehcir edilen Ermenilerin geride bıraktıkları mal varlıklarıdır. Ermenilerin sevkleri esnasında çıkarılan çeşitli yönetmelikler geride bırakılan mal, mülk ve borçların emanet altına alınması veya tasfiye edilmesiyle ilgili düzenlemeler yapılmış olduğu bilinmektedir. Bu düzenlemelerin en meşhuru 30 Mayıs ve 10 Haziran 1915 yapılmış olanlarıdır. Bu yönetmeliklerle başka yerlere nakledilen Ermenilere ait mal, mülk ve terk edilen arazilerin devlet tarafından koruma altına alınması emredilmektedir. 30 Mayıs 1915 tarihli 15 maddelik yönetmeliğin 2. maddesi “nakledilecek Ermeniler, taşınabilir bütün mallarını ve hayvanlarını birlikte götürebileceklerdir” demektedir6
. Geride bırakılan mallar hakkında esas düzenlemeleri içeren 10 Haziran tarihli ve 34 maddelik yönetmelik ise başka yerlere nakledilen Ermenilere ait mal ve mülklerin ne şekilde koruma altına alınacağını ve hangi esaslar çerçevesinde tasfiye edileceğini ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu yönetmeliğin en dikkat çekici maddelerinde birisi 3. madde olup, burada koruma altına alınan eşyanın cinsi, miktarı, değeri ve sahiplerinin isimlerinin detaylı bir şekilde deftere kaydedildikten sonra kilise, okul, han gibi depo olmaya uygun yerlere götürülecek ve sahipleri ayırt edilebilecek şekilde, ayrı ayrı yerleştirilerek korunmasına özen gösterilmesi emredilmektedir. Daha da önemlisi “eşyanın miktarı, değeri ve sahipleri ile koruma altında oldukları yerleri gösteren tutanakların aslı yerel idareye, kopyası ise Emvâl-i Metrûke Komisyonu’na teslim edilecektir” diye belirtilmektedir.
Yine aynı yönetmeliğin 5. maddesinde bozulacak eşyalar ile hayvanların açık artırma ile satılarak bedelinin, sahipleri belli ise adına, değilse köy veya kasaba adına mal sandıklarına emanet edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Tasfiyeler sonucu elde edilecek gelirlerin değerlendirilmesine dair 22. maddede ise satış bedeli ve kiradan toplanan paraların sahipleri adına mal sandıklarına yatırılması ve daha sonra yapılacak başvurulara göre sahiplerine ödenmesi emredilmektedir. Bütün bu uygulamalar tehcir edilen insanlara geride bıraktıkları malların bedellerini devletten geri alma ümidi vermiştir.
Nitekim savaş sonrasında topraklarına geri dönen Ermenilere mal ve mülklerinin iade edilmesi konusunda hükümetin samimi bir çaba içinde olduğu anlaşılmaktadır. Tehcire tabi tutulan Ermenilerden geri dönmek isteyenlerin dönmesi için 18 Aralık 1918 tarihinde çıkarılan kararnamenin 3, 10 ve 11. maddeleri mal, mülk ve diğer maddi varlıkların iadesine açıklık getirmektedir. 3. maddede açıkça dönecek olanlara ev ve arazilerinin teslim edilmesi
6 Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (ATBD) 83 (Mart, 1983), s. 129-33. Belge No. 1916; Krş Arşiv Belgelerinde Ermeni Faaliyetleri, Genelkurmay Başkanlığı, Ankara, 2005, C.1, s. 132-33. (Bkz. Ek-II).
emredilmektedir7
. Aynı kararnamenin 10. maddesinde ise hazineye intikal eden malların da mal müdürlerinin onayına bağlı olarak iade edilmesi gerektiği belirtilmektedir. İade süreciyle ilgili en önemli sorun ise muhacirlere tahsis edilen ev ve araziler idi. Ancak bu konuda da kararname muhacirlere satılmış olsa bile esas mülk sahiplerinin dönmesi halinde iadenin yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu iadeler ve karşılaşılan sonuçlar bu makalenin konusu dışında olduğu için detaya girmek niyetinde değiliz. Bununla birlikte Müslüman göçmenlere tahsis edilmiş mal ve mülklerin iadesinde bazı zorluklarla karşılaşılmış olmasına rağmen devletin ısrarla iadeleri gerçekleştirdiğinin bazı yerel çalışma sonuçlarından açıkça anlaşıldığını belirtmekle yetinelim.8
Ne kadar kişinin iade sürecinden yararlandığı henüz çalışmaların az olması nedeniyle kesin olarak ortaya konulamamaktadır. Ancak burada vurgulanması gereken en ilginç noktalardan birisi mal ve mülklerin iadesinden sınır dışına çıkmış olanların yararlanamaması hususudur.9
Dolayısıyla çeşitli sebeplerle I. Dünya savaşından sonra ülkeye dönmemiş ya da başka bir ülkenin vatandaşlığına geçmiş olan insanların mallarının tasfiyesinde belirsiz bir durum ortaya çıktı. Bu konumda olan kişilerin sorunlarının çözümü ancak uluslararası antlaşmalar yapılması ile mümkün olacaktı.
Nitekim Kafkasya’ya firar eden Ermeni kökenli Osmanlı vatandaşlarının geride bıraktıkları mal ve mülklerinin tasfiyesi de Gümrü Antlaşması (2Aralık 1920) ile çözüme kavuşturulmaya çalışıldı. Gümrü Antlaşmasının 6. maddesi ile Osmanlı devletine karşı silahlı
mücadeleye girmemiş ya da katliamlara katılmamış olan Ermenilerin yurtlarına dönmelerine izin verildi. Bunlar uygar ülkelerdeki gibi azınlık haklarından yararlanabileceklerdi. Yine aynı antlaşmanın 7. maddesi antlaşmanın onayından itibaren bir yıl içinde dönmeyenlerin haklarını kaybedeceklerini hükme bağladı.10 Ne var ki bu antlaşma Sovyetler Birliği tarafından Taşnakların iktidardan uzaklaştırılması yüzünden yürürlüğe girmedi. Bu defa Kars Antlaşması(13 Ekim 1921) ile geride kalan Ermeni mallarının tasfiyesi işi çözülmeye çalışıldı11
. Antlaşmanın 14. maddesi ile taraflar altı ay içinde mültecilerle ilgili bir antlaşma yapmaya karar verdiler, fakat bu antlaşma yapılmış olsa bile elimizdeki literatüre göre henüz gün ışığına
----------------------------------------
7 BOA, BEO, nr. 341055.
8 Taha Niyazi Karaca, Ermeni Sorununun Gelişim Sürecinde Yozgat’ta Türk Ermeni İlişkileri, Ankara 2005.
9 Geri dönüş kararnamesinin 15. maddesinde “Osmanlı sınırları dışına çıkıp da geri dönmek isteyen Ermeniler,
yeni bir emre kadar kabul edilmeyecek” denilmektedir. Bkz. BOA, BEO, nr. 341055. Krş. Hikmet Özdemir ve diğ.,
Ermeniler Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu, 3. Baskı, Ankara, 2010, s. 120.
10 İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasi Andlaşmaları (1920-1945), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1983, C. I, s. 20-
21.
11 Soysal, Türkiye’nin Siyasi Andlaşmaları, s. 45.
---------------------------------------------
çıkarılamadı. Meclis tartışmalarına yansıyan sözlere bakılırsa Ermenilere 1922 yılının Mart ayına kadar geri dönmek için süre verildiği anlaşılmaktadır12
.
Diğer taraftan güneydoğu bölgesine dönen ve mallarına tekrar sahip olan ErmenilerFransızların bölgeden çekilmesiyle ülkeden tamamen ayrıldılar. Geride bıraktıkları mal ve mülkleri de artık ulusal bir soruna dönüştü. Ermenilerin geride bıraktıkları malları ve mülkleri gelişigüzel el koymalara konu olunca hükümet bu işe bir son verme gereği duydu. 20 Nisan 1922 günü TBMM kabul edilen “Memalik-i Müstahsaladan firar ve gaybubet eden ahalinin emval-i menkule ve gayrimenkullerinin idaresi hakkında kanun” ile geride kalan malların açık artırma ile satışının yapılması ve bedelin emaneten mal sandığına yatırılması kanunlaştı. Ermeniler geri dönerse meblağ kendilerine verilecekti13
Kanaatimizce bu kanunun en önemli maddelerinden birisi 5. maddedir. Bu maddede savaş durumu veya siyasi sebeplerle firar edenlerin geride bırakılan mallarının da bu kanun kapsamında olduğu hükmü yer alıyordu. Ayrıca kanunsuz olarak mallara el koyanların bir hafta
içinde hükümete menkul ve gayrimenkulü teslim etmesi de kanunda (Madde 3) yer aldı. Böylece TBMM Hükümeti Osmanlı vatandaşı Ermenilerin geride bıraktıkları mallarla ilgili yasal düzenlemeleri yerine getirmiş oldu. Kanunun çıkarılması hiç de kolay olmadı, zira milyonlarca
Müslüman göçmen de mallarını terk edip gelmişler, fakat hiçbir Balkan ülkesinde onlar için benzeri bir kanun çıkarılmamıştı. Bu yüzden bazı milletvekilleri terk edilen mal ve mülklere el konulmasını savunmuştu. Bununla birlikte şu hususu vurgulamak gerekir ki kanunun
yayınlanmasıyla çok az gayrimüslim mallarını geri alabildi, çünkü özellikle Ermenilerin çoğu zaten ülkeyi terk etmişti. Ancak tasfiye süreci kanunda belirtilen şartlarla sürdü. Ülkeyi terk edenlerin geride bıraktıkları mallarına ya da bedellerine tekrar sahip olabilmeleri için artık uluslararası antlaşmalar yapılması zorunluluğu doğdu.
