Friday, March 22, 2024

Yetkin Report : Sümerlerin yıkılış hikayesinden bugüne dersler var mı? yazan : Mehmet Öğütçü - 22 Mart 2024

 

Sümerlerin yıkılış hikayesinden bugüne dersler var mı?

/ / Hayat

Sümerlerin yıkılış hikayesinden bugünün 

Türkiyesi için çıkarılacak dersler var mı?

Hani derler ya “tarih tekerrürden ibarettir, ders almak lazım” diye, şimdi anlatacağım hikaye bu minvalde bizlere ışık tutacak, ilham verecek cinsten.

Tarihçi Yusuf Halaçoğlu’na göre, Atatürk, 1922’de İzmir’e giderken üzerinde 20 yıldız olan Cumhurbaşkanlığı forsunu kullandı. 1959’dan sonra forstaki yıldız sayısı 16’ya düşürüldü. Şah İsmail’in başında olduğu Safevi, Memluk, Karakoyunlular ile Uzun Hasan’ın başında olduğu Akkoyunlular devletlerinin de forsta olması gerektiği savunuluyor.

Atatürk’ün, İzmir’e girerken kaç yıldızlı bir fors kullandığını bilemiyorum. Tarihi kronolojide bir sorun var: Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdiğinde henüz ortada bir Cumhuriyet yok ve Mustafa Kemal de henüz Atatürk ve Cumhurbaşkanı değil. O yüzden havada kalan bir söylem bu.

Ama şurası bir gerçek ki Cumhurbaşkanlığı Forsunda yer verilmemekle birlikte, tarihimizde kurulmuş ve çağlara damgalarını vurmuş 16’dan fazla Türk Devleti vardı. İrili ufaklı beylikleri saymıyoruz bile.

Kuruluş, yıkılış: 16 devlet

Öte yandan, forstakileri doğru kabul etsek bile kendi kendimize 16 devlet kurup 16’sini da çökertmenin, kendi devletlerimizi çoğu zaman birbirleriyle çatıştırarak tarihin derinliklerine gömdüğümüzü itiraf anlamına gelmiyor mu bu? Ve de 17incisi olan Türkiye Cumhuriyeti’ni 21inci yüzyılda hassasiyetle korumak için çok çaba göstermemiz gerektiğini de unutmamalı.

Efesli Heraklitos’a göre: “Her şey değişir. Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.” Değişim, devlet için de geçerlidir. Devletlerin yıkılma, tarih sahnesinden silinmelerinin nedenleri çok değişik. Genel olarak; değişime ayak uydurmamak, hukuktan, eşitlikten, adaletten, kültüründen, ananelerden, ilimden ve doğayla dost teknolojiden uzaklaşılması.

Ayrıca, dünyanın geri kalanındaki ilerleme ve gelişmelere ayak uyduramama, kendisine karşı kurulan ittifaklar karşısında güçsüz kalmanın da sonucu.

Uygarlıkta ilklere imza atan Sümerler

Tarihte kurulan, tek Tanrılı dinlere esin kaynağı olan ve uygarlık geliştiren ilk uluslardan birisidir Sümerler. Uygarlık yolunda birçok ilke imza atmışlar. Sözgelimi, çivi yazısını bulmuş. Matematikte ondalık sistemi geliştirmiş, 24 saatten oluşan günü kullanmışlar, ticari alanda sözleşmeler yapmışlar. Eğitim kurumlarının önemini kavramışlar.

Uygarlık kuran bir devlet, adil, bilgili, yetenekli, değişime açık, yasaları eşit, tarafsız uygulayan bir lidere ve kadrolara sahip olmalı. Hatırlayalım, Bilge Kağan Orhun yazıtlarında da “Kağan odur ki, adaleti üstün tutsun, töreyi yaşatsın. Töre yok olursa İl (Devlet) yok olur. İl olmazsa budun (ulus) kul olur” öğüdüyle hukukun ve adaletin önemini anlatılıyordu.

