Monday, November 28, 2016

Fidel Castro'nun ölümü üzerine düşünceler Türkçe özeti


Steve Wasserman’ın “ Fidel Castro’nun ölümü üzerine düşünceler” başlıklı makalesinde yer alan  bazı  bilgileri aktarıyorum.

(Makalenin özgün ingilizcesi için http://ozardiplo.blogspot.com  linkini  tıklayabilirsiniz.)


-          Fidel Castro, 1965 yılında Amerikalı gazeteci Lockwood ile yaptığı mülakatta siyasal kişiliğini şöyle tanımlıyor :

-          “Bazı zamanlar  olduğumdan  daha az radikal göründüğüm olmuştur. Bu mümkündür. Ancak, kendi bildiğimden daha fazla radikal olduğum zamanlar da olmuştur. Bu da mümkündür. Dağlarda olduğum zamanlar (Diktatör Batista’ya karşı) kendimi devrimci olarak kabul edip etmediğimi sorarsanız,yanıtım  evet olacaktır. Kendimi devrimci olarak görüyordum. Kendimi  Marksist-Leninist olarak görüp görmediğimi soracak olursanız, yanıtım hayır olacaktır. Hayır, kendimi Marksist-Leninist olarak görmüyordum.”
         

-          Mevcut resmi ve özel kayıtlardan anlaşılan şudur ki; Castro kendisini radikal bir öncü ve milliyetçi  olarak görmüştür. Politikalarını oluştururken,  Marks ve Lenin’den çok Küba bağımsızlığının kurucu  lideri Jose Marti ve Latin Amerika’nın efsanevi kahramanı Simon Bolivar’dan etkilenmiştir. Milyonları peşinden sürüklemesi ni , Marksist  literatürden çok insanların akıl ve gönüllerini fetheden pozitif enerjisine borçludur. Karizmasını oluşturan faktörler, hitabet yeteneği, güçlü karakteri  ve yılmaz mücadeleciliğidir.
       

-          Küba’nın resmi  ideolojisi, 1961’de Kübalı muhaliflerin Domuzlar  Körfezi  operasyonunun başarısızlıkla sonuçlanması üzerine,   Marksist-Leninist olarak ilan edilmiş olmasına karşın, 1977’de Doğu Berlin’i ziyaretinde yaptığı konuşmada,Fidel Castro  evsahibi komunist Doğu Alman liderlerini sıkıntıya sokan şu ifadelere yer vermiştir:

-          “Ne dereceye kadar utopyacı, ne dereceye kadar da Marksist-Leninist olduğumu halen bilmiyorum. Belki de bir ölçüde rüyada bile geziniyor olabilirim. “

-          Ne yazıkki, bu konuşmaya  Castro’nun önemli konuşmalarının derlendiği  bir yayında ( Fidel Castro Reader) yer verilmemiştir. Sebebine gelince, bu derlemeyi  hazırlayan editörler, Castro’nun 48 yıllık dönemde 5 binden fazla konuşma yaptığını  belirtmişler.
          

-          Ekim 1962 füze krizinin ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki gizli bir mutabakatla sona ermesinden sonra, Castro “ayakta kalmalarını Sovyetler Birliği’nin desteğine borçlu olduğunu “ kabul etti.

-          Söz konusu mutabakat , Küba açısından ABD tehdidinin  azalması şeklinde yorumlandı. Füze krizinden sonra, muhaliflerin faaliyetlerini önlemek için ABD’ne gitmeleri adeta teşvik edildi.
           

-          Castro en önemli mülakatlarından birini 2005 yılında “Le Monde Diplomatique” genel yayın müdürü Ignacio Ramonet’ye verdi. 100 saat süren bu nehir- mülakatın ingilizcesi  “ A spoken autobiography” adlı 700 sayfalık bir kitap halinde yayınlandı.
        

-          Castro, özel mektuplarında ve halka hitap eden konuşmalarında, terorizmin  devrimci mücadelenin taktik araçlarından biri olarak kullanılmasını reddetmiştir. Bir grup Amerikalının kaçırılması olayında, kardeşi Raul’a yazdığı mektupta, “herhangi bir hükumetin siyasi tavır ve eylemleri bizi infiale sevketse dahi,  rehine alma yöntemini kullanmamalıyız... Bu gibi taktikler uluslararası kamuoyunun  bizim aleyhimize dönmesine yol açar,” görüşünü belirtmiş, bunu takiben kaçırılan Amerikalılar kendilerine zarar verilmeden serbest bırakılmıştır. Ramonet ile yaptığı nehir - söyleşide, 11 Eylul (2001) saldırılarını lik kınayan  ve ABD halkına sempati ve dayanışma ifade eden ilk ülkenin Küba olduğunu söylemiştir.  
         

-          Irak’taki  olaylara gönderme yaptığı sanılan bir konuşmasında, “ hiç bir savaş terorizmle kazanılmadı. Ne bizim bağımsızlık savaşı kuramcılarımız ne de benim tanıdığım Marksist – Leninist’ler masum insanların yaşamlarını yirtirmesine neden olan terorist  cinayetleri savunmaz.

-          Bu tür cinayetlerin hiçbir devrimci doktrinde yeri  yoktur. Etik sadece bir moral konusu değildir. Etik davranışlar samimiyse, sonuç alınır.
     

-          Castro , Ramonet ile yaptığı nehir-söyleşide, kendisini öldürmeye yönelik 500’den fazla suikast girişiminin önlendiğini söylemiştir. (  2005 yılında geçerli olan bu sayının Castro’nun ölümünden sonra 638 olduğu basında yer almıştır.)
    

-           Castro, iktidarı ele geçirdikten sonra içerdeki muhalifleri tasfiye etmek için silaha başvurmak zorunda kaldı. Sayıları binlerle ifade edilen karşı devrimciler 300 kadar örgüt çatısı altında faaliyet gösteriyodu. Castro, Escambray dağlarında konuşlanan karşı devrimcileri etkisiz hale  getirmek için 40 bin askerin görevlendirildiğini ve verilen can kaybının Batista’yı devirmek için verilen can kaybından daha fazla olduğunu belirtti.
        

-          Castro’nun  ekonominin çeşitlendirilmesi  girişimleri başarısız oldu. Küba ekonomisi devrimden önce olduğu gibi, şeker, tütün ve turizme bağımlı olmaya devam etti.

-          Sovyetler Birliği’nin  1990’da çökmesi, Küba  ekonomisi son derece olumsuz etkiledi. Küba şekerini  satacak dış pazarları kaybetti. Bazı temel gıda maddeleri ve akaryakıt ihtiyacını karşılamakta büyük güçlüklerle karşılaştı.  Chavez  Venezuelası  bir süre petrol temin etti.
      

-          Castro’nun devrim ihracı düşüncesi de gerçekleşmedi. ( Angola’daki  iç savaşta iktidardaki Marksist  MPLA grubuna  askeri destek sağladı; ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra MPLA’nın muhalifleri ile anlaşması sonucu , Küba bu ülkedeki  önemli konumunu yitirdi.)  

-          Devrim ihracında başarısız olan Castro’nun Kübası, tıp ve eğitim alanlarındaki başarılı hamlelerinin meyvesini , birçok ülkeye binlerce doktor, sağlık  personeli  ve öğretmen göndermekle toplamıştır.

 

No comments:

Post a Comment