Thursday, October 15, 2015

Stephen Kinzer All the Shah Men


Stephen Kinzer'in; CIA'nın 1953'te İran'da gerçekleştirdiği darbeyi işlediği “Şahın Bütün Adamları” isimli kitabın özeti, okuyucularımızın istifadesi için aşağıda sunulmuştur.

Darbe Öncesi

• İran, 1940'lı yılların sonunda ayrılıkçı isyanlarla parçalanıp Anglo-Iranian Petrol Şirketi tarafından kan kusturulurken, genç Şah Muhammed Rıza, dikkatini kadınlara, spor arabalara ve yarış atlarına vermişti. İran'da Şah iktidarını destekleyen başlıca unsurlar; toprak ağaları ve ulema idi. Bu iki büyük grup radikal bir değişim endişesiyle şahı desteklemekteydi.

• Şah, 1946 yılında ekonomik kalkınma amacıyla iddialı bir plan hazırlattı. İran'ın yardım taleplerine ABD'nin yeterli destek vermemesinin yarattığı hayal kırıklığıyla Anglo-Iranian Petrol Şirketinden İran'ın aldığı payı artırmanın yollarını aramaya başladı. 1949'da İran ile şirket arasında, neredeyse hiçbir şeyi değiştirmeyen yeni bir anlaşma imzalanmıştı.

• Çoğunluk hissesi İngiliz Devletine ait olan Anglo-Iranian Oil Company, 20. Yüzyılın ilk yıllarından itibaren İran petrolünün üretim ve satışı üzerinde muazzam karlı bir tekelin tadını çıkarıyordu. İran topraklarının altından akan zenginlik, Britanya'ya dünyanın zirvesinde söz sahibi olama imkânı sağlarken İranlıların çoğunluğu bu adaletsizliğin getirdiği sefalet içinde yaşıyordu.

• İranlıların bahsedilen şirketin yönetimine katılmalarına müsaade edilmediği gibi şirketin hesaplarını denetlemelerine de müsaade edilmiyordu. 1947 yılında şirket, vergi sonrası karını 40 Milyon Paund olarak açıklamış, ancak İran'a sadece 7 Milyon Paund vermişti. Aynı dönemde Meksika ve Suudi Arabistan uluslararası şirketlerden kârın yüzde 50'lik kısmını almaktaydı.

• Buna ilaveten şirket 1933 yılında yapılan imtiyaz anlaşmasında vaad ettiği işçilere daha iyi ödeme, daha fazla terfi imkânı; okul, hastane, yol ve telefon sistemleri kurma taahhütlerinden de hiçbirini yerine getirmemişti.

• Şirkette çalışan işçilerin günlük geliri 50 cent olup hastalık izinleri, yıllık izinleri, maluliyet tazminatları bulunmamaktaydı. Yine işçiler, içme suyu ve elektriği olmayan ahır benzeri evlerde yaşamaktaydı. Buna karşın şirketin İngiliz çalışanları, işçilerden birkaç kilometre ötede yüzme havuzlu, kaloriferli ve o dönemin şartlarında elde edilebilecek lükslerin tamamın sahip bir biçimde yaşıyorlardı.

• Bu durum İngilizlerin genel politik duruşu ile paralellik arz etmekteydi; malum Britanya Krallığı esas olarak zenginliğini başka milletlerin doğal kaynaklarını sömürmek suretiyle elde etmişti.

• Şubat 1949'da Tahran Üniversitesinde düzenlenen bir etkinlikte bir suikast girişimine maruz kalan Şah, bundan dinci-komünist ittifakını sorumlu tuttu. Sonrasında sıkıyönetim ilan edildi, gazeteler kapatıldı ve muhalifler tutuklandı. Yapılan anayasa değişiklikleriyle şaha olağanüstü pek çok yetkiler tanındı. Her şeye rağmen halktan yükselen tepkileri dindirmek için petrole ve dış dünyaya dayanmak kifayet etmiyor ve milliyetçi tonu belirgin ve daha iyi bir yaşam talep eden kitlelerin sesi daha da yükseliyordu. Bu talepleri siyasi arenada seslendiren politik grubun adı Milli Cephe idi.

