1. Bölüm - Hocalı Soykırımı
Ermeni askerlerinin Hocalı'da kadın , çocuk , yaşlı demeden katledişinin 24. yılına geldik. Acılar hala taze ve derin. O günleri bilmeyenler için anlatacağız. Hocalı'da ne oldu? Neler yaşandı? Bu katliamın asıl nedeni nedir? Arkasında kimler var? Medeni zannettiğimiz devletlerin sustuğu bu soykırımı (Azerice: Xocalı Soyqırımı) anlatacağız , hatırlatacağız , unutmayacağız ve unutturmayacağız!
****Özet Videomuz Yazının Sonundadır.****
Soykırımı Anlatmadan Önce Bir Kaç Söz
Takvimler 26 Şubat 1992'yi gösteriyordu. Bu tarihte Ermeni güçlerinin yarattığı vahşet Azerbaycan'a büyük zararlar verdi. Hocalı bir savaş değildi , Orada karşılıklı çatışma olmadı. Sivil halk acımasızca katledildi. Orada filmlerde bile rastlamayacağımız vahşet oldu. Vahşetin gerisindeki Rusya'yı görmeden Hocalı Katliamı değerlendirilemez. Ermenistan , Hocalı katliamında Rusya'nın Kafkas politikasında kullandığı bir maşadır. Ortak amaçları Kafkasya'dan ve Doğu Anadolu'dan müslüman ve Türkleri bölgeden kaçırarak Büyük Ermenistan'a alan açmadır. Bu şekilde Kafkaslar Rusya'nın etkisi ve himayesi altına girecek. Kendi güvenliği için set oluşturmuş olacaktı.Bunun içindir ki Anadolu ve Azerbaycan Türkleri arasındaki Karabağ Türk bölgesi Rusya'nın desteğiyle Ermeniler tarafından işgal edilmiştir.
Bu bölgede 3 bin civarında Türk Köyü ve yüz binlerce Türk yüzyıllar boyunca yaşamaktadır. Buradaki köklü Türk nüfusu kaçırılmak istediler. Bu yüzden sadece öldürmekle kalmayıp , ölülerin üzerinde de türlü işkenceler uyguladılar. Batı bu katliama öldürülenlerin Müslüman öldürenlerin de Hristiyan olduğu için sessiz kalmıştır. Onlar haksız oldukları halde bas bas bağırarak su üstüne çıkmaya çalışmaktadır. Bizler ise eziyet çektiğimiz halde sessizliğimizi korumaktayız. 1915'te Ermeni Tehcirini onlar Dünya Kamuoyuna soykırıma uğradık diye uydururken bizler 1914'te Kafkasyadan sürülen 1 milyon Müslüman Türk'ü neden hatırlatmayız , Nahçivan'da 200 bin insanın uzun süre ot ve ağaç kabuğu yiyerek yaşadığını neden Dünya'ya duyurmayız. Mesela 1944'te Kafkas'lardan göçe zorlanan Ahıska Türklerini neden hatırlatmayız.
Bu haksızlığın durdurulması için daha çok çalışmamız gerekmektedir. Daha çok belgesel , daha çok film , daha çok roman... Hedefin Türkiye olduğunu hiç bir zaman unutmayalım. Ermenistan - Azerbaycan savaşının asıl amacı Türkiye ve Azerbaycan Türkleri arasındaki bağı koparmaktır. Rusya'nın yüzyıllar boyunca Türk Devletleri arasındaki bağı koparma ve onları Ruslaştırma politikalarını unutmayalım. İran da Rusya gibi bu savaşta Ermenistan'ı desteklemiştir. Çünkü güçlü bir Azerbaycandan İran da korkmaktadır ( Hazar/Güney Azerbaycan sorunu )
Hocalı Neden Önemlidir?
1988'de başlayan Azeri ve Ermeniler arasındaki savaşın devam ettiği günlerdi. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Dağlık Karabağ bölgesindeki en önemli tepelerden birisindeki Hocalı Kasabası Ermeniler için büyük öneme sahipti. Hocalı Dağlık Karabağ bölgesinin tek havaalanına sahipti ve askeri önem arz ediyordu. Hocalı Kasabası 1991'de başkent kabul edilen Hankendi ile Eskeran ve Ağdam ile Şusa kentlerini birbirine bağlayan yolun üzerinde bulunan stratejik bir kentti.
Hocalı Katliamı Öncesi Neler Yaşanmıştır?
1980'li yılların ikinci yarısından itibaren Sovyet Rusya'nın dağılma sürecine girmesiyle Ermenistan ve Azerbaycan arasında gerilimli bir süreç başladı. Ermenistan Dağlık Karabağ bölgesinin kendisine ait olduğunu iddia etmek için uzun yıllar süren baskı ve şiddet yöntemiyle bölgedeki Türkleri yıldırmaya çalıştı. Bölgenin kendisine ait olmasını istiyordu. 8 Ekim 1991'de Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Ermeniler Şusa ve Laçin kentlerini işgal ettiler. Bu iki bölge Dağlık Karabağ'ın giriş kapısıydı. Bölge uluslar arası örgütlerin de kabul ettiği gibi tarihi ve hukuki olarak Azerbaycan'a aitti. Ermenistan'ın amacı bölgede Ermeni nüfusunun fazla olduğunu belirterek bölgenin kendisine ait olmasını isteyecekti. Yıllar boyunca bu gibi sebeplerden bölgedeki Türkler kaçırılmıştır.
Hocalı Soykırımı da bunun zirvesidir. Bölgedeki gerilim 1988 yılında Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermenilerin Azerbaycan'dan ayrılarak Ermenistan'a katılmak istemesiyle arttı. Bunun üzerine Azerbaycan , Dağlık Karabağ bölgesinin özerk statüsünü kaldırdığını ve kendisine bağladığı yönünde bir karar aldı. Karabağ Özerk Cumhuriyeti ise referanduma gitti. Azerbaycan Türklerinin katılmadığı referandum sonucunda 6 Ocak 1992 'de Dağlık Karabağ Cumhuriyeti resmen ilan edildi. İşte bu sebepler Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki savaşı başlatan sebep oldu.
Aralık 1991'de Handeki .evresine yerleşen Ermeni güçleri , Azeri Türklerinin yaşadığı Kerkicahan kasabasını da ele geçirince Hocalı tamamen abluka altına alınmış oldu. Rus desteğini alan Ermeniler Dağlık Karabağ bölgesine girerek burayı işgal ettiler. Hocalı kasabasında yaşananlar ise bu savaşın henüz başlarında yaşanan vahşice bir katliamdı.''Memorial'' İnsan Hakları Savunma Merkezi , İnsan Hakları İzleme Örgütü , The New York Times gazetesi ve Time Dergisine göre katliam Ermenistan ile Albay Zarvigarov komutasındaki 366. Motorize Piyade Alayı'nın desteğiyle Ermeni askerler tarafından gerçekleştirilmiştir.Savaştan önce Kasabanın nüfusu 11.356'ydı. Katliamın gerçekleştiği gün 11 bin nüfuslu Hocalı'da 3 bin civarında Azeri Türkü bulunmaktaydı. Kasaba Alef Hacıyev komutasındaki yaklaşık 160 hafif silahlı kişiden oluşan Özel Polis Gücü birlikleri tarafından savunulmaktaydı.
