Fransız doktora öğrencisi, araştırmacı Maxime Gauin'in ilginç bir yazısı
ERMENİSTAN, GÜNEY KAFKASYA’DA “RUSYA’NIN BİR KOLU” –
Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde öğrenciyken, Rusya ve Doğu Avrupa Coğrafyası Profesörü Yann Richard’a Rusya ve Ermenistan ilişkilerini sordum. Verdiği cevap ağırlıklı olarak ekonomi konusundaydı ve kesin bir ifadeyle: “Ermenistan… Rusya’nın (ticari kolu) bir dalıdır.” Bu açıdan bakıldığında son sekiz yılda ne değişti? Hemen hemen hiçbir şey. Rusya’nın kontrolünün ve hatta hakimiyetinin koşulsuz kabul edilişini anlayabilmek için, Ermenistan’ın tarihini ve ideolojisini bilmek gerekir. 19. yüzyılda Ermenistan milli hareketi ortaya çıktığında, özellikle 1912’ye kadar, Ermeni milli hareketi umutlarını Rus emperyalizmine bağlamış,, böylece Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık Rusya'sı içindeki Ermeni halkın ödeyeceği bedeli gözardı etmiştir. Çarlık hükümeti, Ermenileri kendi çıkarları için, özellikle de doğu Anadolu’yu (1914-1917) işgal etmek ve1905’te Azerbaycan’da yükselen vatanseverliği bastırmak için Osmanlı ve Azeri Türklerine karşı kullanmıştır. Buna rağmen, kısa ömürlü Ermeni Devleti (1918-1920) 1919’da Beyaz Rusları Amerikalılara tercih etmiştir. Soğuk Savaş sırasında Diaspora’nın ana örgütleri er ya da geç Sovyet tarafına geçmiş,1970’ler ve 1980’lerin iki önemli Ermeni terör örgütü (ASALA ve JCAG) Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) 'den maddi yardım almış ve suç işlemeye teşvik edilmiştir.
1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ve sonrasında Ermenistan’ın bağımsızlığı ile büyük bir değişimin hayallerini kuranlar, şimdi tam bir hüsrana uğramıştır. Sonraki Erivan hükümetleri 1992-1994 arasında işgâle,1994’ten itibaren ise Batı Azerbaycan’ın (Azerbaycan topraklarınn yaklaşık %20’si) işgaline öncelik vermiştir. ABD Hükümeti, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği uluslararası hukuka uygunluk çerçevesinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü resmen desteklediği için, Ermeni kabinelerinin Ermenistan’ın kontrolünü Rusya’ya ve İran Molla’larına vermesi sürpriz olmamıştır. 2013’ten bu yana Ermenistan Avrupa Birliği’ne üye olma girişimlerini durdurmuş ve geçmiş Euro-Atlantic katılım planlarını terketmiş, şimdi sadece Rusya liderliğindeki Gümrük Birliği ile şansını denemektedir. Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan bu sene şu benzetmeyi kullanmıştır; “Ermeni konyağı Paris’te satılamıyor. Ama Rusya’da çok iyi satılıyor.” Böylece, Nicolas Sarkozy ve François Hollande’ın sayısız teklif ve girişimlerinin sonuç vermediği görülmektedir. Bu Amerikalı ve Avrupalı liderler için bir ders niteliğindedir.Buna bağlı olarak, Güney Kafkasya’da kalan son Rus Askeri üssü Ermenistan’da yer almaktadır. 2 Temmuz 2015’te Moskova’nın Ermenistan’a ileri teknoloji, Rus silahlarının satın alınması için 200 milyon $’lık kredi vereceğini açıklaması uluslararası toplum tarafından gülünç karşılanmıştır. Bu harcamalar Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığını pekiştirmekle kalmayıp, hükümetin önceliğinin halkların huzur ve refahı olmadığını, komşularla –özellikle bölgedeki en fazla Batı destekçisi devlet olan Azerbaycan’la – mücadeleye teşvik edeceğini ortaya koymuştur. Buna ek olarak, siyaseten, Erivan, bütün