Saturday, April 25, 2020

Refik Mor'un Fransa CB E.Macron'a mektubu


Refik Mor'un Fransa CB E.Macron'a mektubu

Güncelligini koruması bakımından,  Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron'a iadeli taahütlü ve E-Posta yolu ile gönderdiğim HUKUK ve DEMOKRASİ dersi içeren açık mektubumu dostların ilğisine sunuyorum.

İyi günler dileklerimle
Refik Mor /Almanya..........................
Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron'a açık mektup:
  • İadeli taahütlü mektup ve.
  • E-Posta yolu ile 
Sayın Fransa Cumhurbaşkanı Macron,
29 Ocak 2001 tarihinde ‘‘1915 Ermeni Soykırımı’nı‘‘ karara bağlayan 2001-70 sayılı kanuna atıfta bulunarak, ‘’Ermeni Soykırımı’nın’’ her sene Paris’de, 24 Nisan’da anılması için yayınladığınız 10 Nisan 2019 tarihli Kanun Hükmünde Kararnamenizi, büyük bir kaygı ve şaşkınlık içinde öğrenmiş bulunuyorum.
Bunu yaparken, aşağıda değineceğim  üç noktada, özellikle hukuki suç işlediğinizi, şimdiden belirtmek isterim.
Birinci konu:
Kanun Hükmündeki Kararnamenizde;
‘’Mad. 1: 24 Nisan, 1915 Ermeni Soykırımı’nın anma günüdür’’
diye bir kararname çıkarıyorsunuz.!
Her şey tamam da, eğer yukarıda sunduğunuz bu iddianız demokrasinin temel prensiplerine, daha doğrusu yürürlükte olan kanunlara uymaz ise, hakların paylaşımındaki kaos,  kaçınılmaz olmayacakmıdır?.
Hukuk’un bu konudaki evsensel 1. Maddesi:
  • Kanun Hükmündeki Kararnameler, halen yürürlükte olan kanunlarla UYUM İÇİNDE olmaları gerekmektedir.
Osmanlı’lara ve onların hukuki devamı olan Türk’lere  yüklenen soykırım suçlaması konusunda bir mahkeme kararı bulunmamaktadır.
Ve siz, bu konuda mahkeme kararı olmayan bir olayı, kendinizi mahkeme yerine koyarak;
 ‘’Soykırım olmuştur ve anma günü de 24 Nisan’dır’’demektesiniz.
Bu anlamda, yasamayı, yargı’nın yerine koymakla hukuki suç işlemektesiniz ve bunun adı diktatörlük olup, Fransa’da, kağıt özerinde de olsa cezai yaptırımı vardır diye düşünüyorum..!
İkinci konu:
29 Ocak 2001’de Sosyalistler tarafından sunulan 2001-70 sayılı kanunun oylamasını 577 Fransız Milletvekili meclise oylamaya gelmeyerek protesto etmiştir.
Anılan  ‘’kanun’’, 19 hayır oyuna karşı 106 evet oyları ile antidemokratik bir şekilde  maalesef kabul edilmiştir.
Antidemokratik olarak ortaya çıkan bu ‘’Kanun’’ için, bakın Fransa Senato’su kendi internet sayfasında; ‘’Ermeni  soykırımı’’ kanunu olarak anılan, 29 Ocak 2001 tarihli kanunun hukuken uygulanabilirliğini sıfır’a indirgeyerek, çıkarılan kanunların uygulanabilirliği konusuna istinaden yaptığı açıklamada bakın ne demektedir:
Alıntı:
 ‘’Politik açıdan bakılırsa, buradaki kontoldeki esas mesele, hükümetin kendi sorumluluklarını korumasının yanı sıra, yasa koyucunun da yürütmenin faaliyetlerini çok sık müdahale ederek rahatsız etmesini engellemektir’’
Alıntının sonu.
Sayın Macron,
Görünen o ki, sizler, Fransa Senato’sunun yukarıda yaptığı hukuki uyarıyı hiçe sayıp, hukuken bir mahkeme kararı olmayan bir olayı, karar varmış gibi davranıp  yargı ve yürütme’nin  işine  müdahale ederek  anayasal  HUKUK SUÇ  işlemektesiniz..
Ve Fransa Senato’sunun aynı internet sitesi;
Alıntı:
‘’……1981 ve Ekim 2007 arasında yasal olarak yürürlüğe giren, ancak uygulamada geçerli olmayan, ya da yalnızca ilgili mevzuat eksik olduğundan, kısmen uygulanabilir olan 200'den fazla yasayı sayabiliriz.’’diyerek,
bunlardan bir tanesi de;
Alıntı:
’’2001-70 sayılı 29/01/2001 tarihli ve resmi gazetede No.25 altında yayımlanan, 1915 Ermeni soykırımı’nın tanınması hakkındaki kanunun uyğulanabilirliğidir’’
Alıntının sonu.
imasında bulunmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı Macron,
Diğer bir deyişle, bu ‘‘Kanun’un‘‘ pratikte uyğulanabilirliği yok hükmündedir.
Bunu daha iyi  anlatabiilmek için basit bir örnek vereceğim.
Fransa’da günlük çalışma süresi 8 saat olarak yürürlükteki kanunlarla belirlenmiştir.
Şimdi siz, Elysée Sarayı’nın çalışanları hakkında  Kanun Hükmünde Kararname yayınlayarak;
  • ‘’Bundan böyle herkes 08:00’de değil de saat 09:00’da işe başlayacak ve yarım saat da mola olmak üzere, paydos saati 18:30 olacak ve fazladan yapılan bir saatlik çalışma için ücret ödenmeyecektir’’
derseniz, işe başlama ve mola saati konusunda sıkıntı olmaz, lakin günlük çalışma saati konusunda sizin Kararnameniz yürürlükteki kanunla örtüşmez, çelişir ve yok hükmündedir.
Daha bitmedi,
Fransa Senato’su alınan Kanun Hükmünde’ki Kararnamelerin yürürlükte olan kanunlarla örtüştüğü konusunda bakın ne diyor;
Alıntı:
‘‘Verilen TÜM kararların (Kanunların), verilmiş veya verilecek Kanun Hükmündeki Kararname’lere olan uyğulanabilirliğinin oranı %32’dir‘‘
Alıntının sonu.
demektedir.
Yukarıdaki İDDİA, Fransa Senato’sunundur ve bunu, (kanun koyucusu) olarak kendi internet sayfasında söylüyor…!
İşte tam da bu anlamda, kanunlarla uyumluluğunu araştırmadığınızdan dolayı, yayınladığınız, kanunlara uymayan Kanun Hükmünde Kararnameniz ile somut hukuki SUÇ işlemektesiniz, bilesiniz..!
Kaldı ki, anılan kararnamenizin örtüşmesini istediğiniz
  • 29 Ocak 2001 tarihinde ‘‘1915 Ermeni Soykırımı’nı‘‘ karara bağlayan 2001-70 sayılı
kanunun bağlantısı olması gereken davada, ne mahkeme, ne sanık, ne davacı, ne de hakim var..!!!
Olmayan Mahkeme kararına istinaden tersinden uydurulmuş bir kanun ve bu uydurulmuş kanunla uyum içinde olması için uydurulmuş bir Kanun Hükmünde Kararname…!
Hukuki mantık yürütmekte açıkcası çok zorlanıyorum.....!
Üçüncü  konu  ise:
‘‘Kanunun’uzu‘‘ ve Kanun Hükmünde Kararname’nizi hukuken yok hükmünde sayan Avrupa Adalet Divanı kararıdır..
Buradaki davacı, vatandaşınız ve Ermeni Diasporası‘nın önde gelen aktivistlerinden olan, belki de tanıdığınız Avukat Suzanne ve Grégoire Krikorian ailesidir.
Avrupa Parlamentosu ve Fransız Parlamentosu’nun siyasi kararından, Avrupa Adalet Divanı’nın hukuki kararının   üstün olduğunu,  hepimiz biliyoruz.
Bu konudaki Fransız, Alman ve diğer  Parlamentoları’nın resmi siyasi kararlarını lütfen bir yana bırakın,
20 Temmuz 1987’de Avrupa Parlamentosu C-190 esas nolu resmi kararı ile, içerik olarak :
“Türkiye Ermeni soykırımını tanımadığı müddetçe, AB’ye üye olamaz’’
 denen siyasi bir karar almıştır.
Peki bu karar hâla geçerli midir?
 Bunun cevabı aşağıdadır.
AB’nin verdiği bu siyasi kararla cesaretlenen Ermeni diasporasının Fransa’daki sözcüsü- ve avukatı olan  Suzanne ve Grégoire Krikorian, 1999’da Helsinki kararıyla Türkiye’nin AB üyeliğine aday devlet yapılması üzerine, Ermeni soykırımına atıfta bulunarak;
                                                                                                       
