Anadolu’nun
kadim ışığı ve kayıp halkı LUVİLER..
ALUVİ
HALKI…
Yıl 1878’di…
Afyon’a bağlı Beyköy’de bir tarlada 10 metre uzunluğunda kireç taşından yapılmış bir yazıt bulundu..
Üzerinde bir takım şekiller vardı…
Köylüler taşa bir anlam veremedi…
Afyon’a bağlı Beyköy’de bir tarlada 10 metre uzunluğunda kireç taşından yapılmış bir yazıt bulundu..
Üzerinde bir takım şekiller vardı…
Köylüler taşa bir anlam veremedi…
Köy heyeti taşın yeni
yapılan caminin temelinde kullanılmasını kararlaştırdı..
Bölgede kazı yapan Fransız Arkeolog George Perrot buna karşı çıksa da, köylülere derdini anlatamadı…
Bunun üzerine arkeolog Perrot, taş temele atılmadan üzerindeki şekilleri bir kağıda tek tek çizdi…
Sonra ülkesine döndü…
Bölgede kazı yapan Fransız Arkeolog George Perrot buna karşı çıksa da, köylülere derdini anlatamadı…
Bunun üzerine arkeolog Perrot, taş temele atılmadan üzerindeki şekilleri bir kağıda tek tek çizdi…
Sonra ülkesine döndü…
Aradan 134 yıl geçti…
2012 yılında İngiliz
antik çağ tarihçisi James Mellaart öldüğünde özel arşivinin arasında Fransız
arkeolog Perrot’un Afyon’da taştan kopya ettiği metin de çıktı…
Melleart’ın oğlu
metnin kopyasını İsveçli tarihçi Dr. Eberhard Zangger’e verdi.
Zangger İsveçli ve Hollandalılar’dan oluşan 20 kişilik bir bilim insanı grubuyla bu yazıları çözmeye çalıştı…
Yıllar süren uğraşlardan sonra yazılar çözüldü..
Bronz Çağından kalmaydı…
Zangger İsveçli ve Hollandalılar’dan oluşan 20 kişilik bir bilim insanı grubuyla bu yazıları çözmeye çalıştı…
Yıllar süren uğraşlardan sonra yazılar çözüldü..
Bronz Çağından kalmaydı…
3 bin 200 yıllıktı…
Anadolu’da Hititler’den önce yaşayan Luviler’e aitti…
Luviler, çok araştırmacı ve akademisyene göre Truva’ya denizden gelen ışık insanlarıydı..
Anadolu’nun ilk halkıydı…
Anadolu’da Hititler’den önce yaşayan Luviler’e aitti…
Luviler, çok araştırmacı ve akademisyene göre Truva’ya denizden gelen ışık insanlarıydı..
Anadolu’nun ilk halkıydı…
Luviler
kendilerine MA halkı diyordu..
MA, battığına inanılan MU kıtasının başka bir ismiydi…
Bir çok tarihçi Luviler’in MU kıtası battıktan sonra deniz yoluyla Anadolu’ya geldiğini savundu…
Bu görüşe katılan Mustafa Kemal Atatürk de, Anadolu’nun köklerini MU kıtasında aradı ve bu konuda araştırmalar yaptı…
MA, battığına inanılan MU kıtasının başka bir ismiydi…
Bir çok tarihçi Luviler’in MU kıtası battıktan sonra deniz yoluyla Anadolu’ya geldiğini savundu…
Bu görüşe katılan Mustafa Kemal Atatürk de, Anadolu’nun köklerini MU kıtasında aradı ve bu konuda araştırmalar yaptı…
Luvi ışık demekti..
Bir çok dile buradan geçti…
Hititçe’de Lukka, Latince’de Lux, İngilizce’de Light, İtalyanca’da Lure, İspanyolca’da Luz, Almanca’da licht ve niceleri…
Bir çok dile buradan geçti…
Hititçe’de Lukka, Latince’de Lux, İngilizce’de Light, İtalyanca’da Lure, İspanyolca’da Luz, Almanca’da licht ve niceleri…
Işık insanları
silahsız bir dine inanıyordu..
Onlarda yaratan ve yaratılan yoktu..
Yaratılmışların bütünü yaratanın kendisiydi.
Onlarda yaratan ve yaratılan yoktu..
Yaratılmışların bütünü yaratanın kendisiydi.
İkilik küfürdü…
En büyük en
küçükteydi..
İnsanın özü ruhuydu
Ruh ışıktı ve
ölümsüzdü.
Luviler’de bilgi en
önemli değerdi..
Dinlerini, dünya
görüşlerini bilgi seviyesi yüksek insanlarla paylaşırlardı…
Düşüncelerini
sembollerle anlatırlardı..
Bu yüzden hep
azınlıkta kaldılar ve Anadolu’ya kendilerinden sonra gelen halklar tarafından
ezildiler..
Hititler Anadolu’ya
geldiklerinde tanıştıkları Luviler’e, komşu halk anlamına gelen “A-Luvi”
dediler…
İnançlarının, geleneklerinin Aleviler’e çok benzer olması yıllardır tarihçileri düşündürürür..
