Tuesday, March 10, 2020

Bizde Mucit Yetişmezmiş

Bizde Mucit Yetişmezmiş

Hikmet Ulugbay
Aradan altı yılı aşkın süre geçti, o nedenle çok fazla kişinin anımsadığını sanmıyorum. Ancak 2013 yılında bir bakan, “Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu ve konumu itibariyle mucitler çıkaramadığını, bunu için gençlerini ara eleman olarak yetiştirmeye odaklanması gerektiğini söylemişti[1].” Bakan bu düşünceyi dile getirmeden önce, bu ülke, birçok buluşçu (mucit) yetiştirmiş ve bu gençlerimiz ulusumuzun gurur kaynağı olmuşlardı. Bunda da Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra uygulamaya konulan lâik ve bilimsel eğitimin çok önemli katkısı olmuştu. O dönemde eğitim almış bunlara tanık olmuş olması gereken bir bakanın bu söylemini yadırgamamıştım. Zira uzun süredir Cumhuriyet döneminin yapılandırdığı eğitim sistemi, sürekli ve bilinçli olarak, lâik ve bilimsel yapıdan uzaklaştırılmaktaydı. Buna rağmen sayısı azalsa da buluşçular çıkmaya devam etmişti. Bakanın bu söylemi üzerine, sistemli olarak değil, ancak sosyal medyaya arada sırada göz attığımda rast geldiğim buluşları not almaya ve yazılı basında da bu bilgileri destekleyen haberleri biriktirip bir değerlendirme yapmaya karar vermiş ve öyle yapmıştım.  Aradan geçen altı yılı aşkın süre içerisinde izlediğim yöntemin doğal sonucu olarak birçok buluş yapan gençlerimizin haberlerini de gözden kaçırmış olabilirim. Ancak bu arada rastlayabildiklerimden elimde azımsanmayacak bilgi birikimi oluştu. Bu bilgiler gösterdi ki, ülkemizin gençleri, karşılaştıkları engellere rağmen, bakanın bu saptamasının geçersizliğini çok güzel örneklerle kanıtladılar. Çağdaş değerlere bağlı bilinçli ailelerin yanında, bilinçli ve Atatürk Türkiye’sinin değerlerini koruyan öğretmenlerin de çabası ile çocukların yaratıcı yeteneklerinin ortaya çıkmasının hâlâ sağlanabildiği bir kez daha kanıtlandı.
Sizlerin de yakından izlediğinizi düşündüğüm gençlerimizin gerçekleştirdiği buluşlardan bir bölümünü, sizler kadar ilgi ile izlemeyenler/izleyemeyenler için kısaca özetlemek istiyorum.
Akciğer kanserine neden olan gen bozukluğu saptandı
Amerika’nın Sesi (Voice Of America) haber sitesinin, Ocak 2019 ayında, dünyaya adeta yeni yıl müjdesi gibi bildirdiğine göre, New York’taki Mount Sinai Üniversitesi’nde görev yapan uzman  Zeynep Gümüş, “akciğer kanseri riskini artıran gen bozukluğunu” saptamıştır[2]. Bu haber kaynağında, Yardımcı Doçent Zeynep Gümüş ve araştırmada birlikte çalıştığı arkadaşlarının kaleme aldığı makalenin ABD’deki “Klinik Kanser Araştırma Dergisi”nde yayınlandığı da belirtilmektedir. Bu gencimizin çalışmaları hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlerin dipnottaki yazıyı okumalarını öneririm.
Kanserden Değil Geç Kalmaktan Kork
Ulusal yazılı basında yer alan bilgiye göre, 2017 yılında, Özel Ege Lisesinin on birinci sınıfında öğrenim gören Berna Akdeniz ve Leyla Almasoud adlı iki öğrenci, birlikte hazırladıkları ve Avrupa Birliği’nce desteklenen bir bilimsel yarışma olan “SciChallenge”a sundukları, “Kanserden korkma geç kalmaktan kork”  isimli biyoloji projeleri ile birincilik ödülünü kazanmışlardır[3]. Yarışmaya 28 ülkeden 438 proje katılmış olması kazanılan birincilik ödülünü daha da anlamlı kılmıştır. Bu proje çerçevesinde üretilen iki ayrı mikro-akışkan yonga ile, en yaygın ve ölüm oranları en yüksek kanser türlerinden olan akciğer, meme ve prostat kanserlerini güvenilir, hızlı ve ekonomik şekilde tanı koyma başarısı sağlandığı belirtiliyor.
