Monday, January 30, 2023

Önder Özar'ın, ANA kültür sanat dergisinin Ocak -Şubat 2023 tarihli sayısında yayınlanan yazısı İRAN'DA KADIN OLMAK

 

Önder Özar'ın, ANA kültür sanat dergisinin Ocak -Şubat 2023 tarihli sayısında yayınlanan yazısı

İRAN'DA  KADIN  OLMAK


İran'da kadınlar, kısıtlamalara karşın, örnek bir mücadele sergiliyor.

İran'ın başkenti Tahran'da geçen Eylul ayında genç bir kadının  "usulune uygun şekilde" örtünmediği gerekçesiyle ahlak zabıtasınca  gözaltına alınması, Mahsa Amini adlı bu genç kadının karakolda şiddete maruz kaldıktan sonra, sevkedildiği hastanede 16 Eylul günü yaşamını yitirmesi İran'da ve  bir çok ülkede tepkilere neden oldu, derin infial uyandırdı ve bir bakıma toplumsal bir patlamanın fitilini ateşledi.  
Tahran'da başlayan sokak protestoları kısa zamanda İran'ın büyük kentlerine yayıldı. Sokak eylemlerine katılan kadınların bazıları, Amini ile dayanışma amacıyla saçlarını kestiler. İngilizce pankartlar taşıyarak seslerini dünyaya duyurdular. "Kadın, Yaşam, Özgürlük" sloganı Batı dünyasında yankılandı. Kadınların yanında erkeklerin de katıldığı protesto eylemlerinde Rejim aleyhinde sloganların atılması dikkat çekiciydi.
   
Üç ay süren bu eylemler sırasında güvenlik birimleri ile çıkan çatışmalarda ölenlerin sayısının 500'ün üzerinde olduğu, binlerce kişinin tutuklandığı,  mahkumiyet cezası alan bir kaç göstericinin idam edildiği çeşitli kaynaklarca bildirildi.  İran hükumetinin, kesin olarak doğrulanmamakla beraber, "ahlak zabıtası"nın görevine son verdiği haber ajanslarınca duyuruldu.
2022 Eylul ayının ikinci yarısında başlayan kapsamlı protesto eyleminin bir benzeri 2019 yılında vuku bulmuştu. Nedeni farklıydı. Akaryakıt fiyatlarındaki aşırı  zamlar, tüketicileri ayaklandırmıştı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet'ye göre, İran güvenlik birimlerinin ciddi insan hakları ihlalleri sonucunda 208 kişi öldürülmüş, en az 7 bin kişi tutuklanmıştı. Hükumet kaynaklarına göre, protesto eylemlerine 200 bin kişi katılmıştı.
Yaklaşık üç yıl sonra  meydana gelen son eylemler ise kapsam,  katılım ve insan kaybı açısından daha büyük boyutlara ulaşmış bulunuyor. Ayrıca, protesto eylemlerine katılanların bir kısmının, islami yönetimi doğrudan hedef alan sloganlar sarfetmeleri uluslararası basında ve dış odaklarda rejimin geleceği ile ilgili yorumlara konu oldu.
İran kadınlarının  son yıllardaki bazı eylemleri ve yurtdışındaki yansımaları
2003 yılında bir kadın hukukçu olan Şirin Ebadi'nin Nobel barış ödülüne layık görüldüğünü kaydetmek isterim. Bu değerli insanın baskılara daha fazla dayanamayarak, ABD'ne göç ettiğini ve çalışmalarını orada sürdürdüğünü eklemeliyim. 
16 yıldır kadın haklarını destekleyen yayınlar yapan "Zanan" adlı feminist derginin geçen yıl kapatılması, ülkede protestolara neden olmuştu.
Geçen yıl ülkede kadın hakları mücadelesi veren ve 1 milyon imza toplama hedefiyle başlatılan “Campaign for Equality” (Eşitlik için Kampanya)  adlı kampanyaya katılan 50’den fazla kadın hapse atıldı. Bu kampanyanın  öncülerinden Parvin Ardalan, geçen yıl Olof Palme Ödülü’ne layık görüldü, ancak ödül törenine katılmak için İsveç’e gitmesi engellendi.
İran’daki kadın hakları hareketine yönelik baskıların giderek şiddetlenmesi ve tutuklamaların artması üzerine,  New York’ta 280’den fazla insan hakları savunucusunun katıldığı bir uluslararası destek toplantısı yapıldı. Katılımcılar arasında altı Nobel Barış Ödülü sahibi kadının da yer aldığı toplantıda, İran’daki durum hakkında endişeler dile getirildi.
Anayasa kadınlara nasıl bir rol biçiyor?
Aralık 1979'da referandumla kabul edilen (katılım yüzde 74, evet oylarının oranı yüzde 99) İran İslam Cumhuriyeti Anayasası, kayıp olarak varsayılan 12 nci imamın dünyaya dönüşüne kadar onun yerini alacak,  geniş yetkilerle donatılmış  Velayet-i Fakih'in (ruhani lider, rehber) ve atama yoluyla görevlendirilen vesayet kurumlarının egemen olduğu bir Şii islam devleti modeline göre dizayn edildi.   Dördüncü madde bu hususu şöyle ifade ediyor: "

