IRAN TÜRBÜLANSA GİRER Mİ?
Fotoğraf: Fatemeh Bahrami/AA
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve İranlı yetkililerin olduğu helikopter Azerbaycan dönüşünde dağlık bir bölgede düştü.
Peki helikopter nasıl düştü? Sabotaj ihtimali var mı yoksa İran iç hesaplaşması mı ya da ihmaller zinciri mi? Bundan sonra ne olacak, Reisi’nin ölümü İran’ı nasıl etkileyecek?
Helikopterin nasıl düştüğü sorusu ile başlayalım. Bu konuda ortaya çıkan her yeni bilgi ve açıklama yeni soruları doğuruyor ve oldukça kapalı olan İran yönetiminden şimdilik sorulara cevap olacak açıklamalar gelmiyor. Elbette cevapsız sorular çoğaldıkça helikopter kazasına dair teoriler ve komplo teorileri de güçleniyor.
Mesela;
-İran Cumhurbaşkanını ve Dışişleri Bakanını Amerikan yapımı eski bir helikoptere kim bindirdi? Kazadan sonra İranlı bir askeri kaptan pilot “Helikopter motorlar dursa bile iniş yapabilecek şekilde modifiye edildi” derken İranlı yetkililer Amerikan yaptırımlarını suçluyor. Yaptırımlar sebebiyle helikopterin bakımlarının yapılamadığını ve yedek parça temin edilemediğini söylüyorlar. Peki böylesi önemli bir konvoy neden İran’ın dostu olan Rusya yapımı helikopterle değil de Amerikan malı helikopterle taşındı? Kimileri Rus malı helikopterlerin bakımda olduğunu ve seyahate uygun olmadığını söylüyorlar ancak bu iddia ile ilgili İran resmi makamlarından bir açıklama yok.
-Normalde devletin kilit isimlerinin olduğu konvoylarda risk dağılımı yapılır ve önemli isimler aynı araçlarda seyahat etmez. Reisi ile Abdullahiyan nasıl ve neden aynı helikoptere bindi?
-Hava durumunun kötü olduğu biliniyorken helikopter neden yola çıktı?
-3 helikopterin olduğu konvoya eskortluk eden askeri uçak veya helikopter neden yoktu?
-Cumhurbaşkanının olduğu helikopterin düştüğünü fark eden konvoydaki helikopterlerden birinin geri döndüğü ancak bir şey bulamayınca yakınlardaki bir maden ocağına indiği bilgisi var. Reisi’nin helikopterinin yaklaşık olarak düştüğü yeri ikinci helikopterdekilerin verdikleri bilgi ile tespit etmek mümkün değil miydi?
-Reisi’nin helikopterindeki isimlerden biri ile kazadan hemen sonra temas kurulduğu, birkaç kez telefonla görüşüldüğü biliniyor. Sinyal tespiti ile yer tespiti yapılamaz mıydı?
-Tamam arazi dağlıktı ve yoğun sis vardı ancak arama-kurtarma çalışmaları İran’ın her fırsatta sergilediği drone teknolojisine rağmen neden geç başladı ve 15 saat sürdü?
-İranlı yetkililer kazadan hemen sonra “Helikopter sert iniş yaptı” açıklamasını yaptı ve kaza olduğunu söyledi. Sert iniş bilgisi kimden alındı ve ülkede yaprak düşse dış güçleri işaret eden İran neden ilk andan itibaren olayın bir kaza olduğunda ısrar etti?
-Kazadan sonra kaza mahalli göstermelik olarak bile korunmadı. Arama-kurtarma ekiplerinden askerlere ve hatta gazetecilere kadar herkes o alana girip çıktı. İranlı yetkili makamlar kazanın ikinci günü kazaya dair inceleme yapılacağını duyurup bölgeyi çembere aldı. İran gibi güvenlikçi bir ülkede, o kaza mahalline herkesin girebilmesi nasıl mümkün oldu ve ilk andan itibaren kaza olduğuna dair ısrar eden İran neden ikinci gün soruşturma kararı aldı?