Katliam Geliyorum Diyor...
Aralık 1991'de Hankendi çevresine yerleşen ve Azerilerin yaşadığı Kerkicahan kasabasının alınmasından sonra Hocalı Kasabası tamamen Ermenilerin ablukasına alındı. 30 Ekim'den sonra kasabayla sadece hava yolu ile ulaşım sağlanıyordu. 28 Ocak 1992 Hocavend Semalarında Mİ-8 helikopterin Ermeniler tarafından düşürülmesinden sonra Hocalı ile bağlantı tamamen kopmuştu. Bu helikopterde çoğu kadın ve çocuktan oluşan insanlar hayatını kaybetti. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre şehir sürekli bombalanmış ve bu bombardımanlar açıkça sivilleri hedef almıştı.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz saklanan silahlara da el konulmasını emretmişti.Bu kanunla Azerbaycan'daki av silahları da dahil bütün silahlar toplanmıştı. Bu görevi Karabağ'da da Rus askerleri yerine getirmişti. Açık şekilde bölge Türkleri silahsız bırakılmıştı. 1992 yılında Ermeniler 25 Şubatı 26 Şubat'a bağlayan gece Hocalı Kasabasının giriş ve çıkışlarını kapattılar. Şehir ablukaya alındı. Bütün yollar tutuldu. Şehrin elektrik ve iletişim bağlantıları kesildi.
Ermeniler bölgede bulunan Sovyet ordusuna bağlı 366. Mekanize Zırhlı Alayı'nın bütün araçlarını kullanarak şehri iki saat boyunca tank ve top ateşine tuttular. Ermeniler kadın çocuk yaşlı demeden insanları katlettiler. Ertesi gün resmi verilere göre acı bilanço ortaya çıktı. Yapılan inceleme ve araştırma sonuçlarıyla görgü tanıklarının ifadelerine göre hamile bayanın karnı kesilmişti. Hocalı'da savunmasız durumda olan 83 çocuk,106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 Azeri , vahşiler tarafından öldürüldü. Toplam 487 kişi ağır yaralandı. Sekiz aile tamamen yok oldu. 487 kişi sakat kaldı ve 1275 kişi esir alındı. Esir alınan 68'i kadın 28'i çocuk 150 kişi ise hala kayıp.
Söz konusu katliam sadece insanların öldürülmesinden ibaret değildir. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde bir çoğunun yakılmış olduğu ve gözlerinin oyulduğu , başlarının kesildiği ve derilerinin yüzüldüğü tespit edilmiştir. Hamile kadınlar ve çocuklar da en şiddetli eziyete maruz bırakılmıştır. . Esirler yıllarca uluslararası kurumlardan gizli olarak köle gibi çalıştırıldı. Hatta esir kadınların fuhuşa zorlandığı haberleri alındı.
Katliam Hemen Sonra Basına Yansıyanlar
28 Şubat'ta gazetecilerden oluşan bir grubun helikopterle katliamın yaşandığı yere gitmesinin ardından katliama dair elde edilen fotoğraf ve görüntüler , yabancı basında geniş yer bulmuştur.
14 Mart 1992 tarihli Fransız ''Le Monde'' gazetesi katliama dair ''Ağdam'da bulunan basın mensupları , Hocalı'da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş , tırnakları çıkarılmış üç kişi görmüşler. Bu Azerilerin propagandası değil , bir gerçektir'' ifadelerini yazmıştır.
Rus ''İzvestiya'' gazetesi ise 4 Mart 1992 tarihli sayısında ''Kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin kafa derisi soyulmuştu'' ifadelerine yer verdi.
Fransız Gazeteci Jean-Yves Junet katliamın boyutlarını şu sözlerle anlatmıştır. '' Pek çok savaş hikayesi dinledim , Faşistlerin zulmünü işittim , ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz''
Hocalı Katliamına Dünyadan Tepkiler ;
Hocalı'da yaşanan bu katliama Birleşmiş Milletler ve Batılı devletler hiç bir zaman ciddi bir tepki ortaya koymadılar. İnsan Hakları İzleme Örgütü Hocalı Katliamı için Dağlık Karabağ Savaşında yapılan en büyük katliam olarak nitelendirmiştir. Azerbaycan Parlamentosu 1994'te Hocalı katliamının ''Soykırım'' olduğunu ilan etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü İcra Direktörü , Karabağ'daki ölümlerin Ermeni güçlerinin doğrudan sorumlu olduğunu belirtti. Batılı ülkelerin bu tutumundan güç alan Ermeniler Rusların da desteğiyle Dağlık Karabağ ve Azerbaycan topraklarını işgal ettiler. Savaş 1994 yılına kadar devam etti. Daha sonra her iki taraf arasında ateşkes sağlanmış olmasına rağmen yapılan barış görüşmeleri kesin bir sonuca ulaşmamıştır.
2009'un Şubat ayında Kaliforniya Eyalet Alt Senatosu'nun üyesi Felipe Fuentes , Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev'e yazdığı mektupta Hocalı olaylarını Azeri Katliamı olarak nitelendirmiş ve hayatını kaybeden insanların ailelerine başsağlığı sunmuştur.
Meksika Senatosu , 2011'de Hocalı olaylarını soykırım olarak tanımıştır. 1992 yılında Şubat'ın 25'ini 26'sına bağlayan gece Hocalı'da Soykırım yapıldı denilmiştir. Pakistan Senatosu , Kolombiya Parlamentosu , ABD'nin Teksas , New Jersey , Massachusetts , Georgia , Maine , Oklahoma , Tennessee , Pensilvanya , Batı Virginia , Florida , Utah eyaletlerinde kabul edilen kararlarda Hocalı Katliamı ''Soykırım'' olarak nitelendirildi.
Hocalı'yı Soykırım olarak tanıyan ülkeler ; Azerbaycan,Meksika,Pakistan,Kolombiya, Çek Cumhuriyeti,Bosna-Hersek,Peru,İslam İşbirliği, Honduras,Sudan.
Bakü'de ''Ana Harayı'' adıyla anılan bir soykırım anıtı bulunmaktadır. Ayrıca Lahey'de , Budapeşte'de , Saraybosna'da , Meksika'nın başkentinde , Ankara Keçiören'de , Beypazarı'nda , Kızılcahamam'da , Isparta'da ve Kocaeli'de Soykırım Anıtı bulunmaktadır. 2012 Kasım'ında Türkiye Kocaeli Şehrinde Dünyada ilk Kez "Hocalı Soykırımı Müzesi"nin açılışı yapıldı. Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu tarafından yapılan Müze Kocaeli'nin İzmit Şehrinde Kocaeli Azerbaycan Kültür Evinde yerleşiyor.
Soykırımın Türklere Faturası...
