23 Eylül 2025
BM 80. Genel Kurul Görüşmelerinin Açılış Oturumu
Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu’nun yüksek düzeyli görüşmeleri 23 Eylül 2025 tarihinde New York’ta başlamıştır. Açılış oturumuna devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra üst düzey delegasyonlar katılmıştır. Oturum, BM 80. Genel Kurul Başkanı Annalena Baerbock’un yönetiminde gerçekleştirilmiş, Genel Sekreter Antonio Guterres açılış konuşmasını yapmıştır.

BM 80. Genel Kurulu, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
BM Sözcülüğü tarafından açıklanan verilere göre bu yılki toplantılara 89 devlet başkanı, 43 hükümet başkanı, 5 başkan yardımcısı, 5 başbakan yardımcısı, 45 dışişleri bakanı, bir bakan yardımcısı ve Avrupa Birliği delegasyonu katılmıştır. Katılımcılar arasında çok sayıda diplomat, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve gazeteci de yer almıştır. Afganistan, Myanmar ve Seyşeller yönetimlerinin bu yıl Genel Kurul’da temsil edilmediği bildirilmiştir.
New York şehri toplantılar için olağanüstü güvenlik önlemleri almıştır. Manhattan’ın Birleşmiş Milletler binasının bulunduğu bölgesi trafiğe kapatılmış, binlerce polis, K-9 köpekleri, insansız hava araçları ve helikopterlerle güvenlik sağlanmıştır. Doğu Nehri’nde polis botları devriye görevi yapmıştır. BM binası çevresinde çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ve grupların gösteriler düzenlediği, özellikle Gazze’deki saldırıların protesto edildiği kaydedilmiştir.
Antonio Guterres’in Açılış Konuşması
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, 23 Eylül 2025 tarihinde Genel Kurul’un yüksek düzeyli görüşmelerinin açılış konuşmasını yapmıştır. Konuşmasında BM’nin 80 yıl önce İkinci Dünya Savaşı sonrasında barışın korunması amacıyla kurulduğunu hatırlatmış, günümüzde ise insanlığın “insafsız acılar çağında” bulunduğunu ifade etmiştir. Guterres, BM’nin ilkelerinin kuşatma altında olduğunu, barış ve ilerlemenin dayandığı sütunların cezasızlık, eşitsizlik ve kayıtsızlık altında çökmekte olduğunu belirtmiştir.
Guterres, dünyada artan kutuplaşmaya dikkat çekmiş, çok kutupluluğun doğru işleyen çok taraflı kurumlar olmadan kaosa yol açabileceğini söylemiştir. Egemen ülkelerin topraklarının işgal edildiğini, açlığın bir silah olarak kullanıldığını ve gerçeklerin susturulduğunu dile getirmiştir. Genel Sekreter, “Nasıl bir dünya seçeceğiz? Kaba güçlerin hâkim olduğu bir dünya mı, yoksa hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir dünya mı?” sorusunu yöneltmiştir.
Konuşmasında Gazze’de süren savaş üzerinde özellikle durmuştur. Guterres, “Gazze’deki dehşet üçüncü korkunç yılına yaklaşıyor” ifadesini kullanmış, bu durumun temel insani değerlere aykırı siyasi kararların sonucu olduğunu belirtmiştir. Ölüm ve yıkımın boyutunun, genel sekreterlik görevi boyunca gördüğü tüm çatışmaların ötesinde olduğunu söylemiştir. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarını kınadığını yinelemiş, ancak Filistin halkının toplu şekilde cezalandırılmasının ve Gazze’nin sistematik olarak yok edilmesinin hiçbir gerekçeyle meşrulaştırılamayacağını ifade etmiştir. Bu bağlamda derhal kalıcı ateşkes, tüm rehinelerin serbest bırakılması, insani yardımın engelsiz erişimi ve iki devletli çözüm çağrısı yapmıştır.
