TÜSİAD
AVRUPA BİRLİĞİ TEMSİLCİLİĞİ
⚫ BRÜKSEL T Ü S İ A D B U S I N E S S E U R O P E Ü Y E S İ D İ R - A V R U P A İ Ş
D Ü N Y A S I K O N F E D E R A S Y O N U bxloffice@tusiad.org www.tusiad.org
AB Komisyonu 2021 Türkiye Raporu
1 9 E k i m 2 0 2 1 AB Komisyonu Türkiye Raporu’nun özet bölümü aşağıda yer almaktadır. AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir. AB Komisyonu 2021 Türkiye Raporuna erişim için Rapor Özeti Genel çerçeve • Türkiye Avrupa Birliği için anahtar ortak olmaya devam etmektedir. Türkiye AB’ye 1964 yılından beri Ortalık Anlaşması ile bağlıdır ve 1995 yılında Gümrük Birliği kurulmuştur. AB Konseyi Türkiye’nin AB’ye üye ülke statüsünü Aralık 1999’da kabul etmiş, AB’ye katılım müzakereleri Ekim 2005’te başlatılmıştır. Katılım müzakereleri sürecinde 16 başlık müzakerelere açılmış, 1 başlık geçici olarak kapanmıştır. • Haziran 2019 tarihli AB Genel İşler Konseyi kararları ile AB Konseyi’nin Haziran 2018 tutumu tekrar edilmiş ve mevcut şartlar altında Türkiye'nin katılım müzakerelerinin fiili bir şekilde durma noktasına geldiği, başka müzakere başlıklarının açılması veya kapanmasının düşünülmediği not edilmiştir. • Türk Hükümeti AB üyelik sürecine bağlılığını pek çok kez yinelemesine rağmen, reform gündemine ilişkin olumsuz gidişatı tersine çevirmemiştir. Pek çok alandaki gerileme ile birlikte AB’nin demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler ve yargının bağımsızlığında geriye gidiş olduğuna yönelik ciddi endişeleri ele alınmamıştır. • AB ile Türkiye ilişkileri Aralık 2020’ye kadar olan dönemde gerilemeye devam etmiş, 2021 başı itibarıyla Doğu Akdeniz’de gerilim hafiflemiştir. AB, Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortamın ve Türkiye ile işbirliğine dayanan ve karşılıklı fayda sağlayan bir ilişkinin AB’nin stratejik çıkarına olduğunu yeniden teyit etmiştir. • AB’nin aşamalı, orantılı ve tersine çevrilebilir bir şekilde Türkiye ile ortak fayda alanlarına yönelik olarak AB-Türkiye ilişkilerinde daha olumlu bir “dinamiği beslemeyi” öngördüğü ve bunun AB Konseyi tarafından belirlenen koşullara tabi olduğu not edilmiştir. Bununla birlikte, AB ve üyelerinin çıkarlarını koruma ve bölgesel istikrar taahhüdü hatırlatılmıştır. Bu bağlamda iklim, göç ve güvenlik konularında AB-Türkiye üst düzey diyalog toplantıları gerçekleştirilmiştir ve yakında sağlık alanında diyalog toplantısı yapılacaktır.
AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir.
2 • Türkiye dünyadaki en büyük göçmen ve sığınmacı nüfusuna evsahipliğiyle üstün çaba göstermeye devam etmektedir (3,7 milyon Suriyeli ve 320 bin Suriye dışından göçmen). Mart 2016 tarihli (sığınmacılar ve göç yönetimi üzerine) AB-Türkiye Bildirisi’nin uygulaması somut sonuçlar üretmeye ve göç konusundaki işbirliğinin temel çerçevesi olmaya devam etmiştir. Öte yandan Türkiye Bildiri’nin güncellenmesine yönelik çağrılarını tekrarlamaktadır. • Ekim ayı itibarıyla Türkiye’de 7,6 milyon COVID-19 vakası ve 64.000 pademi sebepli ölüm gerçekleşmiş; nüfusun yaklaşık %71’i tam doz aşılanmıştır. COVID-19 pandemisinin yıkıcı etkisiyle ekonomik yansımalarını hafifletmek ve iç talebi artırmak için Türkiye önemli ölçüde tedbir almıştır. Pandeminin başlangıcından bu yana COVID-19'un önlenmesi ve tedavisi ile ekonomik ve sosyal etkilerin hafifletilmesi için €103 milyon üzerinde AB fonunun yeniden tahsis edilmesi de dahil olmak üzere çeşitli önlemlerle AB, Türkiye'nin yanında olmuştur.