  • Avrupa Parlamentosu’na,  
  • Avrupa Birliği Konseyi’ne ve  
  • Avrupa Birliği Komisyonu’na
karşı  Avrupa Adalet Divanı’nda, 
“Birliğin akit dışı sorumluluğu ve davanın esassızlık (gerekçesizlik)) konumu”ile ilgili, maddi ve manevi tazminat davası açmışlardır.
Bu davaya ‘‘Ön soykırım Davası‘‘ da diyebilirsiniz.
Yukarıda  davanın içeriğini oluşturan 
“Birliğin akit (Anlaşma) dişi sorumluluğundan’’ kasdedilen uluslararası insan hakları ve 1915 olaylarında yaşanan trajik tarihi olaylardır.
Yani Ermeni‘lere haksızlık edilerek soykırım uygulandığını iddia etmişlerdi. 
Ancak, Suzanne ve Grégoire Krikorian bu davayı kaybettiler çünkü iddialarını ispatlayamadılar.
Ama ne gariptir ki siz, ispat edilmemiş bir İDDİA‘yı, işlenmiş SUÇ gibi kabul edip, anma günü tertipliyorsunuz…Çok ‘‘Demokratik‘‘..!
Ermeni diyasporası için adeta bir  “ön soykırım davası” olarak değerlendirilen bu maddi ve manevi tazminat davası, Avrupa Adalet Divanı tarafından 17 Aralık 2003 tarihinde Esas No: T-346/03 kararı ile reddedilmiş olup, Suzanne ve Grégoire Krikorian  30 bin Euro’luk mahkeme masraflarını ödemeye mahkum edilmişlerdir.
AAD’nın (Avrupa Adalet Divanı) rededtiği T-346/03 esas sayılı (dosya numaralı) davanın 25 nolu gerekçesinde, hakim aynen şöyle demektedir: 
T-346/03 esas no.lu karardan 25 numaralı alıntı:
“25. Davacıların gerçekten  ve somut zarar  görmüş olduklarını gösteren deliller  konusuna  gelince; davacılar, dava dilekçesinde genel ifadelerle Ermeni birliğinin uğradığı manevi zararın talebi ile sınırlı kalmış olup,  ne bu konuda,  ne de şahsen kendilerinin uğradığı zararın kapsamı hakkında  zerre kadar  dahi delil gösterememiş olmalarıdır.  Davacılar  bununla, kendilerinin gerçekten ve somut olarak zarar görüp görmedikleri  hakkında mahkemenin hüküm verebilmesi için yeterli bilgi  verememişlerdir. (AAD’nın bu konuda 2 Temmuz 2003 tarihli T-99/98,  Hameico Stutgart /Konsey ve Komisyon (Emsal) davası kararı ve Komisyon’un  No.68 ve 69, Slg.2003, II-0000 kararı)”
Alıntının sonu.
T-346/03 esas no.lu kararının 10’ncu numarasından alıntı:
 “10. Davacılar ayrıca, bir çok temel insan haklarının, özellikle 4.Kasım 1950 yılında  Roma’da imzalanan insan hakları ve temel özgürlükleri koruma altına alan  Avrupa  sözleşmesinin 3. ve 8. maddesine dikkat çekerek, burada sözü edilen,  özel yaşam hakkının kutsallığı,  aşağılayıcı veya insanlık dışı muameleye tabi  tutulmama  haklarının ihlal  edildiğini savunmaktadırlar” 
Alıntının sonu.
 Ve yine T-346/03 esas no.lu karardan 21 no.lu alıntı: 
“21. Temel hakların sözde ihlali konusunda ise, (yukarıdaki 10. numaraya  bakınız)   davacıların, böyle  temel insan haklarının ihlali iddiası ile sınırlı  kalıp, bunun davalı   organlara atfedilen suç ile ne kadar ilgili olduğunu açıklayamamasını belirtmek  yeterlidir.”  
Alıntının sonu.
Ermeni diasporası bunun üzerine temyize gider (karara itiraz eder). Avrupa Adalet Divanı’nın 4’ncü dairesinde görülen temyiz davası, (itiraz davası) 17.04.2004 tarihinde, C-18/04 P Esas no.lu nihai karar ile yeniden reddedilir.