• Milliyetçiler, modernleşme yanlıları ve şahın meşruti pozisyonunun yıkılarak cumhuriyet rejimine geçilmesini talep edenler gibi pek çok farklı talebin temsilcilerini içerisinde barındırıyordu Milli Cephe, büyük toprak sahibi olan ve İran yönetiminde yüzyıllar boyu önemli rol oynamış bir aileye mensup ve İsviçre'de hukuku- tahsil etmiş Dr. Muhammed Musaddık'ın liderliği etrafında toplanmıştı.

• 1949 yılında İran'ın politik ajandasının en önemli gündem maddesi, şirket ile İran Devleti arasındaki imtiyaz anlaşmasının İran lehine revize edilmesiydi. Bu noktada, İranlı politik gruplar arasında İranlıların yönetime dahil edilmesi, işçilerin şartlarının iyileştirilmesi, şirket hesaplarının İran tarafından denetlenmesinden başlayan ve bunlardan belli bir kısmını ya da hepsini talep eden gruplar olduğu gibi şirketin doğrudan millîleştirilmesini talep edenler de bulunmaktaydı
• Sonunda, 1951 yılında, Anglo-Iranian Petrol Şirketine duydukları öfkeyi, şahsında bütün politik liderlerden daha fazla somutlaştırdığına inandıkları Musaddık'ı destekledi İran halkı. Musaddık da bu şirketi İran'dan kovma, ülkenin dev petrol rezervlerini geri alma ve İran'ı yabancı güçlerin boyunduruğundan kurtarma sözü verdi.

 

Darbe Sürecinin Başlaması

• Musaddık iktidara gelir gelmez dünyadaki en kârlı İngiliz şirketi olan Anglo-Iranian şirketini millileştirdi. Hemen ardından da İranlılar, İran Körfezindeki Abadan'da yer alan dev rafineriyi kontrol altına aldılar. İran'da yükselen milliyetçilik dalgası Musaddık'ı milli kahraman haline getirdi.

• Diğer yandan İngilizlerde Musaddık'ı İngilizlere ait zenginliği çalmakla suçlayıp Birleşmiş Milletlere ve Lahey Adalet Divanı'na başvurarak İran'ın cezalandırılmasını istediler. Aynı zamanda İran Körfezi'ne savaş gemilerini yollayarak İran ekonomine çok büyük zarar verecek olan bir ambargoyu başlattılar. İngilizler bir süre rafineriyi geri alabilmek için silahlı istilayı düşündülerse de ABD Başkanı Harry Truman'ın soğuk bakması üzerine bu seçenekten vazgeçtiler. Ayrıca Birleşmiş Milletler'den bir karar çıkmadığı gibi, Adalet Divanı'da görevsizlik kararı aldı. Geriye sadece iki ihtimal kalıyordu: Musaddık yönetimini kabullenmek ya da O'nu devirecek bir darbe tezgâhlamak.

• İmparatorluk geleneğinin mağrur ürünü olan Churchill darbe kararı almakta hiç duraksamadı. İngiliz ajanları derhal darbe hazırlıklarına başladılar. Çok kararlı ve saldırgandılar. Bu planlardan haberi olan Musaddık Ekim 1952'de İngiliz Büyükelçiliğinin kapatılmasını emretti. İran'da bulunan tüm İngiliz diplomatlarının ve diplomatik görüntü altında hareket eden ajanların İran'ı terk etmeleri istendi. Böylece ülkede darbe tezgâhlayacak kimse kalmadığı düşünülüyordu.

• İngilizler derhal Başkan Truman'dan destek talep ettiler. Fakat Truman hem Musaddık tarzı ulusalcı hareketlere sempati ile bakıyor hem de Anglo-Iranian örneğinde olduğu gibi eski moda emperyalist düşünceyi hor görüyordu. Dahası CIA o güne kadar hiç hükümet düşürmemişti ve Truman Pandora'nın kutusunu açan kişi olmayı istemiyordu.

• Kasım 1952'de Dwight Eisenhower'in ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte ABD'nin bu konuya bakışı keskin bir şekilde değişti. Yeni Başkan Eisenhower'e sunulan CIA raporunda Musaddık'a yönelik darbenin gerekçesi olarak İngiliz mallarının millîleştirilmesinden hiç bahsedilmiyor ve Musaddık'ın komünist yönelimlerinin ABD ulusal güvenliği için ne kadar tehlikeli olduğu vurgulanıyordu. İngilizlerin isteği nihayet gerçekleşmişti: ABD Başkanı darbeye onay vermişti.

