ABD, Rusya cephesi açarken Türkiye’nin rolü ve muhalefet
Murat Yetkin
22 AĞUSTOS 2022
ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’ya karşı bir hamle yaparak, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile bir video konferans düzenledi. Türkiye’nin rolünü etkileyecek görüşmede Ukrayna’ya desteğin yükseltilmesi kararı alındı. (Foto: AA)
21 Ağustos Pazar günü tam Türkiye’de Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı muhalefeti yükseltme kararı aldıkları sırada, ABD de Rusya karşı sıra dışı bir diplomatik hamle başlattı. ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile bir video konferans düzenledi. Sonuçları itibarıyla Türkiye’nin bölgesindeki rolü ve geleceğini de etkileyebilecek bu görüşmede Rus işgali altında bulunan Ukrayna’nın Zaporijya (Zaporozhye) nükleer güç santrali özelinde Ukrayna’ya desteğin yükseltilmesi kararı çıkmış. İlginç olan o arada o çerçeveye İran’ın da katılmış olması. Yani Rusya ile birlikte İran’a baskının artırılması da söz konusu.
Bu görüşmeden iki gün önce Macron 19 Ağustos akşam üzeri Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e telefon açmıştı. Zaporijya (Zaporozhye) Nükleer Güç Santrali konusundaki endişelerini dile getirmişti. Putin de Ukrayna’nın santrale füze atmaktan vaz geçmesini böylece Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) heyetinin gelip inceleme yapmasına izin verebileceğini söylemiş.
Dugin’in kızının öldürülmesi
Macron’un Putin’le görüşmesi ile Biden’ın üç Avrupalı -güçlü- müttefikiyle Rusya konuşması arasında önemli bir gelişme oldu.
Putin üzerindeki etkisi bilinen Rus siyasetçi Aleksandr Dugin’in kızı Darya Dugin, aracına konan bombanın patlaması sonrasında öldürüldü. Dugin son anda “Gel benim arabayla” gidelim diyen bir kişi sayesinde jipi kızına vermiş, o da yaklaşık 10 dakika yol aldıktan sonra patlamayla öldürülmüş. İstihbarat konularına aşina bir kaynağım, hedefin zaten Dugin değil, sempati etkisi nedeniyle kızı olabileceğini iddia etti. Bu durumda Dugin’in hayatını kurtaran kişiyi aslında suikasttan haberli saymak da mümkün diyor kaynağım.
Rusya derhal Karadeniz’e füzeatar savaş gemileri ve denizaltılar çıkarttı.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, Karadeniz’deki hareketlenme ve Belorusya’ya yerleştirilen füze rampaları nedeniyle Rusya’nın Ukrayna’nın Sovyetlerden bağımsızlığını ilan ettiği 24 Ağustos günü büyük bir saldırı düzenleyebileceğini söyledi.
Biden’ın Avrupalı liderleri araması bu gelişmelerin ardından söz konusu.
Öyle bir saldırı ve çatışmalar sırasında Zaporijya’nın da hedef olması ihtimali Türkiye’yi de endişelendiriyor.
Türkiye’yi neden çok ilgilendiriyor?
Putin o arada, Türkiye ve BM’nin devreye girmesiyle bağlanan 22 Temmuz İstanbul protokolüyle serbest kalan Ukrayna’dan tahıl ihracı konusunu da açmış ve halen ABD ve AB ambargosu altında bulunan Rusya’nın tahıl ve gübre ihracına izin verilmesiyle dünya çapındaki sorunun çözülebileceğini söylemiş.
İstanbul’da kurulan koordinasyon merkezinde BM ve Türk uzmanlarla birlikte Rus ve Ukraynalı uzmanlar da birlikte çalışıyor. Rusya’nın gıda ve gübre ihracına izin verilmesi konusu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 5 Ağustos’ta Soçi’de yaptığı görüşmede de ele alınmıştı; Erdoğan bu konuda da Türkiye’nin rolü olmasını istiyor.
Türkiye’nin Zaporijya konusunun çözümünde de rolü olabilir mi?
Erdoğan’ın 18 Ağustos’ta (Macron’un Putin’i aramasından bir gün önce) BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile gittiği Lviv’de Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski ile Zaporijya’yı da konuşmuştu.
Zaporijya Avrupa kıtasının en büyük atom enerjisi santrali. Ukrayna’nın güneydoğusunda, Rus işgal bölgesindeki santral Türkiye’ye 1986’da arızalanıp büyük bir nükleer felakete yol açan Çernobil santralinden çok daha yakın; Karadeniz’in kuzeyinde kalıyor.
“Ortaklarımıza destek”: hayır mı şer mi?
Dört batılı liderin Rusya’ya karşı baskıyı artırma çerçevesine İran’ı da nükleer programı nedeniyle dahil ederken kullandıkları ifade dikkat çekici. Beyaz Saray açıklamasında “Orta Doğu’daki ortaklarımıza desteği güçlendirme ihtiyacından” söz ediliyor. Ne için? “İran’ı bölgesel faaliyetleri istikrarsızlaştırmasından caydırmak ve engellemek için ortaklaşa çabalar” için.
