Saturday, March 11, 2017

Yunus Emre - İlim İlim bilmektir (açıklamalı)

lim İlim Bilmektir 


Yunus Emre, Anadolu Türkçesinin kurucusu; Anadolu Türkçesini yoğurup şiir dili haline getiren büyük ozan… 

Bir insana böylesi büyük görev ve anlam yüklenir mi? Evet, neden olmasın? Farsça, Firdevsi’ye; İngilizce Şekspir’e nasıl borçluysa Anadolu Türkçesi de zenginliğini, yüzlerce yıl kendisine hayat veren Yunus Emre’ye, sonra onu dilce izleyen ve tamamlayan Nasreddin Hoca’ya, Karamanoğlu Mehmet Bey’e, Köroğlu hikayelerine, Keloğlan masallarına, Pir Sultan ve Karacaoğlan şiirlerine borçludur. 

Yunus Emre sadece bir dil büyüğü değil, bizim hayata bakışımızın, toplumsal ve dini değerlerimizin de mimarlarındandır. Bu şiiri, “çok derin duygu ve düşünceleri” sade, yalın bir dille, derli toplu ve kolay anlaşılır kılması bakımından örnek olarak seçilmiştir. 


İlim ilim bilmektir 
İlim kendin bilmektir 
Sen kendini bilmezsin 
Ya nice okumaktır 

Bilmek, bizim önümüzü aydınlatır. Ayağımızı yere sağlam basmamızı sağlar. İnsanın bilgisi içten dışa, dıştan içe gider gelir. Önce kendimizi tanırız, kendimizden pay biçerek başkalarını; başkalarından ve doğadan öğrendiklerimizle yeniden kendimizi tanırız.Bugünü ve geleceğimizi kurarız. 

İnsanın kendisini bilmesi kadar büyük nimet yoktur. Bu, basit bir şeymiş gibi görülür ama zordur. Birçok insan kendini ya olduğundan büyük görür, ya da büyüklüğünün farkında değildir; üstelik kendini bir de hakir görür! 

Bilgi, her şeyden önce insanın kendini bilmesini sağlamalıdır. Anadolu’da çağlar öncesinden kalan tapınakların alnında “Kendini Bil” yazar. Bilgi, öncelikle insanı ve insan ilişkilerini, hak ve görevlerimizi içermelidir. Ne istediğimizi, bunları neden istediğimizi bilinçle belirlemiş olmalıyız. İnsan, rüzgârın önüne katılmış bir yaprak gibi sürüklenmemelidir. 

Okumaktan murat ne 
Kişi Hak'kı bilmektir 
Çün okudun bilmezsin 
Ha bir kuru emektir 

İnsan niçin okur? Hem kendi, hem de başkalarının “hakkı”nı bilmek için. Yani “kul hakkını ve sınırlarını” bilmek için. Bu, Tanrı’nın da insanlardan isteğidir. Gönül dünyasında da, toplum yaşayışında da düzen ve huzur böyle sağlanacaktır. İnsan okuyor ama “hak-hukuk” bilmiyorsa, kul hakkı yiyorsa her şey boştur. Kuru, işlevsiz bilgi yüklemesidir yapılanlar. 

Dört kitabın ma'nisi 
Bellidir bir elifte 
Sen elifi bilmezsin 
Bu nice okumaktır 

Oysa dört kutsal kitabın özü ve ruhu bir elif harfinde apaçık bellidir! Elif, bizim yazımızdaki “a” harfinin karşılığıdır ve Arapça’da düz bir doğru “l” şeklinde yazılır. Bu şeklinden ötürü şair, dört kitap da türlü örnekler ve hikâyelerden yola çıkarak insanlara bir tek buyruk verir: Doğru ol! Dosdoğru yaşa! 

Yiğirmi dokuz hece 
Okursun uçtan uca 
Sen elif dersin hoca 
Ma'nisi ne demektir 

Anadolu insanı İslam’ı “Yunus gibi olmak, dosdoğru olmak” şeklinde anlar. Oysa her dönemde insanımızın samimi duygu ve dini değerlerini “laf kalabalığı yaparak” sömürenler çıkmıştır. “Yirmi dokuz hece” çok konuşmak, dinle ilgili kavram kargaşası yaratmaktır. Özellikle “elifi”, doğruluğu, gözden kaçırmak isteyenleri yadırgıyor ve yargılıyor Yunus Emre. 

Yunus Emre der hoca 
Gerekse bin var hacca 
Hepisinden iyice 
Bir gönüle girmektir 

İslam ve Kuran bizde esas olarak iki koldan yorumlanmıştır: Medrese eliyle şeriat yorumu geliştirilirken, Tekkeler ve Veli’ler marifetiyle tasavvuf yorumu yaygınlaştırılmıştır. Şeriat erbabı, tasavvufu küçümsemiş ve İslam’dan “sapma” olarak görmüş; tasavvuf da şeriat yorumunu “yüzeysel olmak ve şekilde kalmakla” eleştirmiştir. Yunus Emre uzun bir medrese eğitimi aldıktan sonra “tasavvufa, sadeliğe ve aşka” yönelmiş bir bilge kişidir. 

Yunus Emre der hoca 
Gerekse bin var hacca 

Bu dizelerde Yunus, şekilde kalmayı eleştirmekte; 

Hepisinden iyice 
Bir gönüle girmektir 

Öze yönelmenin gerekliliğini, inancın bir yaşama biçimi olarak öncelikle kul hakkına saygı göstermeyi emrettiğini hissettirmektedir. Kul hakkına saygı gösterme buyruğunu, bu apaçık görünen gerçeği laf kalabalığıyla ve başka dini söz ve gösterilerle kimsenin örtemeyeceğinin altı çiziliyor. 

Yunus Emre, “ilahi” adı verilen yedili hece ölçüsüyle söylediği bu tarz şiirleriyle İslam dininin özünü, okuması yazması bile olmayan insanımıza son derece doğru ve kalıcı bir biçimde anlatabilmiştir. 

Yunus Emre, kültürümüzün, dilimizin, dinimizin ve toplumsal vicdanımızın en büyük mimarlarındandır.
 

No comments:

Post a Comment