NATO zirvesinde gölgede kalan konular - Güldener Sonumut
20 Haziran 2021
1 saat önce 20 haziran 2021
© Milliyet tarafından sağlanmıştır
Brüksel, geçtiğimiz hafta pazar gününden itibaren üç gün süren ve dış politika ve uluslararası ilişkiler açısından çok yoğun geçen toplantılara ev sahipliği yaptı. ABD Başkanı Joe Biden’ın NATO müttefikleriyle tanışması için düzenlenen bu zirvede sadece medyatik kararlar alınmadı. Zirvenin heyecanı, liderlerin gerçekleştirdiği çok sayıda ikili görüşme ve basın açıklamaları esnasında zirvenin 79 başlıklı sonuç bildirgesinde bulunan bütün konulara yer verememiştik.
Her şeyden önce her zirvede olduğu üzere bu zirvede de Türkiye’nin NATO nezdindeki konumunun bir kez daha pekiştiğini hatırlatmakta fayda var. Zira uluslararası düşünce kuruluşları ile basında ‘Türkiye NATO’dan uzaklaşıyor mu sorusu?’ her dönemde soruluyor ve tartışılıyor. Her zirvede de Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşmadığı, aksine NATO’nun güvenlik tüketen değil, güvenlik üreten ve Transatlantik bağları güçlendirmek amacıyla üzerine düşen görevi yerine getiren bir üyesi olduğu teyit ediliyor. Bu zirvede de Suriye, Afganistan veya NATO deniz güvenliği mükemmeliyet merkezinin Türkiye’de kurulması konularında liderler tarafından alınan kararlar bunun bir göstergesi.
Asıl mesele Çin
NATO’nun gözlerini Çin’e çevirmesi Pekin yönetiminin tepki vermesine yetti bile. NATO’nun Çin’deki gelişmelere ilgi duyacağını söylemesi bile bölgede etki yarattı. İttifak’ın bildirisinde Çin ikinci kez resmen yer alıyor. Londra zirvesinde Çin kelimesi 6. paragrafta bir kez geçiyordu. Bu zirvede ise 3. paragraftan itibaren bildirinin sonuna kadar tam 10 kez ismi geçiyor. Çin ile NATO arasındaki ilk resmi temas 1999 yılında Kosova’ya yönelik olarak düzenlenen Müttefik Güç Operasyonu esnasında yaşanmıştı. Hatırlanacağı üzere ABD’nin Avrupa’daki kuvvet komutanlığına bağlı B2 uçakları eski bir haritaya dayanarak Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da yanlışlıkla Çin sefaretini vurmuştu. ABD Başkanı Bill Clinton olaydan dolayı özür dilemişti. Birkaç yıl sonra da Çin Halk Cumhuriyeti’nin Belçika büyükelçisi dönemin NATO Genel Sekreteri Lord Robertson’u gayri resmi olarak NATO-Çin ilişkilerini konuşmak üzere akşam yemeğine davet etmişti.
Fransa tutum değiştirdi
Müttefikler ve özellikle ABD için asıl önemli mesele, Pasifik ülkeleriyle kurumsal iş birliğini pekiştirmek. 2006 yılında düzenlenen Riga zirvesinde ABD’nin NATO’nun Pasifik ülkeleriyle kurumsal ilişki kurması önerisini Türkiye desteklemiş, Fransa karşı çıkmıştı. Biden’ın katıldığı Brüksel zirvesinde Paris artık icazetini verdi. 15 yıl sonra ne değişti sorusunu sadece Çin’den gelen tehditlerle cevaplayamayız. İngiltere’nin AB’den ayrılmış olması önemli. Fransa ve Almanya, Pasifik bölgesinde lojistik üs açısından Avustralya gibi ülkelere bağımlı. Avustralya’nın ise İngiltere’yle imtiyazlı ilişkileri var. Fransa, Pasifik ülkeleriyle NATO üzerinden de kurumsal iş birliğini sağlayarak diyalog kanallarını çeşitlendirmiş olacak. Asya-Pasifik ülkeleri şimdiden NATO’nun tedarik zincirine katılmışlar. Gözlerden kaçmış olabilir. Zirve esnasında basın mensupları ile NATO çalışanlarına dağıtılan maskeler, Almanya tarafından finanse edilmiş, Güney Kore tarafından üretilmiş ve FFP2 standardı da Türkiye tarafından denetlenmişti.
‘Menzil dışı’
NATO’nun Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleriyle iş birliğini artırma kararı da önemli. ABD, Afrika’dan askeri açıdan neredeyse tamamen çekiliyor, Ortadoğu’daki varlığını da küçültme kararı aldı. NATO’nun bu coğrafyadaki askeri ve siyasi desteğini artırma vaadini ve Ürdün’e yapılan vurguyu da bu açıdan değerlendirmek gerekiyor.