Nitekim Lozan Konferansında konu sıklıkla gündeme geldi. Özellikle azınlık haklarının tartışıldığı komisyonlarda, Türkiye’den göç eden insanların da baskısıyla müttefikler geride kalan malların tazmin edilmesi için çalıştılar. Yapılan görüşmeler sonucunda Türkiye sadece 30
Ekim 1918-20 Kasım 1922 tarihleri arasında Müttefiklerin koruyuculuğu altında yapılmış işlemleri tanıyacağını deklare etti14. Böylece Türkiye işgal kuvvetlerinin emlak-ı metrukeye dair yapmış oldukları işlemleri kabul etmekle yetindi ama asıl sorun aşılamamış oldu. Bu durum
Türkiye’yi terk eden gayrimüslimlerin önemli bir kısmının göç ettiği Amerika’yı rahatsız etti.
12 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 1, C. 19, İctima’ senesi 3, 28. İctima’, 16 Nisan 1338, TBMM Matbaası,
Ankara, 1959, s. 217.
13 TBMM Kavanin Mecmuası, Cilt 1, Devre 1, TBMM Matbaası, Ankara, 1943, s. 265.
14 Yaşayan Lozan, ed. Çağrı Erhan, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 2003, s. 233-35.
Amerika gözlemci olarak bulunduğu Lozan’da Türkiye ile ayrı bir antlaşma yaptı ve bu çerçevede kendi vatandaşlarının geride kalan mallarının tazminine dair görüşmeleri başlattı.
Türkiye- Amerika Birleşik Devletleri Tazminat Görüşmelerinin Başlaması
Tazminat sorununun görüşülmesi isteğinin Amerikan heyetinden geldiği anlaşılmaktadır.
Lozan Konferansı esnasında faaliyetlerini artıran Ermeni örgütleri Amerikan heyetine Türkiye’de kalan malları için tazminat alınmasına yönelik olarak Türk heyetiyle görüşmesi için baskı yapıyorlardı. Ayrıca Türkiye’de önemli yatırımları olan American Board For Foreign Missions da yatırımlarının korunması için görüşülmesini Amerikan heyetinden talep ediyordu.
Türkiye ise Lozan’da gözlemci statüsünde bulunan ABD heyetiyle de bir antlaşma yapmak ve bu ülke ile diplomatik ilişki kurmak istiyordu. Amerikan heyeti tazminat konusunu yapılacak Türk-Amerikan antlaşmasına dahil etmek istiyordu. Türk heyeti ise bu konunun ayrıca ele alınmasını daha uygun bulduğunu belirtiyordu. Nihayet taraflar Türk görüşü üzerinde uzlaştı ve Türkiye ile Amerika arasında Lozan Anlaşması’nın15 imzalanmasından sonra tazminat sorunu ile ilgili görüşmelerin 20 gün sonra başlaması kararlaştırıldı.
16
Amerika’nın geri adım atmasının nedeni tazminat taleplerinin çokluğu, fakat Amerika’nın henüz bunları sınıflandırıp bir liste haline getirememiş olmasıydı. Türkiye ise talep dosyalarının detaylı bir şekilde tasnif edilip ana başlıklar halinde müzakere edilmesinde ısrar ediyordu.17 Bu yüzden ABD geri adım attı ve görüşmeler ancak 93 gün gecikmeyle 7 Kasım 1923 tarihinde başladı18. Görüşmelerde Amerika Birleşik Devletlerini Yüksek Komiser Amiral Mark Bristol’un başkanlığında G. Howland Shaw ve Edgar W. Turlington, Türk heyetini ise Dışişleri Bakanlığı İstanbul temsilcisi Abdülhak Adnan (Adıvar) Bey başkanlığında Münir (Ertegün) ve İbrahim Bey temsil ediyordu.19
Görüşmeler sonucunda taraflar tazminat taleplerinin görüşülüp karara bağlanması için bir komisyon kurulmasını kararlaştırdılar. 24 Aralık 1923 tarihli nota teatisi ile bu karar resmiyet kazandı.20 Bu notada Türk-Amerikan Lozan Antlaşmasının parlamentolarda onaylandığını gösteren belgelerin karşılıklı teatisinden 6 ay sonra, İstanbul’da 2 Amerikalı 2 Türkten oluşan bir
------------------------------------------------------
15 Bu antlaşmanın Müttefiklerle Türkiye arasında imzalanan Lozan Antlaşması ile karışmaması için “Küçük Lozan Antlaşması” da denilmektedir.
16 NARA 711.672/172.
17 Foreign Relations of United States (FRUS) 1923, C. 2, s. 1190-91
18 Bulut, Atatürk Dönemi,s. 171.
19 FRUS 1923, C. 2, s. 1179, Krş: Bulut, Atatürk Dönemi,s. 172.
20 Semit Bulut bu notanın Türk Hükümeti tarafından 6 Ocak 1924’te onaylandığını tespit etmiştir. Bulut,
Atatürk Dönemi,s. 173.
------------------------------------------------------
komisyon toplanacağı öngörülüyordu21
Bu komisyon 6 ay içinde tazminat taleplerine dair dosyaları inceleyecek ve bir sonuca bağlayacaktı.22 Ancak bilindiği gibi Türk-Amerikan Lozan Antlaşması ABD Kongresinde reddedildi. Bunun üzerine taraflar tazminat talepleri ile ilgili sürecin kesilmemesi konusunda anlaştılar. 17 Şubat 1927 tarihinde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasına dair bir modus vivendi çerçevesinde 24 Aralık 1923 günü tazminat talepleriyle ilgili olarak İstanbul’da teati edilen notaların yürürlüğe girmesi ve komisyon oluşturulması kararlaştırıldı.
23 Varılan uzlaşma gereği Lozan
Antlaşması’nın ABD Kongresi’nde onaylanma sürecinin 1 Haziran 1928 tarihine kadar gerçekleşmemesi durumunda Tazminat Komisyonunun Konsolosluk İlişkileri ile Yerleşme ve İkamet Antlaşmalarının tasdiknamelerinin teatisinden altı ay sonra toplanmasına karar verildi.
Nihayet söz konusu antlaşmaların 15 Şubat 1933 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine altı ay sonra, yani 15 Ağustos 1933’te İstanbul’da komisyon toplandı.24 Bu defa komisyonun Türk üyeleri Şevki Bey ve Esat Bey, Amerikalı üyeleri ise G. Howland ve Julian E. Gillespie idi25
Komisyon Çalışmaları ve Tazminat Tartışmaları
Komisyon çalışmaları başladıktan sonra taraflar tazminata dair görüşmelerin hangi esaslar çerçevesinde yürütüleceği konusunda ön görüşmeler yaptılar. Amerikan Dışişleri Bakanlığı yapmış olduğu değerlendirmeler sonucunda kendilerine ulaşan tazminat dosyalarında
pek çok muğlâk ve şüpheli taleplerin bulunduğunu ve bunların her birinin ayrı ayrı incelenmesi, soruşturulması ve karara bağlanması için çok sayıda avukata ve komisyon üyesine ihtiyaç duyulacağını öngördü. Ayrıca bu tür bir çalışma çok uzun zaman alacak ve yüksek maliyetler
getirecekti. Dolayısı ile yapılacak harcamaların alınacak tazminat tutarını bile aşabileceği endişesi ABD tarafında hâkim görüştü. Bu yüzden ABD bütün tazminat talepleri içinTürkiye’nin maktu bir miktar (lump sum) ödemeyi kabul etmesinin komisyon çalışmalarını hızlandıracağını Türk tarafına iletti26. Bu öneriyi yaparken ABD Dışişleri Bakanlığı Türkiye’nin
de uzun süren komisyon çalışmalarından kaçınacağını ümit ettiğini, her iki tarafı da tatmin
-------------------------------------------------
21 T.C. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 30, 18, 1, 1/8, 44, 5, Kararname, 06.01.1924. Ek. 1.Bu kararnameyi
temin etmemde yardımcı olan Dr. Semih Bulut’a müteşekkirim. Bkz. EK. XXX.
22 Trask, The United States Response, s. 35. Bulut, Atatürk Dönemi,s. 173.
23 FRUS 1927, C. 3, s. 796-97. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey’den Amerikan Yüksek Komiseri Amiral
Bristol’a. NARA 711.672/583.