İşgal edilen toprağın Azerbaycan toprağı olduğu Birleşmiş Milletler tarafından teyid edildi. Ermenistan'ın ise işgalci olduğu belirlenmiştir. Her şeye rağmen Batının ve Rusya'nın şımarık çocuğu Ermenistan bu katliamın sorumluluğunu üstlenmemektedir. Hocalı vahşeti sadece Azerbaycan Soykırımı değildir tüm Türklerin soykırımıdır.
Ruslardan silah yardımı alan Ermenistan devleti bölgede Rusya tarafından yaratılmış bir maşa bir devlettir. Azerbaycan'da Türklere soykırım yapanlar şimdi PKK'ya silah ve asker gönderiyor. Ermenistan bu kanlı savaşta sadece Dağlık Karabağ bölgesini değil aynı zamanda 7 Azerbaycan Rayonunu da ( İlçe çapında yönetim birimi) işgal etti.
1994'te Bişkek'te imzalanan ateşkes anlaşması ile görünürde savaş sonunda , 1 milyon azeri yerinden edildi , 20 bin Azerbaycan Türkü öldürüldü , 100 binden fazla kişi yaralandı , 50 bin kişi engelli hale geldi , 4.583 kişi ise kaybolmuştur.
Yemlenen Ermeniler ve Neden Türk Düşmanlığı?
Bizler Türkiye Türkleri olarak Azerbaycanlı kardeşlerimizin maruz kaldıkları hunharca katliamı kalbimizin derinlerinde hissediyor ve bu acıyı paylaşıyoruz. Ermenistan'ı , gerçekleştirdiği bu katliam ve Azerbaycan topraklarında sürdürdüğü işgalden dolayı şiddetle kınıyoruz.Onların Türklere karşı düşmanlığını bilmeyen ya da anlamayan yoktur heralde. Ermeniler ''Büyük Ermenistan '' hayali ile Ruslar tarafından yemlenmektedir. Rusya kendi güvenliği için Ermenileri açık şekilde kullanmaktadır.
Ermenistan'ın okul duvarlarına asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktadır. Ermenistan'ın bayrağında Ağrı Dağının resmi varken , milli marşlarında ise ''Topraklarımız işgal altında , bu toprakları azat etmek için ölün , öldürün'' denilmektedir. Düşmanlığının nedeni açıkca bellidir. Türkler Hiç bir zaman Ermenilere soykırım uygulamadı. Hocalıda şehit edilenlerin hiçbirinin dedesi Ermenilere zarar vermedi. Türkiye ve Türkler her zaman tehlike altındadır. Eğer güçsüz olursak daha nice Hocalı Katliamları yaşarız.
Hocalı soykırımı Türkler için tarihi bir dönüm noktası olmalıdır. Türk Birliğinin muhteşem tarihine dönüş Karabağ'ın bağımsızlığından geçer. Gün gelecek Azerbaycan bayrağını , Türk Bayrağını Karabağ'da dalgalandıracağız. Tüm Azerbaycanlı kardeşlerimize başsağlığı dileklerimizi iletiyor ve katliamda hayatını kaybeden soydaşlarımızın hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz!
Serj Sarkisyan(Ermeni Cumhurbaşkanı)
Bugünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı ve savaş sürecinde Karabağ'da Ermeni güçlere kumandanlık etmiş Serj Sarkisyan'ın İngiliz yazar Thomas De Waal'a şu sözleri söylemiştir. '' Hocalı'dan önce Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı sanıyordu , Ermenilerin sivil topluma el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu kırmayı başardık. Ve olay işte bu. Aynı zamanda o delikanlıların arasında Bakü'den ve Sumgayıt'tan kaçanların da olmasını anlamalıyız.''
Ermeni Gazetecinin Yaşadığı Olay;
Hocalı vahşetinin görgü tanığı Ermeni gazeteci ve yazar Daud Kheriyan ''For the sake of cross''(Haç'ın Hatırı için) isimli kitabında sf.62/63, o gün yaşananları şöyle aktarıyor ; '' Gaflen denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup , Hocalı Kasabasının 1 km batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı.Çok az nefes alabiliyordu. Yüzü morarmıştı. Soğuğa , açlığa ve aldığı yaralara rağmen hala yaşıyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üzerine fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben olaydan sonra Şusa'ya geri döndüm. Onlar haç'ın hatırı için savaşa devam ettiler.
Zori Balayan (Ruhumuzun Canlanması Kitabından)-1996
Asala Eylemcisi Monte Melkonyan ;
Eski Asala eylemcilerinden Monte Melkonyan , Hocalı'ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmıştır. Katliamda gördüklerini günlüğüne yazmıştır. Kardeşi Markar Melkonyan ise Monte'nin ölümünden sonra kardeşinin bu günlüğünü ''Benim Kardeşimin Yolu'' (My Brother's Road) başlığıyla ABD'de çıkardığı kitapta bu katliamı şu şekilde tasvir etmiştir ; '' Bir gece önce akşam 11 civarında , 2.000 Ermeni savaşçısı , Hocalı'nın üç tarafındaki yükseklerden ilerleyerek , kasaba sakinlerini doğudaki açılışa doğru sıkıştırmışlardır. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağ'ın doğusuna ulaşmış ve Azeri kenti Ağdam'a doğru ilerlemeye başlamışlar. Buradaki tepeciklere yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar.'',''Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgarın sesi ıslık çalıyordu ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgar henüz erkendi. Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek ''Disiplin Yok'' diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu ; bu gün Sumgayıt Pogromunun dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.''
Kız mı Erkek mi ?
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı Tura atıyordu. Bu kanlı Kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu Toprağında Kars'da , Ağrı'da ,Van'da ve Erzurum'da Türk Elini birbirine katan dedelerinden öğrenmişlerdi.
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın
görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri
yırtık, ayakları çıplaktı… Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47
model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar
kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
-Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?)
-Akçik… (Kız)
Bu cevap üzerine ‘oğlan’ diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile
hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü
gözleri , bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-Tun şahetsar, ınger… (Sen kazandın, yoldaş)
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana… (Ben kazandım ama bu
bebek nasıl beslenecek?)
-Mayrigı bedge gişdatsine. (Annesi besleyecek elbette)
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya
geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı
hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top
arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise
Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek… (Bu hem
saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın…)
Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere
düşmüştü…Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik
çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Katliamın Tanığı Gazeteci...
Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde aktarmaktadır: “Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”
Esir Düşen Türk'ün Anıları
Katliam sırasında Ermeni Askerlere esir düşen Azerbaycanlı Hüseynağa Guliyev unutmakta güçlük çektiği o günler hakkında vahşi hayvanların bile o cinayetleri işleyenlerden daha merhametli olduklarını söylemektedir. Hocalı'nın bölgedeki tek havaalanının ve tüm bağlantı yollarının merkezinde yer aldığından çok önemli bir konuma sahip olduğunu söyleyen Guliyev , katliam günü canını kurtarmak için ormana kaçan sivillerin çoğunun da donarak şehit olduğunu söylemektedir.