Guterres konuşmasında Ukrayna, Sudan, Yemen, Lübnan ve Haiti’de süren krizlere de değinmiş, bu çatışmaların küresel istikrara tehdit oluşturduğunu belirtmiştir. Ayrıca Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in Gazze’de soykırım yapmaktan kaçınması yönündeki kararlarını hatırlatarak, uluslararası hukukun ihlal edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır.
İnsan haklarının barışın süsü değil temeli olduğunu söyleyen Guterres, bunların evrensel, bölünemez ve birbirine bağımlı olduğunu ifade etmiştir. İnsan haklarının uygulanması için siyasi iradeye ihtiyaç bulunduğunu kaydetmiş, adaletin sesinin yükseltilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca küresel yardımların kesilmesinin milyonlarca insan için ölüm fermanı anlamına geldiğini dile getirmiştir. Özellikle ABD’nin ve diğer ülkelerin BM’ye yaptığı katkılardaki kesintilerin, insani yardım çalışmalarını doğrudan olumsuz etkilediğini vurgulamıştır.
Guterres, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine ve yapay zekâ teknolojisinin denetimsiz ilerleyişine de değinmiştir. İklim krizine karşı acil küresel eylem çağrısı yapmış, yapay zekânın insanlığa hizmet etmesi gerektiğini, hiçbir şirketin kanunun üzerinde olamayacağını söylemiştir. Teknolojiye dair ortak uluslararası güvenlik standartları ve düzenlemeler oluşturulması gerektiğini, şeffaflık, hesap verebilirlik ve güvenlik ilkeleri olmadan yeni teknolojilerin kullanılmaması gerektiğini ifade etmiştir.
Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inácio Lula da Silva’nın Konuşması
Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inácio Lula da Silva, gelenek gereği 23 Eylül 2025 tarihinde Genel Kurul’un yüksek düzeyli oturumlarında ilk konuşmayı yapan lider olmuştur. Lula, hitabında öncelikle iklim değişikliği sorununa değinmiştir. 2024 yılının kaydedilen en sıcak yıl olduğunu hatırlatmış, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele ederken aynı zamanda başka yapısal zorluklarla karşı karşıya kaldığını ifade etmiştir. Zengin ülkelerin refah düzeyine iki yüzyıllık sera gazı emisyonları pahasına ulaştığını vurgulamış, bu ülkelerden daha fazla sorumluluk almalarını talep etmiştir. Ayrıca Kasım ayında Brezilya’da düzenlenecek COP30 öncesinde adil kaynak paylaşımı ve teknolojiye erişim için uluslararası iş birliği çağrısı yapmıştır.
Lula, konuşmasında Gazze’de süregelen savaşa geniş yer ayırmıştır. Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihli saldırılarının hiçbir açıdan savunulamayacağını ifade etmiş, ancak buna karşılık Gazze’de yaşanan kitlesel yıkımın ve on binlerce sivilin ölümünün hiçbir gerekçeyle meşrulaştırılamayacağını söylemiştir. “Hiçbir şey, mutlak hiçbir şey Gazze’de süren soykırımı haklı çıkaramaz” sözleriyle bu durumu vurgulamış, uluslararası insancıl hukukun ve Batı’nın ahlaki ayrıcalık mitinin enkaz altında kaldığını belirtmiştir. Gazze’de açlığın savaş aracı olarak kullanıldığını, zorla yerinden edilmenin cezasız kaldığını dile getirmiştir. Ayrıca İsrail’in politikalarına karşı çıkan Yahudi toplumunu da anarak, Filistin halkının bağımsız bir devletle ancak hayatta kalabileceğini ifade etmiştir.
Brezilya lideri, ABD’nin Karayipler’de uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle gerçekleştirdiği askeri operasyonları da eleştirmiştir. Bu operasyonların uluslararası hukuk açısından meşru zemine oturmadığını, sivil kayıplara yol açtığını ve fiili infaz niteliği taşıdığını söylemiştir. Lula’ya göre uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelenin en etkili yolu uluslararası iş birliği, kara para aklama faaliyetlerinin engellenmesi ve silah ticaretinin sınırlandırılmasıdır.