24 FRUS 1934, C. 2. s. 894. Dışişleri Bakanlığı’ndan Shaw’a.
25 Bulut, a.g.e. S. 174.
26 FRUS 1934, C. 2, s. 895. Trask, American Response, s. 201.
-----------------------------------------------------
edecek adil bir uzlaşı arayışı çerçevesinde toplam tazminat taleplerinin makul sayılabilecek bir oranı üzerinde anlaşabileceğini belirtiyordu.
Aslında ABD Dışişleri Bakanlığı, kendilerine ulaşan talep dosyalarının büyük bir kısmının hukuken dayanaksız olduğu düşüncesindedir. Bakanlığın bu yüzden böyle bir girişimde bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Cordell Hull’dan İstanbul’daki
Amerikan Büyükelçiliği Müsteşarı Howland Shaw’a gönderilen bir telgrafta tazminat talep dosyalarının tasnif edilmiş mevcut listelerinin Türk tarafına verilmesinden kaçınılması isteniyordu. Zira Amerikan komisyonu kendilerine teslim edilen tazminat talep dosyaları
üzerinde bir çalışma yapmıştı. Bu çalışmaya göre bu taleplerin çok büyük bir kısmı uluslararası hukuk normlarına göre savunulabilir değildi. Miktarsal olarak savunulabilir olduğu düşünülen talepler hakkında da ABD komisyonu bu miktarlara nasıl ulaşıldığı ve hangi tarihlere ait olduğu hakkında belirsizlik olduğunu düşünmektedir. Bu yüzden bunların da şimdilik Türk tarafına iletilmesini uygun görmüyordu27
Başka bir deyişle ABD heyetinin tazminat dosyaları henüz tekemmül etmemişti..
Hâlbuki komisyon dosyalar kendilerine iki yıl önce teslim edildiği için talep sahiplerine iddialarını destekleyecek kanıt temin etmeleri için yeni bir mektup göndermişti. Bu mektupta kanıt sunmayacakların ya da talep dosyalarını geri çekeceklerin Bakanlığı bilgilendirmeleri de
istenmişti. Gönderilen bu mektupların içeriği konusunda yabancı basın organları da dâhil olmak üzere çeşitli dillerde geniş bir bilgilendirme faaliyeti yapılmış ve bu sayede 750 ek talep dosyası Bakanlığa intikal etmişti. Ancak Bakanlık bu dosyaları tazminat miktarı ve sayısına göre henüz tasnif edememişti. Bununla birlikte son gelen dosyalarla birlikte tazminat miktarının birkaç milyon dolar daha arttığı düşünülüyordu29
ABD Dışişleri Bakanlığına toplam olarak 1880 dosya teslim edilmişti. Bu dosyalar iki grupta toplanmıştı. Birinci gruptaki dosyalarda tazminat talepleri miktar olarak belirtilmişti ve kesin olmamakla toplamda 24.150.000 dolardı. İkinci gruptaki dosyalarda ise miktar yabancı
para cinsindendi ve yaklaşık olarak 12.075.000 dolar tutuyordu. Dolayısıyla talep edilen toplam tazminat 36.225.000 dolardı. Sonradan alınan 750 dosyadaki tazminat talebi de eklendiğinde
toplam miktar yaklaşık olarak 55.000.000 dolara ulaşıyordu. ABD komisyonu Türk tarafına toplam tazminat taleplerinin miktarının bu kadar olduğunu açıklayacak, fakat yapılacak ilk görüşmelerde maktu miktar için pazarlığı bu miktarın %10 kadarı üzerinden, yani 5.000.000
dolardan başlatacaktı. ABD Dışişlerinden komisyona gönderilen talimatta Türk tarafının ABD
----------------------------
27 FRUS 1934, C. 2, s. 895. Cordell Hull’dan Hawland Shaw’a. 4.04.1933.
28 Trask, American Response, s. 202.
29 FRUS 1934, C. 2, s. 896. Cordell Hull’dan Shaw’a. 4.04.1933.
------------------------------
vatandaşlığına geçen Osmanlı vatandaşları için tazminat ödeme konusundaki gönülsüz tutumu hatırlatılıyor ve kendilerinden bu kategorideki kişilerin sayısının ve tazminat taleplerinin miktarının istenebileceği belirtiliyordu. Hâlbuki yapılan dosya tasnifleri ışığında bu tür bir bilginin verilmesi imkânsızdı. Ayrıca ABD henüz taleplerin ne kadarının ABD vatandaşlığına geçmiş eski Osmanlı vatandaşlarından geldiğini belirleyememişti. Ancak liste hazırlıkları devam
ediyordu ve tamamlanır tamamlanmaz komisyona iletilecekti.
Bu belirsizlikleri değerlendiren Dışişleri Bakanlığı komisyona gönderdiği 4 Nisan 1933 tarihli talimatta Türk tarafı ile yapılacak görüşmelerde uzlaşmacı ve yapıcı olunmasını tavsiye ediyordu. Türkiye’nin ekonomik durumunun göz önüne alınarak ABD’nin makul bir miktar üzerinde anlaşmaya hazır olduğu, ancak bunun için Türk tarafının da aynı derecede uzlaşmacı ve yapıcı olması gerektiği belirtiliyordu. ABD, iç kamuoyunda oluşacak tepki yüzünden görüşmelerin kesilmesini istemiyordu. Bu amaçla ABD komisyonu Türk tarafına sık sık
komisyonun kurulması ve çalışmalara başlamasının ülkeler arasındaki antlaşmalar çerçevesinde olduğunu hatırlatacaktı. Yine talimata göre komisyon maktu bir miktarın ödenmesinde ısrar edecek ve görüşmelere 5.000.000 dolar talebiyle başlayacaktı. Ayrıca ABD vatandaşlığına geçen
Osmanlı vatandaşlarının tazminat taleplerinin karşılanmasını isteyecek, Türk tarafı direnirse yazılı gerekçe almaya çalışacaktı.
Görüldüğü gibi dosyaların içeriği açısından ABD komisyonun eli çok zayıftı. Bu yüzden dosyaların detayına girmeden tazminat sorununu makul bir maktu miktar elde ederek çözmek niyetinde idi. Komisyona başkanlık eden elçilik müsteşarı Shaw bu belirsizliklerden duyduğu
rahatsızlığı bakanlığına yazdığı bir telgrafta belirtecek ve Türk tarafının tazminat taleplerinin içeriği hakkında haklı olarak bilgi istediğinde en azından taleplerin birçoğunun el koyma ve kamulaştırma sebebiyle olduğunu belirtme yetkisi isteyecekti. Ayrıca müsteşar maktu tazminat
miktarının taksitler halinde ödenmesine ABD’nin rızası olduğunu söylemek için de yetki istiyordu30. Dışişleri Bakanlığından gelen cevapta, dosyaların içeriği konusunda Türk tarafı ısrarla tafsilat istediği takdirde tazminat taleplerinin önemli bir kısmının Türk ordusu ve sivil
bürokrasinin 1914-1922 yılları arasında yaptığı müsadere ve kamulaştırmalarla (ordu kullanımı için el koyma) ilgili olduğunu belirtmesi isteniyordu. Taksitlendirme konusu ise bir pazarlık
kozu olarak kullanılacaktı31
Bu yeni gelen talimatlar çerçevesinde ABD Elçilik Müsteşarı Shaw Türkiye’nin tutumunu öğrenmek için Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile 8 Mayıs 1933 günü Ankara’da