İnançlarının, geleneklerinin Aleviler’e çok benzer olması yıllardır tarihçileri düşündürürür..
Alevi sözü acaba
“A-Luvi”den mi gelmektedir?.
Baksanıza Yunus Emre
ne diyor?
“Dört kitabın manasın okudum hâsıl ettim..
“Dört kitabın manasın okudum hâsıl ettim..
Işığa gelince gördüm
bir uzun hece imiş”.
“Oruç namaz gusülü hac hicaptır aşıklara
aşk ondan münehhez halis heves içinde..
ey aşıklar ey aşıklar ışık mezhebi dindir bana.”
“Oruç namaz gusülü hac hicaptır aşıklara
aşk ondan münehhez halis heves içinde..
ey aşıklar ey aşıklar ışık mezhebi dindir bana.”
Afyon’da 1878 yılında
bulunan taş yazıtın çözümüne başta İngiliz İndepented Gazetesi olmak üzere bir
çok Avrupa medya organı geniş yer verdi…
Yazıtın deşifre
edilmiş tam metni ve araştırma Aralık ayında ‘Proceedings of the Dutch
Archaeological and Historical Society’ dergisinde yayınlandı.
Fransız, İngiliz,
İsveç, Hollandalı bilim insanları şimdi bu konuda yoğun çalışma içinde…
Anadolu’nun köklerini
araştırıyorlar…
Peki biz Anadolu’da
yaşayanlar ne yapıyoruz?
Anadolu’nun
kadim ışığı ve kayıp halkı LUVİLER..
Alman
jeoarkeolog Eberhard Zangger, “Luviler ve Troya Savaşı” adlı kitabında
Anadolu’da çok eski kültüre sahip Luvi adında bir halkın yaşadığını, Avrupa’nın
Türkiye’ye karşı ideolojik nedenle bu kültürü görmezden geldiğini savunuyor.
Zangger, Miken krallığının, Troya’ya savaş açmasının sebebinin, Ortadoğu’yu
yakıp yıkan ve büyük bir imparatorluk kuran Luvileri yok etmek olduğunu ve
sonunda Troya’yı yerle bir ettiklerini iddia ediyor.
Hititlerin başkenti
Hattuşa’da bulunmuş ve Akatça çivi yazısında yazılmış belgelerde, Luvi dilini
konuşan halkların yaşadığı bölgeye Luwiya deniyordu. En az 900 yıl boyunca
kullanımda kaldığı belgelenen Luvice, hiyeroglif işaretleriyle yazılırdı. Güney
ve Batı Anadolu’nun tamamında konuşulurdu. İsviçreli Asurolog ve Hititolog Emil
Forrer 1919 yılında ilk defa çivi yazılı arşivlerdeki Luvi dilini okumayı
başardı. 1953’ten sonra Hattuşa’daki Luvi metinlerinin yayımlanmasıyla beraber
Luvi çivi yazısı, Luvi hiyeroglifleri ile ilişkilendirildi ve 520 işaretten
oluşan Luvi hiyeroglif yazısı anlaşılmaya başlandı. Arkeologların aksine dil
bilimciler arasında Batı Anadolu’da Luvice diye bir dilin konuşulduğu
tartışmasız.
İsviçreli dilbilimci
Emil Forrer, 1920’li yılların başında Luvilerin Hititlerden çok daha büyük bir
halk olduğunu yazdı. Kibele, Afrodit, Apollon ve Artemis gibi tanrı ve tanrıça
adları da Anadolu’da en yaygın dil olan Luvicedir. Luvi, Hititçe’de ışık insanı
anlamına geliyor. Birçok dilde de ışık kelimesi Lu kökünden türemiştir:
İngilizce’de light, Almanca’da licht, İspanyolca’da Luz,İtalyanca’da Lure,
Latince’de lux gibi.
Luviler hiçbir zaman
merkezi bir devlet kurmamış. Bilim, sanat ve felsefede dönemlerinin çok
ilerisinde oldukları biliniyor. İleri bir matematik ve mühendislik bilgisiyle
yaptıkları şehirler birçok Avrupa kentinin yapımına ilham kaynağı olmuş.
Zangger, başta Güneş olmak üzere, yıldız-tanrılara tapan, Venüs’ü dişi bir
tanrı olarak gören ve taşıdıkları bölgesel özerklik / krallık haliyle günümüz
Avrupa Birliği’ni alenen çağrıştıran Luvi Uygarlığı’nın, M.Ö. ikinci bin yılın
büyük kısmında iskân edilmiş 340 yerleşim yerini, sistematik olarak ilk defa
kayıt altına aldığını öne sürüyor.