Rapor özeti •
Türkiye'nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Demokratik gerileme devam etmiştir. Cumhurbaşkanlığı sisteminin yapısal eksiklikleri sürmektedir. Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi ve organlarının temel tavsiyeleri ele alınmayı beklemektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Hükümeti hesap verebilir tutmak için gerekli araçlardan yoksun kalmaya devam etmiştir. Anayasal mimari, yürütme, yasama ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığı sağlanmadan yetkilerin Cumhurbaşkanlığı düzeyinde merkezileştirilmesi sürmüştür. Etkin bir denetleme ve denge mekanizmasının yokluğunda, yürütme organının demokratik hesap verebilirliği seçimlerle sınırlı kalmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ikinci büyük muhalefet partisinin kapatılmasını talep eden iddianamesinin Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilmesi de dahil olmak üzere muhalefet partilerinin hedef alınması devam etmiş ve Türkiye'de siyasi çoğulculuğun zayıflamasına sebebiyet vermiştir. Raporlama döneminde Cumhurbaşkanı Merkez Bankası Başkanı’nı iki kez görevden almıştır. • Olağanüstü hâl Temmuz 2018'de kaldırılmasına rağmen, hükümet makamlarına olağanüstü yetkiler veren ve olağanüstü hâl kuralının çeşitli kısıtlayıcı unsurlarını muhafaza eden belirli hükümler yasaya entegre edilmiş ve bu durum demokrasi ve temel hakları önemli ölçüde etkilemeye devam etmiştir. Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun olağanüstü hâl döneminde KHK ile ihraç edilen kamu görevlilerine ilişkin dosya yükünün incelemesi henüz tamamlanmamıştır. • İktidar koalisyonu hükümetinin muhalefet partilerine üye konumundaki belediye başkanlarına yönelik baskısı yerel demokrasinin daha da zayıflamasına sebep olmuştur. Muhalefet partilerinin belediye başkanları idari ve adli soruşturmalarla karşı karşıya kalmıştır. Güneydoğu'da 2019'da seçilen belediye başkanlarının zorla görevden alınması eğilimi devam etmiş ve vatandaşların seçtiği temsilcilerden 59'unun yerini Hükümet tarafından atanan kayyumlar almış, çoğu durumda belediye meclisleri askıya alınmıştır. Yüzlerce yerel siyasi ve seçilmiş makam sahibi terörle bağlantılı suçlamalarla tutuklanmıştır. AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir.
3 • Güneydoğu'daki durum çok endişe verici olmaya devam etmektedir. Hükümet Irak ve Suriye'de iç ve sınır ötesi güvenlik operasyonları ve askeri operasyonlar gerçekleştirmiştir. AB’nin terörle ilintili kişiler, örgütler ve kuruluşlar listesinde bulunan PKK’nın devam etmekte olan terör eylemleri nedeniyle sınır bölgelerinde güvenlik durumu belirsizliğini korumaktadır. AB PKK'nın saldırılarını açık bir şekilde kınamış ve kurbanların aileleriyle dayanışma içinde olduğunu ifade etmiştir. Terörle mücadele devletin meşru hakkı olmakla birlikte, terörle mücadelenin hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklerle uyum içerisinde sürdürülmesi esastır. Terörle mücadele tedbirleri orantılı olmalıdır. Barışçıl ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşmak için inandırıcı bir siyasi sürecin yeniden başlamasına ilişkin herhangi bir gelişme olmamıştır. İnsan hakları örgütleri ve muhalefet partileri, güvenlik güçleri tarafından ciddi insan hakları ihlalleri yapıldığını bildirmiştir. • Aralarında bazı milletvekillerinin de bulunduğu Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) yaklaşık 4000 üye ve yetkilisi cezaevindedir. Haziran ayında Anayasa Mahkemesi HDP'nin kapatılmasını talep eden iddianameyi kabul ederek, HDP'nin eş genel başkanları dahil 451 yöneticisi ile geçmiş ve şimdiki tüm milletvekilleri ve yöneticilerine siyaset yasağı getirilmesi ve partinin banka hesaplarının dondurulmasını talep etmiştir. • Sivil toplum ile ilgili konularda önemli ölçüde gerileme devam etmiştir. Sivil toplum sürekli bir baskıya maruz kalmış ve özgürce hareket etme alanları ifade ve örgütlenme özgürlükleri sınırlanarak azalmaya devam etmiştir. Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun insan hakları savunucularının ve sivil toplumun faaliyetlerine yönelik olası kısıtlamalara ilişkin endişeleri artırmaktadır. • Güvenlik ve istihbarat sektörünü yöneten yasal ve kurumsal çerçeve değişmemiştir ve güvenlik güçlerinin sivil gözetimi Cumhurbaşkanlığı sistemi altında güçlendirilmiştir. Hükümet, güvenlik güçlerinin sivil kontrolünü daha da sağlamlaştırmak için adımlar atmıştır. • Türkiye'nin kamu yönetimi reformu alanındaki hazırlıkları orta derecede olmakla birlikte rapor döneminde ilerleme kaydedilmemiştir. Merkezi hükümet kurumları arasındaki politika koordinasyonu güçlü kalmaya devam etse de politika oluşturma kanıta dayalı ve katılımcı değildir. Yönetimin siyasallaşması devam etmiştir. Bürokrasinin üst kademelerinde kadınların temsili düşük kalmıştır. • Türkiye'nin yargı sisteminin AB’ye uyum hazırlık düzeyi başlangıç aşamasındadır ve 2016 yılından itibaren ciddi gerileme devam etmiştir. Yargının sistematik bir biçimde bağımsızlıktan yoksunluğuna ve hakimler ve savcılar üzerindeki aşırı baskıya ilişkin endişeler devam etmektedir. Yeni İnsan Hakları Eylem Planı bazı olumlu tedbirler öngörmekte ancak, yargı bağımsızlığına ilişkin önemli eksikliklerin hiçbirini ele almamaktadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlılığın geliştirilmesi, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısı ve üye seçim sürecinin iyileştirilmesi Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu ve AB Komisyonu’nun uzun süredir devam eden tavsiyelerine ilişkin hiçbir önlem açıklanmamıştır. Darbe girişimi sonrası ihraç edilen hâkim ve savcılar beraat etmelerine rağmen hiçbiri görevlerine iade edilmemiştir. Hâkim ve savcıların işe alınması ve terfilerinde nesnel, liyakate dayalı, yeknesak ve önceden belirlenmiş kıstasların eksikliğine ilişkin kaygılar giderilmemiştir. Sulh Ceza Hâkimliği kurumu ile ilgili hiçbir değişiklik yapılmamıştır; kurumun yargı yetkileri ve uygulamaları ile ilgili endişeler sürmektedir. AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir.