Prof. Dr. Utkan Demirci’nin buluşları
Dr. Utkan Demirci, geri kalmış ülkelerde yaptığı HIV/AIDS sorunları üzerindeki çalışmaları nedeni ile, 2006 yılında, Massachussetts Institute of Technology (MIT) üniversitesince çıkarılan Review Dergisi tarafından biyo-teknoloji alanında dünyayı değiştirecek nitelikteki 35 bilim insanı arasında gösterilmiştir[4].
Asistan Prof. Dr. Demirci, ulaştığı bu konumunu yaptığı araştırmalar ile de pekiştirmiştir. Harvard Üniversitesi’nin Brigham Kadın Hastahanesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Dr. Demirci, 2011 yılında, yumurtalık kanserine erken dönemde tanı konulabilmesini sağlayacak idrar testi geliştirmiştir. Bu tür kanser hastalarında, CA125 proteinin yüksek düzeyde olduğunu idrar testinin bu proteinin düzeyini belirleyeceği ve testin maliyetinin de birkaç dolar düzeyinde kalacağı açıklanmıştır[5].
Dr. Demirci, 2013 yılında da Brigham Kadın Hastahanesi’nce düzenlenen “Parlak Gelecekler” (Bright Futures) yarışmasında, geliştirmiş olduğu epilepsi hastalarına yönelik cihaz nedeni ile 100,000 dolarlık ödülle de onurlandırılmıştı[6].
ALS hastalığı için umut olacak buluş
2016 yılında, Doktor Hande Özdinler, sinir sistemini felç eden ALS olarak adlandırılan hastalığın nedeni olarak kabul edilen motor nöron hücrelerini onarmayı başaran bir buluş gerçekleştirmiştir. Doktor Özdinler’in, bu buluşu ile dünyanın en iyi buluş yapan 10 akademisyeninden biri olarak seçildiği belirtilmektedir[7].
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin Başarısı
A.Ü. Tıp Fakültesinin Beyin ve Sinir Cerrahisi bölümünde görev yapan cerrahlar, Da Vinci cerrahi robotu ile kafa tabanı tümör ameliyatını başarı ile yaparak bu alanda dünyada ilk uygulamayı yapanlar sıfatını kazandıkları belirtilmektedir[8].
Türk bilim insanlarından roket hızını değiştirebilen teknoloji geliştirdi
2018 yılında ulusal yazılı basında yer alan bilgiye göre, Bilkent Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünde görevli Dr. Yıldıray Yıldız ile öğrencisi Anıl Alan, roketlerin havada hareket halinde iken hızlarını değiştirebilmeyi sağlayabilecek bilgisayar yazılım geliştirmişlerdir[9]. Bu buluşun, deneylerinin Roketsan’da yapıldığı da anılan haberde yer almaktadır.
İşaret dilini çeviren yazılım 16 yaşında bir öğrencimiz tarafından geliştirildi
16 yaşındaki Neval Çam, Fen ve Teknoloji lisesinin 10 uncu sınıf öğrencisi iken, işaret dilini çevren bir yazılımı 2017 yılında geliştirdi. Çam bu buluşu nedeni ile ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Standfort’tan tam burs kazandı[10].
İşaret dilini konuşma diline çeviren “sesgoritma” programını icat etti
Arda Mavi, 2019’da Ayrancı Anadolu Lisesi son sınıfa devam ederken, arkadaşı Zeynep Dikle’yle birlikte, Sesgoritma adı konulan bir bilgisayar programı geliştirdiler. İşaret dilindeki el, kol hareketlerini buluşlarıyla konuşmaya ve her dilde yazıya çevirmeyi başardılar. Buluşları, 2019 TÜBİTAK Lise Öğrencileri Araştırma Projeleri Yarışması’nda ülke birinciliğini kazandı. Bu buluş, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki “Intel Uluslararası Bilim ve Mühendislik Yarışması”na (ISEF) gönderildi ve Dünya 4’üncüsü oldu[11].