Sayın Cumhurbaşkanı Macron,
Yahudi soykırımının (Holocaust) Almanlar tarafından yapıldığı, Nürnberg’de kurulmuş olan Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hukuken karara bağlanmış olupbunu inkar etmek de doğal olarak Almanya’da kanunlar nezninde suçtur.
Ama, hukuken kesinleşmemiş bir konu hakkında siyasetin ceza kesmesi ise, ancak muz cumhuriyetlerinde mümkündür. 
İspata dayandırılmadan yaptığınız yukarıda sözünü ettiğim 2001-70 sayılı ‚‘‘kanununuz‘‘ ve Kanun Hükmünde kararneme‘niz, Avrupa Adalet Divanı kararı ile artık YOK HÜKMÜNDEDİR…! 
 Bundan dolayıdır ki, yukarıda adı geçen Avrupa Adalet Divanı’nın hukuki kararına, her demokrat gibi sizin de uymanızı ve Türk’leri haksız yere itham ettiğinizden dolayı, verdiğiniz Kanun Hükmünde Kararnamenizi geri çekip, 2001-70 sayılı ‘‘Kanunu‘‘ iptal ederek, tüm Türk halkından özür dilemenizi talep ediyorum.
Aksi takdirde, bu sizin “pirus zaferi”nizden öte gitmeyecektir.
Çünkü  mahkeme kararları, resmi-siyasi karardan üstündür.
Tabii ki bu kural , demokratik devletler için  geçerli bir kuraldır.

Refik Mor
[2003-2018 Neumünster Meclis Üyesi]



No comments:

Post a Comment