Suriye kritik eşikte
Hediye Levent
29 Ağustos 2025
Suriye’de aylardır devam eden gidişat yavaş yavaş belirginleşmeye başladı. Suriye artık her dinin, mezhebin, etnik grubun bir ülkenin himayesine girdiği Lübnan modelinden, küçük devletçiklere bölünmeye kadar farklı senaryoların eşiğinde.
Son olarak Suriye’deki Aleviler adına federasyon talebiyle bir grup öne çıktı. Suriye Orta-Batı Siyasi Konseyi adıyla yapılan açıklamada Lazkiye ve Tartus kentlerinin yanı sıra Hama ve Humus kırsallarını da içine alan bir federasyon talep edildiği belirtiliyor. Açıklamadaki dikkat çekici vurgulardan biri, Suriye’de savaşın bitmesinin toplumsal barışı sağlamadığı, toplumsal barışın savaşın imkânsız hale getirilmesi ve hukuk temelli demokrasi inşası ile sağlanabileceği ifadesi. Konsey öncelikli olarak Suriye’deki Alevilerin örgütleneceğini ancak bir sonraki aşamada toplumun diğer kesimleri ile de iş birliği yapılacağını belirtiyor.
Eş Şara yönetimini terörist bir yapı olarak nitelendiren konseyin açıklamasında “Suriye için en uygun yönetim şekli laik ve demokratik bir federal sistemdir. Tek renkli, mezhepçi, dışlayıcı bir hükümet reddedilmektedir” ifadelerine yer veriliyor. Eş Şara ve ekibindeki bazı isimlerin yakalanması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sevk edilmesi gibi taleplerin de yer aldığı açıklamada serbest piyasa sisteminin uygulanması gerektiğine varana kadar birçok konuda bir yol haritası da yer alıyor. Açıkçası konsey tarafından yapılan açıklamanın ve duyurulan yol haritasının, 8 Aralık’ta Esad’ın devrilmesinden beri farklı kesimler tarafından yapılan açıklamalar arasındaki en detaylı, net ve BM gibi uluslararası platformları da dışlamayan yol haritası olduğu söylenebilir.
Peki kimdir bu Suriye Orta-Batı Siyasi Konseyi? Talepleri gerçekçi midir? Suriye’deki Alevilerin tamamının desteğini alabilirler mi?
Konsey adına açıklamayı yapan kişi dahil şimdiye kadar adları açıklanan kişiler, Esad yönetimine muhalif olan, hapse giren ve geçtiğimiz yıllarda ülkeyi terk etmek zorunda kalan isimler. Suriye toplumunun bildiği bu isimleri Esad destekçisi vs. diye yaftalamak gibi bir durum söz konusu olamaz. Konsey, Suriye içinde de temasta oldukları isimler olduğunu ancak bu kişilerin güvenlikleri nedeniyle şimdilik isimlerinin açıklanmayacağını söylüyor. Hem konseyin açıklamasında yapılan laiklik vurgusu hem de konseydeki isimlerin şahsi görüşleri göz önüne alındığında, “Alevi din adamlarının da Aleviler adına öne çıkmasını, Alevileri temsil etmesini onaylamıyoruz” şeklindeki tavırları anlaşılabiliyor.
Suriye’de son dönemde Aleviler, bilindiği kadarıyla birkaç farklı görüşe ayrılmıştı. Bir kesim Eş Şara yönetimi ile anlaşılması gerektiğini savunurken Türkiye ile kurulacak temasın ve Türkiye’den alınacak desteğin bu anlamda önemli olduğunu düşünüyor. İkinci kesim ise Eş Şara yönetimine tamamen karşı, ancak Alevilerin Dürziler veya SDG gibi silahlı yapılarının olmaması, kendilerini destekleyecek uluslararası yapı ya da ülkelerin öne çıkmamış olması gibi sebeplerle sıkışmış durumda. Yine Suriye’deki Alevilerin siyasi ya da dini liderlerinin olmaması, böyle bir yapının oluşmasının geçtiğimiz on yıllar boyunca engellenmiş olması gibi sebepler Alevileri daha da savunmasız hale getiriyor.