M.Ö. 2.000’de, yani günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce, Mezopotamya’da yaşamış, Sümerli öğretmen Ludingirra 23 kil tablet üzerine yaşam öyküsünü ve ulusunun başından geçenleri yazmış. Günümüzde de bu eserin her daim tekrar tekrar okunması ve üzerinde düşünülmesi, dersler çıkarılması gerekiyor.

Sümerlerin yıkılış hikayesi

Ludingirra, kitabında “Güzel ve uygar ülkemize göz diktiler. Göklere uzanan kulelerin, görkemli tapınakların, arı gibi işleyen çarşıların, her tarafa ulaşan kervanların, dümdüz uzanan yolların, bol ürün veren tarlaların,  nehirlerde ve açtığımız kanallarda salına salına yüzen teknelerin, dolup taşan iskeleler, her tür bilgiyi veren okullarımız vardı. İlkel ülkeler kıskandı, sınırlarımızdan içeri göç ettiler. Kentlerimizi yakıp yıktılar. Halkımız, kralımız tutsak oldu” diye yazıyor.

Ve şöyle devam ediyor: “Ne yazıdan, ne tarımdan, ne sanattan, ne dilden, ne okuldan, ne attan, ne arabadan, ne aydan, ne yıldan haberleri vardı. Hepsini bizden öğrendiler. Sonra da ‘biz yaptık, biz bulduk’ diye övündüler.”

Yazar, Sümer devletinin yıkılış sebebini kendi penceresinden anlatmış.

Söyledikleri doğru olmasına rağmen eksik bence. Sümer inancına göre: “İktidar yozlaşıp ahlaken çökerse felaketler birbirini takip eder. Önce doğal afetler, ardında dış saldırılarla devlet yıkılır. Bu alametler, tanrısal bir lanet olarak kabul edilir.”

Ludingirra, Sümer kralının kendi rahatını sağlamak için “her şeyden vergi aldığından” ve halkını sömürmesinden hiç bahsetmemiş. Oysa, diğer nedenlerin yanısıra, Krallarının aymazlığı da halkı küstürmüş. Krala küsen Sümer halkı; vatanlarını, kültürlerini, hukuklarını, dinlerini, dillerini koruyamadıkları için devletin yıkılmasını önleyememiş.

Devletleri yaşatma becerisi

Ludingirra’nın bahsettiği istilacılar MÖ 2350 ve 2150 arasında Mezopotamya’da varlık göstermiş -günümüz haritasında Irak, İran, Türkiye, Suriye, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Ürdün topraklarında varlık göstermekte olan- Akadlar idi.

Sümer topraklarında o zamanlar işçi olarak çalışan Akadlar, sonradan kralları olacak Sargon komutası altında isyan ederek Umma, Ürük, Ür ve Lagaş kentlerini ele geçirdiler. Ev sahibi Sümerlerin ileri medeniyetine böylece bir süre sonra son verdiler.

Sargon, Mezopotamya’da siyasi birliği sağladı, kendisini Dünya Kralı, yani “Sarkissati”, ilan etti. Yıkılan medeniyetin yerine daha iyisini kuramadı. Üstelik, hiçbir muzaffer sarsılmaz değildi o zaman da.

Nitekim, Mezopotamya’nın ardından Orta Babil bölgesinde bir toprak parçası olarak varlığını sürdüren Akadlar’ı, milattan önce 2154’de Gutiler ortadan kaldırdı.

Kıssadan hisse, önemli olan devletler, medeniyetler kurmak değil onları korumak, yaşatma, geliştirme becerisini gösterebilmektir. Bizlerin bu hususta çok başarılı olmadığımızı tarih gösteriyor.

Bu yüzden son Türk devletine sıkı sıkıya sarılmalı, çöküşü hızlandıran hastalık ve beceriksizliklerimizi geçmiş deneyimlerden ders alarak süratle tedavi etmeli, Atatürk’ün vasiyeti olan “ilelebet payidar” kılmayı hedef edinmeliyiz.

Yoksa böylesine değerli ama o ölçüde keşmekeş ve karışıklık içindeki bir coğrafyada yeniden bir devlet kurmamız hiç kolay olmayacaktır.

Geçmiş, geleceğin aynasıdır, unutmayalım.

No comments:

Post a Comment