-------------------------------------------
30 FRUS 1934, C. 2, s. 898. Shaw’dan Dışişleri Bakanlığına. 3.05.1933.
31 FRUS 1934, C. 2, s. 899.
----------------------------------------
bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Tevfik Rüştü Bey kendisine kişisel olarak maktu bir miktar üzerinde uzlaşmaya sıcak baktığını, ancak tazminat taleplerinin içeriği konusunda inceleme yapmadan uzlaşmaya gidilmesinin siyasi ve hukuki zorlukları olabileceğini belirtti. Nitekim
ikinci bir görüşmede Tevfik Rüştü Bey, Shaw’a İsmet Paşa ile konuyu görüştüğünü hükümetin tazminat talepleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmadan maktu ödeme konusunda görüşmelerde ilerleme olamayacağını ifade ettiğini iletti. Tevfik Rüştü Bey müsteşardan
tazminat dosyalarının bir listesini talep etti ve her dosya için şu bilgileri istedi:
1. Tazminat talep edenin adı ve doğum yeri
2. Tazminat miktarı
3. Tazminat talebinin niteliği ve nedeni
4. Tazminata konu olan olayın tarihi ve dava nedeni
5. Kanıtlar
Bu talepler kolay gibi görünse de ABD komisyonu için yerine getirilmesi zor isteklerdi çünkü komisyonun dosyaları çok eksikti. Shaw bu talepler masada kaldığı sürece ilerleme kaydetmenin zor olduğunu belirtiyordu. Türk tarafı ise tazminat taleplerinin bir listesini istemeye devam etti. Tevfik Rüştü Bey, Shaw ile yaptığı bir görüşmesinde bu istek listesinin komisyonda her dosyanın tek tek ele alınıp müzakere edileceği anlamına gelmediğini, ancak körü körüne de bir maktu miktar tespit etmek istemediklerini söyledi. Türk tarafı dosyaları ve tazminat
taleplerini görerek talep edilen miktar hakkında bir fikir edinmek istiyordu32
Hatta Başbakan İsmet İnönü Amerikan temsilcisi Shaw’a “ABD Türkiye’yi borçlu bir ülke haline mi dönüştürmek istiyor?” diye sormuştu33
Türk tarafının ısrarı karşısında Shaw, Bakanlığından hiç olmazsa listenin bir kısmının kendisine gönderilmesini istedi. Bakanlık 1 Temmuz’dan önce listenin hazır olmayacağı bilgisini iletti. Görüşmeler bu şekilde zorlukla ilerlerken 27 Haziran 1933 tarihinde Türk Dışişlerinden
ABD elçiliğine gönderilen bir telgraf Amerikan tarafının işini daha da zorlaştırdı. Türkiye tazminata konu olan olayın yaşandığı tarihte Osmanlı vatandaşı olan kişilerin tazminat taleplerinin komisyonda görüşülemeyeceğini, yani tartışmasız ABD vatandaşı olanlar için
tazminat görüşmeleri yapacağını belirtiyordu. Üstelik Türkiye yasalarına göre tazminata konu olayın yaşandığı tarihte anne-babaları Osmanlı vatandaşı olan kişilerin çocukları da hala vatandaş olarak kabul ediliyordu. Hâlbuki Amerikan taleplerinin çoğu Osmanlıdan izin almadan ABD vatandaşı olan kişilere aitti ve ABD yasalarına göre vatandaş olmak için başka ülkeden izin
-----------------------------
32 FRUS 1934, C. 2, s. 899-900. Shaw’dan Dışişleri Bakanlığına. 10.05.1933
33 Trask, American Response, s. 202.
--------------------
almak gerekmiyordu. 34
İki ülke arasında tarihi çok eskilere giden bir sorun bir kez daha gündeme gelmişti. 35
Bununla birlikte ABD’nin bu sorunu göz ardı ederek müzakerelere başladığı anlaşılıyor.
Çünkü müzakereler 15 Ağustos 1933 tarihinde başladığında ABD heyeti Türk tarafına sunulmak üzere üç liste hazırlamıştı. Birinci listede sadece ABD vatandaşı olan ve asla Osmanlı veya T.C. vatandaşı olmamış 95 talep dosyası vardı. Bu listedeki talepler kendi ifadelerine göre sağlam
kanıtlara dayanıyordu. Aynı kategorideki ikinci listede 280 talep dosyası bulunmaktaydı ve henüz içerik olarak inceleme aşamasındaydı. Üçüncü liste ise 1504 dosyadan oluşmaktaydı ve talep sahipleri halen ABD vatandaşı olan eski Osmanlı vatandaşları idi. Üç listedeki toplam
dosya sayısı 1880 idi ve talep edilen tazminat tutarı da 55 milyon dolardı. ABD heyeti Türk tarafının sorduğu koşulları sadece ilk listedeki dosyaların karşıladığının farkındaydı. Bu yüzden toplam tazminat talep tutarının sadece %10 kadarını almaya razıydı. Ayrıca tek tek dosyalar
üzerinde görüşmeler yapılmasının gereksiz zaman ve kaynak israfı olacağını savunuyordu. 36
Aslında Türk tarafı da maktu bir ödeme yapma fikrine sıcak bakmaktaydı. Nitekim 1933 yılının Kasım ayında Türk Dışişleri Bakanı ABD büyükelçisine gayri resmi olarak maktu ödeme için 500.000 dolar teklif edebileceklerini iletti. 37
Bu arada müzakereler başladıktan sonra Türk heyeti ilk listedeki dosyalar üzerindeki incelemesinin sonuçlarını ABD heyetine teslim ettiğinde, kanaatimizce çok büyük bir sürpriz ortaya çıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı uzmanlarının tek tek incelediği ve sağlam delillere
dayandığını iddia ettikleri dosyalar hakkında Türk komisyonu şu tespitleri yapmıştı:
1) Bazı dosyalardaki kişiler Türk vatandaşı görünmektedir. Örneğin Basil C. Coumoulis Lozan Antlaşması maddelerine göre Muhtelit Mübadele Komisyonuna mallarını geri almak için Türk vatandaşı olduğu iddiasıyla bizzat başvurmuştur. (Bu örnekte Coumoulis’in Türk vatandaşı olduğundan ABD komisyonunu haberdar etmemiş olduğu anlaşılmaktadır.)
2) İddia sahiplerinin önemli bir kısmı taleplerini destekleyecek delillere sahip olmadığını beyan etmişlerdir. (Müsadere ve kamulaştırma kategorisindeki bu dosyaların numaraları verilmektedir.)
--------------------------------
34 FRUS 1934, C. 2, s. 902.
35 Amerika ile Osmanlı Devleti ve daha sonra Türkiye Cumhuriyeti arasında süre giden vatandaşlık sorunu için bkz. Trask, American Response, s. 188-216. Kemal Çiçek, “Tehcir Uygulaması ve Amerikan Vatandaşı Osmanlı Ermenilerinin Durumları”, XV. Türk Tarih Kongresi Kongreye Sunulan Bildiriler, Türk Tarih Kurumu, Ankara,
2010, C. 6, s. 2565-76.
36 FRUS 1934, C. 2, s. 902-904. Dışişleri Bakanı Vekili Philips’den Türkiye Büyükelçisi Skinner’e. 8.12.1933.
37 FRUS 1934, C. 2, s. 902. Amerikan Büyükelçisi Skinner’den Dışişleri Bakanlığına. 21.11.1933. Krş. Trask, American Response, s. 202.
-----------------------------------------------------
3) Dosyalardaki tazminat talepleri dosya sahipleri tarafından tek taraflı olarak belirlenmiştir. Bu talepler çok abartılıdır. Örneğin sınırdaki küçük bir kasaba olan Iğdır’da bulunan alelade bir değirmen ve 400 ton tahıl için talep edilen tazminat tutarı 442.000 dolardır. Iğdır’daki bir ev için de 58.500 dolar istenmektedir.
4) Aynı şekilde tazminat talepleri tutarsız ve abartılıdır. Örneğin Basil C. Coumoulis Mübadele Komisyonuna verdiği dilekçesinde 2600 Dolar istediği mülkler için ABD heyetine verdiği dosyada 26.100 dolar, yani 10 kat fazla miktar istemiştir.
Görüldüğü gibi Türk komisyon üyeleri ABD’nin verdiği listeleri ve dosyaları çok iyi çalışmış ve 10 taksitte 500.000 dolar maktu ödeme yapma tekliflerinin makul olduğunu iletmiştir. Ayrıca Türkiye’nin teklifinde müzakerelerin uzamasının ve çözümün gecikmesinin her iki tarafın da çıkarlarına ters olduğu belirtilmiş, Amerika’nın istediği tazminat tutarı kabul edilmemiştir.
Dosyalar üzerindeki bu değerlendirmelerin ABD’nin müzakerelerdeki durumunu zayıflatmış olduğu ABD heyetinin üstlerine ilettikleri raporlardan anlaşılmaktadır. Buna rağmen Shaw 30 Aralık 1933 tarihinde Ankara’da Şevki Bey ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin
teklifinin çok düşük olduğunu ve asla kabul edilmeyeceğini belirtmiştir. Shaw’un iddiasına göre,dosyaları hukuken güçlü ve belgeleri çok inandırıcı ABD şirketlerinin talep ettiği tazminat tutarları bile 15.000.000 dolardır. Yine Shaw’a göre savaş sırasında mal varlığına el konulduğu
iddiasındaki MacAndrews and Forbes’un tazminat talebi bile 2.000.000 dolardır ve çok sağlam kanıtlara sahiptir. Benzeri nitelikteki 21 dosyadaki tazminat talebi tutarı ise 7.000.000 dolardır.
Bu örnekler ışığında Shaw ellerinin güçlü olduğunu Şevki Bey’e göstermek istemiş olmalıdır.
Buna karşılık Şevki Bey verilen örnekleri not etmiş ve en kısa zamanda inceleteceğini belirtmiştir. 38
Bu arada 13 Ocak 1934 tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Büyükelçi Robert P. Skinner’e gönderilen bir telgrafta müzakerelerin yeniden başlayacağı 15 Şubat 1934 tarihine kadar gayri-resmi görüşmelerin sürdürülmesi istenmektedir. Ayrıca heyete tazminat talebinde
ısrarcı olmaları ve gerekirse dosyalar üzerinden müzakere yapmaları tavsiye edilmektedir. Zira komisyona başvuran Osmanlı vatandaşlığı söz konusu olmayan Amerikan vatandaşlarının sayısının 500 ve bunların talep ettikleri tazminat tutarının da 20.500.000 dolara ulaştığı
belirtilmektedir. Heyete verilen diğer bir talimatta ise 15 Şubat 1934 tarihinde müzakereler başladığında fazla gecikmeden Türkiye’yi bir antlaşma veya protokol imzalamaya ikna etmeleri
-------------------------------------------------
38 FRUS 1934, C. 2, s. 906. “Memorandum by the American Delegate to the Turkish- American Claims
Commission (Shaw) of a Conversation with the Turkish Delegate (Şevki Bey) on December 30, 1933”.