Ermenilerin olaydan önce işgale zemin hazırlamak için mitingler ve protestolar düzenlediklerini söyleyen Guliyev kendilerinin de yaklaşan tehlikeyi sezdiklerini ve gönüllülerden oluşan savunma birliklerini kurduklarını ancak yeterli silah ve mühimmat bulamadıklarını kaydediyor.
Guliyev ''Onlar tankla saldırdılar , bizim onlara karşılık verecek tek zırhlı aracımız yoktu''diye konuşmasını sürdürmüştür. Katliam'ın gerçekleştiği gün Ermeni askerlere 100'den fazla tankın destek verdiğini söyleyen Guliyev '' Biz Ermenilerin soykırım yapacağını düşenemedik. Tanklar Hocalı sokaklarında geziyor , evlere rastgele ateş ediyorlardı. Her taraf alevler içinde yanıyordu. Askerler evlere girerek yaşlı kadın , çocuk demeden herkesi öldürüyorlardı'' ifadelerini kullanıyor.
Guliyev '' Ermeniler öldürdükleri hamile kadınların karınlarındaki bebekleri bile kesip çıkarıyor ve kurşunluyorlardı. İnsanların başlarını ve kollarını kesiyorlardı. Hayvan bile bu kadar vahşi olamaz. Çocukları annelerinin gözleri önünde ağaca bağlayarak başlarını kesiyorlardı. Kafasının derisini yüzüyorlardı. Burnunu ve kulağını kesiyorlardu'' sözleriyle insanın dinlemeye dahi yüreği dayanmayan sahneleri bize aktarıyordu.
Reyhan Sefiyova'nın Anıları
Şuan 48 yaşında olan ve olayı kaçarak kurtulan şu anda Bakü'de yaşayan ''Reyhan Sefiyova'' olayı şu şekilde anlatıyor. "Ben daha bekârdım, iki kardeşim evliydi, altı çocuk vardı evimizde. Biz böyle bir kaçışın başımıza geleceğini zaten bekliyorduk, bir gün Hocalı'yı terk etmek zorunda kalacağımızı biliyorduk. Ama bu kadar dehşetli bir vaziyette olmasını beklemiyorduk. Sanki karşımızdakiler insanlık dışı bir varlık gibiydi. En kötü ihtimalle bir gülle atarlar, ölürüz diyorduk, savaştı nihayetinde. Çocukları, kadınları böylesine vahşice katletmelerini beklemiyorduk. Ne tesadüf ki akşama doğru Ermeniler gelirken tabiat da düşmanımıza yardım etti. Bir kar başladı. Biz kaçarken bütün yerler kar olmuştu. Ormana girdiğimizde yolumuzu şaşırdık. Karanlık, yerde iz yok. Her tarafta ağlaşma, herkes yakınını bulmaya çalışıyor. Ermeniler biliyordu ki tek bir yol var, ormandan çıkınca asıl o yolda aileleri toplu olarak öldürdüler. Oradan başka tarafa kaçanlar da yolunu şaşırıp donarak öldü. Ancak sabah hava açılınca gördük kim ölmüş kim kalmış, yanımızda kim var kim yok… Sanki kimse yok… Sonra bir bir kardeşlerimin çocukları geldi. Kardeşlerim nerede bilmiyordum. O gün annemin de orada öldüğünü hiç bilmiyordum. Göremedim, kaybettim sandım. Çok sonra Ağdam'da gören birini buldum. Kardeşimle kaçarken birbirlerini kaybetmişler, bir tepeliğe gidip ona seslenmiş annem, sesini işittikleri gibi hemen vurmuşlar."Ağdam'a ulaştığında sadece kardeşlerinin çocukları vardı yanında. En küçük olanı, bir yaşındaki Servan ölmüştü. Beş yeğeniyle hayata tutundu:"Servan doğduğunda kar yağıyordu. Karla da gitti… Ben o beş çocuğu kurtardım, büyüttüm diyemem. Onlar da beni kurtardı. Onların varlığı da beni büyüttü, bir teselli oldu. Kardeşlerimin, eşlerinin cesetlerini 20 gün sonra alabildik. Cesetlerin getirilmesinde yabancı gazeteciler çok yardımcı oldu. Ama alınamayanlar da var, uzakta kalanlara ulaşamadılar.''
Son Olarak ;
Bizler Türkiye Türkleri olarak Azerbaycanlı kardeşlerimizin maruz kaldıkları hunharca katliamı kalbimizin derinlerinde hissediyor ve bu acıyı paylaşıyoruz. Ermenistan'ı , gerçekleştirdiği bu katliam ve Azerbaycan topraklarında sürdürdüğü işgalden dolayı şiddetle kınıyoruz. Tüm Azerbaycanlı kardeşlerimize başsağlığı dileklerimizi iletiyor ve katliamda hayatını kaybeden soydaşlarımızın hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz!
Bu soykırımı ve insanlık dışı vahşeti unutmayacağız , unutturmayacağız , hatırlayacağız ve hatırlatacağız.
Abone Olmayı Unutmayın...
Bölüm 2 için (Dünya Basınında Katliam/Tanıklar/Gazeteciler) (Tıklayın)
Yazıyı Hazırlarken yararlandığım kaynaklar ;
Ermeni askerlerinin Hocalı'da kadın , çocuk , yaşlı demeden katledişinin 24. yılına geldik. Acılar hala taze ve derin. O günleri bilmeyenler için anlatacağız. Hocalı'da ne oldu? Neler yaşandı? Bu katliamın asıl nedeni nedir? Arkasında kimler var? Medeni zannettiğimiz devletlerin sustuğu bu soykırımı (Azerice: Xocalı Soyqırımı) anlatacağız , hatırlatacağız , unutmayacağız ve unutturmayacağız!
****Özet Videomuz Yazının Sonundadır.****
Soykırımı Anlatmadan Önce Bir Kaç Söz
Takvimler 26 Şubat 1992'yi gösteriyordu. Bu tarihte Ermeni güçlerinin yarattığı vahşet Azerbaycan'a büyük zararlar verdi. Hocalı bir savaş değildi , Orada karşılıklı çatışma olmadı. Sivil halk acımasızca katledildi. Orada filmlerde bile rastlamayacağımız vahşet oldu. Vahşetin gerisindeki Rusya'yı görmeden Hocalı Katliamı değerlendirilemez. Ermenistan , Hocalı katliamında Rusya'nın Kafkas politikasında kullandığı bir maşadır. Ortak amaçları Kafkasya'dan ve Doğu Anadolu'dan müslüman ve Türkleri bölgeden kaçırarak Büyük Ermenistan'a alan açmadır. Bu şekilde Kafkaslar Rusya'nın etkisi ve himayesi altına girecek. Kendi güvenliği için set oluşturmuş olacaktı.Bunun içindir ki Anadolu ve Azerbaycan Türkleri arasındaki Karabağ Türk bölgesi Rusya'nın desteğiyle Ermeniler tarafından işgal edilmiştir.
