YANKEE GO
HOME “Türkiye’ye yönelik Amerikan tehditleri"
Sinan
Meydan 14 Ekim2019 Sözcü
12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye, Amerikan
tehdit ve ambargolarına karşı az çok direnmeye başlamıştı. Türkiye'yi
yönetenler, Amerika'nın haşhaş yasağına karşı çıktılar. Amerika'ya rağmen
Kıbrıs Barış Harekâtı'nı yaptılar. Türkiye'deki Amerikan üslerine el koydular.Geçtiğimiz
hafta, TSK'nın Fırat'ın doğusuna gireceği açıklanır açıklanmaz ABD Başkanı D.
Trump, attığı tweetlerle Türkiye'yi tehdit etmeye başladı. Ancak -nedendir
bilinmez- Trump'ın Türkiye'ye yönelik açık tehditlerine karşı Türkiye'yi
yönetenler sessiz kalmayı tercih ettiler. ABD Başkanı D. Trump'ın Türkiye'ye
yönelik tehditleri, ister istemez Türk-Amerikan ilişkileri tarihini akla
getirdi.
1830-OSMANLI-ABD TİCARET ANLAŞMASI
7 Mayıs 1830'da Osmanlı ile ABD arasında
“Osmanlı-Amerikan Seyr-ü Sefain Ticaret Antlaşması” yapıldı. Anlaşmanın 4.
maddesine göre “Eğer Osmanlı vatandaşları ile ABD vatandaşları arasında bir
dava olursa hiçbir şekilde bir ABD elçisi bulunmadan yargılanma
yapılmayacaktı.” ABD, Osmanlı'da suça karışan vatandaşlarını bu madde ile
korumak istedi. Örneğin, Suriye'de bir Osmanlı paşasını isyana teşvik eden iki
Amerikalı yakalanıp idamla yargılanmak için İstanbul'a getirilmiş, ancak ABD
elçisi devreye girerek iki Amerikalıyı kurtarmıştı.
Osmanlı donanması 1827'de Navarin'de
yakılmıştı. Acil donanmaya ihtiyaç vardı. Osmanlı, o günlerde ABD'den gelen
gemi mühendislerinin desteği ile 12-13 tane savaş gemisi üretti. Ayrıca
Amerikalı bazı subaylar Osmanlı donanmasında görev aldı. 1860'larda karşılıklı
elçilikler açıldı. Bu sırada Amerikalı misyonerler Osmanlı topraklarında
misyoner okulları açtılar. 19. yüzyılda, Amerikan misyonerleri, Osmanlı'da
Ermeni isyanları başta olmak üzere birçok azınlık isyanını desteklediler.
Milliyet 27 Temmuz 1975
1878'de ABD Başkanı General Ulysess Grant,
II. Abdülhamit'i ziyaret etti. II. Abdülhamit, İspanya-ABD savaşı sırasında,
1898'de, halife sıfatıyla Filipinler'deki Müslümanlara, “Amerikalılara dostça
davranmalarını” öğütledi. Bu dönemde ortaelçilik düzeyindeki temsilcilikler
büyükelçilik düzeyine yükseltildi. Gelişen ilişkiler sonrasında Amerika
Osmanlı'ya silah satmaya başladı. Osmanlı, Martini, Enfield, Winchester gibi
Amerikan silahları satın aldı.
Wilson Mandası'ndan Truman Doktrini'ne
ABD, 1917'de Almanya'ya savaş ilan ederek
İtilaf Devletleri'nin yanında I. Dünya Savaşı'na girdi. Buna karşın ABD ile
Osmanlı birbirine savaş ilan etmedi.Savaşın sonunda, 1918'de ABD Başkanı W.
Wilson “14 İlke” diye bilinen “Wilson İlkeleri”ni yayınladı. 12. Madde,
Osmanlı'nın geleceğiyle ilgiliydi. Asker-sivil bazı Türkler, bu maddeye
güvenerek Amerikan Mandası istediler. ABD Senatosu ise bırakın Türkiye'yi manda
altına almayı, Anadolu'da kurulacak bir Ermenistan için bile ABD Mandası'nı
reddetti. (1920).