Batılı devletlere ve uluslararası hukuka karşı durarak Rusya’nın Kırım’ı yasadışı ilhakını onaylamıştır. Ermenistan’ın durumuna ekleme yapacak olursak, yayılmacı milliyetçilik (irredantist) politikası izleyen Ermeni hükümetleri ülkeyi tehlikeli ekonomik bunalım içine sokmuşlardır: 2013 yılında, Ermenistan kişi başına düşen milli gelir sıralamasında İzlanda ve Pakistan arasında dünyada 152. sırada yer almıştır. Üç ülke arasında, Ermenistan beslenmenin gerçek bir problem olduğu tek ülkedir. 1998’den bu yana iktidar partisi tarafından (ve büyük ölçüde 1998 yılından önceki kabineler tarafından) uygulanan resmi ideolojinin yayılmacı milliyetçilik (irredantizm) olmasının mantıksal sonucu olarak bilinçsiz yayılmacı milliyetçilik (irredantizm) Ermenistan’ın egemenliğini ciddi bir şekilde baltalamaktadır. Hatta Cumhurbaşkanı Sarkisyan 2011 ve 2015 yıllarında NATO aracılığıyla Türkiye’ye karşı eski toprak talebini yinelemiştir. Bunlara ek olarak, Cumhurbaşkanı Sarkisyan ASALA teröristleri (Türk ve Azeri toprakları üzerinde hak iddia edenler) için bir anıtın açılışını bile yapmıştır. Bu ideoloji Putin’in düşüncelerine Batı demokrasilerinin popüler düşüncelerinden ve ideolojilerinden daha yakındır. Bunun en açık örneği, geçtiğimiz yıl Rus destekçisi Ermenilerin aile içi şiddetin engellenmesi gibi “Avrupa değerlerini” savunan Batı eğilimli bir Ermeni vatandaşına saldırmalarıdır.
Ermenistan’ın önünde bir seçenek vardır. Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan arasında, fakir, denize kıyısı olmayan, Rusya ile hiçbir sınırı bulunmayan Ermenistan için tek mantıklı ve bariz seçenek Ankara ve Bakü ile uzlaşmak, Avrupa Birliği’ne ve ABD’ye yönelmektir. Bu bariz gerçeği görmemek ve ona göre davranmamak Ermenistan’ın kendi çıkarlarının yanı sıra Batılı güçlerin bölgedeki stratejilerini de baltalamaktadır. Tercüme: Hazel Çağan Elbir
(AVİM -)
ERMENİSTAN, GÜNEY KAFKASYA’DA “RUSYA’NIN BİR KOLU” –
Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde öğrenciyken, Rusya ve Doğu Avrupa Coğrafyası Profesörü Yann Richard’a Rusya ve Ermenistan ilişkilerini sordum. Verdiği cevap ağırlıklı olarak ekonomi konusundaydı ve kesin bir ifadeyle: “Ermenistan… Rusya’nın (ticari kolu) bir dalıdır.” Bu açıdan bakıldığında son sekiz yılda ne değişti? Hemen hemen hiçbir şey. Rusya’nın kontrolünün ve hatta hakimiyetinin koşulsuz kabul edilişini anlayabilmek için, Ermenistan’ın tarihini ve ideolojisini bilmek gerekir. 19. yüzyılda Ermenistan milli hareketi ortaya çıktığında, özellikle 1912’ye kadar, Ermeni milli hareketi umutlarını Rus emperyalizmine bağlamış,, böylece Osmanlı İmparatorluğu ve Çarlık Rusya'sı içindeki Ermeni halkın ödeyeceği bedeli gözardı etmiştir. Çarlık hükümeti, Ermenileri kendi çıkarları için, özellikle de doğu Anadolu’yu (1914-1917) işgal etmek ve1905’te Azerbaycan’da yükselen vatanseverliği bastırmak için Osmanlı ve Azeri Türklerine karşı kullanmıştır. Buna rağmen, kısa ömürlü Ermeni Devleti (1918-1920) 1919’da Beyaz Rusları Amerikalılara tercih etmiştir. Soğuk Savaş sırasında Diaspora’nın ana örgütleri er ya da geç Sovyet tarafına geçmiş,1970’ler ve 1980’lerin iki önemli Ermeni terör örgütü (ASALA ve JCAG) Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) 'den maddi yardım almış ve suç işlemeye teşvik edilmiştir.
