Türkiye - Özbekistan ilişkileri
Gazete Vatan, 17 Kasım 2016
1993’ten bu yana olumsuz seyreden Türkiye-Özbekistan ilişkilerini geliştirmek için 16 yıl sonra en üst düzeyde ziyaret yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan Taşkent’e gidiyor. Sovyetlerin dağılmasından sonra Rusya’yla yakınlığını koruyan ve Türkiye’yi ‘İslamcı muhalifleri’ desteklemekle eleştiren Taşkent ile Ankara arasında yeni bir sayfa açmak için çalışılıyor.
Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak Özbekistan’a ilk resmi ziyaretini cuma günü yapacak. Ziyaret, 25 yıl ülkeyi yönetmiş olan Kerimov’un ölümünün ardından 4 Aralık’ta yapılacak erken Cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesine denk geliyor. Ziyaret, Özbekistan’la uzun yıllar inişli çıkışlı, ama genel hatlarıyla sorunlu olan ilişkileri düzeltme çabası için de önemli bir adım olacak.
1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra Özbekistan’ı ilk tanıyan ülke Türkiye’ydi. Kerimov’un Cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaret ettiği ülkelerden biri de Türkiye oldu. Ardından Cumhurbaşkanları Turgut Özal, Süleyman Demirel ve son olarak Ekim 2000’de Ahmet Necdet Sezer Taşkent’e resmi ziyaretlerde bulundu. Erdoğan’ın ziyareti 16 yıl sonra Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk resmi ziyaret olacak. Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada ziyaret için, ‘iki ülke ilişkilerinin ve işbirliğinin geliştirilip güçlendirilmesi yönünde önemli bir fırsat’ ifadeleri kullanıldı.
1991’deki bu olumlu tabloya ve sonrasında çok da sık olmayan ziyaretlere rağmen ilişkiler zamanla olumsuz yönde seyretti. Son üst düzey ziyaret Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, 2003’te gerçekleşti. Ardından 2013’e kadar bir dizi kriz sebebiyle iki ülke ilişkilerinde gerilimler yaşandı.
Türkiye’ye ‘muhalifleri koruma’ suçlaması
Özbekistan’la Türkiye ilişkilerindeki gerilimin ilk ve yıllar süren en büyük sebebi, laiklik konusunda sert bir düzen öngören Özbekistan’ın ülkede ‘İslamcı’ olmakla suçladığı isimlerin Türkiye’ye gelmesi oldu.
Özbekistan’daki muhalif liderlerden Muhammed Salih, 1991’de yapılan ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 12,7 oy almıştı. Seçimlerin ardından partisine yönelik baskılar başladı, Salih gözaltına aldındı.
Serbest kaldıktan sonra, 1993’te dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın davetiyle Salih'in Türkiye’ye gelmesi Taşkent’in tepkisini çekti. Türkiye ziyaretinin ardından ülkesine dönen Salih, sınırdışı edildi. Hemen ardından, Türkiye’de okuyan Özbek öğrencilerin de Özbekistan karşıtı bir politikayla eğitim gördüğü iddiaları geldi.
Bu öğrencilerle ilgili 1993’te bir adım atılmamıştı. Ancak 16 Şubat 1999’da Cumhurbaşkanı Kerimov’a yönelik suikast girişimine Türkiye vatandaşlarının da katıldığı iddia edildi. Bunun ardından Kerimov, Türkiye’deki tüm Özbek öğrencileri ülkeye geri çağırdı. Bu, ilişkilerdeki kırılma noktası oldu.
Bundan dört yıl sonra Erdoğan, ilişkileri tekrar rayına oturtabilmek için Taşkent’e gitti. Fakat 2005’te, ilişkilerin yaklaşık sekiz yıl daha diplerde seyretmesine yol açan bir gelişme yaşandı.
Türkiye’den Özbekistan aleyhine oy
13 Mayıs 2005’te Andican kentinde yönetime tepki olarak büyük bir protesto gösterisi düzenlendi. Güvenlik güçlerinin orantısız müdahalesi ve göstericilere ateş açması sonucu yüzlerce insan hayatını kaybetti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bu olaya tepki göstermek için bir oturum düzenledi. Oturumda, Türkiye de Özbekistan aleyhinde oy kullandı. Bu olay, ilişkilerin 2003 öncesine dönmesine yol açtı.