Bu bölgede 3 bin civarında Türk Köyü ve yüz binlerce Türk yüzyıllar boyunca yaşamaktadır. Buradaki köklü Türk nüfusu kaçırılmak istediler. Bu yüzden sadece öldürmekle kalmayıp , ölülerin üzerinde de türlü işkenceler uyguladılar. Batı bu katliama öldürülenlerin Müslüman öldürenlerin de Hristiyan olduğu için sessiz kalmıştır. Onlar haksız oldukları halde bas bas bağırarak su üstüne çıkmaya çalışmaktadır. Bizler ise eziyet çektiğimiz halde sessizliğimizi korumaktayız. 1915'te Ermeni Tehcirini onlar Dünya Kamuoyuna soykırıma uğradık diye uydururken bizler 1914'te Kafkasyadan sürülen 1 milyon Müslüman Türk'ü neden hatırlatmayız , Nahçivan'da 200 bin insanın uzun süre ot ve ağaç kabuğu yiyerek yaşadığını neden Dünya'ya duyurmayız. Mesela 1944'te Kafkas'lardan göçe zorlanan Ahıska Türklerini neden hatırlatmayız.
Bu haksızlığın durdurulması için daha çok çalışmamız gerekmektedir. Daha çok belgesel , daha çok film , daha çok roman... Hedefin Türkiye olduğunu hiç bir zaman unutmayalım. Ermenistan - Azerbaycan savaşının asıl amacı Türkiye ve Azerbaycan Türkleri arasındaki bağı koparmaktır. Rusya'nın yüzyıllar boyunca Türk Devletleri arasındaki bağı koparma ve onları Ruslaştırma politikalarını unutmayalım. İran da Rusya gibi bu savaşta Ermenistan'ı desteklemiştir. Çünkü güçlü bir Azerbaycandan İran da korkmaktadır ( Hazar/Güney Azerbaycan sorunu )
Hocalı Neden Önemlidir?
1988'de başlayan Azeri ve Ermeniler arasındaki savaşın devam ettiği günlerdi. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Dağlık Karabağ bölgesindeki en önemli tepelerden birisindeki Hocalı Kasabası Ermeniler için büyük öneme sahipti. Hocalı Dağlık Karabağ bölgesinin tek havaalanına sahipti ve askeri önem arz ediyordu. Hocalı Kasabası 1991'de başkent kabul edilen Hankendi ile Eskeran ve Ağdam ile Şusa kentlerini birbirine bağlayan yolun üzerinde bulunan stratejik bir kentti.
Hocalı Katliamı Öncesi Neler Yaşanmıştır?
1980'li yılların ikinci yarısından itibaren Sovyet Rusya'nın dağılma sürecine girmesiyle Ermenistan ve Azerbaycan arasında gerilimli bir süreç başladı. Ermenistan Dağlık Karabağ bölgesinin kendisine ait olduğunu iddia etmek için uzun yıllar süren baskı ve şiddet yöntemiyle bölgedeki Türkleri yıldırmaya çalıştı. Bölgenin kendisine ait olmasını istiyordu. 8 Ekim 1991'de Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Ermeniler Şusa ve Laçin kentlerini işgal ettiler. Bu iki bölge Dağlık Karabağ'ın giriş kapısıydı. Bölge uluslar arası örgütlerin de kabul ettiği gibi tarihi ve hukuki olarak Azerbaycan'a aitti. Ermenistan'ın amacı bölgede Ermeni nüfusunun fazla olduğunu belirterek bölgenin kendisine ait olmasını isteyecekti. Yıllar boyunca bu gibi sebeplerden bölgedeki Türkler kaçırılmıştır.
Hocalı Soykırımı da bunun zirvesidir. Bölgedeki gerilim 1988 yılında Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermenilerin Azerbaycan'dan ayrılarak Ermenistan'a katılmak istemesiyle arttı. Bunun üzerine Azerbaycan , Dağlık Karabağ bölgesinin özerk statüsünü kaldırdığını ve kendisine bağladığı yönünde bir karar aldı. Karabağ Özerk Cumhuriyeti ise referanduma gitti. Azerbaycan Türklerinin katılmadığı referandum sonucunda 6 Ocak 1992 'de Dağlık Karabağ Cumhuriyeti resmen ilan edildi. İşte bu sebepler Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki savaşı başlatan sebep oldu.
Aralık 1991'de Handeki .evresine yerleşen Ermeni güçleri , Azeri Türklerinin yaşadığı Kerkicahan kasabasını da ele geçirince Hocalı tamamen abluka altına alınmış oldu. Rus desteğini alan Ermeniler Dağlık Karabağ bölgesine girerek burayı işgal ettiler. Hocalı kasabasında yaşananlar ise bu savaşın henüz başlarında yaşanan vahşice bir katliamdı.''Memorial'' İnsan Hakları Savunma Merkezi , İnsan Hakları İzleme Örgütü , The New York Times gazetesi ve Time Dergisine göre katliam Ermenistan ile Albay Zarvigarov komutasındaki 366. Motorize Piyade Alayı'nın desteğiyle Ermeni askerler tarafından gerçekleştirilmiştir.Savaştan önce Kasabanın nüfusu 11.356'ydı. Katliamın gerçekleştiği gün 11 bin nüfuslu Hocalı'da 3 bin civarında Azeri Türkü bulunmaktaydı. Kasaba Alef Hacıyev komutasındaki yaklaşık 160 hafif silahlı kişiden oluşan Özel Polis Gücü birlikleri tarafından savunulmaktaydı.
Katliam Geliyorum Diyor...
Aralık 1991'de Hankendi çevresine yerleşen ve Azerilerin yaşadığı Kerkicahan kasabasının alınmasından sonra Hocalı Kasabası tamamen Ermenilerin ablukasına alındı. 30 Ekim'den sonra kasabayla sadece hava yolu ile ulaşım sağlanıyordu. 28 Ocak 1992 Hocavend Semalarında Mİ-8 helikopterin Ermeniler tarafından düşürülmesinden sonra Hocalı ile bağlantı tamamen kopmuştu. Bu helikopterde çoğu kadın ve çocuktan oluşan insanlar hayatını kaybetti. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre şehir sürekli bombalanmış ve bu bombardımanlar açıkça sivilleri hedef almıştı.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti silahlı grupların kurulmasını yasaklamış ve kanunsuz saklanan silahlara da el konulmasını emretmişti.Bu kanunla Azerbaycan'daki av silahları da dahil bütün silahlar toplanmıştı. Bu görevi Karabağ'da da Rus askerleri yerine getirmişti. Açık şekilde bölge Türkleri silahsız bırakılmıştı. 1992 yılında Ermeniler 25 Şubatı 26 Şubat'a bağlayan gece Hocalı Kasabasının giriş ve çıkışlarını kapattılar. Şehir ablukaya alındı. Bütün yollar tutuldu. Şehrin elektrik ve iletişim bağlantıları kesildi.