--------------------------------------
istenmektedir. Taslağı da gönderilen bu antlaşma veya protokol metininde dikkat çeken en yeni öneri üzerinde uzlaşma sağlanamayan taleplerin İsviçre’nin hakemliğine götürülmesidir. 39
ABD’nin bu girişime Türk tarafının olumlu baktığı anlaşılmaktadır. Çünkü Türk tarafı ABD’nin taslağını incelemiş ve kendi metnini 4 Şubat 1934 tarihinde iletmiştir. 40
Bu teklifte maktu ödeme miktarının sağlıklı bir şekilde tespit edilebilmesi için bütün dosyaların kendilerine teslim edilmesi istenmiş ve hakemlik konusu olacak taleplerin bundan sonra
değerlendirilebileceği belirtilmiştir. Yani Türkiye anlaşmazlık konusu olan dosyaların İsviçre’nin hakemliğinde tahkime gitmesine itiraz etmemiştir. ABD elçisi Skinner bu teklif karşısında müzakerelerin en kısa zamanda uzlaşma ile sonuçlanmasına taraf olduklarını, zira görüşmelerin dosyalar üzerinde yapılması ve tartışmalı olanların hakeme gönderilmesinin çok zaman
kaybettireceğini ve her iki taraf için de çok masraflı olacağını belirtmiştir. Ayrıca Skinner ABD Dışişleri Bakanlığına gönderdiği bir telgrafta meselenin hakeme götürülmesinden çok korktuğunu belirtmektedir. Bu da ABD’nin hakeme gitme teklifinin blöf olduğunu, Türkiye’nin itiraz etmemesinin şaşırtıcı bulunduğunu göstermektedir41. Bu gelişmelerden sonra Skinner, Türk tarafından tazminat tekliflerini bir miktar artırmalarını istemiştir. Buna karşılık Türk tarafı duruşunu korumuş, ısrarla dosyalar ve tasnif edilmiş listelerin kendilerine teslim edilmesini, sadece ABD vatandaşlarının tazminat taleplerinin komisyonda ele alınmasını kabul edeceğini bildirmiştir. 42
ABD Dışişleri Bakanlığı 10 Şubat 1934 tarihinde Skinner’e gönderdiği telgraftaTürkiye’nin tekliflerinin büyük ölçüde kabul edildiğini ve bu esaslara göre müzakerelerin başlamasını onayladıklarını bildirdi. Sadece Türkiye’nin görüşmeleri ABD vatandaşı olanlarla sınırlı tutma ısrarına itiraz etti43. Türkiye bu ısrarından şartlı olarak vazgeçti. İlk aşamada uyruk sorununa bakılmadan maktu miktar üzerinde görüşmeler yapılacak, uzlaşma olmazsa dosyaların içeriğine bakılacak, fakat sadece ABD vatandaşlarının “Türkiye’de uğradıkları zarar” talepleri
değerlendirilecekti. Amerika bu iki aşamalı müzakere teklifinin birinci aşamasını kabul etti ama müzakerelere zemin teşkil eden protokollere göre vatandaşlar arasında ayrım ve coğrafya sınırlaması yapılamayacağını iddia etti. 44
------------------------------------
39 FRUS 1934, C. 2, s. 907-909. Dışişleri Bakanı Vekili Philips’ten Skinner’e. 13.01.1934.
40 FRUS 1934, C. 2, s. 909-910. Skinner’den Dışişleri Bakanlığına.
41 FRUS 1934, C. 2, s. 909-910. Amerikan Büyükelçisi’nden ABD Dışişleri Bakanlığına, 04.02.1934.
42 FRUS 1934, C. 2, s. 910. Skinner’den Dışişleri Bakanlığına. 8.02.1934.
43 FRUS 1934, C. 2, s. 911. Hull’dan Skinner’e.
44 FRUS 1934, C. 2, 912. Dışişleri Bakanlığından Skinner’e. 23.03.1934.
--------------------------------------------
Bu gelişme sonrasında ABD komisyon üyelerinin sayısı artırıldı ve yeni hukukçular katıldı. 45
En dikkat çekici değişiklik ise elçilik müsteşarı Shaw’ın yerine ABD ve Meksika arasındaki tazminat görüşmelerini 46 yürüten avukat Fred K. Nielsen’in atanmasıydı 47. Bu değişiklik ABD’nin görüşmeleri tecrübeli bir isim başkanlığında bir an önce sonlandırmak niyetinde olduğu şeklinde yorumlanabilir. Ancak Amerikan heyetindeki çekişmeler ve Shaw’un Nielsen’e karşı aldığı tavır Nielsen’in işini bir hayli zorlaştırmış gözükmektedir. 48
Nitekim 21 Mart 1934 tarihinde yeniden başlayan görüşmeler oldukça verimli geçti. Bunda Nielsen’e gönderilen son talimatnamede yapılan telkinler etkili olmuş görünmektedir. Bu talimatnamede Nielsen’e dosyaları teker teker değerlendirmeden maktu bir ödeme konusunda
uzlaşma aramaya çalışması, ancak bu olmazsa taslağı gönderilen protokol veya antlaşmayı görüşmesi söyleniyordu. Eğer Türk tarafı dosyaları teker teker değerlendirmekte ısrar ederse, gönülsüz de olsa sonunda buna razı olunabileceği belirtiliyordu. Bir diğer nokta da Türk tarafının maktu olarak 500.000 dolar olan teklifinin çok az olduğu ve kabul edilmeyeceği idi. ABD Dışişleri Bakanlığı sürecin çok fazla uzamadan sona erdirilmesini ve iki ülke arasındaki bu tek
önemli sorunun bir an önce çözümlenmesini istiyordu. Bu yüzden Nielsen’e inisiyatif tanınmış ve müzakereler sırasında kanıtları yetersiz olan dosyaları geri çekebileceği talimatı verilmişti.
ABD’nin tartışma konusu yapmayacağı yegâne husus eski Osmanlı yeni ABD vatandaşlarının durumunun ayrılması idi49. Ancak yukarıda da değinildiği gibi bu sorun vatandaşlık esasına göre hazırlanmış listeler sayesinde kısmen örtbas edilmiş, en azından görüşmeleri tıkamasının önüne geçilmişti. Böylece 13 Temmuz 1934’te varılan mutabakata göre Osmanlı tebaasından olup Amerikan tabiiyetini de alanların tazminat talepleri anlaşma kapsamına alındı. Taraflar maktu bir miktar üzerinde müzakereleri sürdürmeyi kararlaştırdıkları için alınacak tazminat bütün talep dosyalarını kapsayacaktı50
Nitekim belirtilen koşullar altında Mart-Ağustos 1934 tarihleri arasında geçen yaklaşık beş aylık sürede taraflar çok verimli görüşmeler yaptılar. Türkiye vatandaşlık sorununu masaya
----------------------------------------------------------------
45 Yeni katılan hukukçular Francis M. Anderson, John Maktos ve John W. Connely (Jr). Bkz. Bulut, a.g.e.,s.
175.
46 Trask, American Response, s. 204.
47 Fred K. Nielsen raporunda komisyon başkanı olarak atanma tarihini 12 Şubat 1934 olarak vermektedir. Bkz.
Fred K. Nielsen, American-Turkish Claims Settlement. Under the Agreement of December 24, 1923, and
supplemental agreements between the United States and Turkey. Opinions and report prepared by Fred K. Nielsen.
In accordance with the Act of March 22, 1935m 49 Stat. 67 U. S. Goverment Printing Office, Washington, 1937, s.
7.
48 Trask, American Response, s. 205. Trask’ın Nielsen’in özel evrakı üzerinde yaptığı çalışmalara göre elçilik
kendisine sekreterya vermemiş, Skinner de huzurun kabul etmemişti.
49 FRUS 1934, C. 2., s. 913-18. Dışişleri Bakanlığı’ndan Amerikan Komisyon Başkanı Nielsen’e. 13 Temmuz
1934.
50 Nielsen, Claims Settlement, s. 15.
-------------------------------------------------
getirmedi. ABD de tazminat miktarı telaffuz etmedi. Nielsen yaptığı görüşmeleri ve talepler hakkındaki gözlemlerini 14 Ağustos 1934 tarihli yazısıyla ABD Dışişleri Bakanlığına şu ana başlıklarda bildirdi:
1. Yaklaşık 12,099,994.18 dolar tutarındaki “ciddi talepler”.
2. 1,419,614.60 dolar tutarındaki “ilk bakışta haklı görülen fakat ikna edici olmayan talepler”.
3. 1,366,242.32 dolar tutarındaki talepler. Bunların Türk Hukuk Sistemi kapsamında terk edilmiş mallara ilişkin olduğu düşünülmektedir.(Bu kategorideki talepler Amerikanheyetinin bu hukuk sistemini inceleyebilmesi için şimdilik askıya alınmıştır.)
