Tarihte Museviliği kabul etmiş ilk ve tek Türk devleti...
Hazar İmparatorluğu
Hazarların Batı Hun Devletinin yıkıntıları üzerine devlet kurdukları ve Göktürk İmparatorluğu’nun batı kolu olarak gelişme gösterdikleri düşünülmektedir.
Hazar ismi ilk defa 558’de Sasani-Sabar savaşlarında geçmekte, 586 yılındaki Bizans kaynağında ise artık iyice tanınırken aynı zamanda Türk adı ile de anılmaktaydı. Sasanilerle sürekli savaş halinde olan Hazarlar, Bizans’la daha olumlu ilişki halindeydi.
Hazar İmparatorluğu’nun en önemli özelliklerinden biri tamamen siyasal nedenlerle Museviliği din olarak benimsemeleridir. Halka din konusunda baskı yapmadıkları için İslam ve Hıristiyanlık da yayılmıştır.
Hazarların yaşadıkları bölge canlı bir ticaret merkezi konumundaydı. Hazar ülkesi önceleri Terek nehri boylarında iken sonra ağırlık merkezi Aşağı İtil boyuna kaydı. Burası İtil, Yayık, Don ve Kuban gibi dört büyük nehrin havzasını teşkil ediyor aynı zamanda devrin en önemli ticaret yolları üzerinde bulunuyordu. Bu yollardan en önemlisi İtil (Volga) nehrinin kendisi idi; İslam dünyası (Suriye, Irak, İran ve Türkistan) ile Çin ve İskandinavya arasındaki ticaret faaliyeti buradan geçiyordu. Aynı şekilde Harezm’den Aşağı İtil boyuna ve oradan da Karadeniz sahillerine giden Kervan yolu da gidiyordu.
Hazarların Batı Hun Devletinin yıkıntıları üzerine devlet kurdukları ve Göktürk İmparatorluğu’nun batı kolu olarak gelişme gösterdikleri düşünülmektedir.
Hazar ismi ilk defa 558’de Sasani-Sabar savaşlarında geçmekte, 586 yılındaki Bizans kaynağında ise artık iyice tanınırken aynı zamanda Türk adı ile de anılmaktaydı. Sasanilerle sürekli savaş halinde olan Hazarlar, Bizans’la daha olumlu ilişki halindeydi.
Hazar İmparatorluğu’nun en önemli özelliklerinden biri tamamen siyasal nedenlerle Museviliği din olarak benimsemeleridir. Halka din konusunda baskı yapmadıkları için İslam ve Hıristiyanlık da yayılmıştır.
Hazarların yaşadıkları bölge canlı bir ticaret merkezi konumundaydı. Hazar ülkesi önceleri Terek nehri boylarında iken sonra ağırlık merkezi Aşağı İtil boyuna kaydı. Burası İtil, Yayık, Don ve Kuban gibi dört büyük nehrin havzasını teşkil ediyor aynı zamanda devrin en önemli ticaret yolları üzerinde bulunuyordu. Bu yollardan en önemlisi İtil (Volga) nehrinin kendisi idi; İslam dünyası (Suriye, Irak, İran ve Türkistan) ile Çin ve İskandinavya arasındaki ticaret faaliyeti buradan geçiyordu. Aynı şekilde Harezm’den Aşağı İtil boyuna ve oradan da Karadeniz sahillerine giden Kervan yolu da gidiyordu.
Hazarlar, 5.yüzyılda, Attila'nın 434 yılında Hun imparatoru olması üzerine bir süre Hunlara tâbi olmak zorunda kalmışlardır. Ancak Attila'nın ölümünden sonra dağılan Hun İmparatorluğu'ndan ayrılan Hazarlar, yeniden Sasani topraklarına saldırmaya başlamışlardır. Bu durum karşısında Sasani imparatoru, Bizans'tan yardım istemek zorunda kalmıştır. Bundan sonra Hazarlar ile Sasaniler arasındaki savaşlar 558 yılından itibaren sürekli olarak devam etmiş ve Sasani hükümdârı Derbent ve Kafkasya'daki geçitlerde bir dizi kaleler inşa ettirmiştir. 5. yüzyılda ortaya çıkan Avarlar da bir süre Hazarları hâkimiyetleri altına almışlardır. Sasani hükümdârı Anuşirvan, Hazarlara karşı Derbend (Bâb el-Ebvâb) kalesini yaptırmıştır.
İyice kuvvetlenen Hazarları yenemeyeceğini anlayan Anuşirvan onlarla dost olma yoluna giderek, onlardan gelecek tehlikeleri önlemeye çalışmıştır. Hazarlar, 626-627 yıllarına doğru Bizans imparatoru Herakleios'la anlaşmaya varıp kumandan Çorpan Tarhan önderliğinde, Aras Nehri'ne kadar bütün Kuzey Azerbaycan'ı ele geçirerek bazı Ermeni kitlelerini egemenliği altına almışlardır. 628 yılında kış mevsiminin başlaması yüzünden o yıl alınamayan Tiflis, ancak 629 yılında Hazar kumandanı Çorpan Tarhan'ın başarıyla yürüttüğü harekat neticesinde Hazar Yabgusu tarafından zapt edilmiştir. Böylece Sasaniler artık büyük bir devlet olmaktan çıkarılmış ve Hazar Hakanlığı, İran karşısında Bizans'ın en iyi müttefiki haline gelmiştir. Hazar devletinin yükselme döneminde sınırları Batı Göktürk İmpartorluğu'nun batıda en uçta kalan noktalarıydı: Kırım, Kafkasya, Dinyeper, Don Nehri ve Volga arası ile Hazar Denizi çevresidir.
Hazar tarihinde Araplarla mücadele büyük bir yer tutmaktadır. Arap ilerleyişi Kafkaslarda durdurulmuştur. İslam İmparatorluğu’nun en kuvvetli devrinde Hazarlar’ın Araplar’a karşı gösterdiği mukavemet, bu Türk devletinin gerçekten güçlü bir oluşumda olduğunu gösterir. Zira, İslam kaynaklarından anlaşıldığına göre söz konusu bu devlet Çin ve Bizans ile aynı ayarda ve Doğu Avrupa’nın en büyük siyasi kuruluşu teşekkülüdür.
Hazar Devleti’nde iç düzenin bozulması, devletin asker millet yapısından zaman zaman çıkması ve doğudan gelen Peçenek hücumları devletin zayıflamasına neden olmuştur. 865’te Rus Prensi Svyatoslav Don boyu ve Kuban bölgesini, Tamatarhan şehrini işgal etmiş, arkasından da Kuman-Kıpçaklar, Hazarlar’ın Harezm ve Türkistan ile bağlantılarını kesmiş ve ticaret faaliyetlerini tamamen durdurmuştur.
Sonuç olarak Kuman-Kıpçak baskısı altında Hazarlar XI. Yüzyıl içinde kaybolup, gittiler. Bugün Avrupa’da Yahudi dinine mensup olan Karaim Türkleri ve Kafkaslar’da yaşayan Karaçaylar’ın Hazar kalıntıları olduğu sanılmaktadır.
Kaynakça
Hazarlar, Prof. Dr. Ahmet Taşagil,
https://ahmettasagil.files.wordpress.com/2010/10/hazarlar.pdf,
16 Türk Devleti, Sinan Yağmur, Hayy Kitap
Türk Tarihi ve Kültürü, Dr. Yılmaz Gülcan, Alfa
No comments:
Post a Comment