Ermeniler bölgede bulunan Sovyet ordusuna bağlı 366. Mekanize Zırhlı Alayı'nın bütün araçlarını kullanarak şehri iki saat boyunca tank ve top ateşine tuttular. Ermeniler kadın çocuk yaşlı demeden insanları katlettiler. Ertesi gün resmi verilere göre acı bilanço ortaya çıktı. Yapılan inceleme ve araştırma sonuçlarıyla görgü tanıklarının ifadelerine göre hamile bayanın karnı kesilmişti. Hocalı'da savunmasız durumda olan 83 çocuk,106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 Azeri , vahşiler tarafından öldürüldü. Toplam 487 kişi ağır yaralandı. Sekiz aile tamamen yok oldu. 487 kişi sakat kaldı ve 1275 kişi esir alındı. Esir alınan 68'i kadın 28'i çocuk 150 kişi ise hala kayıp.
Söz konusu katliam sadece insanların öldürülmesinden ibaret değildir. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde bir çoğunun yakılmış olduğu ve gözlerinin oyulduğu , başlarının kesildiği ve derilerinin yüzüldüğü tespit edilmiştir. Hamile kadınlar ve çocuklar da en şiddetli eziyete maruz bırakılmıştır. . Esirler yıllarca uluslararası kurumlardan gizli olarak köle gibi çalıştırıldı. Hatta esir kadınların fuhuşa zorlandığı haberleri alındı.
Katliam Hemen Sonra Basına Yansıyanlar
28 Şubat'ta gazetecilerden oluşan bir grubun helikopterle katliamın yaşandığı yere gitmesinin ardından katliama dair elde edilen fotoğraf ve görüntüler , yabancı basında geniş yer bulmuştur.
14 Mart 1992 tarihli Fransız ''Le Monde'' gazetesi katliama dair ''Ağdam'da bulunan basın mensupları , Hocalı'da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş , tırnakları çıkarılmış üç kişi görmüşler. Bu Azerilerin propagandası değil , bir gerçektir'' ifadelerini yazmıştır.
Rus ''İzvestiya'' gazetesi ise 4 Mart 1992 tarihli sayısında ''Kamera kulakları kesilmiş çocukları gösterdi. Bir kadının yüzünün yarısı kesilmişti. Erkeklerin kafa derisi soyulmuştu'' ifadelerine yer verdi.
Fransız Gazeteci Jean-Yves Junet katliamın boyutlarını şu sözlerle anlatmıştır. '' Pek çok savaş hikayesi dinledim , Faşistlerin zulmünü işittim , ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz''
Hocalı Katliamına Dünyadan Tepkiler ;
Hocalı'da yaşanan bu katliama Birleşmiş Milletler ve Batılı devletler hiç bir zaman ciddi bir tepki ortaya koymadılar. İnsan Hakları İzleme Örgütü Hocalı Katliamı için Dağlık Karabağ Savaşında yapılan en büyük katliam olarak nitelendirmiştir. Azerbaycan Parlamentosu 1994'te Hocalı katliamının ''Soykırım'' olduğunu ilan etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü İcra Direktörü , Karabağ'daki ölümlerin Ermeni güçlerinin doğrudan sorumlu olduğunu belirtti. Batılı ülkelerin bu tutumundan güç alan Ermeniler Rusların da desteğiyle Dağlık Karabağ ve Azerbaycan topraklarını işgal ettiler. Savaş 1994 yılına kadar devam etti. Daha sonra her iki taraf arasında ateşkes sağlanmış olmasına rağmen yapılan barış görüşmeleri kesin bir sonuca ulaşmamıştır.
2009'un Şubat ayında Kaliforniya Eyalet Alt Senatosu'nun üyesi Felipe Fuentes , Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev'e yazdığı mektupta Hocalı olaylarını Azeri Katliamı olarak nitelendirmiş ve hayatını kaybeden insanların ailelerine başsağlığı sunmuştur.
Meksika Senatosu , 2011'de Hocalı olaylarını soykırım olarak tanımıştır. 1992 yılında Şubat'ın 25'ini 26'sına bağlayan gece Hocalı'da Soykırım yapıldı denilmiştir. Pakistan Senatosu , Kolombiya Parlamentosu , ABD'nin Teksas , New Jersey , Massachusetts , Georgia , Maine , Oklahoma , Tennessee , Pensilvanya , Batı Virginia , Florida , Utah eyaletlerinde kabul edilen kararlarda Hocalı Katliamı ''Soykırım'' olarak nitelendirildi.
Hocalı'yı Soykırım olarak tanıyan ülkeler ; Azerbaycan,Meksika,Pakistan,Kolombiya, Çek Cumhuriyeti,Bosna-Hersek,Peru,İslam İşbirliği, Honduras,Sudan.
Bakü'de ''Ana Harayı'' adıyla anılan bir soykırım anıtı bulunmaktadır. Ayrıca Lahey'de , Budapeşte'de , Saraybosna'da , Meksika'nın başkentinde , Ankara Keçiören'de , Beypazarı'nda , Kızılcahamam'da , Isparta'da ve Kocaeli'de Soykırım Anıtı bulunmaktadır. 2012 Kasım'ında Türkiye Kocaeli Şehrinde Dünyada ilk Kez "Hocalı Soykırımı Müzesi"nin açılışı yapıldı. Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu tarafından yapılan Müze Kocaeli'nin İzmit Şehrinde Kocaeli Azerbaycan Kültür Evinde yerleşiyor.
Soykırımın Türklere Faturası...
İşgal edilen toprağın Azerbaycan toprağı olduğu Birleşmiş Milletler tarafından teyid edildi. Ermenistan'ın ise işgalci olduğu belirlenmiştir. Her şeye rağmen Batının ve Rusya'nın şımarık çocuğu Ermenistan bu katliamın sorumluluğunu üstlenmemektedir. Hocalı vahşeti sadece Azerbaycan Soykırımı değildir tüm Türklerin soykırımıdır.
Ruslardan silah yardımı alan Ermenistan devleti bölgede Rusya tarafından yaratılmış bir maşa bir devlettir. Azerbaycan'da Türklere soykırım yapanlar şimdi PKK'ya silah ve asker gönderiyor. Ermenistan bu kanlı savaşta sadece Dağlık Karabağ bölgesini değil aynı zamanda 7 Azerbaycan Rayonunu da ( İlçe çapında yönetim birimi) işgal etti.
1994'te Bişkek'te imzalanan ateşkes anlaşması ile görünürde savaş sonunda , 1 milyon azeri yerinden edildi , 20 bin Azerbaycan Türkü öldürüldü , 100 binden fazla kişi yaralandı , 50 bin kişi engelli hale geldi , 4.583 kişi ise kaybolmuştur.
Yemlenen Ermeniler ve Neden Türk Düşmanlığı?
Bizler Türkiye Türkleri olarak Azerbaycanlı kardeşlerimizin maruz kaldıkları hunharca katliamı kalbimizin derinlerinde hissediyor ve bu acıyı paylaşıyoruz. Ermenistan'ı , gerçekleştirdiği bu katliam ve Azerbaycan topraklarında sürdürdüğü işgalden dolayı şiddetle kınıyoruz.Onların Türklere karşı düşmanlığını bilmeyen ya da anlamayan yoktur heralde. Ermeniler ''Büyük Ermenistan '' hayali ile Ruslar tarafından yemlenmektedir. Rusya kendi güvenliği için Ermenileri açık şekilde kullanmaktadır.