• Darbenin kod adı AJAX Operasyonu, yöneticisi de Başkan Roosvelt'in torunu ve deneyimli CIA Ortadoğu görevlisi Kermit Roosvelt olacaktı.

 

Darbenin Hayata Geçirilmesi

• AJAX Operasyonu planında öncelikle Başbakan Musaddık'a karşı şiddetli bir psikolojik harp öngörülmüştü. 1953'ün ilkbahar ve yaz ayları boyunca Musaddık'ın CIA'dan rüşvet alan bir molla, bir gazeteci ya da bir politikacı tarafından suçlanmadığı tek bir gün bile geçmedi. Özgür basının önemine inanan Başbakan, bu kampanyanın bastırılmasına izin vermedi.

• Basında Başbakanın sadece komünist eğilimleri ve İran tahtı üzerinde emelleri var diye değil aynı zamanda Musevi olmakla, İslamiyet düşmanı olmakla, İran ordusunu zayıflatmak ve maneviyatını kırmakla ve ironik biçimde İngiliz hayranı olmakla da suçlanıyordu. CIA'nın söz konusu propagandalardan sorumlu elemanı Richard Cottam'a göre; Tahran'da çıkan her beş gazeteden dördü CIA'nın etkisi altındaydı.

• Roosvelt, bir yandan bu işleri organize ederken diğer yandan Musaddık'ın İran içindeki etkili düşmanlarıyla, başta Şah Muhammed Rıza olmak üzere, temas kuruyor ve onları işin olabilirliği üzerinde ikna misyonunu eda ediyordu. Bunu yaparken aslında darbe sonrasında oluşacak yeni yönetimi de kurgulamış oluyordu.

• Şah ile yaptığı görüşmede Roosvelt, 1 milyon Dolar (20 Milyon Dolara kadar çıkabilecek) bir bütçenin ve çok tecrübeli ve profesyonel birkaç örgütçünün emrinde olduğunu ve bunların broşürler dağıtıp çeteleri organize edebileceğini ve onun işaret edebileceği muhalifleri izleyebileceği ve etkisiz hale getirebileceğini aktararak 4 aşamalı planı anlattı.

• Planın ilk aşamasında camilerde, sokakta ve basında (yukarıda detayları verildiği üzere) yürütülecek bir kampanya ile Musaddık'ın popülaritesi azaltılacaktı. İkinci aşamadaysa Şah'ın askeri yetkilileri Musaddık'a Şah tarafından imzalanmış azledilme emrini tebliğ edeceklerdi. Üçüncü aşamada çeteler sokakların kontrolünü ele geçirecek ve Musaddık ya da onun destekçileri tarafından tutulduğu görüntüsü verilen kişiler tarafından dini liderlere yönelik suikastlar ve saldırılar düzenlenecekti. Son aşamada, darbe gününün sabahı önceden tehdit edilerek ya da satın alınarak ikna edilmiş olan meclis üyeleri tarafından yapılacak bir oylama ile Musaddık meclis tarafından da azledilecek ve darbenin askeri ayağını yönetecek olan Şah'a tam bağlı General Zahidi muzafferane ortaya çıkacak ve Şah tarafından Başbakan olarak atanacaktı. Şayet Musaddık direnecek olursa Zahidi'nin kontrolü altındaki ordu birlikleri onu ve başlıca destekçilerini tutuklayacak, askeri kumanda merkezlerini, polis karakollarını, telefon ve telgraf hatları ile radyo istasyonlarını kontrol altına alacaklar ve merkez bankasını ele geçireceklerdi.

• Roosvelt planı hayata geçirmek için düğmeye bastı. Ancak darbe girişimi Musaddık tarafından önceden haber alınarak etkisiz hale getirildi (Planın detayları öğrenilememişti). CIA merkezinden gelen mesajla Roosvelt, merkeze çağrıldı; ancak Roosvelt büyük bir risk alarak (Başkan Eisenhower'e Dışişleri bakanlığı ve istihbarat tarafından, bu işin bittiğini ve Musaddık'la dostane ilişkiler kurmanın yollarını aramak gerektiğini bildiren notların gittiği bir ortamda) pes etmeyeceğini ve tekrar deneyeceğini bildirdi.

