Friday, October 11, 2019

Bir Osmanlı aydını . Osman Hamdi Bey


BİR OSMANLI AYDINI: OSMAN HAMDİ BEY 
(ANA dergisi Eylul-Ekim 2019 sayısında yayınlandı)


19 ncu yüzyılda bir yandan siyasi ve askeri çöküntü sürecine çözüm arayışıyla reformlar yapan Osmanlı Devleti’nde, diğer yandan Batı Avrupa’daki değişim rüzgarlarının etkisiyle, toplumsal yaşamın çeşitli alanlarında çağın gereklerine uyum sağlamaya yönelik adımlar atılıyordu. Bu bağlamda, güzel sanatlar alanında olağandışı sayılabilecek bazı gelişmeler meydana geliyordu. 19ncu yüzyılın özellikle ikinci yarısında çok yönlü bir sanat insanı, İslami karakteri ağır basan Osmanlı toplumunda o günün ölçülerine göre devrim niteliğinde işler başardı. Bu çok yönlü sanatçı Osman Hamdi Bey’den başkası değildi.

Osman Hamdi Bey’in sanatsal etkinliklerini ve başarılarını iki-üç sayfalık kısa bir metne sığdırmak olanaklı değil. Ayrıca, bu konuda başta Prof.Dr. Mustafa Cezar’ın özenle gerçekleştirdiği önemli bir eseri “ Sanat’ta Batı’ya açılış: Osman Hamdi” övgü ile vurgulamak yerinde olur. Bu nedenle okuyucularıma bu mütevazi çalışmamda, büyük sanatçının başlıca özelliklerini ve başarılarını -tekrar da olsa – vurgulamanın yanısıra bazı ayrıntılara dikkat çekmek istiyorum.
Osman  Hamdi Bey Türk kamuoyunda daha çok ressam kimliğiyle, “Kaplumbağa terbiyecisi” başta gelmek üzere tablolarıyla tanınıyor. Oysa, arkeoloji ve müzecilik ön planda olmak üzere, değişik etkinlikleri ve başarıları söz konusu. Bir müze kurulmasına öncülük eden padişah Abdülmecid’dir.  Padişah’ın onayıyla 1845’den itibaren antika eşya toplamaya başlayan Fethi Ahmet Paşa, Aya İrini kilisesinde müzenin nüvesini oluşturur. Daha sonra, Avusturya Lisesi Müdürü Dethier Müze-i Hümayun Müdürlüğüne atanır (1872). 1877’de olumlu bir adım atılır ve Osman Hamdi’nin de üyesi olduğu sekiz üyeden oluşan Müze Komisyonu kurulur. Müze Müdürü Dethier’nin ölümü (1881) üzerine, Osman Hamdi Bey Müze Müdürlüğüne atanır. Osman Hamdi, büyük bir Türk Müzesi yaratabilmek için yoğun bir çaba içine girer. İlk planda Müze için uygun bina inşa edilene kadar, Çinili Köşk’ün tadili gerçekleştirilir. Bu arada,  sayıları artan kazılar sonucu bulunan arkeolojik eserleri sergilemek için mimar Vallauri’ye bir müze binası planı çizdirir. Bir yandan yeni bir müze binasının finansmanı için gerekli ödenekleri yoğun girişimleri sonucu sağlar. Yeni Müze binası 1891’de hizmete açılır ve daha sonra, 1903 ve 1907 yıllarında  iki kez genişletilir. Aslında, Devletin mali gücü çok kısıtlıdır. Ancak, Osman Hamdi Bey’in sosyal ilişkileri ve devlet erkanının fikir ve zihniyetinin de konuya yatkın olması gereken ödeneklerin onaylanmasında etkili olur. Osman Hamdi Bey, Müzenin genişletilmesi için üstün gayretlerinin yanında bir yıllık maaşını verecek kadar özveride bulunur. İşte bugünkü Arkeoloji Müzesi’nin kısa öyküsü.
Dönemin önde gelen gazetesi İkdam’da Osman Hamdi Bey’in çabaları hakkında övgü dolu bir yazıda şu ifadeler okunuyor: “ Yorulmak bilmeyen… o ressam-ı maharet irtisamın fırçayı pek güzide bir sanat ve dikkat ile kullanan ellerine kazma alarak temel harfine tasaddi eylemesi (girişmesi) hakikaten şairane bir levhi garra ( görkemli bir tablo) vücuda getirmiştir. Müze-i Hümayun’un tesisi, tekmili huşunda cidden şayan-ı takdir himemat (hizmetler)  ibraz eyleyen utufetlu Hamdi beyefendi hazretlerinin takdir ve sitayişi mezayası (meziyetlerl)  sadedinde her ne yazılsa …azdır.”
Osman Hamdi Bey, Müze Müdürü olduktan sonra, olayların da etkisiyle arkeolojik kazılara giderek artan ilgi gösterdi ve kazılara bizzat katılarak, arkeolog oldu. En önemli arkeolojik buluşu Sayda (bugün Lübnan’da) kazılarında ortaya çıkarılan, arkeoloji dünyasının ünlü İskender lahdi ve buna benzer yirmiye yakın lahittir. Ayrıca, Nemrud dağı ve Lagina tapınağında önemli kazılar yaptı.