Konuşmasında iç siyasete de değinen Lula, eski başkan Jair Bolsonaro’nun 2023 seçimlerinden sonra iktidarda kalma girişimleri nedeniyle mahkûm edilmesini hatırlatmıştır. Bu mahkûmiyetin Brezilya demokrasisinin gücünü gösterdiğini ve otoriter eğilimlere karşı önemli bir mesaj verdiğini söylemiştir. Lula, “Demokrasimiz ve egemenliğimiz pazarlık konusu değildir” ifadesiyle bu sürecin ülkesindeki demokratik kurumların işleyişini teyit ettiğini belirtmiştir.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Konuşması
ABD Başkanı Donald Trump, 23 Eylül 2025 tarihinde Genel Kurul’un ikinci konuşmacısı olarak kürsüye çıkmıştır. Konuşmasına teleprompter arızasından bahsederek başlamış, ardından metnini kâğıttan okumaya devam etmiştir. Açılış kısmında önceki dönemine atıf yapmış, ilk başkanlığı sırasında dünya çapında barış ve istikrar sağlandığını, sonraki dönemde ise krizlerin arttığını söylemiştir.

ABD Başkanı Trump BM Genel Kurulu’nda konuşma yapıyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Trump’ın konuşmasının ana gündemlerinden biri Gazze olmuştur. ABD Başkanı, İsrail’in askeri operasyonlarının iki yıldır devam ettiğini, 65.000’den fazla sivilin hayatını kaybettiğini ifade etmiştir. Filistin devletinin son günlerde Batılı ülkeler tarafından tanınmasının ise Hamas için bir ödül anlamına geldiğini ileri sürmüştür.
Trump, Haziran 2025’te ABD Hava Kuvvetleri’nin İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği bombardımana da değinmiştir. “Operasyon Geceyarısı Çekici” adı verilen saldırıda yedi B2 bombardıman uçağının 30.000 kiloluk bombalar bıraktığını, İran’ın zenginleştirme kapasitesinin tamamen yok edildiğini iddia etmiştir. Ancak Pentagon’un daha önceki değerlendirmeleri bu saldırının İran’ın programını yalnızca birkaç ay geriye attığını belirtmiştir.
Ukrayna savaşına ilişkin konuşmasında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile olan kişisel ilişkisinin barışı sağlamada yardımcı olacağını düşündüğünü, fakat savaşın beklediğinden daha zor bir şekilde sona erdirilebildiğini ifade etmiştir. Avrupa Birliği ülkelerini Rus petrol ve gazını almaya devam etmekle eleştirmiştir.
Trump ayrıca göç ve göçmenlik konusunu gündeme getirmiştir. Almanya, Yunanistan ve İsviçre gibi Avrupa ülkelerini “açık sınır deneyi” yapmakla suçlamış, ABD’nin göçmenleri hızla sınır dışı etmesi sayesinde yasa dışı geçişlerin azaldığını söylemiştir. Uluslararası Göç Örgütü’nü (IOM) eleştirerek, örgütün “Batı ülkelerine yönelik bir saldırıyı finanse ettiğini” ileri sürmüştür.
Konuşmasında iklim değişikliğiyle ilgili söylemleri dikkat çekmiştir. Trump, iklim değişikliğini “dünyaya yapılmış en büyük sahtekârlık” olarak nitelemiş, karbon ayak izi kavramını reddetmiş ve yenilenebilir enerji yatırımlarını “aldatmaca” olarak tanımlamıştır. Bu sözler, Brezilya Cumhurbaşkanı Lula’nın aynı günkü iklim odaklı açıklamalarıyla tezat oluşturmuştur.
Trump, biyolojik silahların önlenmesi için uluslararası bir anlaşmanın yapay zekâ destekli doğrulama sistemiyle denetlenmesini önermiştir. Bu konudaki girişime tüm devletleri katılmaya çağırmıştır. BM’ye yönelik eleştirileri de konuşmasının önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Trump, ABD’nin yürüttüğü arabuluculuk girişimlerinin BM’den çok daha etkili olduğunu söylemiş, Birleşmiş Milletler’in “sadece sert yazılar kaleme alıp bunların arkasını getirmediğini” ileri sürmüştür. Konuşmasında BM’nin kendisine “kötü bir asansör ve kötü bir teleprompter” dışında bir şey sunmadığını belirtmiştir.