4. Yaklaşık 49,347.78 dolar tutarındaki “önemsiz talepler”. (Az sayıda olan bu talepler reddedilmemişlerdir, az miktarda tazminat gerektireceği veya hiç tazminat gerektirmeyeceği için göz ardı edilmişlerdir.)
5. 905,953.47 dolar tutarındaki Türk delegasyonunun bazı incelemeler yapmasına müsaade etmek amacıyla ertelenen talepler.
6. Yaklaşık 1,665,026.36 dolar tutarındaki “ciddi olmayan davalar”. (Bu sınıf komisyonunoybirliğiyle alınmış kararına göre hukuki temeli olmayan talepleri içermektedir.)
7. Daha detaylı bir incelemeden sonra Amerikan komisyonunun hukuken asılsız bulduğu çok sayıda (yaklaşık 600) talep. Türk Delegasyonuna bu taleplerin bir listesi sunulmuştur.
8. Çifte uyruklu, Türk ve Amerikalıların sorunlarına müteallik birkaç dava.
Nielsen ABD Dışişleri Bakanlığına müzakere süreci ile ilgili olarak 16 Ağustos 1934 tarihli yazısında yaptığı değerlendirmede komisyonun elindeki yaklaşık 2500 dosyadan tartışmalı olanlar çıkartılsa bile ciddi dosyalarındaki tazminat tutarının 15.841.150 dolar olduğunu, bu
miktarın %15’inin, başka bir deyişle 2.500.000 dolar tazminat talebinin makul olduğunu ifade etti. 51
Böylece Amerikalı bir yetkili ilk defa başlangıçta talep edilen tazminat miktarının yarısını telaffuz etmiş oldu. Buna karşılık Türkiye uzun süre orijinal teklifinde direndikten sonra Nielsen’in tek tek bazı davaları örnek göstererek tazminat taleplerinin haklı olduğunu ispatlaması
üzerine geri adım attı. Nielsen’in Bakanlığı’na yazdığı 5 Eylül 1934 tarihli raporunda belirtildiğine göre, Esat Bey Türkiye’nin 700.000 dolara çıkabileceğini belirtti. Nielsen tazminat taleplerinin tek taraflı ve abartılı olduğunu kabul ederek 1.500.000 dolara indi ve daha aşağı bir
teklifi Washington’a bildiremeyeceğini belirtti. Ayrıca yazdığı raporda Türk tarafının teklifini 1.000.000 dolara çıkartabileceği olasılığından da söz etti.
51 FRUS 1934, C. 2. s. 921. Ek 2. Nielsen’den ABD Dışişleri Bakanlığına. 16.08.1934.
Görüşmelerde herhangi bir ilerleme olmamasından şikayet eden Nielsen Türk tarafına miktarda anlaşma olmadığı takdirde, müzakerelerin başlaması aşamasında belirtildiği üzere dosyalar üzerinde tek tek inceleme yapmaya hazır olduklarını belirtti 52. Bu gelişme üzerine uzun bir aradan sonra Şevki Bey 19 Eylül 1934 günü komisyon toplantısına katıldı ve yılda bir olmak üzere 12 taksit halinde 1.200.000 dolar ödemeyi teklif etti. Nielsen bu teklifin kabul edilmesi
taraftarı idi. Tazminat taleplerinin çoğunun abartılı olduğunu, kanıtların yetersiz olduğunu, tek tek dosyalar üzerinde müzakerelere geçildiği takdirde çok zaman kaybedileceğini ve ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar da göz önüne alınarak bu teklifin kabul edilmesinin iki tarafın da çıkarlarına uygun olduğunu belirtti. Elçilik müsteşarı Shaw da teklifin kabul edilmesi fikrinde olduğunu belirtti. Ancak Dışişleri Bakanlığından gelen cevapta tazminat miktarının biraz daha artırılması ve taksitlerin 5 yıl içinde bitirilmesi için biraz da müzakere edilmesi
istendi. Ayrıca 12 yıllık vadede %3 faiz oranı hesaba katıldığı takdirde Türkiye’nin teklifinin 995.400 dolara denk geldiği belirtildi. Bu itibarla Dışişleri Bakanlığı 1.500.000 dolar üzerinde anlaşmaya varılmasını, veyahut da Türkiye’nin teklifini faizi ile ödemesinin teklif edilmesini
bildirdi. Ancak Türkiye taviz vermezse Nielsen’e teklifi kabul etme yetkisi de verildi53.
Nielsen durumu Şevki Bey ile görüştüğünde, kendisine bütçe imkânlarının yılda 100.000 dolardan fazla ödeme yapmaya imkân vermediği söylendi. Nielsen Dışişleri Bakanlığına ülkenin ekonomik
koşullarının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirterek teklifin kabul edilmesini istedi. Ancak kendisinin uzun zamana yayılan taksitlerden dolayı faiz almaya çalışabileceğini belirtti. 54
Şevki Bey ile yaptığı son görüşmede Nielsen ABD’nin teklifi %2.5 faiz ödenmesi koşuluyla kabul ettiğini bildirdi. Şevki Bey ise faizsiz olarak yılda bir 100.000 dolar olmak üzere 13 taksit, yani 1.300.000 dolar ödemeyi teklif etti55. Amerika bu teklifi nihayet kabul etti.
Mütekâbil Metâlibin Tesviyesine Mütedair İtilafnâme ya da Türk-Amerikan Tazminat Antlaşması
Müzakerelerin sona ermesi ve antlaşma koşullarında anlaşılmaya varılması üzerine resmi adı “Metâlibin Tesviyesine Mütedair İtilafnâme” antlaşma 25 Ekim 1934 tarihinde imzalandı.
52 Nielsen dostlarına yazdığı mektuplarda Türklerden ve tavırlarından hoşlanmadığını yazıyor, görüşmelerin uzamasından duyduğu rahatsızlığı iletiyordu.
Trask, American Response, s. 205.
53 FRUS 1934, C. 2. s. 930-31. Dışişleri Bakanı Hull’dan İstanbul Konsolosluğu (Elting)’e. 20 Eylül 1934. Krş:
Trask, American Response, s. 207-08.
54 FRUS 1934, C. 2. s. 931. Nielsen’den Dışişleri Bakanlığına. 21.09.1934.
55 FRUS 1934, C. 2. s. 932. Dışişleri Bakanı Hull’dan İstanbul Konsolosu Elting’e.
Anlaşmaya Türkiye adına İzmir Milletvekili ve Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Aras), Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı adına yetkili olan Fred Kenelm Nielsen imza koydular.
Anlaşmanın tamamı 4 maddeden oluşuyordu56:
1. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Amerika Birleşik Devletleri Hükümetine, 24 kânunuevvel 1923 tarihli anlaşmada dâhil olan Amerika tebaaları taleplerinin tamamen tesviyesini tazammun etmek üzere faizsiz olarak (1 300 000) dolar (bir milyon üç yüz bin) dolar Amerika Birleşik Devletleri Doları verecektir. Bu meblağ, her senelik taksiti (100 000) olmak üzere on üç senede ödenecektir. İlk taksit işbu itilafnamenin Türkiye Büyük Millet Meclisince tasdikindan sonra 1 haziran 1936 tarihinde tediye olunacaktır.
2. Her iki Hükümet yukarıda zikredilen meblağın tediyesi suretile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin kendisine karşı dermeyan edilen yukarıda mezkur taleblere aid bütün borçlardan ibra edilmiş olacağını ve kezalik 24 kanunuevvel 1923 anlaşmasına dahil bütün taleblerin de
kat’i surette halledilmiş ad ve telakki edileceğini kararlaştırmışlardır.
3. İşbu itilafname Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tasdik edilmek şartile imzasından itibaren mer’iyete girecektir.
Ankara yirmi beş teşrinievvel bin dokuz yüz otuz dört tarihinde her ikisi de ayni kıymeti haiz olmak üzere Türkçe ve İngilizce iki nüsha olarak tanzim edilmiştir.