• İkinci deneme hemen ertesi gün, Şah'ın Musaddık'ı azlettiğini ve Zahidi'yi atadığını belirten iki ayrı fermanın on binlerce çoğaltılıp sokaklarda dağıtılmasıyla başladı (Çok az İranlı, Şahın böyle bir yetkisi olup olmadığını tartışırdı. Zira yüzyıllardan gelen bir bağlılık vardı hanedana karşı). Diğer yandan Roosvelt bu fermanlara ilişkin haberlerin aynı gün “Associated Press'' ve New York Times'ta çıkmasını sağladı. Hemen ardından Roosvelt, ajanlarına (tamamı İranlı olan ve İngilizlerden listeleri alınarak aktive edilmiş bir grup ajan) Tahran'a dağılarak politikacıları, mollaları ve kritik anlarda kalabalıkları etkileyebilecek kim varsa rüşvete bağlama ve kabul etmeyenleri etkisiz hale getirme talimatı verdi. Talimatı takip eden iki gün boyunca ajanların kontrol ettiği çeteler, Musaddık adına sokaklarda kargaşa çıkaracaklardı. Üçüncü günün sonunda ise devreye girecek asker ve polis birlikleri ile (Onları ayarlamak için Amerika'nın bölgedeki askeri ataşesi gizlice askeri yetkililerle görüşme halindeydi) hükümet binalarına yapılacak baskınlar ile Musaddık'ın devrilmesi tamamlanacaktı.

• Planlandığı şekilde, kiralanmış profesyonel bir grup, Musaddık lehine sloganlar atarak Tahran'ın güneyindeki fakir mahallelerinden başlayarak sokak gösterilerini aktive ettiler. Şehir merkezine geldiklerinde sloganlar, Musaddık lehine olmaktan çıkıp Şah aleyhine sloganlara dönüştü (tabii ki provokatörler devrede) ve Şah Rıza'nın (bir önceki şah) şehir meydanındaki heykelini yıkmaya giden hareketler yaparak ve sokakları yakıp yıkarak, hem İran kamuoyunu ve hem de ordunun ortada kalmayı tercih eden ana gövdesini tahrik ettiler. Musaddık, safiyane bir şekilde polisten halkın gösteri özgürlüğüne müdahale etmemesini istedi. Diğer yandan ABD Büyükelçisinin o günlerde şaka gibi sayılabilecek bir talebi oldu Başbakandan: ABD vatandaşlarına taciz telefonları geliyor, tehditler ediliyor ve hatta saldırılar oluyordu. Sokaklardaki kargaşa bitmeden bu durumun sona ermesi mümkün değildi, bu yüzden polis olaylara müdahale etmeliydi.

• Musaddık hassas birisiydi ve inanılmaz bir şekilde talebi ciddiye aldı; zira ABD'liler ve diğer yabancılar, sonuçta misafirdi ve Farisi kültüründe misafire kötü davranmak asla hüsn-ü kabul gösterilebilecek bir şey değildi. (Böyle bir şeyi Musaddık'a söylemesini ABD büyükelçisi Harrison'a, bizzat Roosvelt tavsiye etmişti. Roosvelt Musaddık'ın kişisel özellikleri ve Farisi kültürü üzerinde çok ciddi çalışmış ve planını bunları dikkate alarak kurgulamıştı)

• Musaddık, sokak gösterilerini tamamen yasaklayan bir genelge yayınladı ve hükümet taraftarı partilerin liderlerini arayarak onlara yandaşlarını sokaklardan uzak tutmalarını bizzat rica etti. Polis, sayıları on binleri bulan göstericilere çok sert müdahale etti, pek çok ölü ve yaralılar oldu. (Polis müdürü de sıkı bir şah yanlısıydı). Bu göstericiler, içerisindeki provokatörler hariç, aslında tamamı Musaddık'ı destekleyen bir kitleydi. Yani Musaddık kendi ayağına kurşun sıkıyordu. Tüm bunlar olurken, Şah Roma'ya gitmişti. (İlk başarısız denemenin ardından)

• Ve Roosvelt son vuruşunu yaptı: Şah yanlısı ve daha önce görülmemiş büyüklükte bir kalabalık, Şahın adamlarının desteğiyle (ve tabii katılımcılara ödenen paranın da teşvikiyle); ‘”Çok Yaşa Şah'' ve ‘”Musaddık'a Ölüm'' nidalarıyla sokaklara döküldü. Bu defa polis, hiçbir müdahalede bulunmuyordu! Musaddık'ın destekçileri ise hem bir gün önceki şiddetin korkusundan, hem de liderlerinin talimatına hürmetlerinden sokağa çıkmamışlardı. Sokaklarda darbeci on binler vardı sadece.