Osman Hamdi Bey’in arkeoloji alanındaki bir başka büyük hizmeti, tarihi eser kaçakçılığını önlemeye yönelik çalışmalarıdır. Ülkemizin tarihi zenginliklerine sahip çıkılması bilincinin gelişmesinde O’nun büyük katkısı oldu. 1874’de yürürlüğe giren Asar-ı Atika Nizamnamesi (Eski Eserler Tüzüğü) ile antik değeri olan tarihi eserlerin yurt dışına çıkarılması bazı istisnalarla, yasaklanmıştı. Osman Hamdi, yeterli görmediği bu nizamnamenin değiştirilmesi için de uğraştı ve uzun yıllar uygulanacak olan yeni Nizamname 1884’de yürürlüğe girdi. Bu konuya ilişkin hassasiyetini vurgulamak için şu öykü anlatılır. Alman İmparatoru Wilhelm II, Padişah İkinci Abdülhamid’in davetlisi olarak İstanbul’u ziyaret ettiğinde ( 1889 ya da 1898) Arkeoloji Müzesindeki İskender Lahdi’nden çok etkilenir. Bir gazeteci, Osman Hamdi Bey’in yanına gelir ve “ bu lahdi Alman İmparatoru ülkesine götürmek istiyormuş. Bu konuda ne düşünüyorsunuz “diye sorar. Osman Hamdi’nin yanıtı kesindir: “İskender Lahdi, ancak benim cesedimle birlikte gidebilir.” Böylece İskender lahdi Arkeoloji Müzesindeki yerinde kalır.

Osman Hamdi Bey’in kurucu kimliğinin bir diğer önemli örneği, bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin çekirdeği olan Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali’sidir. Osman Hamdi, resim ve mimari eğitimi için daha önce yapılan çalışmaları sonuçlandırarak, 1882 Eylul’de Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali’sini açıyor. Bina, 1892’de genişletiliyor. 1894 yılında öğrenci sayısı 120 oluyor. Osman Hamdi Bey ölümüne kadar Müze Müdürlüğü ile Sanayi-i Nefise Okulu müdürlüğünü aynı zamanda yürüttü.