4 • Yolsuzlukla mücadele alanında AB’ye uyum hazırlıkları başlangıç aşamasındadır ve herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir. Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine uygun şekilde yolsuzlukla mücadelede önleyici kurumlar oluşturulmamıştır. Yasal çerçeve ve kurumsal mimarideki kusurlar, yolsuzluk davalarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarında siyasi etkiye izin vermiştir. Kamu kurumlarının hesap verebilirliği ve saydamlığı iyileştirilmelidir. Yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planının olmayışı, yolsuzlukla mücadele için güçlü bir siyasi kararlılık olmadığına işaret etmektedir. Avrupa Konseyi’nin Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tavsiyelerinin çoğu uygulanmamıştır. Yolsuzluk birçok alanda yaygındır ve ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. • Örgütlü suçlarla mücadele alanında uyum çalışmaları belirli bir seviyeye ulaşmıştır fakat, kaydedilen ilerleme sınırlıdır. Europol ile müzakereleri süren operasyonel anlaşma gereğince görüşülen Europol ve Türkiye arasında kişisel veri paylaşımı için Türkiye’nin veri koruma yasasının Avrupa standartlarıyla uyumlaşması gerekmektedir. • Türkiye’nin suç şebekelerinin çökertilmesi ve suçtan kaynaklanan mal varlıklarına el konulmasına ilişkin performansını iyileştirmesi gerekmektedir. Kara para aklamanın önlenmesi ve terörün finansmanıyla mücadeleyi düzenleyen yasal çerçeve iyileştirilmelidir. Siber suçlar ve tanık korumaya ilişkin mevzuatın iyileştirilmesi için çaba gösterilmesi gerekmektedir. • İnsan hakları ve temel haklara ilişkin gerileme devam etmiştir. Olağanüstü hâl sırasında getirilen tedbirlerin çoğu yürürlükte kalmıştır. Mevcut yasal çerçeve insan hakları ve temel haklar alanında genel güvenceler sağlamakla birlikte, mevzuat ve uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM içtihadına uygun hale getirilmesi gerekmektedir. • Gazetecilerin, yazarların, avukatların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve eleştirel seslerin faaliyetlerine ilişkin geniş çapta getirilen kısıtlamalar, bu özgürlüklerin kullanılmasını olumsuz etkilemeye ve otosansüre yol açmaya devam etmektedir. Türkiye’nin özellikle Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi, yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişeleri daha da artırmıştır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, bu yöndeki standartlara bağlılığını sorgulatmıştır. Birçok alanda reform öngören yeni İnsan Hakları Eylem Planı kritik konuları ele almamaktadır. • İfade özgürlüğü alanındaki ciddi gerileyiş devam etmiştir. Ulusal güvenlik ve terörle mücadele hükümleri başta olmak üzere mevzuat ve uygulama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve diğer uluslararası standartlara aykırı olmaya ve AİHM içtihadından uzaklaşmaya devam etmiştir. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalefet partilerinden politikacılar, öğrenciler ve sosyal medya kullanıcılarına yönelik cezai davalar ve mahkumiyetler devam etmiştir. • Tekrar eden yasaklar, barışçı gösterilere orantısız müdahaleler ve aşırı güç kullanımı, soruşturmalar, idari para cezaları ve göstericilere terörle ilgili faaliyetler suçlamasıyla yargılamalar nedeniyle toplanma ve örgütlenme özgürlüğü alanında önemli ölçüde gerileme olmuştur. Mevzuat ve uygulanması Türkiye Anayasası, Avrupa standartları ve uluslararası sözleşmelere uygun değildir. AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir.