MÖ 2. binyıl boyunca
Anadolu’nun büyük bölümünde anadili Luvice olan halklar yaşardı. Bu halklar
Yunanistan ve Anadolu’nun en iyi tanınan halklarından olan Minoslar, Mikenler
ve Hititlerin çağdaşı, ticari ortakları ve bazen de rakipleriydiler. Gerçekte
Luviler yazıyı, Yunanistan’daki saraylarda kullanımından en az 300 sene önce
kullanmaya başlamıştı. Luvilere ait bu yazılar Avrupalılar tarafından 19.
yüzyılda, Miken, Minos ve Hitit belgelerinden çok daha önce keşfedildi.
İsviçreli araştırmacı
Eberhard Zangger şöyle diyor:”Troia antik kenti aslında şu anda görünenin 100
katı daha büyük bir alana yayılıyor. Çünkü bu kent, bundan dört bin yıl önce
Anadolu’da yaşayan ve haklarında çok az şey bilinen Luvi Uygarlığı’nın etkisi
altındaydı. Luviler hakkında bir şey bilmiyor olmamız, tamamen politik. Yunan
hayranı Batılı tarihçilerin işine böyle geldi.
Arkeoloji, Avrupa’nın
Osmanlı’yla mücadele ettiği dönemde ortaya çıktı. 20. yüzyıla kadarki
paradigmalar Avrupa uygarlıklarını büyük gösterip Türkiye topraklarındakileri
küçük göstermek amacıyla geliştirilirdi. 1192’de Hititler’i yıkan büyük
saldırıyı yapan, antik Mısır kaynaklarında geçen saldırgan “Deniz İnsanları” da
aslında Luvilerden başkası değil. Eski çağların en büyük anlatısı, yani Troia
Savaşı ise Luviler’in güçlenmesine karşı saldırıya geçen Yunan kentlerinin bir
saldırısı.
Zangger, Akdeniz’deki
kentleri yakıp yıkanların Luviler olduğu görüşünü MÖ 1190 yılına ait, Afyon
yakınlarındaki Beyköy’de bulunan, 30 metre uzunluğunda Luvi dilinde yazılmış
taş yazıta dayandırıyor. Bu yazıtta baskınları düzenleyenlerin isimleri,
amaçları ve motifleri bulunuyor. Batı Anadolu’da yaşayan Luvilere ait 340
yerleşim yeri belirlenmiş bulunuyor. Verimli toprakları zengin bir bakır, tunç,
gümüş ve altın madenlerine sahip. Ülke içlerine kadar uzanan ırmaklar canlı bir
ticaret ağını sağlıyor. Afyonkarahisar yakınlarında 1878 yılında bulunan Luvi
dilindeki bir antik yazıt ilk kez deşifre edildi. Belgelerde geçen “gizemli
deniz insanları”nın Anadolu’nun yerli halkları olduğunu gösteriyor
Independent
gazetesinin haberine göre arkeologlar 3 bin 200 yıl önce taş yazıta kazınan
hiyelogrif yazıları çözmeyi başardı. Taş levhaya antik Luvi dilinde yazılan
yazılara göre, Batı Anadolu’daki krallıkların birleşik donanmaları Doğu
Akdeniz’de sahil kentlerine baskın düzenledi. Yazıtta bu gemicilik
konfederasyonuna ait yağmacı güçler tarihçilere göre yeni doğan Bronz Çağı
medeniyetlerinin çökmelerinde rol oynadı. Araştırmacılar yazıtın Bronz Çağı
krallığı Mira kralı Kupanta-Kurunta’nın emriyle Milattan Önce 1190 yılında
hazırlandığını düşünüyor. Metinde Mira krallığının yanı sıra diğer Anadolu
medeniyetlerinin antik Mısır’ı ve Doğu Akdeniz’deki diğer bölgeleri Bronz
Çağı’nın bitişinden önce işgal ettiği belirtiliyor. Arkeologlar M.Ö. 1200
civarında büyük medeniyetlerin ani ve kontrol edilemez çöküşünün arkasında
“gizemli deniz insanları” saldırıları olduğunu düşünüyordu. Bunlara “Truvalı
Deniz Halkı” adını veren arkeologlar bu gizemi yüzyıllar boyunca çözememiş
İsviçreli Jeoarkeolog
Dr. Eberhard Zangger, Anadolu’nun tarihinin bilinen gibi olmadığını ve baştan
yazılması gerektiğini söylüyor. Luviler tarihte hak ettikleri yeri aldığında
günümüzde Grek medeniyeti üzerinde yükseldiğini düşünen Avrupa’nın aslında Luvi
medeniyeti üzerinde yükseldiği görülecek. Avrupa’da Luvi diyen tarihçilere deli
gözüyle bakıldığını ifade eden Zangger şunları söylüyor: “Ben onlardan biriyim.
Senelerce Yunanistan’da çalıştım. Birikimim beni Luvilere doğru götürdüğünde
ise aforoz edildim. Çünkü bu arkeolojinin baştan beri yazılan tarihini
değiştirecek. Örneğin, Hititlere ve Grek medeniyetine ait olduğu düşünülen
birçok şeyin Luvilere ait olduğu fark edilecek.”
No comments:
Post a Comment