1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ve sonrasında Ermenistan’ın bağımsızlığı ile büyük bir değişimin hayallerini kuranlar, şimdi tam bir hüsrana uğramıştır. Sonraki Erivan hükümetleri 1992-1994 arasında işgâle,1994’ten itibaren ise Batı Azerbaycan’ın (Azerbaycan topraklarınn yaklaşık %20’si) işgaline öncelik vermiştir. ABD Hükümeti, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği uluslararası hukuka uygunluk çerçevesinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü resmen desteklediği için, Ermeni kabinelerinin Ermenistan’ın kontrolünü Rusya’ya ve İran Molla’larına vermesi sürpriz olmamıştır. 2013’ten bu yana Ermenistan Avrupa Birliği’ne üye olma girişimlerini durdurmuş ve geçmiş Euro-Atlantic katılım planlarını terketmiş, şimdi sadece Rusya liderliğindeki Gümrük Birliği ile şansını denemektedir. Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan bu sene şu benzetmeyi kullanmıştır; “Ermeni konyağı Paris’te satılamıyor. Ama Rusya’da çok iyi satılıyor.” Böylece, Nicolas Sarkozy ve François Hollande’ın sayısız teklif ve girişimlerinin sonuç vermediği görülmektedir. Bu Amerikalı ve Avrupalı liderler için bir ders niteliğindedir.Buna bağlı olarak, Güney Kafkasya’da kalan son Rus Askeri üssü Ermenistan’da yer almaktadır. 2 Temmuz 2015’te Moskova’nın Ermenistan’a ileri teknoloji, Rus silahlarının satın alınması için 200 milyon $’lık kredi vereceğini açıklaması uluslararası toplum tarafından gülünç karşılanmıştır. Bu harcamalar Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığını pekiştirmekle kalmayıp, hükümetin önceliğinin halkların huzur ve refahı olmadığını, komşularla –özellikle bölgedeki en fazla Batı destekçisi devlet olan Azerbaycan’la – mücadeleye teşvik edeceğini ortaya koymuştur. Buna ek olarak, siyaseten, Erivan, bütün Batılı devletlere ve uluslararası hukuka karşı durarak Rusya’nın Kırım’ı yasadışı ilhakını onaylamıştır. Ermenistan’ın durumuna ekleme yapacak olursak, yayılmacı milliyetçilik (irredantist) politikası izleyen Ermeni hükümetleri ülkeyi tehlikeli ekonomik bunalım içine sokmuşlardır: 2013 yılında, Ermenistan kişi başına düşen milli gelir sıralamasında İzlanda ve Pakistan arasında dünyada 152. sırada yer almıştır. Üç ülke arasında, Ermenistan beslenmenin gerçek bir problem olduğu tek ülkedir. 1998’den bu yana iktidar partisi tarafından (ve büyük ölçüde 1998 yılından önceki kabineler tarafından) uygulanan resmi ideolojinin yayılmacı milliyetçilik (irredantizm) olmasının mantıksal sonucu olarak bilinçsiz yayılmacı milliyetçilik (irredantizm) Ermenistan’ın egemenliğini ciddi bir şekilde baltalamaktadır. Hatta Cumhurbaşkanı Sarkisyan 2011 ve 2015 yıllarında NATO aracılığıyla Türkiye’ye karşı eski toprak talebini yinelemiştir. Bunlara ek olarak, Cumhurbaşkanı Sarkisyan ASALA teröristleri (Türk ve Azeri toprakları üzerinde hak iddia edenler) için bir anıtın açılışını bile yapmıştır. Bu ideoloji Putin’in düşüncelerine Batı demokrasilerinin popüler düşüncelerinden ve ideolojilerinden daha yakındır. Bunun en açık örneği, geçtiğimiz yıl Rus destekçisi Ermenilerin aile içi şiddetin engellenmesi gibi “Avrupa değerlerini” savunan Batı eğilimli bir Ermeni vatandaşına saldırmalarıdır.
Ermenistan’ın önünde bir seçenek vardır. Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan arasında, fakir, denize kıyısı olmayan, Rusya ile hiçbir sınırı bulunmayan Ermenistan için tek mantıklı ve bariz seçenek Ankara ve Bakü ile uzlaşmak, Avrupa Birliği’ne ve ABD’ye yönelmektir. Bu bariz gerçeği görmemek ve ona göre davranmamak Ermenistan’ın kendi çıkarlarının yanı sıra Batılı güçlerin bölgedeki stratejilerini de baltalamaktadır. Tercüme: Hazel Çağan Elbir
(AVİM -)
No comments:
Post a Comment