Monday, August 22, 2016

Fransa Anaysa Konseyi'nin 08 Ocak 016 tarihli kararı hk.bilgi notu

FRANSA ANAYASA KONSEYİ:          BİR FİİLİN SOYKIRIM OLUP OLMADIĞI YETKİLİ MAHKEME TARAFINDAN SAPTANIR                 «FRANSA TÜRK TARİHİ EĞİTİMİNDE TARAFSIZLIK DERNEĞİ» NİN BÜYÜK BAŞARISI

Fransız Anayasa Konseyi, Fransa'daki Türk toplumunun kurmuş olduğu «Türk Tarihi Eğitiminde Tarafsızlık Derneği» (TTETD) adlı bir STK'nın üçüncü taraf olarak müdahil olduğu bir dava hakkında 8 Ocak 2016 tarihinde vermiş olduğu kararla, Yahudi soykırımının (Holokost) inkâr edilmesi fiilini suç sayan ve cezalandıran Gayssot Yasası'nın geçerliliğini teyit etmiştir. Konsey kararında, bir fiilin soykırım olup olmadığının sadece bir yetkili mahkeme tarafından saptanabileceğini ve yasama ile yürütme organlarının bir olayı insanlığa karşı suç olarak tanımlama yetkisine sahip olmadıklarını vurgulamıştır. Karar, aynı zamanda, Fransa Parlamentosu tarafından 29 Ocak 2001 tarihinde kabul edilen ve 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan yasanın tüm potansiyel etkilerini ortadan kaldırmış ve Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasaların geçirilmesini yasaklamıştır. 
Fransa'daki Ermeni aktivistler tezlerine güç kazandıracağı düşüncesiyle davaya üçüncü taraf sıfatıyla müdahil olmuşlardı. Ermeni tarafı, Anayasa Konseyi'ne başvurusunda, Holokost ile Ermeni Soykırımının tarihsel açıdan kanıtlanmış olaylar olmaları dolayısıyla eşit muameleye tabi tutulmaları gerektiğini ve bu nedenle her ikisinin inkârının da suç sayılarak cezalandırılmasını talep etmişti.      Irkçılık ve anti-semitizm ile mücadelede Fransa ve Avrupa'da tanınmış STK'lardan olan MRAP (Irkçılık Karşıtı Halklar Arasında Dostluk Hareketi) ve LICRA (Irkçılık ve Anti-semitizme Karşı Uluslararası Birlik) davaya üçüncü taraf olarak katılmıştı. Her iki STK da, başvurularında, Holokost'un inkârının anti-semitizm anlamına geldiğini ve bir uluslararası mahkeme kararıyla gerçekliği saptanmış olan Holokost'un Ermeni soykırımıyla eşit değerde tutulamayacağını vurgulayarak, Gayssot Yasası'nın 24a maddesinin aynen muhafazasını talep etmişlerdi.
Türk tarihi eğitiminde tarafsızlık için mücadele veren ve okul kitaplarından Ermeni soykırımı iddialarının çıkarılmasını Fransız Hükümeti'nden talep eden bir Fransız-Türk örgütü olan (TTETD), başvurusunda Türkiye'yi Ermeni soykırımıyla suçlayan 2001 tarihli yasanın hukuki temelden yoksun olması ve Fransa Anayasası'nı ihlal etmesi nedeniyle iptal edilmesi gerektiği talebinde bulunmuştu.
Anayasa Konseyi 8 Ocak 2016 tarihli kararında, Gayssot Yasası'nın Anayasa'ya uygunluğunu teyit ederek davacının iddiasını reddetmiştir. Konsey, aynı zamanda Fransız-Ermeni gruplarının iddialarını da, Holokost ile Ermeni soykırımı arasında büyük bir fark bulunduğu, Holokost'un uluslararası bir mahkemenin kararına dayanan bir gerçek olduğu, buna mukabil Ermeni soykırımının hukuki dayanaktan mahrum bulunan bir görüş niteliğinde olduğu gerekçesiyle reddetmiştir.  
Bu hususta Anayasa Konseyi kararı son derece berraktır. Konsey, bir soykırım fiilinin işlenip işlenmediğine sadece yetkili bir mahkemenin karar verebileceğini belirtmiş ve yasama organları ile hükümetlerin bir olayı soykırım olarak tanımlama yetkisine sahip olmadıklarını vurgulamıştır. Bu karar, Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi'nin, herhangi bir soykırım ithamının sadece Sözleşme'nin 6. ve 9. maddelerinde belirtilen yetkili mahkemeler tarafından karara bağlanabileceği yolundaki hükümleriyle tam anlamıyla uyum halindedir.