5 • Azınlıklara ve en korunmasız gruplara mensup kişilerin haklarının daha iyi korunması gerekmektedir. Romanlar1 büyük ölçüde kayıtlı istihdamdan mahrum kalmaya ve yaşam koşulları ciddi ölçüde kötüleşmeye devam etmiştir. Cinsiyet temelli şiddet; ayrımcılık; lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel ve interseks (LGBTI) bireyler başta olmak üzere azınlıklara yönelik nefret söylemleri ciddi ölçüde endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. • Türkiye sığınma ve göç politikası alanında kısmi ilerleme kaydetmiştir. Mart 2016 tarihli AB-Türkiye Bildirisi’nin uygulaması somut sonuçlar üretmeye devam etmiştir ve Türkiye Doğu Akdeniz rotası boyunca etkin göç yönetiminin sağlanmasında kilit rol oynamıştır. Bununla birlikte Türkiye-Yunanistan kara sınırı ile ilgili Mart 2020 sonrası durumda iyileşme yaşanmış ve doğu kara sınırının gözetim ve koruma kapasitesinin güçlendirilmesi konusunda bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. AB-Türkiye Bildirisi kapsamında Yunan adalarından düzensiz göçmenlerin dönüşü Türkiye tarafından COVID-19 kısıtlamaları nedeniyle askıya alınmıştır. Yunanistan'a düzensiz göç akış hacmi düşmekle birlikte, İtalya'ya ve G. Kıbrıs'a insan kaçakçılığı yolları giderek daha fazla kullanılmaktadır. Türkiye, 2017’de yürürlüğe girmesine rağmen AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın üçüncü ülke vatandaşlarına ilişkin hükümlerini hâlâ uygulamaya koymamıştır. Genel olarak AB-Türkiye Bildirisi'nin kabul edilmesi öncesi döneme kıyasla Türkiye ile Yunanistan arasındaki yasadışı sınır geçişleri hâlâ önemli ölçüde düşük kalmıştır. • Türkiye dünyadaki en büyük göçmen ve sığınmacı nüfusuna evsahipliğiyle üstün çaba göstermeye devam etmektedir (3,7 milyon Suriyeli ve 320 bin Suriye-dışından göçmen). AB’nin Sığınmacılar için Mali Yardım Aracı kapsamında onaylanan €6 milyar tutarındaki AB mali desteğinin €4.2 milyar kadarı Ağustos 2021’e kadar dağıtılmıştır. • Ele alınması öngörülen vize serbestleştirme kriterlerinin hiçbiri yerine getirilmemiştir. Türkiye'nin vize politikasına ilişkin mevzuatını AB müktesebatıyla daha da uyumlu hale getirmesi gerekmektedir. • Türkiye’nin giderek artan şekilde iddialı hale gelen dış politikası Suriye, Irak ve Kafkasya bölgelerindeki askeri eylemlere verdiği destek sebebiyle AB’nin güvenlik ve dış politika öncelikleriyle belirgin şekilde çatışmaktadır. AB güvenlik ve dış politikasına katılımını mümkün kılacak kurumsal çerçeve mevcut olmakla birlikte Türkiye’nin bu alandaki uyumu düşük seviyede (%14) kalmaktadır. • Türkiye'nin Libya'daki askeri desteği ve IRINI Operasyonu'na yönelik ısrarlı eleştirileri ve işbirliği eksikliği BM silah ambargosunun uygulanmasına yönelik AB katkısına zarar vermektedir. • Türkiye ve AB istikrarlı ve müreffeh Suriye hedefini paylaşmaktadır ancak, Türkiye Suriye'nin kuzeyindeki askeri harekâtını sürdürmektedir. Türkiye aynı zamanda, Suriye'nin kuzeyinde altyapı ağlarını genişletmiş ve temel hizmetlerin sunumunda artış kaydetmiştir. • Kasım 2020’de AB Konseyi Türkiye’nin D. Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerine ilişkin mevcut yaptırım çerçevesinin süresini uzatma kararı almış; Aralık ayındaki Konsey kararları çerçevesinde de Türkiye’nin tek taraflı eylemleri kınanmıştır. • Doğu Akdeniz'de gerilim 2021 yılının başından itibaren azalmıştır. 1 Kapsayıcı bir terim olan “Roman” ifadesi Avrupa Birliği kurumlarının terminolojisine uygun olarak, sahip oldukları çeşitlilikler inkâr edilmeksizin, farklı gruplara atıfta bulunmak için kullanılmıştır. AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir.