Son olarak, konuşmasının yaklaşık 45 dakikayı aşmasıyla kendisine tanınan sürenin üç katı kadar süre kullanmıştır. ABD Başkanı, konuşmasını dünya genelinde yedi farklı çatışmada arabuluculuk yaptığını belirterek, bu başarılarının Nobel Barış Ödülü’nü hak ettiğini söyleyerek tamamlamıştır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Konuşması
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 23 Eylül 2025 tarihinde Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu yüksek düzeyli görüşmelerinde dördüncü konuşmacı olarak Genel Kurul kürsüsünden hitap etmiştir. Konuşmasına, Genel Kurul’un insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyerek başlamış, oturumun yeni başkanı Annalena Baerbock’a başarılar dilemiş ve görevini devreden önceki başkan Philemon Yang’ı tebrik etmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'na hitap ediyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Konuşmamın hemen başında, Filistin'in giderek artan sayıda ülke tarafından tanındığı bir dönemde, Filistin Devlet Başkanı Sayın Mahmut Abbas'ın bugün bizzat aramızda olamayışından duyduğum üzüntüyü ifade etmek istiyorum. Biz bugün bu kürsüde kendi vatandaşlarımızla birlikte sesi kısılmak istenen Filistin halkının hissiyatına tercüman olmak için de bulunuyoruz. Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıklayan tüm ülkelere teşekkür ediyor, henüz bu kararı almayan devletleri ise bir an önce harekete geçmeye çağırıyorum." diyerek konuşmasına başlamıştır.
Birleşmiş Milletler Şartı'nın bundan 80 yıl önce San Francisco'da imzalandığını ve 24 Ekim 1945'te yürürlüğe girdiğini anımsatan Erdoğan, Birleşmiş Milletler Kuruluş Şartı'nın ilk maddesinin ilk kelimelerini tekrar hatırlatmak istediğini belirterek, şöyle devam etmiştir: "Birleşmiş Milletler'in amacı, uluslararası barış ve güvenliği korumaktır.' Evet, bizler bu salonda Birleşmiş Milletler'in 80'inci yaşını kutlarken dünyanın birçok bölgesinde Kuruluş Şartı'nın ilk maddesinin ilk kelimelerine gölge düşürecek vahim hadiseler yaşanıyor. Özellikle Gazze'de gözlerimizin önünde 700 günü aşkın bir süredir soykırım devam ediyor.
Biz toplantı halindeyken dahi Gazze'de şu anda siviller katlediliyor. Gazze'de ölen sivillerin sayısı 65 bini geçti. Enkaz altında kaç cenazenin olduğu henüz bilinmiyor. Ölenlerin 20 binden fazlası çocuk. İsrail tarafından, Gazze'de son 23 aydır her saat bir çocuk acımasızca hayattan kopartılıyor. Bunlar sayı değil dostlar, hepsi birer can, birer masum insan. Şu anda sadece silahlarla değil, açlık silahıyla da insanlar öldürülüyor. 21'inci yüzyılda, medeni dünyanın bakışları altında, 146'sı çocuk 428 kişi açlıktan hayatını kaybetti ve sayı her geçen gün artıyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'na hitap ediyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan Gazze'deki günlük hayatı anlatan bir fotoğraf göstererek, "Ellerinde leğenli kadınlar. Lütfen hepimiz elimizi vicdanımıza koyup cevap verelim. 2025 yılında şöyle bir gaddarlığın makul bir sebebi olabilir mi? Fakat, insanlık adına bu utanç manzarası Gazze'de 23 aydır her gün tekrar ediyor. 365 kilometrekare içinde yaşayan 2,5 milyon Gazzeli, her gün yerinden ediliyor, her gün bir başka bölgeye göçe zorlanıyor." diye konuşmuştur.