"Tüm yasalar ve sivil, askeri, mali, ıktisadi, idari, kültürel, siyasal  ve diğer alanlara ilişkin yönetmelikler, islami kriterlere istinat etmelidir. Bu madde,Anayasadaki, yasalardaki ve yönetmeliklerdeki tüm maddelere göre, genel ve mutlak anlamda üstünlük sağlar. Bu konunun değerlendirilmesi, Anayasayı Koruyucular Konseyi (Şuray-ı Nigehban) ndeki İslami hukuk uzmanlarına aittir. "
Anayasa'nın 20 ve 21 nci maddelerinde kadınlar
20nci maddede,  kadın-erkek ayrımı gözetilmediği ifade edilmekte;  ancak insan hakları, siyasal, iktisadi, sosyal ve kültürel hakların islami kriterlere uygun olarak yasal güvence altında olduğu vurgulanmaktadır. Kadının konumu toplumun temel birimini oluşturan aile içinde islami  nesillerin yetiştirilmesi ile sınırlanmaktadır.

Anayasa ve yasalarda yer alan kadınla ilgili hakların islami kriterlere göre uygulanması söz konusu olunca, bir çok alanda kısıtlamaların ortaya çıktığı kolayca anlaşılacaktır. Örneğin, kadınların giyimlerinin "hicap" anlayışına uygun olması, başörtüsünün saçların tümünü kapatacak şekilde bağlanması,  kadınların Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olamayacağı, evli kadının kocasının izni olmadan pasaport alamayacağı,  evli kadının doğrudan boşanma davası açamayacağı, boşanma için kadının babası tarafından mahkemeye başvuruda bulunulması gerektiği, kadının sahnede ya da toplum içinde şarkı söyleyemeyeceği, dans edemeyeceği gibi çeşitli etkinlikler İslam Cumhuriyetinde yasaktır.  Ayrıca, erkeklere tanınan "muta" ya da "şige" denen geçici evlilikler, kadınların statüsünü yıpratan bir başka " islami" uygulamadır.
Uygulamada kadınlara yönelik kısıtlama ve yasaklar çağdaş normlara aykırı bir tablo sergilerken, , motorlu araç kullanmak, devlet ve özel sektör kuruluşlarında çalışmak, seçimlerde oy kullanmak, gazete ve dergi yayınlamak, sinema ve  resim alanlarında etkinlikler gerçekleştirmek gibi bazı etkinliklere izin verildiğini belirtmek yerinde olur.
İnternette yapılan bir araştırmada, akademik ve bilimsel kariyer, edebiyat, sinema, oyunculuk, güzel sanatlar, moda, müzik, spor, insan hakları aktivistleri gibi çeşitli alanlarda kendilerini ispatlamış 200'e yakın İranlı kadın ismini bulmak mümkün.
  