Helikopterin rotasının havalandıktan sora değiştiğine, helikopterde iletişim sistemi olmadığına ve kapalı olduğuna dair iddialar da var.
Cevapsız soru çok ve yukarıda belirttiğim gibi her yeni bilgi yeni soruları doğuruyor.
Peki helikopter düştü mü, düşürüldü mü?
En çok sorulan soru bu elbette!
Kazaya ilişkin skandala varan ihmaller zinciri olduğu kesin ve eğer bir sabotaj varsa bunun failini İran içinde aramak gerekiyor. Sonuçta dış güçler Reisi’yi ve Abdullahiyan’ı eski bir helikoptere kötü hava şartlarına rağmen zorla bindirmedi.
Bu noktada yeni bir soru ortaya çıkıyor: İran içinde kimler yapmış olabilir?
Kimileri fail olarak İran’ın Ruhani Lideri Hamaney’i gösteriyor ve “Yeni ruhani lider kim olacak yarışında adı geçen isimler arasında Hamaney’in küçük oğlunun da adı geçiyor, bu nedenle Hamaney güçlü adaylardan biri olan Reisi’yi elimine etti” diyorlar. Ancak Reisi’nin yargı erki içindeki hızlı yükselişini Hamaney sağladı. Ayrıca rejime ve müesses nizama sıkı sıkıya bağlı olan Reisi her ne kadar adı geçiyor olsa da hırslı bir aday değildi. İran’ı iyi bilenler “Hamaney’in Reisi’ye yarıştan çekil demesi yeterliydi” diyor. Kaldı ki, kazada ölen Abdullahiyan da Hamaney’e yakın bir isimdi.
Yeni bir bilgi ortaya çıkar da manzarayı değiştirir mi bilinmez ancak mevcut duruma bakılırsa kazanın temel sebebi İran içindeki güvenlik kurumları arası çekişmenin yarattığı zafiyetler. İki ordulu ve iki istihbaratlı bir ülke olan İran’da bu kurumların birbirlerine güvenmediği, her fırsatta operasyon çekmeye çalıştığı sır değil.
Peki bundan sonra ne olur?
Muhtemelen İran yetkili mercileri yürütülen soruşturma çerçevesinde birkaç yetkiliyi günah keçisi ilan edip tutuklar ve konu kapanır. Zaten iç veya dış sabotaj olduğu sonucuna ulaşılsa bile İran’ın bunu açıklayacağını hiç zannetmiyorum.
Ancak şurası kesin ki kaza, İran iç siyasetini etkileyecek. 50 gün sonra cumhurbaşkanlığı seçimi yapması gereken İran’da ultra muhafazakar, muhafazakar ve reformist kanatlar arasındaki çekişmenin alevlenmesi oldukça muhtemel.
Kimileri muhafazakar kanattan olan Reisi’nin ve Abdullahiyan’ın ölümünün ardından reformistlerin güçleneceğini ve belki de gösterilerin yeniden başlayabileceğini söylüyor. Öncelikle İran’daki reformistlerin sadece muhafazakarlara göre ılımlı olduğunu, mesela kılık kıyafet zorunluluklarına dair kanunları kaldırmak, ülkeyi sekülerleştirmek gibi hedeflerinin olmadığını hatırlamakta fayda var. Ayrıca şu anda önce çıkan reformist isimler olmadığı gibi 50 gün sonra sandıktan ultra muhafazakar bir isim de çıkabilir. Elbette bu durum İran içinde ve dışında daha sert politikaların yürütülmesine sebep olabilir ancak şimdiden yorum yapmamak ve seçimleri beklemek gerek.
Her halükarda İran 50 gün boyunca kendi içine dönecek ve asıl türbülans yeni ruhani liderin seçilmesi aşamasında yaşanacak.
No comments:
Post a Comment