Gazze'nin sağlık altyapısının tamamen çökmüş durumda olduğunu, doktorların öldürüldüğünü ya da gözaltına alındığını, ambulansların vurulduğunu, hastanelerin bombalandığını, yıkıldığını belirten Erdoğan, tedavinin, operasyonun ve ilaç bulmanın mümkün olmadığını belirtmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakın, Tayyip Erdoğan olarak içim yanarak, içim kan ağlayarak söylüyorum. Henüz 2-3 yaşındaki, elleri, kolları, bacakları olmayan masum yavrucaklar, bugün maalesef, Gazze'nin olağan fotoğrafı haline gelmiştir." diye eklemiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'na hitap ediyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Açlıktan ölme noktasına gelen bir çocuğun fotoğrafını gösteren Erdoğan, "Buna hangi vicdan dayanır, hangi vicdan buna sessiz kalabilir? Çocukların açlıktan, ilaçsızlıktan öldüğü bir dünyada huzur olur mu?" ifadesini kullanmıştır. Herkesin anne-baba olduğunu, üzerine titrediği evlatları, torunları olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürmüştür: "Burada, Amerika'da, Avrupa'da, dünyanın her yerinde, bir çocuğun eline küçük bir diken batsa, anne babaların yüreği yanıyor ama Gazze'de, çocukların elleri, kolları, bacakları anestezi yapılmadan ampute ediliyor. Kimse kusura bakmasın ama bu, insanlığın dip noktasıdır. İnsanlık tarihi son bir asırda böyle bir vahşet görmemiştir. Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Gazze'deki soykırım medya, sosyal medya aracılığıyla her an canlı olarak yayınlanıyor.
İsrail, şu ana kadar Gazze'de ulusal ve uluslararası basında çalışan 250 gazeteciyi kasıtlı olarak öldürdü, Gazze'ye tüm girişleri yasakladı. Ama yine de soykırımı gizleyemedi. Filistin topraklarında devam eden soykırıma her fırsatta dikkatleri çeken Genel Sekreter Sayın Guterres'i gönülden destekliyorum, cesareti için kendisini bir kez daha tebrik ediyorum. Ancak, Birleşmiş Milletler Gazze'de kendi çalışanlarını dahi maalesef koruyamamıştır. Gazze'de insanlara yardım için koşturan 500 kişi öldürülmüştür. Bunların 326'sı BM personelidir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, soykırımın, tıpkı Holokost gibi insanların toplu halde imhası için kullanılan, utanç verici, insanlık dışı, barbarca bir kavram olduğunu söylemiş, Gazze'de sadece insanların öldürülmediğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürmüştür: "Gazze'de hayvanlar hedef alınarak öldürülüyor. Tarım alanları, bahçeler, ağaçlar, otlar, asırlık zeytin ağaçları, sular yok ediliyor, kirletiliyor. Gazze'de binalar, evler, kütüphaneler, hastaneler, okullar, camiler, kiliseler, tarihi yapılar bilinçli bir şekilde yıkılıyor. Gazze'nin toprağı, insan için de hayvan için de bitki için de artık işe yaramaz hale getiriliyor. İşte sizlere bir başka fotoğraf. Şimdi size soruyorum, elimdeki şu fotoğrafın güvenlik arayışıyla ne ilgisi var? Bunun adı canlıya düşmanlık, hayata düşmanlık değil midir? Bu kürsüden açık açık ifade ediyorum. Bu kürsüden ifade ediyorum, Gazze'de bir savaş yoktur. Gazze'de iki taraftan söz edilemez, Gazze'de bir yanda elinde en modern, en öldürücü silahlar olan düzenli ordu, diğer tarafta ise masum siviller, masum çocuklar vardır. Bu, terörle mücadele değildir. Bu, 7 Ekim olayı öne sürülerek yürütülen bir işgal, tehcir, sürgün, soykırım daha doğrusu bir toplu kıyım politikasıdır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze, Hamas