Hürriyet 26 Temmuz 1975
İzmir'in Yunanlarca işgali bir İngiliz,
Fransız, Amerikan ortak planıydı. İzmir'in işgalinde ABD Başkanı Wilson,
doğrudan bir etkiye sahipti. Milli Mücadele sonrasındaki Lozan görüşmelerinde
ABD temsilcisi gözlemci olarak yer aldı. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan
Antlaşması'nın ardından ABD ile Türkiye arasında, Lozan'da, 6 Ağustos 1923'te
“Lozan Türk-Amerikan Antlaşması” imzalandı. Bu antlaşma, ABD'deki Ermeni
lobisinin şiddetli baskısı sonucunda 19 Ocak 1927'de Amerikan Senatosu'nda
reddedildi. ABD, Türkiye'nin kapitülasyonları kaldırmasını ve misyoner
okullarını kapatmasını kabul etmek istemiyordu.Cumhuriyet döneminde
Türk-Amerikan diplomatik ilişkileri 17 Şubat 1927'de başladı. 1927'de ABD,
Joseph Grew'i büyükelçi olarak Ankara'ya gönderdi. 1 Ekim 1929'da ABD-Türkiye
“Ticaret ve Seyr-ü Sefain Antlaşması” imzalandı. 1934'te de ABD Genelkurmay
Başkanı MacArtur, Atatürk'ü ziyaret etti.1. Dünya Savaşı sonunda 1945 ve
1946'da Sovyetler Birliği'nin, Türkiye'den toprak talep edip Boğazlardan üs
istemesi, Türkiye'nin ABD eksenine kayma sürecini hızlandırdı.5 Nisan 1946'da
-Amerika'da ölen Türk Büyükelçisi Münir Ertegün'ün cenazesini taşıyan- Amerikan
Misuri Zırhlısı İstanbul'a geldi. Misuri, İstanbul'da çok abartılı bir coşkuyla
karşılandı.1945-1947 arasında Türkiye-ABD arasında beş anlaşma imzalandı. 12
Temmuz 1947 tarihli “Türkiye'ye Yapılacak Yardım Hakkında Anlaşma”nın 2.
başlığı aynen şöyleydi: “Türkiye hükümeti, yapılacak yardımı, belirlenmiş amaç
doğrultusunda kullanabilecektir.”Türkiye, 22 Nisan 1947'de Truman Doktrini'ni, 4
Temmuz 1948'de de Marshall Planı'nı kabul etti.1. Dünya Savaşı sonrasında
başlayan bu “şartlı” ABD yardımları, ABD'ye bağımlılığı da beraberinde
getirecekti.
DP döneminde, 23 Nisan 1954'te imzalanan
‘Askeri Kolaylıklar Anlaşması'na göre Türkiye'deki Amerikan üslerinin mülkiyeti
de ABD'ye verilmişti. 3 Temmuz 1969 tarihli ikili antlaşma ile üslerin
mülkiyeti Türkiye'ye geçti.