6 • Türkiye Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini durdurmuştur. Ancak, Ekim ayı başında Türk savaş gemileri “Nautical Geo” gemisinin araştırma faaliyetlerini engellemiş ve G. Kıbrıs açıklarını da kapsayacak şekilde sismik araştırmalar yapmak üzere NAVTEX yayınlamıştır. • Türkiye ilgili BM Güvenlik Konseyi’nin 550 (1984) ve 789 (1992) sayılı kararlarına uymayan tek taraflı kararlarla, kapalı Maraş şehrinin statüsünü değiştirmeye yönelik eylemlerde bulunmaya devam etmiştir. AB Türkiye'nin tek taraflı adımlarını ve Cumhurbaşkanı ile Kıbrıs Türk Toplumu Lideri tarafından 20 Temmuz 2021'de kapalı şehir Maraş’ın yeniden açılmasına ilişkin açıklamalarını şiddetle kınamış ve derhal bu eylemlerin ve Ekim 2020'den bu yana Maraş ile ilgili atılan tüm adımların geri alınması çağrısında bulunmuştur. • AB müktesebatına ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesi dâhil uluslararası hukuka uygun ikili anlaşmalar akdetme, doğal kaynaklar ile ilgili arama yapma ve bunlardan yararlanmayı da kapsayacak şekilde AB ülkelerinin egemenlik haklarına Türkiye’nin saygı göstermesi gereği AB tarafından vurgulanmaya devam edilmektedir. • Türkiye-AB Ortaklık Anlaşması’na Ek Protokol’ü tam olarak ve ayrım yapmaksızın uygulama yükümlülüğünü Türkiye hâlâ yerine getirmemiş olup, G. Kıbrıs ile arasındaki doğrudan taşımacılık bağlantılarındaki kısıtlamalar da dâhil olmak üzere, malların serbest dolaşımı önündeki tüm engelleri kaldırmamıştır. • G. Kıbrıs ile ilişkilerin normalleştirilmesine ilişkin ilerleme bulunmamaktadır. Çözüme yönelik resmi müzakerelerin başlaması için Nisan 2021’de yürütülen gayriresmi görüşmeler sonuçsuz kalmıştır. • Mart 2021 ve Haziran 2021 tarihli AB Konseyi’nde Doğu Akdeniz’de istikrar, güvenlik ve Türkiye ile işbirliği ve karşılıklı yararın gözetildiği ilişkiler geliştirilmesinin AB’nin çıkarına olduğu belirtilmiştir. Sondaj faaliyetlerinin durdurulması, Yunanistan ve Türkiye arasındaki ikili görüşmelerin yeniden başlaması ve Birleşmiş Milletler himayesinde Kıbrıs sorununa ilişkin yapılacak görüşmeler ışığında AB Liderleri ABTürkiye ilişkilerine dair daha olumlu bir dinamik oluşmasına destek vermeyi teklif etmiştir. • Liderler ayrıca, Doğu Akdeniz'de tırmanmaya olanak verilmemesi halinin sürmesi ve Türkiye'nin önceki tarihlerdeki AB Konseyi kararlarında ortaya konan koşulları karşılaması halinde bir dizi ortak çıkar alanında aşamalı, orantılı ve tersine çevrilebilir şekilde ilişki kurulmasına hazır olduklarını ifade ederek, Türkiye'yi uluslararası hukuku ihlal eden yeni provokasyonlardan veya tek taraflı eylemlerden kaçınmaya çağırmışlardır. Böyle bir eylem olması halinde ise Avrupa Birliği'nin ve üye ülkelerin çıkarlarını savunmak ve bölgesel istikrarı korumak için eldeki araç ve seçeneklerin kullanılması yönündeki kararlılık yeniden teyit edilmiştir. • Üçüncü ülkelerin egemenlik haklarını yok saydığı yönündeki AB görüşüne rağmen Türkiye, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile 2019 tarihli Akdeniz'de Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına ilişkin Mutabakat Muhtırası ve güvenlik ve askeri işbirliği konularındaki iki anlaşmanın geçerliliğini savunmaya devam etmektedir. • Ekonomik kriterler kapsamında Türkiye ekonomisinin ilerlemiş konumu devam etmektedir ancak, ekonominin işleyişine ilişkin ciddi endişeler sürmektedir. AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir.