Yenilen plastik üretimi
Gaziantep Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Melis Öcal, Güneş Zübarioğlu, Pınar Altaş ve Hatice yaprak “sıfır atık projesine” destek amacıyla yaptıkları araştırma sonucunda plastikten, nişasta bazlı “yenebilen” biyolojik olarak bozulabilen filmler ürettiler[12].”
Organik yara bandı üretildi
Lise öğrencileri Hamza İpek ve Özer Avcı, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde Şubat 2019 ayında açılan TÜBİTAK sergisine anti bakteriyel yara bandı projeleri ile katıldılar. Öğrenciler, geliştirdikleri bu yara bandının, antiseptik özelliği olduğu, Van Eğitim ve Araştırma Hastahanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalınca yapılan incelemede ortaya çıktığı basında yer aldı[13].
Hastaların içinde artık gazlı bez kalmayacak
2009 yılında, İstanbul Kültür Koleji Fen Lisesi öğrencilerinden Sude Nur Yıldırım ve Yasemin Kaval’ın, içinde demir küçük parçacıkları (partikülleri) bulunan sargı bezi geliştirdikleri, bir kaç yazılı basında yer aldı. Sargı bezi içindeki demir parçacıkları ultrason cihazlarında görülebileceği için, geçmişte zaman zaman ameliyatlar sırasında hastaların içinde unutulan sargı bezlerinin yarattığı sorunlara benzer durumlara kısa sürede çözüm bulunabileceği belirtilmektedir[14].
Türk bilim insanları radyasyon içermeyen tomografi geliştirdi
2017 yılında, Prof. Dr. Yunus Söylet, Doç. Dr. Elif İnce, Prof. Dr. Cenk Büyükünal, Prof. Dr. Mehmet Eliçevik, Prof. Dr. Haluk Emir’in ortak bir çalışma sonucu geliştirdikleri “alt üriner sistem elektrik empedans tomografi” cihazı ile hastalar radyasyon almadan görüntüleme yapılabilme olanağı doğmaktadır. Türk Patent ve Marka Kurumu’nun bu buluşu altın madalya ile ödüllendirdiği basında yer almıştır[15].  Aynı haberde, cihazın ticari üretim çalışmalarına da başlandığı belirtilmektedir.
IQ’su 162 olan 11 yaşında bir Türk çocuğu
2013 yılında 11 yaşında olan Mert Açıkel ile ilgili olarak o dönemde basında yer alan bilgiyi özetle sunuyorum.  Alman yazılı basınında yer alan bilgilere göre, Berlin’de yaşayan ve IQ’su 162 olan Mert Açıkel’e ABD’nin Ulusal Havacılık ve Uzay Kurumu (NASA) Başkanı Charles Bolden, 2030 da gerçekleştirilmesi planlanan Mars yolculuğuna katılma teklifinde bulunmuştur[16].
Üç Türk Bilim İnsanı ABD buluşçular listesinde yer aldı
ABD Ulusal Mucitler Akademisi’nin sıra dışı buluş yapan bilim insanlarını açıkladığı ve bu listede, Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Aykut Üren, California Üniversitesi Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Mihri Özkan ve Massachussets Hastahanesi doktorlarından Ebru Oral’ın yer aldığı birkaç basın kuruluşunda haber oldu[17].
Yukarıda özet olarak verdiğim yirmiden fazla öğrencimiz ve bilim insanlarımızın başarı öyküleri insanın göğsünü kabartıyor, mutlu ediyor, kıvanç duymamıza neden oluyor. Beraberinde, neden daha fazla gencimiz bu başarıyı sergileyemiyor sorusunu da akla getiriyor!
