22 yılda 1,1 trilyon dolar dış açık
Simit hesabı, halkın yoksulluğunu gösteriyor ve fakat bu yoksulluk buzdağının görünen kısmıdır. Asıl sorun ülkenin yoksullaşmasıdır. Maalesef günübirlik yaşayan bir toplum olduğumuz için ülkenin yoksullaşmasını göremiyoruz.
2003 yılından 2024 Temmuz ayı sonuna kadar geçen 21 yıl 7 ayda, 1,1 trilyon dış ticaret açığı verdik. Türkiye’nin bir yıllık millî geliri kadar. Ve 736 milyar dolar cari açık verdik. (Aşağıdaki tablo.)
Cari açık ülkenin döviz ve aynı zamanda servet kaybıdır. Beş yıl öncesine kadar bu açık kısmen doğrudan yabancı yatırım sermayesi ile kısmen de dış borçla finanse ediliyordu. Artık doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor. Bu nedenle cari açığın finansmanı doğrudan dış borçla yapılıyor.
Gelecekte bu borçları, faizleri ve kâr transferlerini yine biz ödeyeceğiz. Ödediğimizde dışarıya giden faiz ve kârların GSMH’ya oranı büyüme oranından daha yüksek olursa, ülke daha da fakirleşecektir.
Öte yandan bu 21 yılda yalnızca kaynak ve servet kaybetmedik. Başkanlık sistemiyle otokrasi sertleştikçe, beşeri sermayeyi de kaybettik. TÜİK’in uluslararası göç istatistiklerine göre 2016 yılından 2023 yılı sonuna kadar 8 yılda toplam 2,9 milyon kişi yurt dışına göç etti. Bunların en az yarısı eğitilmiş iş gücü, yani beyin göçüdür. Venezuela’da otokrasi nedeni ile 3 milyon kişi yurdunu terk etti derken, kendi hâlimizi görmüyoruz.
Beyin göçü, bir fabrikayı tamamlayıp başkasına vermek demektir. Siz, bir kişiyi eğitiyorsunuz, uzman yapıyorsunuz, masraf yapıyorsunuz ama bunu güven ve iş veremediğiniz için, başka ülkeye hediye ediyorsunuz, gidip başka ülkede çalışıyor. Yani maliyetini siz karşılıyorsunuz, faydasını gelişmiş ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya gibi ülkeler görüyor.
Cari açık ve beyin göçü yanında son yıllarda doğrudan yabancı yatırım sermaye girişi (yabancıya gayrimenkul satışı hariç) azaldı, yerli sermaye çıkışı arttı. (Aşağıdaki grafik.)
Yolsuzluk, hırsızlık, yurt içinde GSYH içinde bir kesimden bir kesime gelir transferidir. Birileri zenginleşir, birileri yoksullaşır ve fakat kaynaklar içeride kalır. Cari açık ve beyin göçü ile yurt dışına sermaye çıkışı, yurt dışına kaynak ve servet transferi demektir. Ülkenin topyekûn yoksullaşmasına neden olur.
Türkiye üstüne bu kadar sömürü düzeni harple, silahla kurulamaz.
Cari açık, beyin ve sermaye çıkışı konusunu her zaman yazdım. Ama 2007’den beri sorunu derinlemesine irdeliyorum. 27 Kasım 2007’de “cari açık Türkiye’nin yumuşak karnıdır” diye yazdım ve yazının başlangıcında “IMF dâhil, dış çevreler Türkiye’nin cari açığını Aşil’in topuğuna benzetiyorlar. Aşil’in topuğu benzetmesi, cari açığın ekonominin en hassas ve riskli sorunu olduğunu belirtmek için kullanılıyor.” demiştim.
Siyasilerden, cari açık konusunda buz dağının görünmeyen kısmını yalnızca Rahmetli Deniz Baykal görmüştü ve görmeyenler için akıl tutulması yaşıyorlar demişti.
Türkiye üstüne bu kadar yoğun sömürü düzenini kim kurdu? Bir kısmı bellidir, spekülatif sermayenin, sıcak paranın babası Soros vakıfları ve siyasi İslam FETÖ iş birliği. Muhalefetten ve iktidardan Soros vakıflarında ve FETÖ yanlısı olanları hepimiz biliyoruz. Bir grup daha var, ki onu da yine herkes tahmin edebilir.
Mesele halkın uyanmasıdır. Yoksa bu yıkımın altından kalkamayız.
No comments:
Post a Comment