İran’ın bölgede artan rolü en çok kimleri ilgilendiriyor? Sayalım. İran’dan en çok tedirgin olan İsrail. İsrail’le 17 Ağustos’ta diplomatik ilişkileri en üst düzeye çıkaran Türkiye de rahat değil, İran’ın hem Irak hem Suriye’deki etkinliği nedeniyle. Başka? Suudi Arabistan örneğin, Katar, BAE.
Peki sizce ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya bölgedeki hangi ortaklarını Rusya ve İran’a karşı güçlendirmek isteyecektir? F-35’ten sonra F-16 da vermek istemedikleri Türkiye’yi mi? Ve destek verdiklerine bolca silah satmak dışında nasıl güçlendirmeyi öngörüyorlar?
Bu destek bölgede İran ve Rusya ile komşuluğu ve ilişkisi bulunan tek NATO üyesi ülke olan Türkiye’yi de kapsayacak mı? Kapsayacaksa, destek koşulları Türkiye’nin bölgedeki rolünü nasıl etkileyecek?
Türkiye’nin rolü ve hükümet
Bir hatırlatma: Obama döneminde İran ile nükleer müzakereler sırasında kolaylaştırıcı ekipte yer alan, dolayısıyla konuya aşina olan Hakan Fidan, yaklaşık 12 yıldır MİT’in başında.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlaması Türkiye’nin rolünü öne çıkardı. Önce Boğazların savaş gemilerine kapatılması, sonra siyasi temaslara ev sahipliği, BM gözetiminde tahıl anlaşmasının bağlanması, görmezden gelinemeyecek başarı örnekleri oldu. Türkiye’nin Ukrayna’ya silah satan bir NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ile köprü rolü üstlenmesi, Erdoğan’ın bölgesinde Türkiye’yi “dışlayan oyunu bozma” gücünü gösterdiği Suriye, Libya, Yunanistan-Kıbrıs ve Azerbaycan siyaseti nedeniyle Batı’da oluşan görüntüsünü de değiştirmeye başladı.
Bu Batıdaki Erdoğan algısını fazla etkilemese de Türkiye algısını olumlu yönde etkiledi.
O arada Türkiye, NATO’ya üye olmak isteyen İsveç ve Finlandiya’ya “PKK ve FETÖ ile somut mücadele” koşulu koyarak sorunu AB ülkelerinin iç siyasetleri bakımından riskli bir noktaya kilitledi. 26 Ağustos’ta Finlandiya’da yapılacak üçlü görüşmeye siyasilerin değil üst düzey bürokratların katılacak olması somut adımlar atılıp atılmayacağını göstermesi bakımından daha da önemli olacak.
Ve muhalefetin rolü
Hükümetin 2023 seçimlerini çıkartamayacağı görülen ekonomik krizi hafifletmek için Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Rusya’dan 55 milyar doların geleceği, ya da gelmeye başladığı umudu dış politikada “değerli yalnızlık” çizgisinin hızla terk edildiğini gösteriyor.
Erdoğan önce İran, sonra Rusya’nın telkinleriyle, Suriye lideri Beşar Esad ile olmasa da ekibiyle görüşüldüğünü açıkladı. İran’ın Tasnim haber ajansı, Erdoğan’ın 15-16 Eylül’de Özbekistan’ın Semerkant şehrinde yapılacak Şangay İşbirliği Örgütü zirvesi sırasında görüşebilecekleri ihtimalini ortaya attı. O kadar da olmaz demeyin…
Bu gelişmeler karşısında, 2023’te iktidarı alacağını söyleyen muhalefet dış politika konusunda ön alıcı bir çizgi sergileyemiyor. İktidarı alırlarsa “konuyu diplomatlara bırakacağız, uzmanları yapsın”, ya da “NATO’ya bağlıyız” klişeleri işe yaramayacak. Şimdi Türkiye bu uluslararası ilişkiler tablosunun günden güne değişen dinamizmi içinde devamlılık anlayışıyla yol almak zorunda.
Örneğin Türkiye Doğu-Batı arasında onlarca yıldan sonra kendisinden kaynaklanmayan bir savaş nedeniyle kaptığı rolü terk edemez.
Bir iktidar değişikliği halinde muhalefetin diplomasi, güvenlik, istihbarat konularında, tarım, enerji ve savunma sanayiini de kapsayacak bütüncül bir dış politika çalışması yaptığına dair bir işaret yok. Keza, öne çıkan birkaç isim dışında kadro çalışması yapıldığına dair bir işaret de görünmüyor.
Bu konuyu ayrıntısıyla işlemek gerekiyor.
Murat Yetkin
22 Ağustos 2022
No comments:
Post a Comment