Tuesday, December 28, 2021

TÜRK DÜNYASI BÜTÜNLEŞMESİNDE YENİ BİR DÖNÜM NOKTASI: “TÜRK DÜNYASI 2040 VİZYONU”

 TÜRK DÜNYASI BÜTÜNLEŞMESİNDE YENİ BİR DÖNÜM NOKTASI: 

“TÜRK DÜNYASI 2040 VİZYONU”


29.11.2021-05.12.2021 No 331

12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen Türk Konseyi’nin 8. Zirvesi, 

çeşitli yönleri ile bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Öncelikle 1992’de 

başlatılan ve ilmek ilmek işlenen bir sürecin ürünü olan Türk Konseyi’nin (Türk Dili 

Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi) isminin, Zirve’de alınan karar gereği Türk Devletleri 

Teşkilatı olarak değiştirilmesini, sembolik anlamının yanında ileriye dönük güçlü bir iş 

birliği iradesinin somut bir göstergesi olarak değerlendirmek gerekir. Orta Asya’daki 

Türk devletlerinin bağımsızlıklarının 30. yıldönümüne denk gelen İstanbul Zirvesi’ni 

anlamlı kılan diğer önemli bir husus ise gözlemci statüsü ile de olsa 

Türkmenistan’ın ilk defa devlet başkanı Kurbankulu Berdimuhammedov’un katılımı 

ile aile fotoğrafında yer almasıdır. Zira 2019 yılında Bakü’de gerçekleştirilen 7. Zirve’ye, 

uzun bir aradan sonra Özbekistan’ın tam üye olarak katılması gibi Türkmenistan’ın da 

“daimi tarafsız ülke” statüsü gerekçesiyle başından beri mesafeli kaldığı Türk 

Devletleri Teşkilatı’nın 8. Zirvesi’ne katılmış olması da Teşkilat’ın geleceği 

açısından, ayrıca ele alınması gereken bir gelişmedir.


Ancak Zirve’nin, asıl üzerinde durulması gereken en önemli sonuçlarından birisi hiç 

şüphesiz üye devletlerce kabul edilen “Türk Dünyası 2040 Vizyonu”dur. Türk halkları 

arasındaki iş birliği ve dayanışmanın genişletilerek derinleştirilmesinin teyit 

edildiği vizyon belgesi, “Siyasi ve Güvenlik İşbirliği”, “Ekonomik ve Sektörel İşbirliği”, 

“Halklararası İşbirliği” ve “Üçüncü Taraflarla İşbirliği” olmak üzere dört ana başlıktan 

oluşmaktadır. Alt başlıklarla detaylandırılan vizyon belgesinde, çoğu daha önce başlatılan 

ve bir şekilde devam eden pek çok alandaki iş birliği ve dayanışma alanlarına da değinilmektedir. 

Ancak belgede söz konusu alanlardaki iş birliğinin gerçekleştirilmesine yönelik belirlenen 

yöntemde ve kullanılan dilde dikkat çeken bazı değişiklikler olduğunu ifade etmek gerekir. 

Örnek vermek gerekirse, belgede geçen “Kültürel, akademik ve parlamenter alanlarda iş 

birliğini ilerletmek için TÜRKSOY, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Miras Vakfı ve TÜRKPA 

gibi Türk iş birliği kuruluşları ile etkin iş birliği ve koordinasyonu sağlama” ifadesiyle Türk 

Devletleri Teşkilatı’nın bundan sonra sayılan bu kurumların politika ve faaliyetlerinde

 “koordinasyon sağlayıcı” rol üstleneceğini söyleyebiliriz. Vizyon belgesinde dikkat çeken 

diğer bir hedef ise üye devletler arasında malların, sermayenin, hizmetlerin ve insanların 

serbest dolaşımının sağlanması yönünde gerekli altyapının oluşturulmasına yönelik 

çalışmaların başlatılmasıdır.Ekonomik ve sektörel iş birliği başlığı altında belgede yer verilen 

konulardan birisi de başta Azerbaycan, Kazakistan ve Türkiye gibi Orta Koridor güzergahındaki 

ülkelerin uzun bir zamandır gündeminde bulunan Hazar geçişli Orta Koridor’un canlandırılmasıdır.