ABD'ye tam bağımlılık yılları:
DP
Dönemi Türkiye, 1950'lerde Adnan Menderes'in Demokrat Parti'si (DP) döneminde
her bakımdan Amerika'ya “tam bağımlı” hale geldi.25 Haziran 1950'de DP,
Amerika'ya yaranmak için Meclis'e sormadan Kore Savaşı'na asker gönderdi.18
Şubat 1952'de Türkiye ABD'nin önerisiyle NATO'ya alındı.1952'de ABD Başkanı
Eisenhower Türkiye'yi ziyaret etti.17-25 Ocak 1954'te Cumhurbaşkanı Celal
Bayar, 30 Mayıs-4 Haziran 1954'te de Başbakan Adnan Menderes ABD'yi ziyaret
ettiler.5 Mart 1955'te Adana'daki İncirlik Üssü'nün inşası tamamlandı. ABD Hava
Kuvvetleri İncirlik Üssü'ne yerleşti. (Anlayacağınız İncirlik Üssü, Menderes'in
mirasıdır.) 9 Aralık 1957'de Türkiye'ye ilk Amerikan güdümlü füzeleri
yerleştirildi. 1959'da da ABD Türkiye'ye orta menzilli balistik füzeler
yerleştirdi.DP döneminde ABD'ye çok geniş ayrıcalıklar verilen –bazıları
meclis onayından da geçmeyen- 55 ikili antlaşma imzalandı. Bunların en önemlisi
1959'da Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun Amerikan Dışişleri Bakanı
Dulles'le imzaladığı “Ana Mukavele”dir. Bu antlaşma ile DP, “yıkıcı
faaliyetler, dolaylı saldırı” gibi hallerde ABD'ye, Türkiye'ye müdahale yetkisi
veriyordu. TBMM, bu anlaşmadan, ancak 14 ay sonra, tesadüfen haberdar oldu.DP
döneminde ABD'ye tam bağımlı duruma gelen Türkiye, İslam dünyasını ve mazlum
milletleri de hep yalnız bıraktı. Örneğin, DP, 1955'te Bandung Konferansı'nda
mazlum milletlerin değil“Batı sömürgeciliğinin avukatlığını” yaptı. 1956
“Süveyş Bunalımı”nda, İngiltere ve Fransa ile birlikte hareket etti. 1958'de
BM'de Cezayir'in bağımsızlık oylamasında da çekimser oy kullandı.DP döneminde,
ABD yardımlarıyla ve kredileriyle ayakta duran ekonomi, ABD yardımları ve
kredileri kesilince, çöktü.
4 Ağustos 1958 devalüasyonu ile bir gecede
dolar 2.80'den 9 liraya çıktı.1959'da Başbakan Adnan Menderes ABD'yi ziyaret
ederek kötü giden ekonomiyi düzeltecek yüklü bir kredi istedi. Ancak başbakan,
ABD'den eli boş döndü.6-7 Aralık 1959'da ABD Başkanı Eisenhower Türkiye'yi
ziyaret etti.
ABD tehditlerine ve ambargolarına karşı
direniş “Küba krizi, Johnson mektubu, haşhaş yasağı, ABD üsleri” 1950'lerin
sonlarında Türkiye'ye, Amerikan Jüpiter Füzeleri'nin yerleştirilmesine karar
verilmişti. 1962'de ABD, bu füzeleri Türkiye'ye yerleştirince (İzmir Jüpiter
Füze Üssü) Sovyetler de Küba'ya füze yerleştirdi. Nükleer bir savaşın eşiğine
gelindi. Ancak ABD, Türkiye'ye haber vermeden gizlice Sovyetlerle anlaşıp Ocak
1963'te Jüpiter Füzeleri'ni Türkiye'den çekti. Türkiye'de, ABD'ye yönelik ilk
ciddi güvensizlik işte bu Küba Krizi nedeniyle ortaya çıktı.Kıbrıs'ta Aralık
1963'te Kanlı Noel yaşandı. Türkler katledildi. 1964 başında TBMM, hükümete
Kıbrıs'a müdahale yetkisi verdi. İşte tam bu sırada, 5 Haziran 1964'te ABD
Başkanı Lyndon Johnson, Başbakan İsmet İnönü'ye bir tehdit mektubu gönderdi.
“Johnson Mektubu”nda şöyle deniliyordu: “Türkiye Kıbrıs'a müdahale sonrası Sovyetler
Birliği ile karşı karşıya gelirse NATO ve ABD Türkiye'yi savunmayabilir. (…)
Türkiye'nin Kıbrıs'a yapacağı bir müdahalede Amerika tarafından sağlanan askeri
malzemenin kullanılmasına ABD onay vermeyecektir.” Johnson, karşılıklı
görüşmeler için İnönü'yü Washington'a davet ediyordu. Bu tehdit mektubu
kamuoyundan saklandı. Önce Başbakan İnönü, 13 Haziran 1964'te Johnson
Mektubu'na karşı son derece diplomatik dille bir cevap mektubu yazdı. Sonra da
İnönü, Johnson'la görüşmek için Amerika'ya gitti. “Johnson Mektubu”nu 13 Ocak
1966'da Cüneyt Arcayürek Hürriyet Gazetesi'nde manşetten yayımladı. İnönü, o
günlerde (Nisan 1964'te) “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye'de orada yerini alır”
demişti. Johnson Mektubu, Türkiye'nin ABD'ye yönelik güvensizliğini daha da
derinleştirdi.