Ermenistan'ın okul duvarlarına asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktadır. Ermenistan'ın bayrağında Ağrı Dağının resmi varken , milli marşlarında ise ''Topraklarımız işgal altında , bu toprakları azat etmek için ölün , öldürün'' denilmektedir. Düşmanlığının nedeni açıkca bellidir. Türkler Hiç bir zaman Ermenilere soykırım uygulamadı. Hocalıda şehit edilenlerin hiçbirinin dedesi Ermenilere zarar vermedi. Türkiye ve Türkler her zaman tehlike altındadır. Eğer güçsüz olursak daha nice Hocalı Katliamları yaşarız.
Hocalı soykırımı Türkler için tarihi bir dönüm noktası olmalıdır. Türk Birliğinin muhteşem tarihine dönüş Karabağ'ın bağımsızlığından geçer. Gün gelecek Azerbaycan bayrağını , Türk Bayrağını Karabağ'da dalgalandıracağız. Tüm Azerbaycanlı kardeşlerimize başsağlığı dileklerimizi iletiyor ve katliamda hayatını kaybeden soydaşlarımızın hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz!
Serj Sarkisyan(Ermeni Cumhurbaşkanı)
Bugünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı ve savaş sürecinde Karabağ'da Ermeni güçlere kumandanlık etmiş Serj Sarkisyan'ın İngiliz yazar Thomas De Waal'a şu sözleri söylemiştir. '' Hocalı'dan önce Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı sanıyordu , Ermenilerin sivil topluma el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu kırmayı başardık. Ve olay işte bu. Aynı zamanda o delikanlıların arasında Bakü'den ve Sumgayıt'tan kaçanların da olmasını anlamalıyız.''
Ermeni Gazetecinin Yaşadığı Olay;
Hocalı vahşetinin görgü tanığı Ermeni gazeteci ve yazar Daud Kheriyan ''For the sake of cross''(Haç'ın Hatırı için) isimli kitabında sf.62/63, o gün yaşananları şöyle aktarıyor ; '' Gaflen denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup , Hocalı Kasabasının 1 km batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı.Çok az nefes alabiliyordu. Yüzü morarmıştı. Soğuğa , açlığa ve aldığı yaralara rağmen hala yaşıyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üzerine fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben olaydan sonra Şusa'ya geri döndüm. Onlar haç'ın hatırı için savaşa devam ettiler.
Ermeni bir halk kahramanı(!): Zori Balayan... Balayan’ı kahraman yapan olay Hocalı Katliamı idi. Doktor, gazeteci ve yazar gibi ünvanlarla anılan bir zalim. Ermeni askerler yakalamış oldukları 13 yaşında bir Azeri çocuğu kollarından duvara çivilemişti. O an orada bulunan Zori Balayan’ın aklına “deney” adı altında bir vahşet sergilemek geldi. Balayan, 13 yaşındaki Azeri çocuğun canlı canlı derisini yüzdü. Sonra sandalyesine oturdu ve acılar içindeki çocuğu izledi.
Acılar içinde kıvranan 13 yaşındaki çocuk, 7 dakika içinde hayatını kaybetti. Tüm bunlar olurken Balayan sandalyesinde oturmuş, yaptığı vahşeti bir kahraman edasıyla izleyerek notlar alıyordu. Zori Balayan, imza attığı vahşeti yıllar sonra bu cümlelerle anlatacaktı:
“Biz arkadaşımız Haçatur'la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur, çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra bu 13 yaşındaki Türk’ün başından, sinesinden ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü.
İlk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim, bunun için de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı.
Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türkle aynı kökten olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim.”
Zori Balayan’ın adı 3 Temmuz 1994 yılında Bakü metrosuna yapılan bombalı saldırının planlayıcıları arasında da geçiyor.
Balayan şu anda Ermenistan’da eski milletvekili, doktor, gazeteci, yazar ve “halk kahramanı”(!) olarak hayatına devam ediyor.
Asala Eylemcisi Monte Melkonyan ;
Eski Asala eylemcilerinden Monte Melkonyan , Hocalı'ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmıştır. Katliamda gördüklerini günlüğüne yazmıştır. Kardeşi Markar Melkonyan ise Monte'nin ölümünden sonra kardeşinin bu günlüğünü ''Benim Kardeşimin Yolu'' (My Brother's Road) başlığıyla ABD'de çıkardığı kitapta bu katliamı şu şekilde tasvir etmiştir ; '' Bir gece önce akşam 11 civarında , 2.000 Ermeni savaşçısı , Hocalı'nın üç tarafındaki yükseklerden ilerleyerek , kasaba sakinlerini doğudaki açılışa doğru sıkıştırmışlardır. 26 Şubat sabahına kadar mülteciler Dağlık Karabağ'ın doğusuna ulaşmış ve Azeri kenti Ağdam'a doğru ilerlemeye başlamışlar. Buradaki tepeciklere yerleşen sivilleri güvenli arazide takip eden Dağlık Karabağ askerleri onlara ulaşmışlar.'',''Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgarın sesi ıslık çalıyordu ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgar henüz erkendi. Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek ''Disiplin Yok'' diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu ; bu gün Sumgayıt Pogromunun dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.''
Kız mı Erkek mi ?
Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı Tura atıyordu. Bu kanlı Kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu Toprağında Kars'da , Ağrı'da ,Van'da ve Erzurum'da Türk Elini birbirine katan dedelerinden öğrenmişlerdi.
Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın
görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri
yırtık, ayakları çıplaktı… Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47
model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar
kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:
-Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?)
-Akçik… (Kız)
Bu cevap üzerine ‘oğlan’ diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile
hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü
gözleri , bebeğin kasıklarına kilitlendi.
-Tun şahetsar, ınger… (Sen kazandın, yoldaş)
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana… (Ben kazandım ama bu
bebek nasıl beslenecek?)
-Mayrigı bedge gişdatsine. (Annesi besleyecek elbette)
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya
geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)
Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı
hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top
arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise
Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
-Asixn ma/, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek… (Bu hem
saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın…)
Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere
düşmüştü…Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik
çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.
Katliamın Tanığı Gazeteci...
Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde aktarmaktadır: “Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”
Esir Düşen Türk'ün Anıları
Katliam sırasında Ermeni Askerlere esir düşen Azerbaycanlı Hüseynağa Guliyev unutmakta güçlük çektiği o günler hakkında vahşi hayvanların bile o cinayetleri işleyenlerden daha merhametli olduklarını söylemektedir. Hocalı'nın bölgedeki tek havaalanının ve tüm bağlantı yollarının merkezinde yer aldığından çok önemli bir konuma sahip olduğunu söyleyen Guliyev , katliam günü canını kurtarmak için ormana kaçan sivillerin çoğunun da donarak şehit olduğunu söylemektedir.