Doğu-Batı güzergahında en kısa ve en güvenilir koridor olan Orta Koridor’un bölgesel ve küresel 

üretim ve tedarik zincirlerine dahil edilmesi, bölgesel kalkınmayı olumlu etkileyeceği gibi Türk 

devletleri arasındaki ekonomik, ticari ve insani hareketliliği de artıracaktır. Ancak bunun için 

mevcut altyapı eksikliklerinin giderilmesi, ulaştırma ve gümrük mevzuatlarında uyumlaştırma ve 

uygulama farklılıklarının giderilmesinin gerekliliği hususu açıktır. Bu bağlamda, Türkiye ile 

Orta Asya arasında direkt bir bağlantı sağlayacak olan Zengezur Koridoru’nun uluslararası 

platformlarda tanıtılmasına belgede açıkça yer verilmiş olması da bu alandaki iş birliği 

iradesinin somut bir göstergesidir. Bu başlık altında daha önceki politikalar ve çalışma 

alanları dikkate alındığında, üye devletler arasındaki iş birliğinin kurumsal bir boyuta 

kavuşturulması için Entegre Türk Enerji Pazarı’nın kurulması, yeşil ve yenilikçi ekonomik 

büyüme politikalarının geliştirilmesi, kamu-özel sektör ortaklıklarında tecrübe paylaşımına 

yönelik üyeler arası karşılıklı değişim gibi alanlardaki iş birliklerinin çerçevesinin de 

açıkça belirlenmiş olduğu görülebilir. Diğer taraftan, 2040 Vizyonu belgesinde Türk 

halklarının ortak değerlerinin altı çizilerek, halklar ve toplumlar arasındaki 

iletişimi ve etkileşimi artıracak enformasyon, medya ve prodüksiyon gibi alanlardaki 

profesyoneller ile eğitim alanındaki öğrencilerin ve akademisyenlerin hareketliliğinin 

artırılmasına yönelik ilkelerin belirlenmiş olması da bundan sonraki süreçte ilgili kurum, 

kuruluş ve sivil toplum örgütleri için bir yol haritası olarak değerlendirilebilir. 

Halihazırda tarihi ve kültürel ortak değerlerimizi yansıtan belgesel, film, dizi ve çocuklar 

için animasyon film üretiminin yetersiz olduğu düşünüldüğünde bu noktada ilgili kamu ve 

özel sektör kuruluşlarına önemli görevler düştüğünü söyleyebiliriz.

Belirli yönleri ile kısaca özetlenen Türk Dünyası 2040 Vizyonu’daki hedeflerin 

belirlenecek yol haritası çerçevesinde gerçekleştirilmesi için Teşkilat’ın yakın 

zamanda bir strateji belgesi yayımlaması beklenebilir. Vizyon belgesinde de 

değinildiği üzere hazırlanacak stratejik yol haritasında amaçların ve hedeflerin açık bir 

şekilde oluşturulması, eşgüdüm, koordinasyon, etkililik ve verimlilik açısından 

TÜRKSOY, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Miras Vakfı, TÜRKPA ve

oluşturulacak yeni kuruluşların görev ve sorumluluk alanlarının yeniden belirlenmesi 

önem arz etmektedir. Yine, vizyon belgesinin Türk devletleri yerine “Türk Dünyası” ya da

 “Türk halkları” gibi daha geniş bir evreni hedef olarak belirlemiş olmasından yola çıkarak 

bundan sonraki süreçte Asya’dan Kafkasya’ya, Akdeniz’e, Ortadoğu’ya, Balkanlar’a ve 

Avrupa’ya uzanan coğrafyalardaki Türk halkları ve toplumları arasındaki iş birliğinin 

geliştirilmesinin de söz konusu vizyon kapsamında değerlendirileceğini öngörebiliriz.

Sonuç olarak, Türk devletleri ve Türk halkları arasındaki iş birliği ve bütünleşme 

sürecinin, Türk Devletleri Teşkilatı’nın oluşturulması ile yeni bir ivme yakaladığını, 

bölgesel ve küresel politikalarda daha aktif bir rol üstleneceğini, bunun için de eşgüdüm 

ve koordinasyonun artırılmasına yönelik mevcut kurum, kuruluş ve yapılarda 

yeniden yapılanmaya gidileceğini tahmin edebiliriz.


Yazar Suat Beylur,

Avrasya Araştırma Enstitüsü, Kazakistan


No comments:

Post a Comment