Anlaşma, ABD açısından yürütmeye ilişkin bir özellik taşıdığı için Senato onayına sunulmadı. TBMM ise anlaşmayı 23 Aralık 1934’te yapılan oylama sonucu kabul etti. Bu anlaşmaya ilave olarak 1914-1917 yılları arasında ABD’de bulunan Osmanlı tebaasının menfaâtlerinin himaye edilmesi için ABD’nin harcadığı 23.824.86 doların T.C. tarafından
Amerika’ya ödenmesi için de bir başka anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre söz konusu tutar yine senelik 13 taksit şeklinde ödenecekti. 57
İlk taksitin ödenme tarihi 1 Haziran 1936 olarak belirlenmişti. 58
Tazminat Anlaşmasının Kapsamı
Görüldüğü gibi, bu anlaşma ile Türkiye Amerika vatandaşlarının taleplerinin tamamen karşılanması karşılığında bir maktu tutarın ödenmesini öngörmektedir. Burada özellikle 24 Kânunuevvel 1923 anlaşmasına atıfta bulunulması çok önemlidir. Çünkü müzakereler sırasında
---------------------------------------
56 Düstur, 3. Tertip, C. 16, s. 490-92. T.C. Resmî Gazete, 2 Kȃnunusani 1935, s. 4616-17. Anlaşmanın tamamı
için bkz. EK. XXX
57 Düstur, 3. Tertip, C. 17, s. 1277-78. FRUS 1934, C. 2, s. 933-34. Nielsen, Claims Settlement, s. 47-48.
58 Trask, American Response, s. 208.
-------------------------------------------
da gündeme geldiği gibi anlaşmalara zemin teşkil eden bu protokollerde talep sahiplerinin daha önceki vatandaşlıkları sorgulanmamaktadır. Bu durum, anlaşmanın bütün taleplere karşılık
olarak bir maktu ödeme yapılmasını karara bağladığını hükme bağlamaktadır. Başka bir deyişle, ABD tazminat anlaşmasını bütün vatandaşları için istemiştir. Amerikan vatandaşı olmuş bütün
Rum, Ermeni ve Yahudilerin tazminat taleplerini toplaması ve komisyonun önüne getirmesi bunun bir göstergesidir. Amerikan kanunlarına göre bir kimse ülkesinden izin almadan da ABD
vatandaşı olabilmektedir. Bu bakımdan ABD’nin vatandaşları arasında ayrım yapmaksızın bütün tazminat taleplerini toplaması doğaldır. Bu yüzden de Amerikanın tazminat talep listesinde Osmanlı menşeli ABD vatandaşlarına ait 1900 dosya vardı. 59
Bu yüzden Türkiye görüşmeler boyunca ABD’nin eski Osmanlı vatandaşlarının taleplerine yer vermesine itiraz etmiştir. 60
Bu nedenle Nielsen komisyona atandıktan sonra vatandaşlığı tartışmalı olanları değerlendirme dışı tutmuş, ancak tam olarak anlaşmanın dışına çıkartmamıştır. 61
Zaten görüşmeler maktu ödeme üzerinde yapılmaya başlandığı ve tartışmalı vatandaşlara ait dosyaların komisyona sunulma
süresi 15 Şubat 1934 dolduğu için görüşme süreci tıkanmamıştır. Dolayısıyla ABD Dışişleri Bakanlığı bu tür talep sahiplerinin listesini komisyona vermiş, fakat dosyalarını süresi içinde vermeyerek bir ara formül bulmuş gözükmektedir.
Nitekim Nielsen’e göre imzalanan anlaşmada bütün tazminat taleplerini karşılamak üzere imzalanmıştır. Nielsen anlaşmaya dair yazdığı raporunda vatandaşlığı tartışmalı olan tazminat taleplerinin de 25 Ekim 1934 tarihinde imzalanan anlaşma kapsamında olduğunu, Komisyonun
Türkiye kökenli Amerikan vatandaşlarının taleplerini değerlendirmemiş ise de, iki Hükümet tarafından imzalanan 25 Ekim 1934 Anlaşması, bir ülkenin vatandaşlarının diğeri aleyhindeki halihazırda açılmış bütün tazminat davalarına son veren bir mahiyet taşımakta olduğunu ifade
etmektedir. 62
Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki Türkiye’deki genel algılama da ABD’nin bütün vatandaş kabul ettikleri adına tazminat talep ettiği ve anlaşma yaptığı şeklinde olmuştur.
Anlaşmanın imzalanmasından sonra Türk basınında çıkan haberlerde de I. Dünya savaşında malları ellerinden alınan ABD vatandaşlarının zarar ve ziyanlarının karşılanması için Türkiye’nin Amerika’ya tazminat ödeyeceğini şeklindedir. Örneğin Cumhuriyet gazetesinin
----------------------------------------
59 Nielsen, Claims Settlement, s. 13. Talep Listesi için bkz. Ek. XXX.
60 Türkiye’nin özellikle Yunan-Amerikan vatandaşlarının çifte vatandaşlıklarını kullanarak tazminat talebinde
bulunmalarından korktuğu şeklindeki tespit ve yorumlar için bkz. Nielsen, Claims Settlement, s. 12-13. Trask,
American Response, s. 206.
61 Nielsen, Claims Settlement, s. 13.
62 Nielsen, Claims Settlement, s. 15: “The Commission did not consider these claims of naturalized citizens of
Turkish origin, the Agreement of October 25, 1934, concluded by the two Governments was framed to effect a final
settlement of all outstanding claims of the nationals of each country against the other.”
------------------------------------------
haberinde “Harbi Umumide Amerika tebaasına ait emlakten vaziyet edilenlerin tazmini talebinde bulunulmuş…Amerikanın tanzim ettiği metalip listesi üzerinde tatbikatta bulunan komisyon Türk hükümeti tarafından muayyen bir tazminat itasına karar vermiştir” denilmektedir.63 Hakimiyeti Milliye gazetesi de bu haberi hemen hemen aynı ifadelerle “komisyon zarar gören Amerikalıların taleplerini tetkik etmiş ve muayyen bir paranın bu zarara mukabil Amerikan
hükümetine ödenmesini … teklife karar vermiştir” şeklinde vermektedir. 64
Burada dikkat çeken her iki haberde de ne kadar tazminat ödendiğine yer verilmemesidir. Bu önemli detayın neden haberde yer almadığı eldeki bilgiler ışığında ancak spekülasyon konusu olabilir.
Diğer taraftan Nielsen’in raporunda da tazminat taleplerinin vatandaşlık sorunu dikkate alınmadan talep edildiğini ortaya koyan başka noktalar da vardır. Buna göre ABD komisyonunun önündeki dosyalardaki talepler şu şekilde tasnif edilmiştir. 65
1. Türk askeri veya sivil makamları tarafından değeri tazmin edilmeden el konan tazminat talepleri
2. Mülklerin askerler tarafından gereksiz ve orantısız bir biçimde tahribatı, yağmalanması ve soyulmasına dair tazminat talepleri
3. Türk sivil ve askeri makamları tarafından insan haklarının ihlali ile ilgili olanlar (haksız tutuklamalar ve darb gibi)
4. İnsan hakları veya mülklere gelebilecek zararları önlemek konusunda yetkililerin gerekli gayreti göstermekteki ihmaller ile ilgili tazminat talepleriBununla birlikte ABD hükümetinin talep ettiğinin çok az bir oranına uzlaşmayı kabul etmiş olması ve anlaşmanın imzalanmasından sonra Ermeni ve Rumların tepkileri66, Türkiye’nin tavrı karşısında Amerika’nın sadece vatandaşlığı tartışmasız olanlar için tazminat anlaşması yaptığını düşündürmektedir. Fakat yukarıda da açıklandığı gibi Nielsen’in raporu bu ihtimali dışlamaktadır. Trask da anlaşma hakkında yaptığı değerlendirmede anlaşmanın bütün tazminat
taleplerini kapsadığını belirtmektedir. Ayrıca Trask’a göre tazminat tutarı taleplere göre değil, Türkiye’nin ödeme kapasitesine göre belirlenmiştir. Nielsen komisyon çalışmalarının uzamasının arkasında Türkiye’nin istenen miktarı ödeme imkânının olmaması olduğunun farkına varmış ve
-------------------------------------
63 “Amerikalı Emlaki”, Cumhuriyet, 14 Teşrinevvel 1934, s. 5.
64
“Türk-Amerikan Komisyonu” Hakimiyeti Milliye, 14 I. Teşrin 1934, s. 3.
65 Nielsen, Claims Settlement, 22. Krş: Trask, American Response, s. 200. Bulut, Atatürk Dönemi,s. 171.
66 Trask’a göre Türk-Amerikan Savaş Tazminatı Talepçileri İttifakı Derneği (The Allied Turkish-American War
Claims Association) adlı kuruluş 200 Osmanlı menşeli Amerikan vatandaşı adına anlaşmayı protesto etmişlerdi.
Trask, American Response, s. 209.