bahanesiyle yok edilirken, eş zamanlı olarak Hamas'ın yönetimde olmadığı Batı Şeria'nın da adım adım işgal edildiğini, infazlarla masum sivillerin katledildiğini dile getirmiştir. "İsrail, Gazze ve Batı Şeria ile sınırlı kalmıyor, Suriye'ye, İran'a, Yemen'e, Lübnan'a saldırılar düzenleyerek bölge barışını da tehdit ediyor." diyen Erdoğan, en son arabulucu Katar'da ateşkes müzakereleri için toplantı yapan heyete, İsrail'in saldırı gerçekleştirdiğini anımsatmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Katar'a yönelik saldırı göstermiştir ki İsrail yönetimi tamamen kontrolü kaybetmiştir. Netanyahu'nun barış yapmaya da rehineleri kurtarmaya da niyetinin olmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. Sadece komşuları değil, Orta Doğu'daki tüm ülkeler İsrail hükümetinin pervasız tehditlerine muhatap oluyor. Şunun da farkına varalım. İsrail'in artan saldırganlığı sebebiyle Avrupa başta olmak üzere Batı'da, İkinci Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan değerler de çok ağır yara almıştır. En temel insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, gösteri ve protesto özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, demokrasi, eşitlik, adalet gibi kavramlar rafa kaldırılmıştır. Gelinen noktada hepimiz şu gerçeği görmek zorundayız. Vadedilmiş topraklar saplantısıyla hareket eden İsrail yönetimi, yayılmacı bir politika ile bölge barışına ve insanlığın müşterek kazanımlarına kastetmektedir. Üç semavi dinin kutsal beldesi, insanlığın ortak mirası olan Kudüs-ü Şerif bu radikalizmin doğrudan hedefidir. Vicdan sahibi Musevileri de rahatsız eden, onların da tasvip etmediği, dahası tüm dünyada antisemitizmi körükleyen bu cinnet hali artık daha fazla devam edemez. Gazze'de ateşkes bir an önce sağlanmalı, saldırılar durmalı ve insani yardımların engelsiz girişine mutlaka izin verilmelidir. Soykırım kadrosunun uluslararası hukuka hesap vermesi temin edilmelidir. İnşallah bu mutlaka gerçekleşecektir." diye eklemiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu'na hitap ediyor, 23 Eylül 2025 - (Anadolu Ajansı)
Erdoğan, Gazze'de yaşanan barbarlığa karşı sesini yükseltmeyen, tavır almayan herkesin bu vahşetin sorumluluğuna ortak olduğunu ifade etmiş ve şu sözleri sarf etmiştir: "Bütün dünya liderlerine sesleniyorum, gün bugündür. Gün, insanlık adına Filistinli mazlumların yanında dimdik durma günüdür. Halklarınız Gazze'deki barbarlığa tepki gösterirken, gelin sizler de adım adım cesaretinizi gösterin. Çocukların çocukları büyüttüğü Gazze'ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin. Bu vesileyle, dünyanın farklı ülkelerinde Gazzeli mazlumlara sahip çıkmak için meydanları dolduran, Gazzeli masumlara destek olmak için denizlere yelken açan akademisyeniyle, sanatçısıyla, siyasetçisiyle, aktivistiyle, öğrencisiyle tüm Filistin savunucularına en kalbi selamlarımı yolluyorum."
Suriye'de yaşanan zulüm ve çatışmaları 13 yıl boyunca BM kürsüsünde dile getirdiğini anımsatan Erdoğan, "Nasıl bugün Gazzeli mazlumlar için sesimizi yükseltiyorsak, 13 yıl süresince de Suriyelilerin feryatlarına dikkati çektik. Burada onların da sesi, nefesi olduk. 1 milyon insanın hayatına milyonlarcasının da vatanlarını terk etmesine sebep olan zulüm 8 Aralık devrimi ile birlikte hamdolsun artık tarihe karıştı." ifadelerini kullanmıştır.