7 • Resmi makamlar iç talebi artırmak ve COVID-19 pandemisinin ekonomik yansımalarını yumuşatmak için büyük ve geniş kapsamlı bir dizi önlem yürürlüğe koymuş ve bunun sonucunda da ekonomi hızlı bir şekilde toparlanarak, 2020'nin üçüncü çeyreğinde kriz öncesi seviyelere ulaşmıştır. Krize yanıt olarak politikalar uygulamaya konulmakla birlikte, kurumsal ve politika eşgüdümündeki zayıflıklar, yetkililerin eylemlerinin güvenilirlik ve etkinliğini zayıflatmış ve dengesizliklerin artmasına yol açmıştır. • Makroekonomik politika karması kredi kanalına çok fazla bağlı durumda kalırken, sosyal ve işgücü piyasasının içinde bulunduğu zorlukların büyüklüğü göz önüne alındığında doğrudan mali destek önlemleri oldukça sınırlı düzeyde gerçekleşmiştir. • Geçen yılki güçlü parasal genişleme lirayı zayıflatarak, enflasyonu ve dolarizasyonu artırmış ve portföy çıkışlarını tetiklemiştir. • Cari açığın 2019'da kapanmış olması durumu uzun sürmemiştir; dış dengesizlikler önemli bir kırılganlık olmaya devam etmektedir. • Para politikası 2020 sonbaharında sıkılaştırılmış, ancak Merkez Bankası Başkanının atanmasından sadece dört ay sonra Mart 2021'de görevden alınması finansal piyasa istikrarsızlığına yol açarak, yetkililerin enflasyonu düşürme taahhüdününün sorgulanır hale gelmesine sebep olmuştur. • Kurumsal ve yasal düzenleyici ortam daha da zayıflamıştır; öngörülebilirlik, saydamlık ve yasaların uygulanması ile ilgili devam eden sorunlar bulunmaktadır. • Devletin fiyat belirleme mekanizmalarına etkisi sürmektedir. • Devlet yardımları alanında uygulama yasaları ve saydamlığın sağlanması gerekmektedir. • 2020 sonbaharına kadar gevşek para politikası ve düzenleyici tedbirlerle desteklenen banka kredileri, özellikle devlet bankaları tarafında güçlü bir şekilde artış göstermiştir. • Düzenleyici çerçeve ve diğer kriz hafifletme önlemleri sayesinde bankacılık sektörünün sermaye düzeyi iyi durumda olmaya devam etmiştir. • Pandemi işgücü piyasası ve yoksulluk üzerinde derin bir olumsuz etkiye yol açmıştır. İstihdam seviyeleri birkaç yıl önceki seviyesinin çok altına düşmüş ve istihdama katılım cesareti kırılan işçilerin sayısı önemli ölçüde artmıştır. • Kadınların istihdama katılımı çok düşük seviyededir ve istihdamda ya da eğitim – öğretimde olmayan gençlerin oranı artmıştır. İş aramaktan vazgeçen işsiz nüfusun önemli ölçüde arttığı görülmektedir. • AB içindeki rekabet baskısı ve piyasa güçleri ile başa çıkma kapasitesine ulaşma konusunda Türkiye iyi bir hazırlık düzeyine sahiptir; raporlama döneminde sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. • Eğitime erişimin iyileştirilmesinde kaydedilen bazı ilerlemelere rağmen eğitim sistemi ile işgücü piyasası ihtiyaçları arasındaki uyumsuzluk devam etmektedir. • Ar – ge yatırımlarındaki düşük seviyeli artış devam etmekle birlikte Hükümet’in hedeflediği oranın gerisinde kalınmıştır. • Enerji tedarikinin çeşitlendirilmesi ve yenilenebilir enerji yatırımlarında ilerleme sağlanmıştır. • Yerel içerik gerekliliğinin genişletilmesi endişe verici niteliktedir. • Türkiye’nin dış ticaretinde AB’nin payı az miktarda da olsa artış göstermiştir. AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir.
8 • Üyeliğin getireceği sorumlulukları üstlenme kapasitesi kapsamında Türkiye’nin AB müktesebatıyla uyumunun çok sınırlı olduğu ve gerek duyulan alanlarda sağlandığı görülmektedir. • Gümrük Birliği’nin işleyişi açısından kilit önemdeki İç Pazar ile ilgili çerçeve kapsamında malların serbest dolaşımı açısından Türkiye iyi derecede hazırlığa sahiptir ancak, Gümrük Birliği’nin işleyişini etkileyen teknik engeller devam etmektedir. • Gayrimenkul ve varlık alımlarına ilişkin bazı engellerin devam etmesi nedeniyle sermayenin serbest dolaşımına ilişkin hazırlık derecesi orta düzeydedir; kara para aklamayla mücadele ve terörizmin finansmanı ile ilgili yasal çerçevede