• İşbirlikçi General Zahidi'ye bağlı askeri birlikler ve son yaşanan olayların etkisiyle onlara katılan diğer askerler de hemen ardından rollerini oynamaya başladılar. Musaddık'ın evi kuşatıldı ve uzun süren bir çatışmanın ardından oyun bitti. İlk başarısız denemenin ardından Roosvelt tarafından bir sığınağa gizlenen Zahidi, iç çamaşırlarıyla otururken Roosvelt müjdeli haberi verdi: Artık başbakan oydu.

• Radyoda “Musaddık hükümeti bozguna uğratılmıştır. Yeni Başbakan Fazlullah Zahidi görevinin başındadır. Majesteleri Şah, ülkesine doğru yola çıkmıştır. Musaddık hükümeti, isyancı bir hükümetti ve şimdi devrilmiştir.'' anonsu geçiliyordu.

• Sonrasında Zahidi, Tahran Radyosunda Şah'ın atadığı meşru başbakan olarak kendini tanıtarak; yeni yolların inşa edileceği, sağlık hizmetlerinin bedava olacağı, ücretlerin artırılacağı ve hem hürriyet hem de güvenliğin daha güçlü olacağı bir ülke vadetti. Konuşmada küçük bir sorun vardı: petrole ne olacağından hiç bahsetmemişti.

• Şah tekrar Tahran'a döndü ve halka, ülkeye verilen zararı tamir etme sözü verdiği bir konuşma yaptı. Zahidi hükümetine, ABD tarafından 5 Milyon Dolarlık bir yardım verildi; ayrıca 1 Milyon Dolar da Zahidi'ye verildi.

• Yeni yönetimin kontrolünün tamamen sağlanması üzerine Roosvelt, 4 hafta önce sessizce geldiği İran'dan yine sessizce ayrılmaya hazırlanıyordu. Ancak ayrılmadan önce son defa Şah'ı görmek istedi.

• Son buluşma öncekilere benzemedi (Yukarıda bahsedilen darbe öncesi görüşme, İran'ın ara sokaklarında bir arabanın içinde gizlice yapılmış bir görüşmeydi). Bu görüşme, Şah'ın sarayında yapılmıştı ve bu defa Roosvelt'i taşıyan araç, ABD'nin resmi malı olduğunu gösteren resmi işaretler taşıyan görkemli bir arabaydı.

• Her ikisine votka servisi yapılırken Şah, Roosvelt'e “Tahtımı sana, halkıma, tanrıya ve orduma borçluyum.'' dedi. Buna mukabil Roosvelt, alınan sonuç tüm hesapları kapattığından, yeni rejimin ABD'ye hiçbir şey borçlu olmadığını ifade etti.

 

Darbenin Sonuçları

• Musaddık, Şah'ın azil emrine uymamaktan ve halkı silahlı isyana teşvikten dolayı vatana ihanetten yargılandı. Üç yıl hapse, daha sonra da ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Musaddık, hakimlere ‘'Benim tek suçum, İran petrol endüstrisini millileştirmek ve dünyadaki en büyük imparatorluğun sömürgecilik şebekesini, onun ekonomik ve siyasi etkisini bu topraklardan atmak olmuştur'' dedi. Ev hapsi altında 1967 yılında 85 yaşında öldü.

• Adını daha sonra British Petroleum olarak değiştiren Anglo-Iranian Petrol Şirketi, İran'da eski statüsünü tekrar kazanmak için çok uğraştı; ancak kamuoyu, şirketin öyle karşısındaydı ki hükümet izin vermeye cesaret edemedi. Ayrıca Musaddık'ın devrilmesinde bütün pis işleri Amerikalılar kotardığından, işin tabiatı gereği yağmayı da Amerikan şirketlerinin paylaşması lazımdı.