Konsey, aynı zamanda, insanlığa karşı işlenen bir suçun inkâr edilmesi fiilinin suç sayılarak cezalandırılması için, söz konusu insanlığa karşı suçun yetkili bir mahkeme kararıyla saptanmış olmasını
şart koşarak, Fransız-Türk örgütü TTETD'nin en önemli taleplerinden birini kabul etmiştir. Bunun sonucu olarak, bundan böyle Fransız Parlamentosu, Türkiye'yi soykırımla suçlayan 2001 tarihli yasaya dayanarak, Ermeni soykırım iddiasının inkârını suç sayıp cezalandırılmasını öngören yasalar çıkaramayacaktır. Konsey, bu kararıyla tarih ve hukukun siyasi saik ve amaçlarla istismar edilmesine karşı çıkmıştır. Bu şekilde, Fransa Anayasa Konseyi, Avrupa Birliği üyelerine ve uluslararası camiaya, parlamentoların ve diğer siyasi organların tarihin tartışmalı dönemleri hakkında hüküm verecek forumlar olmadıkları ve bu işin tarihçilerin serinkanlı ve tarafsız araştırma ve değerlendirmelerine bırakılması hususunda açık bir mesaj vermiştir.     
TTETD, Anayasa Konseyi'nin kararını, Türkiye-Fransa ikili ilişkilerinin güçlenmesine ciddi katkıda bulunacak önemli bir gelişme olarak görmektedir. Zira, bu karar, Türkiye-Fransa ilişkilerinin istikrarlı bir şekilde gelişmesini engelleyen Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasa tasarılarının Ermeni lobisinin etkisiyle kabul edilmesini yasaklamaktadır. Anayasa Konseyi bu aşamada TTETD'nin 2001 tarihli yasanın iptali hususundaki talebini kabul etmemiş ise de, bu, Gayssot davasında TTETD'nin üçüncü taraf olması nedeniyle 2001 tarihli yasanın doğrudan Konsey'e sunulmamış olmasındandır. Bununla birlikte Anayasa Konseyi, TTETD'nin bu konuda daha önce yapmış olduğu bir Anayasal başvuru girişiminin kendisine intikalini hatalı bir gerekçeyle engellemiş olan Danıştay'ın (Conseil d'Etat) kararını eleştirmek suretiyle, 2001 tarihli yasanın önüne getirilmesi için davetiye çıkarmıştır. Bu durumda, TTETD, 2001 tarihli yasanın Anayasa'yı ihlal ettiği ve bu nedenle iptal edilmesi gerektiği hususundaki talebinin yeniden Anayasa Konseyi'ne sunulması için gerekli hukuki süreci tekrar başlatacaktır.
Türk kökenli bir Fransız olan Fransa Türk Kültür Dernekleri Birliği (FTKDB) ve TTETD başkanı Dr. Demir Onger, Paris'te bir basın konferansında yaptığı açıklamada, Türkiye'yi soykırımla suçlayan 2001 tarihli yasanın iptali için Anayasa Konseyi'ne başvuru girişiminin, Türk Kültür Dernekleri'ne danışmanlık yapan Büyükelçi (E) Şükrü Elekdağ'ın öncülüğü ve rehberliği ile başlatıldığını söylemiştir. Dr. Onger, Türk Kültür Dernekleri Birliği'nin uzunca bir süredir okul kitaplarından Ermeni soykırımına referansın çıkarılması için mücadele ettiğini, ancak bu amaçla hukuk yoluna başvurulmasını ve Türk Tarihi Eğitiminde Tarafsızlık Derneği'nin kurulmasını Elekdağ'ın akıl hocalığına borçlu olduklarını söylemiştir.
Anayasa Konseyi kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Perinçek davasında vermiş olduğu kararla uyum halindedir. AİHM, insanlığa karşı işlenen bir suçun inkârının suç oluşturması için, inkâr fiilinin ırkçı nefrete teşvik etmesini ana kriter olarak saptamıştır. AİHM, Holokost ile 1915 olayları arasında ciddi bir fark olduğunu belirtmiş, Holokost'un inkârının otomatik olarak ırkçı nefrete teşvik olarak anlaşıldığını, bu nedenle de suç sayıldığını, buna mukabil Perinçek'in "Ermeni soykırımı uluslar arası bir yalandır" şeklindeki beyanının, ırkçı ve antidemokratik bir eyleme teşvik eden bir anlam taşımadığını kaydetmiştir . Bu nedenledir ki mahkeme, Ermenilerin 1915 olayları hakkındaki görüşlerine karşıt bir fikir ileri sürülmesini fikir özgürlüğü bağlamında değerlendirmiş ve cezayı gerektiren bir suç saymamıştır.
Anayasa Konseyi'nin kararına göre ise, insanlığa karşı işlenen bir suçun inkârının suç sayılabilmesi için kriter sözkonusu insanlığa karşı suçun bir mahkeme kararıyla saptanmış olmasıdır. Nitekim, kararın 6. maddesinde şu ifadeler yer almaktadır: "İkinci Dünya Savaşı sırasında işlenmiş olan ve insanlığa karşı suç olarak tanımlanan ve bu nitelikleri nedeniyle Fransa veya uluslararası yargı organları tarafından cezalandırılmış bulunan suçların varlığını tartışma konusu yapan ifadeler, ırkçılığa ve anti-semitizme teşvik oluşturur." 