Akdeniz diyaloğuna ivme kazandırma, İCİ olarak bilinen İstanbul İşbirliği Girişimini yeniden canlandırma ve Kuveyt’deki askeri eğitim merkezinin faaliyetlerini genişletme kararını da göz ardı etmemek lazım. Neticede NATO Pasifik ülkeleriyle birlikte geleneksel olarak bilinen 5000 kilometrelik menzilinin ‘biraz’ dışına çıkarıyor.
Bu konular Zirve bildirisinin alt kısımlarında bulunan ve medyanın gözünden kaçan unsurlar arasında yer alıyor.
2022’de İspanya’da yapılacak olan zirvede alt sıralara düşürülecek konular ile bugünlerde alt sıralarda yer alıp daha yukarıda bulunacak olan başlıklar şimdiden merak konusu. Stratejik konsept, Çin ve Pasifik ülkeleri konusunun bildiride yükseleceğini tahmin etmek zor deği
Biden’ın ziyaretinden Merkel kârlı çıktı
NATO liderler zirvesine katılan Avrupalı müttefikler arasında ABD Başkanıyla en yakın ilişkiyi kimin kuracağı konusunda ‘tatlı’ bir rekabet yaşanır. Trump’ın göreve geldiği ilk günlerde Avrupalı müttefikler arasındaki bu yarışı Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron kazanmıştı. Macron Beyaz Saray’a davet edilen ilk Avrupalıydı. Trump, Theresa May’den pek hoşlanmıyor, Brexit konusunda Boris Johnson’u destekliyordu. Trump’ın Macron’la yakın ilişkisi de fazla uzun sürmedi.
Brüksel’de düzenlenen zirvede ise Joe Biden en uzun görüşmeyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la gerçekleştirdi. AB’ye üye ülkeler arasında ise en yakın müttefik olarak Almanya Başbakanı Angela Merkel’i seçti. ABD’nin Almanya’dan asker çekmeyeceğini hatırlatarak Merkel’i de 15 Temmuz tarihinde Beyaz Saray’a davet etti. Kuzey Akım 2 projesine yönelik yaptırımları iptal etti. Berlin yönetimi de ABD’den gaz ithal etmek üzere Almanya’da dolum tesisi üretmeye hazırlanıyor. ABD’nin Almanya ile yakın ilişkisini Çin’e bağlamak gerekiyor. Zira AB-Çin ticari ilişkilerinde Almanya’nın payı çok yüksek. Anthony Blinken Fransızca konuşsa bile Alman Marshall Fonu Başkanı Karen Donfried’in Avrupa işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olarak atanmış olmasının da gözlerden kaçmaması gerekiyor.
AB-Türkiye ilişkileri mültecilere indirgenemez
Brüksel’de zirveden zirveye koşuyoruz. NATO ve ABD-AB zirvesinin ardından 24 ve 25 Haziran tarihlerinde AB devlet ve hükümet başkanları Brüksel’de bir araya gelecekler. Bu zirvede Brüksel AB-Türkiye ilişkilerine nasıl ivme kazandıracağını kararlaştıracak. Şimdilik Ankara açısından tek kazanım, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen Türkiye’de bulunan mültecilere ek mali yardım tasarısını hazırlamış gibi görünüyor. AB dışişleri bakanları ise Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümü için sergilediği politikanın AB’nin beklentileriyle örtüşmediği gerekçesiyle Gümrük Birliği’ni güncelleştirme konusunda çekinceleri olduğunu dile getiriyorlar. Oysa Türkiye’nin haklı beklentisi pozitif gündem çerçevesinde Gümrük Birliği’nin güncelleştirme çalışmalarına start vermek, enerji, bilim, savunma ve eğitim gibi alanlarda iş birliğini ivmelendirerek yüksek düzeyli siyasi diyaloğu artırmak. Kıbrıs sorununun çözüm süreci sadece Türkiye’nin omuzlarına yüklenemez. Fransa Gümrük Birliği’nin güncelleştirilmesine şimdilik pek sıcak bakmıyor. Macron 1 Ocak 2022’de başlayacak olan kendi AB dönem başkanlığı esnasında konuyu karara bağlamak istiyor. Ancak aynı dönemde Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimleri olacağı için bu kararı alması imkansız gibi. Bu çerçevede AB liderler zirvesinde Türkiye düğümünü yine Merkel çözecek gibi görünüyor.
No comments:
Post a Comment