Suriye dışında teşkilatlanan Suriye Orta-Batı Siyasi Konseyi şimdilik ülke ismi vermese de kendilerini destekleyen ülke veya ülkelerin olduğunu söylüyor. Kimisi bu ülkenin Rusya olduğunu söylüyor, kimisi Körfez ülkeleri... Ancak Rusya’nın, yönetim koltuğunda kim oturuyorsa onunla çalışmak üzerine kurulu bir politika yürüttüğü göz önüne alındığında konseyin arkasındaki ülke olması ihtimali biraz zayıf görünüyor. Diğer taraftan Rusya açısından Suriye ve Suriye üzerinden bölgeye açılmak çok önemli. Bu anlamda konseyin ilan ettiği federasyon bölgesi içinde kalan Lazkiye’deki Hmeymim üssü, Tartus limanı gibi noktaları geri alabilmek, Doğu Akdeniz masasına güçlü bir şekilde dönmek için konseye ılımlı bakması da olasılık dahilinde.
Yine de konseyin silahlı bir gücünün olmaması ve şimdilik böyle bir güç oluşturma hedeflerinin bulunmadığını söylemeleri dikkat çekici ve soru işareti doğuran bir boyut. Konseye göre Alevi nüfusunun fazla olması, Lazkiye ve Tartus ’un yanı sıra Hama, Humus, Halep, Şam dahil ülkenin tamamına yayılmış olmaları silahlanmayı kolaylaştıran bir avantaj. Ayrıca yine Alevilerin ülkenin bütün bölgelerinde var olmaları silahlı çatışma durumunda gerilimin bütün ülkeye yayılması anlamına da geliyor.
Yine konsey ülkedeki bütün unsurları kapsayan, adil ve laik bir yönetimin oluşması halinde federasyon taleplerinden vazgeçebileceklerini de vurguluyor.
Elbette en önemli soru şu: Bu konsey ülkedeki bütün Alevileri etrafında toplayabilir mi? Hepsi olmasa da büyük kısmına ulaşabileceği söylenebilir. Yine laiklik vurgusu, Alevi din adamlarının bile siyasi süreçlerden uzak durması gerektiğine dair çıkışlar konseyin Hristiyanlar, ılımlı Sünniler arasında da karşılık bulmasını sağlayabilir.
Ancak elbette böylesi bir çıkışın başarılı olabilmesi için uluslararası platformda muhatap alınması, günümüz dünyasında ne yazık ki en az bir güçlü ülke tarafından destekleniyor olması, finansman ve belki de ileride silah desteği sağlanması gibi zorunlulukları da gerektiriyor.
Aleviler adına ortaya çıkan konseyin durumunu bekleyip göreceğiz ancak Suriye’de Dürzilerin, “Şam’da Eş Şara yönetimi olduğu sürece artık adem-i merkeziyetçilik bile bu ülkeye huzur getirmez” noktasına varan söylemleri, gidişatın artık kırılma eşiğine dayandığının göstergelerinden. Dürzilerden de federasyon ve bağımsızlık sesleri yükseliyor.
Suriye’nin kuzey doğusundaki öz yönetim ise Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın “Suriye’de tek adam, tek bayrak...” şeklindeki çıkışlarından dümen kırıp “federasyon olmaz ama farklı bir sistem bulunmalı” demeye başlaması ile biraz rahatlamış gibi görünüyorlar.
Suriye sahasına genel olarak bakıldığında manzara şu:
-Eş Şara yönetimine karşı ülke içinde Sünnilerin de yer aldığı cephe sürekli genişliyor.
-Eş Şara’nın kendisinin ve yönetiminin ülke içinde meşruiyetinin çok ama çok az olduğu artık saklanamaz bir gerçek ve dış meşruiyet devşirmek içerde halkı susturmaya, sahadaki radikallerin terör estirmesine engel olmaya yetmiyor.
-Suriye’de temel motivasyonu can ve varoluş korkusu olan yeni hatlar oluşurken, sahadaki gidişatın diplomasi süreçleri ile bastırılamayacak kadar etkili olduğu bir dönem yaşanıyor.
-Hâlâ bir devletin, ordunun, kamu kurumlarının kurulmadığı; yaptırımların tam olarak kaldırılmaması nedeniyle insanların resmen açlıkla karşı karşıya kaldığı; Eş Şara yönetiminin renkli neon ışıklandırmaları altında fantastik projelerin duyurularını yaptığı; İsrail’in artık neredeyse Şam’ın göbeğinde operasyonlar yürüttüğü bir ülke...
-Bu gidişata rağmen Eş Şara yönetiminin hata üstüne hata yaptığı, Dürzileri İsrail’e itmek gibi parçalanmayı hızlandıran hataları ısrarla tekrarladığı bu süreç kolay kolay geri çevrilecek gibi görünmüyor.
Suriye kritik eşikte...
No comments:
Post a Comment