Konsey'in, Türkiye'nin hukuki yaklaşımıyla bağdaşan bu kararı, AİHM içtihadını tamamlamaktadır. AİHM açısından insanlığa karşı işlenen bir suçun inkârı fiilinin suç sayılıp cezalandırılması ırkçı nefreti teşvik etmesi durumunda haklıdır; Anayasa Konseyi kararına göre ise, inkâr fiilinin suç sayılması ancak
insanlığa karşı işlenen suçun bir mahkeme kararıyla saptanmış olması şartına bağlıdır. Yani Konsey, zihni unsuru (ırkçı nefrete teşvik etmeyi), usul unsuruna (mahkeme kararı) bağlamaktadır.        
Son olarak, Fransa Anayasa Konseyi'nin kararının, esasında hukuk ve adaletin temelini teşkil eden "masumiyet ilkesinin" teyidinden ibaret olduğunun altını çizelim. Hem Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1948'de oybirliğiyle kabul ettiği Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi'nde, hem de ABD Anayasası'nda yer alan bu ilke gereğince, adil bir şekilde yargılanarak mahkeme tarafından mahkûm edilmeyen bir kişi suçlanıp cezalandırılamaz. Parlamentolar ve hükümetler, kendilerini asla yargı organı yerine koyamazlar. Fransa Anayasa Konseyi'nin 8 Ocak 2016 tarihli kararının yansıttığı hukuk ve adalet anlayışının, ABD Kongresi'ne ve tüm özgür ülke parlamentolarına örnek teşkil etmesini

No comments:

Post a Comment