Müslüman ülkelerde buluşçu yetişmeyeceğini düşünen ve ileri sürenler hem haksız, hem de haklıdırlar. Haklıdırlar çünkü Cumhuriyet dönemi Türkiye’si dışında kalan Müslüman ülkeler on bir ve on ikinci yüzyıldan beri birkaç buluşçu dışında buluşçuların ülkelerinde ortaya çıkmasını sağlayacak bir iklim yaratamamışlardır. Haksızlardır, çünkü İslam tarihinin yoğun şekilde birçok buluşçu çıkardığı dönemi ya bilmiyorlar veya anımsamak istemiyorlar. Bilmiyorlar demek haksızlık olabilir. Sanırım topluma anımsatmak istemiyorlar.
Bu düşüncede olanlar, arama motorlarında “Müslüman bilim adamları” ile arama yaptıklarında karşılarına birçok kaynak çıkacak. Hatta bunların arasında “Müslüman Bilim Adamlarının 1001 Buluşunu Anlatan Sergi Hollanda’da” başlığı ile karşılaşıp belki de şaşıracaklardır[18]. Böyle bir sergiden neden bilgimiz olmadı diye! Aramalarını İngilizce dilinde yaptıklarında çok daha fazla bilgi ile karşılaşacaklar ve bu arada biraz önce bahsettiğim Hollanda’daki serginin 2006 yılında İngiltere’nin kentlerini dolaşmaya çıktığını da okuyacaklardır[19]. Hemen önceki dipnottaki kaynağa gidildiğinde yirmi Müslüman bilim insanının insanlığa kazandırdıklarının özlü anlatımı bulunacaktır. O yazının altında yer alan “1001 Inventions: Discover the Muslim Heritage in Our World” yazısına açtıklarında da İslâm’ın bilim ve araştırmaları özendirdiği çağlarda kadınların da bilime çok büyük katkılar yaptıklarını okuyacaklardır. O yazıda farklı inançta kadınların bilime katkıları konusunda yer alan bilgiyi okurlarla paylaşmak isterim. “Farklı inanç ve kökenden sıra dışı kadınlar, erkeklerle birlikte İslâm Uygarlığı çağında toplumlarını geliştirdiler. Şiir, edebiyat, tıp, felsefe ve matematik alanlarında sivrilen bu yetenekli kadınlar, kadınlar için,  ışıldayan örnekler ve rol modellerdir. Bu kadınları Uluslararası Kadınlar Gününde saygıyla anıyoruz. (2016 Uluslararası Kadınlar Günü)[20]” Bu arada, Müslüman buluşçu ve bilim insanları ile ilgili bir serginin İslâm ülkeleri tarafından değil de Avrupa ülkeleri tarafından düzenlenip insanlığın hizmetine sunulmasının üzerinde de herkesin ciddi olarak düşünmesi ve nedenini sorgulaması gerekir.
Yukarıda da değindiğim üzere, çocukların düşünce, araştırma ve sorgulama özgürlüğü yanında yaratma cesaretlerini de keşfedip, buluşlarını ortaya koyabilmeleri ancak lâik ve bilimsel eğitim ikliminde olanaklıdır. Bu iklim konusundaki en güzel değerlendirmeyi, o iklimde yaşayarak, 2015 Nobel Kimya ödülünü kazanmış olan Aziz Sancar yapmıştır. Sancar, Hacettepe Üniversitesi’ndeki ödül töreninde yaptığı konuşmasında, “Nobel, Cumhuriyet ve Atatürk sayesinde kazanıldı” demiştir[21]. Sancar, Ödülü’nü Anıtkabir’e armağan ediş töreninde de “Bu madalyayı buraya vermekle, Atatürk’e ve Atatürk’ün silah arkadaşlarına, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlara vefa borcumu ödedim ve bu fırsatı bana verdiği için Allah’a şükrediyorum.” açıklamasını yapmıştır[22].
Çocuklara böyle bir iklim sağlanmaz ise ortaya çıkabilecek tek tük buluşçular ancak çöl çiçeklerine benzer, bilirsiniz çöl bitkisi olan kaktüslerin çiçek açması zaman zaman yüzyıla uzanabilen bir süre gerektirir.  Bu çiçek de, çöl ikliminin dayatmasına meydan okuyarak çıkar.