Ermenilerin olaydan önce işgale zemin hazırlamak için mitingler ve protestolar düzenlediklerini söyleyen Guliyev kendilerinin de yaklaşan tehlikeyi sezdiklerini ve gönüllülerden oluşan savunma birliklerini kurduklarını ancak yeterli silah ve mühimmat bulamadıklarını kaydediyor.
Guliyev ''Onlar tankla saldırdılar , bizim onlara karşılık verecek tek zırhlı aracımız yoktu''diye konuşmasını sürdürmüştür. Katliam'ın gerçekleştiği gün Ermeni askerlere 100'den fazla tankın destek verdiğini söyleyen Guliyev '' Biz Ermenilerin soykırım yapacağını düşenemedik. Tanklar Hocalı sokaklarında geziyor , evlere rastgele ateş ediyorlardı. Her taraf alevler içinde yanıyordu. Askerler evlere girerek yaşlı kadın , çocuk demeden herkesi öldürüyorlardı'' ifadelerini kullanıyor.
Guliyev '' Ermeniler öldürdükleri hamile kadınların karınlarındaki bebekleri bile kesip çıkarıyor ve kurşunluyorlardı. İnsanların başlarını ve kollarını kesiyorlardı. Hayvan bile bu kadar vahşi olamaz. Çocukları annelerinin gözleri önünde ağaca bağlayarak başlarını kesiyorlardı. Kafasının derisini yüzüyorlardı. Burnunu ve kulağını kesiyorlardu'' sözleriyle insanın dinlemeye dahi yüreği dayanmayan sahneleri bize aktarıyordu.
Reyhan Sefiyova'nın Anıları
Şuan 48 yaşında olan ve olayı kaçarak kurtulan şu anda Bakü'de yaşayan ''Reyhan Sefiyova'' olayı şu şekilde anlatıyor. "Ben daha bekârdım, iki kardeşim evliydi, altı çocuk vardı evimizde. Biz böyle bir kaçışın başımıza geleceğini zaten bekliyorduk, bir gün Hocalı'yı terk etmek zorunda kalacağımızı biliyorduk. Ama bu kadar dehşetli bir vaziyette olmasını beklemiyorduk. Sanki karşımızdakiler insanlık dışı bir varlık gibiydi. En kötü ihtimalle bir gülle atarlar, ölürüz diyorduk, savaştı nihayetinde. Çocukları, kadınları böylesine vahşice katletmelerini beklemiyorduk. Ne tesadüf ki akşama doğru Ermeniler gelirken tabiat da düşmanımıza yardım etti. Bir kar başladı. Biz kaçarken bütün yerler kar olmuştu. Ormana girdiğimizde yolumuzu şaşırdık. Karanlık, yerde iz yok. Her tarafta ağlaşma, herkes yakınını bulmaya çalışıyor. Ermeniler biliyordu ki tek bir yol var, ormandan çıkınca asıl o yolda aileleri toplu olarak öldürdüler. Oradan başka tarafa kaçanlar da yolunu şaşırıp donarak öldü. Ancak sabah hava açılınca gördük kim ölmüş kim kalmış, yanımızda kim var kim yok… Sanki kimse yok… Sonra bir bir kardeşlerimin çocukları geldi. Kardeşlerim nerede bilmiyordum. O gün annemin de orada öldüğünü hiç bilmiyordum. Göremedim, kaybettim sandım. Çok sonra Ağdam'da gören birini buldum. Kardeşimle kaçarken birbirlerini kaybetmişler, bir tepeliğe gidip ona seslenmiş annem, sesini işittikleri gibi hemen vurmuşlar."Ağdam'a ulaştığında sadece kardeşlerinin çocukları vardı yanında. En küçük olanı, bir yaşındaki Servan ölmüştü. Beş yeğeniyle hayata tutundu:"Servan doğduğunda kar yağıyordu. Karla da gitti… Ben o beş çocuğu kurtardım, büyüttüm diyemem. Onlar da beni kurtardı. Onların varlığı da beni büyüttü, bir teselli oldu. Kardeşlerimin, eşlerinin cesetlerini 20 gün sonra alabildik. Cesetlerin getirilmesinde yabancı gazeteciler çok yardımcı oldu. Ama alınamayanlar da var, uzakta kalanlara ulaşamadılar.''
Uldız Batiyarova'nın Anıları...
Reyhan Sefiyova'nın Kuzeni Uldız Batiyarova ise şunları anlatmaktadır. "Büyük kardeşlerim Zahit ve Zahir nöbetteydi. Ben çocuklarla annemdeydim. Yemeğe oturmuşken 'yemeği bırakın, Ermeniler şehre girdi' diye eve gelip haber verdiler. Dört bir tarafta tanklar, çocukları mı kaçırayım, annemi mi alayım, kendim mi kaçayım bilemiyorsun, çok çetin bir vaziyetti. Gargar Çayı'na vardığımızda Zahit, tek tek çocukları ve kadınları sırtında taşıyarak karşı tarafa geçirdi. Sonra savaşmaya döndü. Annem yalvardı bizimle gelsin diye ama gelmedi. Bir daha göremedik onu… Ormandan geçerken annemle babamın ayakları soğuktan şişti, yürüyemediler kaldılar orada. Ben çocuklarımı alıp devam etmek zorunda kaldım. Ermeni tuttuğunu öldürüp yüzünü soyuyordu, gözünü çıkarıyordu. Çocuklarımı alıp hızla kaçtım. Çünkü yakaladıkları kızların başına neler… 75 yaşındaki ninemin kafasını soydular. O gece dehşet bir hadiseydi, yere göğe sığmayan bir işti. Sohbet ile baştan sona anlatmam mümkün değil. Canlı şahit olmazsan inanamazsın neler olduğuna, Ağzımı açıp da diyemediğim şeyler…"
Son Olarak ;
Bizler Türkiye Türkleri olarak Azerbaycanlı kardeşlerimizin maruz kaldıkları hunharca katliamı kalbimizin derinlerinde hissediyor ve bu acıyı paylaşıyoruz. Ermenistan'ı , gerçekleştirdiği bu katliam ve Azerbaycan topraklarında sürdürdüğü işgalden dolayı şiddetle kınıyoruz. Tüm Azerbaycanlı kardeşlerimize başsağlığı dileklerimizi iletiyor ve katliamda hayatını kaybeden soydaşlarımızın hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz!
Bu soykırımı ve insanlık dışı vahşeti unutmayacağız , unutturmayacağız , hatırlayacağız ve hatırlatacağız.
Abone Olmayı Unutmayın...
Bölüm 2 için (Dünya Basınında Katliam/Tanıklar/Gazeteciler) (Tıklayın)
Yazıyı Hazırlarken yararlandığım kaynaklar ;
http://www.malatyasonhaber.com/haber/33521-insanligin-skutuhocali-katliaminin-uzerinden-24-yil-gecti
http://www.malatyasonhaber.com/haber/33521-insanligin-skutuhocali-katliaminin-uzerinden-24-yil-gecti
http://tasam.org/tr-TR/Icerik/809/hocali_katliaminin_16_yilinda_daglik_karabag_sorunu
No comments:
Post a Comment