Suriyelilerin 8 Aralık 2024 itibarıyla yeni bir dönemin kapılarını açtığını söylemiş, şöyle devam etmiştir: "Eli kanlı bir rejime karşı mücadeleyi kazanan Suriye halkı, inanıyorum ki büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri zaferi de inşallah menziline ulaştıracaktır. DEAŞ başta olmak üzere terörün hiçbir çeşidinin olmadığı, güvenliğin tesis edildiği, bir ve bütün Suriye vizyonunu tüm imkanlarımızla destekleyeceğiz. Suriye'de istikrar kökleştikçe hiç şüphesiz bunun kazananı Suriyelilerle birlikte tüm komşu ülkeler, tüm bölgemiz olacaktır. Körfez'deki kardeş ülkelere de Suriye'nin toparlanmasına verdikleri katkılar için teşekkürlerimi iletiyorum. Bizimle aynı ilkeleri paylaşan tüm bölgesel ve uluslararası aktörlerle iş birliğimizi inşallah aynı şekilde sürdüreceğiz.
Komşumuz İran'la ilgili nükleer dosyanın bir an evvel diplomasi yoluyla çözülmesini temenni ediyoruz. Unutulmamalıdır ki bölgemiz yeni bir krizi daha kaldıramaz. Komşumuz Irak'ın istikrarı, güvenliği ve refahı, bölgemizin selameti bakımından fevkalade önemlidir. Kalkınma Yolu Projesi gibi kolektif refahı önceleyen, stratejik hamlelere bu bakımdan büyük önem atfediyoruz. Kuzeyde her ikisi de komşumuz olan Rusya ve Ukrayna arasında İstanbul Sürecine büyük bir iştiyakla ev sahipliği yapıyoruz. Doğrudan görüşmeler sayesinde çok sayıda esirin ve naaşın mübadelesine aracılık ettik. Taraflar arasında barış müzakerelerinin modalitelerini belirlemeye çalıştık. Unutmayın, 'Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz.' şiarıyla önümüzdeki dönemde de ateşkes için çaba göstermeye devam edeceğiz."
Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışın tesisi için tarafları en başından bu yana cesaretlendirdiklerini ifade eden Erdoğan, "8 Ağustos'ta iki ülke arasında kalıcı barışa giden adımların atılmasından memnuniyet duyuyoruz. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Sayın Paşinyan başta olmak üzere sürece katkıda bulunan Amerikan Başkanı Sayın Trump'ı burada bir kez daha tebrik ediyorum." diye konuştu.
Bu vesileyle Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin kendi rayında ilerlediğini de belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Diğer bir ara buluculuk faaliyetimiz olan Ankara Süreci kapsamında Somali'yle Etiyopya arasındaki ihtilafın halline yönelik gayretlerimizi sürdürüyoruz. Tarafların bu girişimi hızla, başarıyla neticelendirmelerini temenni ediyorum." şeklinde konuşmuştur.
Türkiye'nin, Karadeniz'de güvenliğin teminatı olan Montrö Sözleşmesi'ni tam 89 yıldır tarafsızlık içinde harfiyen uyguladığını vurgulamış ve eklemiştir: "Ege Denizi'ni ve Doğu Akdeniz'i ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine riayet edilen, bir istikrar ve refah havzası olarak görmek istiyoruz. Enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı işbirliğine hazırız. Komşularımızdan da aynısını bekliyoruz. Bu vesileyle Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni dışlayan projelerin başarılı olamayacağını burada özellikle vurgulamak istiyorum. Kıbrıs Adasının, batısında Türkiye'nin hak ve yetkileri Adanın etrafındaki alanlarda ise Kıbrıs Türklerinin meşru hakları vardır. Daha evvel de teklif ettiğimiz Doğu Akdeniz Konferansı, müşterek bir zeminin bulunmasına katkı yapacaktır. Kıbrıs Meselesinin çözümü daha önce defalarca denenmiş ancak Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle tüketilmiş federasyon modeli üzerine bina edilemez. Kıbrıs Adası'nda iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türkleri, Ada'nın eşit sahibidir ve azınlık olmayı kabul etmeyecektir. Uluslararası toplum Kıbrıs Türklerinin yarım asırdır maruz bırakıldıkları haksız izolasyona artık son vermelidir. Son üç Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığım çağrıyı bugün bir kere daha tekrarlıyor, uluslararası toplumu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum."