İslâm ülkelerinde buluşçu yetişmeyeceğini ileri sürenler, önce İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi ülkeler birer sanayi devleti ve askeri güç haline gelirken Osmanlı Devleti’nin hangi nedenlerle önce gerileme, sonra da çöküş dönemi yaşayıp yok olduğu üzerinde düşünmeli ve doğru yanıtları bulup bulamadıklarını denetlemek için de Enver Ziya Karal’ın Büyük Osmanlı Tarihini okumalıdırlar.
Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu ve konumu itibariyle mucitler çıkaramadığını, bunu için gençlerini ara eleman olarak yetiştirmeye odaklanması gerektiğini düşünenler, Karal’ın kitaplarından sonra bazı kaynakları da incelediklerinde bu düşüncelerinin ne kadar yanlış olduğunu göreceklerdir. O nedenle bu şekilde düşünenlere bazı kaynakları daha önermek istiyorum. Bunlardan ilki, ülkemizin değerli araştırmacılarından Cengiz Özakıncı’nın “İslâm’da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü (827-1107)” isimli kitabıdır. Bu kitap incelendiğinde parantez içinde belirtilen tarihler arasında İslâm ülkelerinde bilimin nasıl ve neden geliştiğini belgeleri ile görme fırsatını elde edeceklerdir. Yine Özakıncı’nın Kanal B’nin İstanbul Haber Müdürü Levent Yıldız’ın konuğu olarak sürdürdüğü “Tarihin Bilinmeyen Yüzü” isimli programının 9 Mart 2019 tarihli olanını da izlemelerini öneririm. Özakıncı bu programda, belgeler eşliğinde “Batı, Bilim, Teknik ve Uygarlık alanında bugünkü konumunu Antik-Yunan-Roma’ya mı, Türklerden ve Müslümanlardan yaptığı alımlara mı borçlu?” konusunu işlemiştir. Özakıncı aynı programın 17 ve 24 Haziran 2017 tarihli olanlarında sırasıyla, “Rönesans Dönemi Avrupa’da Türk İzleri” ve “Türklerin Uygarlığa katkıları” konularını işlemiştir.
Önerdiğim bu kaynakları izledikten sonra da bu blogda yayınlamış olduğum “Kurtuluş Savaşını kaybetmiş olmayı arzu eden bir zihniyetin okuması gereken temel belgeler” başlıklı yazımda 1924 yılında Adalet Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Seyyid beyin TBMM’de hilafetin kaldırılması görüşülürken yaptığı açıklamalardan alıntıladığım şu suali üzerinde de bir süre düşünmelidirler. “Şimdi, sorarım size, o vakit medeniyeti İslâmiye o derecede müterakki (gelişmiş) ve âlemi İslâm o nisbette mamur (bayındır) ve mütemeddin (medeni-uygar) iken, şimdi neden harabezare (viraneye) dönmüş, ahalisi cehil ve nadan (kabalık) içinde kalmıştır, bunun sebebi nedir? İslâmiyet o vakit terakkiye mâni olmuyordu da şimdi mi mâni oluyor veyahut sözü aksine çevirelim, İslâmiyet şimdi terakkiye mâni oluyor da, o vakit olmuyor muydu? Bunun hiç biri değil. Efendiler, zamanımızda memleketimizde terakkiye mâni olan hal hakikî İslâmiyet değildir, cehilden körü körüne taklitçilikten neşet eden bugünün nâbemahal (uygun olmayan) zihniyetidir.[23]
Seyyid Beyin bu sorusuna daha kapsamlı yanıt arayanlar ise, Yaşar Nuri Öztürk’ün “İslâm Nasıl Yozlaştırıldı?” ve “Arapçılığa karşı Akılcılık” başlıklı kitaplarında aradıkları yanıtları bulacaklardır.
Buraya kadar önermiş olduğum kitapları okumak isteyen okurlara, önce bu kitapları yakınlarındaki “halk kütüphanelerinde” aramalarını ve bulamadıkları taktirde, neden bu kitapların kütüphanede bulunmadığını sormalarını, daha sonra da bu sorularını Kültür Bakanlığına yazarak yanıt istemelerini öneririm. Seçim dönemlerinde oy istemek için gelen her siyasi partinin temsilcilerine de 2001 yılında sayıları 1,350 olan halk kütüphanelerinin sayılarının neden 2005 de 1,144 de indiğini ve 2010 lu yıllarda da 1,110 lar düzeyinde kaldığını ve ayrıca nitelikli kitapların yeterince neden alınmadığını da sormaları gerektiğini hatırlatırım[24]. Zira birer vergi ödeyen olarak vergilerinin harcanışını da denetleme ve sorma hakları vardır.