İran kültürü ve kadınların  rolü
İran coğrafyasında İslamiyetten önce, kadın -erkek eşitliği konusunda inişli- çıkışlı bir yaşam tarzının varlığı gözlemlenebilir.  Sasani devletinde, kral İkinci Hüsrev'in kızı Purandost yaklaşık iki yıl ülkeyi yönetti. Sasani'lerde, kadınların devlet işlerinde etkili olabilmelerine karşın, bazı kadınların kölelik statüsünde olduğunu da hatırlamak gerekiyor.
İran kültürü mitolojisiyle, ünlü şairleri, destanları ve diğer edebi eserleri, gelenek ve görenekleriyle zengin bir birikimi içerir. Bu kültür mirasının nesiller boyunca yaşatılması büyük ölçüde kadınlar sayesinde olmuştur. Bugünkü İran toprakları üzerinde yaklaşık 2600 yıl boyunca çeşitli kavimler, hanedanlar ve imparatorluklar hüküm sürmüştür. M.Ö. 660 - 583  yıllarında yaşadığı tahmin edilen Zerdüşt'ün kurduğu Ahura Mazda inanışı, Makedonyalı İskender'in  M.Ö.330'larda  Ahameniş/ Med  imparatorluğunu dağıtmasına karşın, varlığını sürdürmüş,  Sasanilerin dört yüz yılık ( M:S: 224 - 652) egemenlikleri boyunca resmi din kabul edilmiştir.
  
Zerdüşt'ün en önemli reformu tek tanrıcılık inancını İran toplumunda yerleştirmiş olmasıdır. İran'da halen yaşatılan bir çok inancın kökeni Zerdüşt dinine dayanmaktadır. Dişi bir mitoloji tanrıçası olan "Anahita" buna güzel bir örnektir.. Güzel bir dişi melek olarak tasvir edilen  Anahita, yeryüzündeki bütün suların ve üretkenliklerin kaynağıdır. (Bknz. Prof.Dr. Nimet Yıldırım. İran Kültürü)
Arapların , M.S.  7nci yüzyılda İran'ı istilası üzerine İslami kültür, Fars edebiyatını etkisi altına  aldı. Onbirinci yüzyılda büyük şair Firdevsi tarafından  kaleme alınan, İran milletinin  gelenek ve göreneklerinin, ulusal, dinsel ve ahlaki değerlerinin, kahramanlık serüvenlerinin, aşk öykülerinin  ve daha bir çok birikimin derlendiği "Şahname", İranlılar için  bir edebiyat ve bir tarih  kitabı olduğu gibi, milli bir destandır. Arapçanın yoğun etkisinde kalan Fars dilinin öz kimliğini kazanmasında çok önemli  rol oynamış olan  Firdevsi, ünlü eserinde Arapça kelimelere yer vermekten kaçındı, Farsça karşılıklarını kullandı. 
       
İran'ın zengin kültürel birikiminde Rudeki, Dakiki, Firdevsi gibi eski kuşak üstadlara, tasavvufi şiirin önde gelen isimleri  Senai, Attar ve Mevlana'ya, aşkın yüceleri  Şiraz'lı Sadi ve Hafız'dan yirminci yüzyılda Ahmed-i Şamlu'ya, kadın şairler Pervin İtisami, Furug'i Ferruhzad'a uzanan ünlü şairleri, onlar kadar ünlü olmasa da yüzlerce şair ve yazarı  bugün İran'da kimler yaşatıyor? Bunun kısa yanıtının, ev kadınları yani anneler, büyük anneler, teyzeler, halalar ile akademisyen ve araştırmacı kadınlar olduğunu  söyleyebiliriz.
Mücadele gücünü tarihten, İran'lı kadınların çeşitli alanlardaki başarılarından  ve uluslararası çağdaş değerlerden alan Iran'lı kadınların, toplumun çeşitli alanlarında, özellikle Danışma Meclisi milletvekili seçimlerinde söz sahibi olabilecek potansiyel güce sahip olmalarına karşın, fiiliyatta  bunun karşılığını alamamaları nasıl açıklanabilir?                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                   

No comments:

Post a Comment