Ant dergisi 10 Ekim 1967
1960'ların sonlarında Türkiye'de, Amerikan
karşıtlığı yükselmeye başladı. Üniversite gençliği, “Yankee go home” sloganıyla
Türkiye'deki Amerikan askerlerine, Amerikan üslerine, Amerikan Barış
Gönüllülerine tepki gösterdi. 1968, 1969'da ABD Büyükelçisi'nin arabası
yakıldı. Amerikalı askerler rehin alındı. 16 Şubat 1969'da Amerikan karşıtı
gençler “Emperyalizme karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü” düzenlediler. Taksim'de 6.
Filo'yu protesto ettiler. 6.Filo'yu protesto eden 2 öğrenci öldürüldü. O gün,
tarihe Kanlı Pazar olarak geçti.DP döneminde, 23 Nisan 1954'te “Askeri
Kolaylıklar Antlaşması” adıyla imzalanan ikili anlaşmalar, 3 Temmuz 1969'da,
yeniden düzenlendi. Böylece 2 yıl 4 ay süren müzakerelerden sonra Amerikan üslerinin
mülkiyeti -Süleyman Demirel Hükümeti döneminde- Türkiye'ye geçti. (Cumhuriyet,
4 Temmuz 1969)1968'de ABD Başkanı olan Nixon, Türkiye'de haşhaş üretimini
yasaklatmak istedi. Oysaki Türkiye'de üretilen haşhaşın yüzde 90'ı Toprak
Mahsülleri'ne gidiyordu. Süleyman Demirel Hükümeti haşhaş yasağını da reddetti.
Bunun üzerine Türkiye üzerindeki ABD baskısı arttı. İşte 12 Mart 1971 Muhtırası
tam da o günlerde verildi. Muhtıra sonrasında kurulan Nihat Erim Hükümeti'nin
ilk icraatlarından biri 30 Haziran 1971'de haşhaş ekimini yasaklamak oldu.1973
seçimleri sonrasında CHP ve MSP koalisyon hükümeti kuruldu. 1 Temmuz 1974'te
Bülent Ecevit Hükümeti haşhaş yasağını kaldırdı. 2 Temmuz 1974'te ABD,
Türkiye'ye ambargo kararı aldı.1974'te Türkiye, ABD'ye rağmen Kıbrıs Barış
Harekâtı'nı gerçekleştirdi. 5 Şubat 1975'te Türkiye'ye yönelik ABD silah
ambargosu başladı. Bunun üzerine 25 Temmuz 1975'te Süleyman Demirel Hükümeti,
Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye'deki ABD üs ve tesislerine el koydu.ABD
ambargosunun kaldırılması için 29 Mart 1980'de Savunma ve Ekonomik İşbirliği
Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 1 Şubat
1981'de devreye girdi. Böylece Türkiye'deki ABD üsleri yeniden faaliyete geçti.
Türkiye'de oluşan Amerikan karşıtı refleks, 12 Eylül 1980 darbesiyle
kırıldı.Demem o ki, 12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye, Amerikan tehdit ve
ambargolarına karşı az çok direnmeye başlamıştı. Türkiye'yi yönetenler,
Amerika'nın haşhaş yasağına karşı çıktılar. Amerika'ya rağmen Kıbrıs Barış
Harekâtı'nı gerçekleştirdiler. Türkiye'deki Amerikan üslerine el koydular.
Bilmem anlatabildim mi?
No comments:
Post a Comment