1991 sonrası, Batı’nın insan hakları ve demokrasi baskıları da Kerimov’u, zaten kopmadığı Rusya’ya daha fazla yaklaştırdı. Hatta, Andican olaylarından sonra ABD’nin Özbekistan’daki askeri üssünü boşaltmasını istedi. Doğu blokuna bu yakınlaşma, Türkiye ile ilişkilerini de etkilemişti.
Gülen Örgütü’ne yönelik ilk davalar Özbekistan’da açıldı
Türkiye’ye yönelik ‘İslamcıları koruma’ suçlamalarını sürdüren Özbekistan, Gülen Örgütü’ne yönelik dünyada ilk davaları açan ve bu kişilere en ağır cezaları veren ülkelerden biri oldu. Özellikle, 2007’den itibaren ülkede onlarca işadamı Fethullah Gülen’le bağlantısı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Bu kişilerin bir kısmı sekiz yıla kadar hapis cezaları aldı. Bir kısmı ise bir süre sonra cezaevinden çıkarılarak sınırdışı edildi, mallarına el konuldu.
2009’da Özbek televizyonlarının tümünde ‘Suç ve Ceza’ başlıklı bir belgesel yayınlandı. Belgeselde, Gülen’le bağlantılı iş adamlarının yasadışı iş yaptığı anlatılıyordu. Aynı sıralarda yine Özbek haber kanallarında Fethullah Gülen’in AK Parti hükümeti tarafından desteklendiği anlatıldı.
Gülen örgütünün AKP’li bakanlara yönelik 17-25 Aralık operasyonuna kadar çeşitli düzeylerde, farklı uluslararası toplantılarda Özbek yetkililerle temas kuruldu. Ancak, bu temaslar ilişkilerin düzelmesinde ciddi bir etki yaratmadı.
2014’te ilk üst düzey temas
17-25 Aralık sonrası o dönem Başbakan olan Erdoğan, 2003 sonrası ilk üst düzey görüşmeyi Şubat 2014’te Soçi Kış Olimpiyatları sırasında Kerimov ile yaptı. Hemen ardından Ankara, uzun süredir bekletilen Taşkent Büyükelçisi’ni atadı. Büyükelçi Namık Güner Erpul Taşkent’te görevine başladı.
"Durağan dönem bitti"
Erdoğan’ın Kerimov’la görüşmesi ve Taşkent’e büyükelçi atanmasının ardından 10 Temmuz 2014’te, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yıllar sonra dışişleri bakanı düzeyinde ilk resmi ziyareti gerçekleştirdi. Ziyaret, ilişkilerin düzelmesi için kritik bir adımdı, iki gün sürdü.
Ziyaretin ardından Davutoğlu, 'iki ülke arasındaki durağan dönemin bittiğini' ifade etti ve “Türkiye-Özbekistan ilişkileri inşallah önümüzdeki yıllarda örnek gösterilecek ilişkiler arasına girecektir” dedi.
Ekonomik ilişkiler siyasi ilişkilerin gölgesinde kaldı
Özbekistan ile Türkiye arasında ekonomik ilişkiler de, siyasi ilişkiler gibi inişli çıkışlı oldu. Bir çok alanda 90'ın üzerinde anlaşma yapıldı. Ancak, ikili ilişkileri ilerletmek adına atılan bu adımların çoğu, yaşanan siyasi sorunlar nedeniyle tam olarak uygulamaya geçirilemedi. Bu yüzden ekonomik ilişkilerde gelinen seviye potansiyelin gerisinde kaldı.
Türkiye ile Özbekistan’ın ikili ticaret hacmi, 2015 yılında 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Hâlihazırda Özbekistan'da başta tekstil, taahhüt, gıda, otelcilik, inşaat malzemeleri ve plastik, ilaç ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren, 100’ü temsilcilik olmak üzere toplam 700 kadar Türk sermayeli firma bulunuyor. Türkiye'de ise Özbek sermayeli 114 firma faaliyet gösteriyor.
No comments:
Post a Comment