Taha Akyol'un "Popülizm nedir?" başlıklı, 6 Eylül 2017 tarihli yazısını okuyabilirsiniz.
DIŞİŞLERİ Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “popülizmin gözü kör olsun” sözü, umarım popülizmin ne olduğu ve neden ‘kötü’ olduğu konusunda seviyeli tartışmalara yol açar.
Çünkü popülizm 21. yüzyılın siyasi hastalığı haline gelmek üzeredir.
Nasıl 1930’lar Avrupa’sında liberal demokrasinin “öldüğü” ilan edilerek halkın desteğiyle dikta rejimleri yükselmişse, bugün de demokrasinin çoğulculuk, özgürlük ve kuvvetler ayrılığı gibi temel değerlerine karşı fakat klasik anlamda diktatörlük olmayan otoriter popülist akımlar gelişiyor.
Batı’da bu konuda birçok akademik yayın var. Bizde dikkat çekici düzeyde akademik araştırmayı ben görmedim. Bazı Türk akademisyenlerin önemli makaleleri yurtdışındaki bilimsel dergilerde yayınlanmış.
POPÜLİZM ÜZERİNE 7 TEZ
Prof. Jean-Werner Müller’in “Popülizm Nedir” adlı kitabı geçen yıl Pensilvanya Üniversitesi tarafından yayınlandı. Kitabın sonunda “Popülizm Üzerine 7 Tez” başlıklı bir bölüm var. Çok özetle şöyle:
1. Popülizm her devirde görüldü. Zamanımızdaki popülizmin özelliği demokrasinin “temsil” ilkesini benimsemesi fakat halkın tek temsilcisinin kendileri olduğunu iddia etmesidir.
2. Popülizm kendi dışındaki akımları illegal görür. Popülizmin anti-elitist olması aslında anti-çoğulcu olmasındandır. Demokrasinin çoğulculuk prensibini benimsemezler.
3. Toplumun iyiliğini sadece kendilerinin istediğini söylerler. “Halk iradesi”nin serbest tartışmalarla oluşmasını benimsemezler, “gerçek halk” kendileridir! (Müller, kitabında seçim kaybettiklerinde Fransız Le Pen’in ve Macar Orban’ın ‘seçimleri millet kaybetti’ diye konuştuklarını yazıyor.)
4. Popülistler referandumu, halkın karar vermesini çok savunurlar fakat halk iradesinin serbest ve açık tartışmalarla oluşmasını benimsemezler, halk iradesi dedikleri kendilerinin iradesidir.
5. Devleti yönetmezler, işgal ederler. Çünkü kendileri halkın yegâne temsilcileridir. Bu gerekçeyle sivil topluma baskı yaparlar. Siyaset anlayışları dışlayıcıdır.
6. Popülizm bu özellikleriyle sadece liberalizme değil, demokrasiye karşı da bir tehlikedir. Bu özellikleri onları anayasal kurumlarla şöyle veya böyle çatışmaya götürür. (Müller bunları yazarken Trump henüz başkan koltuğuna oturmamıştı.)
7. Popülizm demokraside düzeltmeler yapan, devleti ve siyaseti halka daha yakın hale getiren bir akım değildir. Demokrasiyi savunanlar popülizmin destek bulma sebepleri üzerinde kafa yormalı, özellikle çoğulculuğun neden gerekli olduğunu iyi anlatmalıdırlar.
DEMOKRASİDEN FARKI NE?
Amsterdam Üniversitesi’nden Matthijs Rooduijn’in “Popülizmi Ölçmek” (Measuring Populism) başlıklı araştırması önemlidir. Avrupa’daki popülist partilerin söyleminde öne çıkan kavramların ölçülmesine dayanıyor. Mesela “biz-onlar” ayrımı... Sadece kendisini “halk” ya da “millet” temsilcisi sayan ifadeler... “Dışlayıcı” ve “anti-elitist” konuşmalar popülist söylemin en belirgin özellikleri.
Bütün araştırmacılar popülizmin çoğulculuk karşıtı, “çoğunlukçu” ve “plebisiter” yönüne dikkat çekiyor.
Demokrasi ile popülizmin farkı basitçe şudur: Avrupa’da Beyaz “çoğunluk”, bir referandumda “Avrupalı olmayanlar dışarı” diye karar verse ne olur?
Tam popülizm olur!
Tam demokrasi katliamı olur!
Gerçek demokrasilerde temel hak ve özgürlükler çoğunluğun iradesinden üstündür; teminatı da gerçekten bağımsız olan yargıdır. İşte Amerikan yargısının popülist Trump karşısındaki onurlu tavrı.
(Hürriyet -06 Eylul 2017)
No comments:
Post a Comment