ödenebilecek bir miktarı tercih etmiştir. 67
Amerikan gazetelerinde anlaşmayla ilgili çıkan haberlerde de tazminatın Amerikan vatandaşlarının tazminat taleplerine karşılık imzalandığı
belirtilmektedir. 68
Anlaşmanın kapsamı dışında bırakılan ve Türk tarafının müzakere etmeyi asla kabul etmediği dosyalar ise şunlardı:
1) İzmir şehrinin yakılmasından dolayı ortaya çıkan tazminat talepleri,
2) Tehcir sonucu ortaya çıkan tazminat talepleri
3) Türkiye’deki emlak-ı metrukeye dair tazminat talepleri,
4) Türkiye toprakları dışında oluşan tazminat talepleri. 69
Tazminat Almaya Hak Kazananlar
Tazminat Anlaşması Amerikan Kongresinde 22 Mart 1935 tarihinde onaylandıktan sonra Nielsen Washington’da bir büro açtı ve alınan tazminata hak kazananları belirledi. Nielsen komisyona sunulan dosya sahiplerinin isimlerini talep ettikleri tazminat tutarını ve yasal faizini
teke tek büyük bir titizlikle tespit etti. Sahte oldukları veya yeterli kanıt bulunmadığı gerekçesiyle taleplerin büyük bir kısmını kapsam dışı bıraktı, 70
Nielsen’in 1937 yılında yazdığı son raporuna göre sadece 33 talep tazminat alamaya layık bulundu71. Bu taleplerin tutarı ise ana
para ve faiz dahil olarak 899.338.09 dolardı. Tazminatın en büyük kısmını faiz dahil 260.870.96 dolar olarak Mac Andrews and Forbes Şirketi aldı. Bu şirketi Toplamda ldı.191.583.48 dolar alan
American Board of Commissioners for Foreign Missions isimli misyoner örgütü aldı. Daha sonra sırasıyla Socony-Vacuum Oil Şirketi (150.131.89 dolar), Amerikan Tobacco Şirketi (42.938.25 dolar) ve Singer Sewing Machine Şirketi ( 51.087.69 dolar) izliyordu. 72
Nielsen’in hazırladığı listeye göre ödemeler yapıldıktan ve Türkiye’de çalışan komisyon ile Nielsen’in harcamaları için 70.891.06 dolar ayrıldı. Ancak listeler son şeklini aldığında hak edenlere ödenecek tazminat tutarının Türkiye’nin ödeyeceği paradan 400.661.91 dolar daha az
olduğu ortaya çıktı. Nielsen’in önerisiyle ABD, Türk hükümetine borcun daha az olduğunu ve 4 taksit ödeneceğini bildirmeye karar verdi. Buna göre taksitler 1948 yerine 1944 yılında sona
----------------------------
67 Nielsen Dışişleri Bakanı Hull’a yazdığı bir yazıda Türkiye’nin 1911 den sonra dört uluslar arası savaşa girdiğini, kaybettiğini ve Osmanlı’dan bir şey kalmadığını belirtmiş, ülkenin ödeme kapasitesi olmadığını
kaydetmiştir. Trask, American Response, s. 207.
68 “Turkey to Pay Our Claims”, The New York Times, 20 Aralık 1934.
69 Nielsen, Claims Settlement, s. 24-41.
70 Trask, American Response, s. 209. The New York Times gazetesinde çıkan bir haberde komisyona gelen 900 dosyadan 600 tanesinin hukuken dayanaksız olduğunun, 300 tanesinin ise tekrar inceleneceği duyurulmaktadır. Bkz. “Turks To Pay $ 1.500.000 in War Claims to Turkey”, The New yok Times, 22 Ekim 1934.
71 John A. DeNovo, American Interests and Policies in the Middle East, 1900-1939, University of Minnesota
Press, 1963, s. 239.
72 Nielsen, Claims Settlement, s. 780-782. Blz. Ek. XXX.
---------------------------------------------
erecekti. Türkiye Büyükelçisi Münir Ertegün Dışişlerine çağrıldı ve yeni ödeme planı kendisine iki hükümet arasında gizli kalmak şartıyla bildirildi. Gizliliğin sebebi talepleri kabul edilmeyenlerin protestolarından çekinilmesiydi. Nielsen Türkiye’nin ödeyeceği miktarın daha az çıkması üzerine Dışişleri Bakanı Hull’a durumu iletirken “Türk hükümetine yaptığımız bütün yanlış beyanların ayaklar altına aldığı Amerika Birleşik Devletlerinin onurunu bir ölçüye kadar
bu yaptığımız jest kurtaracaktır” 73 diyecektir. ABD’nin bu jesti Türkiye’nin elçisini çok duygulandırmış, kararı tebliğ eden Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu Masası şefi Wallace
Murray’in naklettiğine göre büyükelçi haberi alınca gözlerinden yaşlar dökülmüş ve “Hükümetinizin cömertliği, adil davranışı ve dürüstlüğü karşısındaki minnettarlık duygularını ifade etmekten aciz olduğunu ve bu anın kariyerinin en mutlu günü olduğunu” söylemiştir. 74
Trask eserinde Nielsen’in komisyona atanmasını değerlendirirken onun Türkleri sevmediğini belirtmektedir. Halbuki Nielsen raporunda kendisin katılmasından önce komisyonun çalışmalarını değerlendirirken “Antlaşmada….yoksul bir milletten, büyük çaplı yalan dolanla
yüksek meblağlarda para temin edebilmek için girişimlerde bulunulmuştur” demiştir. 75
Sonuç
Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan bu tazminat anlaşması Türkiye ile ABD arasında 1923 yılından beri problem oluşturan ve ilişkilerin gerginleşmesine sebep olan önemli bir engeli ortadan kaldırmıştır. Türkiye bütçe imkanlarına göre çok da az
olmayan bir parayı ödemek suretiyle iyi niyetini ve ABD ile iyi ilişkiler kurmaya verdiği önemi göstermiştir. ABD ise bütün tazminat taleplerini almaya çalışmayarak ve maktu bir miktar üzerinde anlaşarak Türkiye ile ilişkilerin düzelmesine önem verdiğini göstermiştir. ABD
müzakereler sırasında sürekli olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik koşulları dikkate alarak ilk talep ettiği yüksek tazminat miktarı üzerinden tavizler vermiştir. Yapılan bu anlaşma taraflar arasındaki bütün tazminat taleplerinin sona erdirilmesine yönelik olarak imzalanmıştır.
ABD’nin 1900 civarındaki Ermeni ve Rum talep sahibinin protestosuna rağmen bu anlaşmayı imzalaması çok manidardır. Bugünkü tazminat taleplerinin ne kadar yersiz ve hukuki dayanaktan
yoksun olduğunu, anlaşma sürecine dair 1937 yılında Nielsen tarafından hazırlanan rapor tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Nielsen raporunda Türkiye menşeli ABD vatandaşlarının taleplerinin tek taraflı, abartılı, haksız ve hukuken mesnetsiz olduğunu açıkça kaydetmiştir.
---------------------------------
73 “This deed would serve in a measure to salvage the honor of the United States so shamefully prostituted by the wholesale misrepresentations made to the Goverment of Turkey”. Nakleden Trask, American Response, s. 210.
74 Nakleden Trask, American Response, s. 210.
75 Nielsen’den Hull’a yazılan bir mektuptan nakleden Trask, American Response, s. 205.
Ek. 1. Tazminat taleplerine dair komisyon kurulmasına dair kararnamenin transkripsiyonu. suretinin metni
Türkiye Cumhuriyeti Ankara
Baş Vekâlet
Kalem-i Mahsus Müdiriyet
Aded: 102
Kararnâme
24 Kânun-ı evvel 923 tarihiyle İstanbul murahhaslığına tevdi kılınan Amerika Sefareti’nin ber-vech-i zîr takriri, İcra Vekilleri Heyeti’nin 6/1/340 tarihli ictimaında ledel-kırae keyfiyet tasvib edilmiş ve Hariciye Vekâleti’ne tebligat-ı icrası takarrür etmiştir.
“Amerika ve Türkiye teb’asının metâlibât-ı mütekabilesi suret-i mes’ulesinin atiyyen tezekkür olunması hakkında 6 Ağustos 923 tarihiyle Lozan’da teati kılınan mektublara tevfikan 10 Teşrin-i evvel 923 tarihinden beri İstanbul’da vuku’bulan mübahasât neticesi olarak hususât-ı atiyeyi zât-ı âli-i (…) iblağa hükümetim tarafından mezun bulunduğumu beyan eylerim.
“Şöyle ki: Amerika ve Türkiye arasında münasebât-ı umumiyeye dair olarak 6 Ağustos 923 tarihinde Lozan’da imza kılınan muahede tasdiknâmelerinin teatisinden altı ay sonra İstanbul’da in’ikad edecek bir heyete ika olarak iki mümessil tayini hususunda hükümetim,
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile müttefiklik eder. Heyet-i mezkûre bu münasebâta verilecek suret-i tesviyeyi tayin etmek maksadıyla iki hükümetin biri veya diğeri tarafından heyetin teşekkülünden itibaren altı ay müddet zarfında dermiyan olunarak metâlibinin tedkikine ibtidar
edilecektir. Metâlib dosyaları her talebin nev’i, menşe ve esasa müstenid bulunduğunu mübeyyin evrakı ihtiva edecektir. Fıkra-i ahirede mussarrah altı ay müddet sonra dermiyan edilen metalibe
terdif olunmayıp da bu metalibe taalluk eden evrak, heyete teşekkülünden nihayet bir sene zarfında tebliğ edilecektir. Bu suret-i tesviyenin tesbit buyurulduğu iş’ar kılınırsa minnettar olurum”.
6/1/340
Türkiye Reis-i Cumhuru
Gazi (imza)
Maliye Vekili Hariciye Vekili Dahiliye Vekâleti Vekili Adliye Vekili
İmza imza imza imza
Müdafaa-i Milliye Vekili Şer’iye Vekili Başvekil
İmza imza imza
Mübadele, İmar ve İskân Vekili Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâleti Vekili
İmza imza
Sıhhiye ve Muavenet-i İctimaiye Vekili İktisad Vekili Nafia Vekili
İmza imza imza
Maarif Vekâleti Vekili
No comments:
Post a Comment