gelişme sağlanmıştır. • COVID-19’a karşı aşı kampanyası örneğinde de görüldüğü şekilde sağlık ve tüketicinin korunması alanında iyi derecede uyumlaşma sağlanmıştır. Ancak, paydaşlarla istişare, eşgüdüm ve ayrıca idari kapasitenin güçlendirilmesi gerekmektedir. • “Rekabetçilik ve Kapsayıcı Büyüme” kümesi altındaki uyumlaşma açısından özellikle ekonomi ile ilgili başlıklarda geriye gidiş olduğu ve bu durumun özellikle AB sanayi politikası ilkelerine uymayan işletme politikaları izlenmesi ve Merkez Bankası üzerindeki siyasi baskının yoğunlaştırılması nedenlerinden kaynaklandığı görülmektedir. • Sendikal hakların kısıtlanması, sosyal diyaloğun yetersiz oluşu, kayıtdışılığın devam etmesi nedeniyle sosyal politika ve istihdam alanında geriye gidiş mevcuttur. • Vergi oranlarının sürekli olarak değişmesinin önüne geçilmesi, AB ülkeleriyle bilgi alışverişinin sürdürülmesi ve açık bir vergi stratejisi oluşturulması gerekmektedir. • Medya sahipliğinde yoğunlaşma meydana gelmesi ve yeterli rekabetin bulunmaması nedeniyle bilgi toplumu ve medya alanında geriye gidiş sürmektedir. • Eğitim ve öğretim alanında özellikle kız çocukları ve dezavantajlı gruplara özel önem verilmesi ve daha kapsayıcı eğitim sağlanması gerekmektedir. • Yeşil Gündem ve Sürdürülebilir Bağlantılılık ile ilgili düzenlemeler kümesine ilişkin olarak Türkiye’nin ulaştırma ve enerji politikaları alanındaki hazırlıkları orta düzeydedir. • Enerji ve ulaştırma alanlarında Türkiye’nin uyumu orta derecededir. Bulgaristan sınırını İstanbul ile birleştirecek olan Halkalı – Kapıkule demiryolu hattı inşaatı devam etmektedir. • Çevre ve iklim değişikliği konusunda belirli bir dereceye kadar hazırlıklı durumda olan Türkiye, kritik çevre ve iklim güçlükleri ve bunların ele alınması ve azaltımı açısından zorluklarla karşı karşıyadır. Paris Anlaşması'nın onaylanması da dahil olmak üzere atık yönetimi, atık suların arıtılması ve mevzuat uyumu konularında kapasitenin artırılmasına ilişkin bazı ilerlemeler kaydedilmiştir ancak, uygulama alanındaki zayıflıklar devam etmektedir. • Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamında ulusal katkısını sunması ve bunu ulusal mevzuata yansıtan stratejik uzun vadeli karbondan arındırma ve uyum planları hazırlaması gerekmektedir. • Kaynaklar, Tarım ve Kapsayıcılık ile ilgili yasal çerçeve kümesine ilişkin olarak Türkiye’nin özellikle tarım ve kırsal kalkınma alanlarında sınırlı derecede hazırlık seviyesine ulaştığı görülmektedir. Ancak, raporlama döneminde AB’nin Ortak Tarım Politikası’nın temel ilkelerinden uzaklaşan uygulamaların benimsenmesi AB Komisyonu’nun resmi değerlendirmeleridir; gayriresmi taslak çeviridir.
9 nedeniyle tarım politikasında geriye gidiş; gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı alanlarında ise sınırlı ilerleme olduğu tespit edilmiştir. • IPA II fonlarından faydalanılması ve yapısal zayıflıkların ele alınmasına ilişkin bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. • Özellikle Ortak Gümrük Tarifeleri’nden ve ortak ticaret politikasından sapmalar nedeniyle dış ilişkiler alanındaki hazırlık düzeyi orta seviyededir. AB ile Birleşik Krallık arasındaki anlaşmanın hemen ardından yapılan benzer anlaşma sayesinde raporlama döneminde bir miktar ilerleme kaydedildiği kabul edilmektedir. • Türkiye’nin AB öncelikleriyle çelişen ve giderek daha fazla iddialı dış politika izlemesi nedeniyle güvenlik ve dış politika alanındaki siyasi diyalog çerçevesinde geriye gidiş görülmektedir. • Genel olarak birçok alanda mevzuatın AB müktesebatına uyumu için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır. Tüm alanlarda uygulama ve yürütmenin önemli ölçüde iyileştirilmesi gerekmektedir. Düzenleyici makamların bağımsızlığının sağlanması ve idari kapasitenin geliştirilmesi, Türkiye'nin daha fazla ilerleme kaydetmesi için kilit önemdedir.
No comments:
Post a Comment