• Sonunda imtiyazı almak için uluslararası bir konsorsiyum oluşturuldu. Yüzde 40 pay Anglo-Iranian şirketinin, yüzde 40 pay beş Amerikan şirketinin oldu. Kalan kısım da Royal Dutch/Shell ve Compagnie Française De Petroles arasında paylaştırıldı. Britanyalı olmayan şirketler, yüzde 60 pay için Anglo-Iranian Petrol Şirketine 1 milyar Dolar ödediler. Konsorsiyum, yabancılar tarafından yönetilmekle birlikte adı, millileştirmeyi yüzeysel olarak korumak maksadıyla Musaddık'ın verdiği adla İran Ulusal Petrol Şirketi olarak kaldı. İran'ın şirketin karının yüzde 50'sine ortak olması kabul edildi; ancak İranlıların ne hesapları kontrol etmesine, ne de yönetim kurulunda yer almalarına müsaade edilmedi.

• Kermit Roosvelt, önce Londra'da Churchill'e daha sonra ise Washington'da Başkan Eisenhower, Dışişleri Bakanı John Foster Dulles ve CIA Başkanı Alan Dulles'a operasyon AJAX'ı detaylarıyla anlatan bir sunum yaptı. Hemen sonra Eisenhower, onu Ulusal Güvenlik Madalyası ile şereflendirdi. Sunumunu, İran'daki operasyonun başarısının bundan böyle CIA'nın istediği gibi hükümetleri devirebileceği anlamına gelmemesi uyarısını yaparak sonlandırdı Roosvelt. Hâlbuki Dulles kardeşler, konuyu tam da böyle anlamışlardı. Hatta Gutemala'da yapılacak bir darbeyi yönetmesi için teklif bile sundular ona. Roosvelt, bunu reddederek CIA'dan ayrıldı. Ancak dünyada Amerikan darbeleri döneminin kapısı açılmıştı bir kere (Bu konuda daha fazla öğrenmek isteyenler, ‘'Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları'' kitabına müracaat edebilirler. SY)

• Darbeyi takip eden yıllarda Şah Muhammed Rıza, daha diktatörce ve tek başına davranmaya başladı. Muhalefeti ezip, silahlanmaya muazzam paralar harcamaya başladı. 1972-1976 arasında sadece ABD'ye 10 Milyar Dolar ödeme yapıldı (Diktatörlerin ödedikleri bu diyetin hikayesi de ‘'Bir Ekonomik Tetikçi'nin İtirafları'' kitabında mevcut). O yıllarda petrol fiyatlarında meydana gelen ani artış nedeniyle, bu parayı nakit olarak ödedi. İran'ın konsorsiyumdan 1973'te aldığı 4 Milyar Dolar, 1975'te 19 Milyar Dolar'a yükselmişti.

• 1953 yılında ABD, İran için henüz çok yeni bir ülkeydi. Pek çok İranlı için Amerikalılar, kurulması için yarım yüzyıl harcadıkları kırılgan demokrasilerini destekleyen dostlardı. Birleşik Devletler'in tersine, onları asıl sömüren kolonyalist Britanya idi. Ancak Musaddık'a yapılan darbe sonrasında İran'da bu algı tersine döndü. İran Devrimi'nin başlangıç safhalarında sokaklara dökülenlerin ellerinde, Musaddık'ın resimleri vardı. Bu durum, halkın ne tip bir yönetim talep ettiğinin göstergelerinden birisiydi (Nitekim Panislamist bir tonda başlayan İran İslam Cumhuriyeti yönetimi, kısa süre sonra milliyetçi, tam bağımsızlıkçı ve Anti-Amerikan bir rejime dönüştü).

• 1979 Devrimi esnasında öfke, yanardağ gibi patladı. Şah'ın devrilmesinden hemen sonra Başkan Jimmy Carter'ın onun Amerika'ya girişine izin vermesiyle birlikte, Amerikan nefreti daha da yükseldi. Yeni rejimin onayı ile Amerikan büyükelçiliği basılarak, elli iki Amerikan diplomatı on dört ay esir alındı. Rehine olayı, ABD ve İran arasındaki ilişkileri tamamen bozdu ve Amerikan siyasetinin yönünü değiştirdi. Birleşik Devletler, İran-Irak savaşında Irak'ı destekleyerek Saddam Hüseyin'in diktatörlüğünü sağlamlaştırdı.

• Şah, 1980 yılında Mısır'da, hemen herkesin küfrettiği birisi olarak öldü.

 

No comments:

Post a Comment