İlerleyen dönemde, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yeni bir başlangıç ve vizyonu arzuladıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu vizyon, günü kurtaran değil ufku yeniden tayin eden, ortak geleceğimizi şekillendiren bir vizyon olmalıdır. Bunun için elbette Avrupa Birliği'nin de bizim kadar istekli ve kararlı olması mühimdir." değerlendirmesinde bulunmuştur.
Türkiye'nin, net güvenlik sağlayıcısı bir ülke olarak Birleşmiş Milletler, NATO, AGİT ve Avrupa Birliğinin harekat ve misyonlarına katkılarını sürdüreceğini yineleyerek, "2026 yılındaki NATO Zirvesi'ni Ankara'da toplayacağız. NATO müttefikliğimiz Amerika Birleşik Devletleri'yle ilişkilerimizi ticaret, yatırım, enerji ve savunma sanayi başta olmak üzere birçok alanda güçlendiriyoruz." demiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Orta Asya'daki kardeş ülkelerin barış, istikrar ve refahının Türkiye için vazgeçilmez olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürmüştür: "Türk Devletleri Teşkilatımız, bölgesel bir çatı olmanın ötesine geçerek küresel bir aktör olma yolunda ilerliyor. Köklü, beşeri bağlarımızın olduğu Balkanlar'da barışın ve istikrarın sürmesi için yoğun gayret içindeyiz. Temmuz ayında ihdas ettiğimiz Balkan Barış Platformu bu yöndeki çabalarımızın en yeni örneğidir. KFOR Komutanlığı görevini de bu yıl Ekim ayında bir kez daha üstleneceğiz. Afganistan'daki yönetimin, toplumu kuşatıcı dikkate alan bir anlayış sergilemesi temel arzumuzdur. Yeniden toparlanma sürecinde uluslararası toplumun Afgan halkını yalnız bırakmamasıdır. Türkiye ve Türk milleti olarak, Afgan kardeşlerimizin her daim yanında olmaya devam edeceğiz. Güney Asya'da barış ve istikrarın muhafazasını son derece önemli görüyoruz. Nisan ayında Pakistan ve Hindistan arasındaki çatışmaya varan bu gerilimde varılan ateşkesten memnuniyet duyuyoruz. İki ülke arasında terörle mücadelede iş birliğini önemsiyoruz.
Keşmir Meselesinin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları temelinde Keşmirli kardeşlerimizin beklentileri ekseninin diyalogla çözülmesini destekliyoruz. Afrika Kıtasıyla eğitimden sağlığa, altyapıdan ticarete kadar geniş bir yelpazede ilişkilerimiz yıldan yıla güçleniyor. Somali'nin terörle mücadelesine gereken her türlü desteği verirken insani yardım faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz. Sudan'da iki yılı aşkın süredir devam eden çatışma ortamı bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Sudan'da akan kanın durması ve sürdürülebilir barışın tesis edilmesi, uluslararası toplumun ortak sorumluluğudur. Bizim bu yöndeki çabalarımız devam edecektir."
Kaynakça
Al Jazeera. “UN General Assembly 2025 Live: Day One.” Al Jazeera. Erişim 23 Eylül 2025. https://www.aljazeera.com/news/liveblog/2025/9/23/un-general-assembly-2025-live-day-one
Anadolu Ajansı. “Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurul Oturumu Başladı.” Anadolu Ajansı. Erişim 23 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/birlesmis-milletler-80-genel-kurul-oturumu-basladi/3696176#
Anadolu Ajansı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘Bütün Dünya Liderlerine Sesleniyorum, Gün Filistinli Mazlumların Yanında Dimdik Durma Günüdür.’” Anadolu Ajansı. Erişim 23 Eylül 2025. https://www.aa.com.tr/tr/politika/cumhurbaskani-erdogan-butun-dunya-liderlerine-sesleniyorum-gun-filistinli-mazlumlarin-yaninda-dimdik-durma-gunudur/3696257
No comments:
Post a Comment