Bu yazımı tamamlar nitelikte olan ve daha önce bu sitede yayınladığım iki yazımın başlıkları “Yaratma Yeteneği ve Cesareti” ve “En Önemli Doğal Kaynak İnsan Beynidir”. Okurlarımın bilgisine sunarım.
Hikmet Uluğbay




[1] “Biz ara eleman ülkesiyiz”, Cumhuriyet Haber Portalı/Ajanslar 6 Ağustos 2013.
[2] Keleş Mustafa, VOA, 9 Ocak 2019, “Akciğer Kanseri Riskini Arttıran Gen Bozukluğunu Tespit Eden Türk”.
[3] “Projeleriyle Avrupa birincisi oldular”, Hürriyet, DHA 28.07.2017 – 12:57Son Güncelleme : 28.07.2017 – 14:45.
[4] “Harvardlı Türk bilim adamından müthiş buluş”, Milliyet Gazetesi 25.7.2011.
[5] Y.a.g.haber.
[6] Yurtsever Pınar, “Türk Doktor Utkan Demirci’ye ABD’den büyük ödül”, Hürriyet 22.11.2013.
[7] “Dr. Hande Özdinler’in laboratuarından önemli buluş”, http://www.als.org.tr/dr-hande-ozdinler 20 Aralık 2016.
[8] “Dünyada bir ilk”, Türkiye Gazetesi, 27 Mart 2018.
[9] “Türk bilim insanlarından roket hızını değiştirebilen teknoloji”, Aydınlık 1.11.2018 12:22
[10] “Standfort’tan tam burs kazanan Neval Çam”, ABDPost.com 17 Aralık 2017.
[11] “Dünyadaki en iyi üniversiteler onu istiyor ama bakın o neden gidemiyor”, Odatv Odatv 31.01.2020 07:12
[12] “Gaziantep’te öğrenciler yenilebilir plastik ürettiler”, Ulusal Kanal, 12 Şubat 2019.
[13] “Yaraları 15 dakikada iyileştiren ’organik yara bandı’ üretildi”, Akşam Gazetesi 26 Şubat 2019.
[14] “Hastaların içinde artık sargı bezi unutulmayacak”, Sözcü Gazetesi, 4 Mart 2009 son sayfa.
[15] Özel Buse, “Türk bilim insanları radyasyon içermeyen tomografi geliştirdi” Hürriyet Gazetesi 13.03.2017 – 11:48.
[16] “Berlin’de yaşayan Mert, üstün zekâsıyla görenleri kendine hayran bırakıyor”, Yeni Aktüel 20.5.2013.
[17] “3 Türk bilim insanı mucitler listesinde”, Sözcü gazetesi 6 Aralık 2019.
[18] “Müslüman Bilim Adamlarının 1001 Buluşunu Anlatan Sergi Hollanda’da”, Haberler.com 31.08.2014.
[19] “How Islamic inventors changed the World”, Independent Saturday 11 March 2006.
[20] “1001 Inventions: Discover the Muslim Heritage in Our World”, “Extraordinary Women from the Golden Age of Muslim Civilisation”.
[21] Hacettepe Üniversitesi’ndeki ödül töreninde konuşan Sancar, “Nobel, Cumhuriyet ve Atatürk sayesinde kazanıldı” dedi. T24 18 Mayıs 2016 08:03
[22] “Aziz Sancar, Nobel Ödülü’nü Anıtkabir’e armağan etti” CNNTÜRK.com, 19.05.2016 – Son güncelleme: 11.12.2018 – 14:20
[23] TBMM Zabıt Ceridesi 3 Mart 1924, sayfa 59-60.
[24] “İstatistik Göstergeler 1923-2013”, TÜİK, sayfa 81.

No comments:

Post a Comment