Osman Hamdi Bey, idari görevlerinden arta kalan zamanlarda resim yapmayı sürdürdü. Resim yapmaya 1857’de Hukuk öğrenimi için gönderildiği Paris’te başladı. Paris’te dönemin önemli ressamlarından Gerome ve Boulanger’den ders aldı. Aynı dönemde, Şeker Ahmed Paşa ile Süleyman Seyyid de Paris’te resim dersleri aldılar.1867’de Sultan Abdülaziz Paris’i ziyaret ettiğinde bu üç genç resim öğrencisi Paris’teki uluslararası sergide bulunuyorlardı. Daha sonra,  Viyana, Berlin, Paris ve Münih gibi Avrupa kentlerinde düzenlenen sergilere katılan Osman Hamdi Paris ve Viyana’daki sergilerde ödüller kazandı.  Yabancı basında  “ressamı mahir”, “ ressamı şehir” gibi sıfatlarla onurlandırıldı. Paris’te sergilenen bazı tabloları arasında şunlar sayılabilir  : Şehzade Türbesinde Derviş (1903), Ab-ı Hayat Çeşmesi (1904), Okuyan Genç (1905), Kaplumbağa Terbiyecisi (1906), Silah Taciri (1908). Osman Hamdi Bey, yaşamı süresince Türkiye dışında en fazla sayıda sergiye katılan Türk sanatçısıdır. Türk resim tarihinde insan figürlü kompozisyonu ilk gerçekleştiren sanatçı O’dur. Eserlerindeki tiplerin sadece İslami değil, Türk karakterini de yansıtmasına özen gösterdi. Türk resim tarihinde 19ncu yüzyılda öne çıkan dört ressamdan biridir. Diğerleri, Şeker Ahmed Paşa, Süleyman Seyyid ve Hüseyin Zekai Paşa’dır. İlk resim sergisini düzenleyen Şeker Ahmed Paşa’dır.

Osman Hamdi Bey’in ortak çalışma ürünü olan kitapları da unutulmamalı. 1873’ Viyana resim sergisi için hazırlanan  “Les costumes populaires de la Turquie” (Türkiye’nin gündelik giyimleri) kitabından başka şu eserlerin hazırlanmasına nezaret etti: “ Usul-u Mimari-i Osmani”, “Le Tumulus de Nemroud-Dagh”, “Une Nécropole Royale a Sidon”, “Les Ruines d’Arslan Tasch”.
Osman Hamdi Bey, 1869’da Paris’ten İstanbul’a döndü. Osman Hamdi’yi bir süre çeşitli devlet memuriyetlerinde görüyoruz. Bağdat’a Vali olarak atanan Mithat Paşa, Osman Hamdi’yi beraberinde götürdü ve yabancı dil bilgisini değerlendirerek, “ Vilayet-i Umur-u Ecnebiye” Müdürü yaptı. İki yıl Bağdat’ta kalan Osman Hamdi, İstanbul’a dönüşünde “Teşrifat-ı Hariciye Müdür Muavini”(Protokol Müdür Yardımcısı) oldu. 1876’da Abdülaziz tahttan indirildikten sonra “ Matbuatı Ecnebiye Müdürlüğü”ne atandı. 1877’de Beyoğlu 6ncı Belediye Müdürü oldu. 1877-1878 Osmanlı –Rus harbi sona erince, devlet memurluğundan çekildi. 4 Eylul 1881’de çok severek yapacağı Müze Müdürlüğüne atandı. Osman Hamdi’nin idari görevleri Müze Müdürü ve Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali Müdürü iken devam etti. 1894’den itibaren “ Duyun-u Umumiye” nin Osmanlı Dayinler Vekili” görevini ifa etti. Ayrıca, tütün rejisi ile bazı bankaların ve kurumların idare meclisi başkanı veya üyesi idi.

Osman Hamdi’nin bu yüksek çalışma temposu hakkında yakın dostu, Servet-i Fünun dergisi sahibi Ahmed İhsan şöyle yazıyor: “ Her gün gayet erken kalkar, Kuruçeşme yalısından doğru Müze-i Hümayun’a gider, buranın işleriyle meşgul olduktan sonra Duyun-u Umumiye İdaresi’ne giderdi. “
Osman Hamdi Bey’in çalışmalarını ve projelerini başarıyla sonuçlandırmasında kendi enerjisi ve çalışkanlığı kadar bir ara Sadrazamlığa kadar yükselmiş, Nazır ve Büyükelçi olarak çok önemli görevler ifa etmiş babası İbrahim Ethem Paşa’nın Padişah ve Saray’la ilişkileri de önemli rol oynadı.

Kendisi çok çalışkan olmasının yanısıra, başkalarını da çalıştırmanın yöntemlerini biliyordu. Osman Hamdi Bey’in portresini çizerken yöneticilik, organizatörlük kabiliyeti ve sosyal yönü de ihmal edilmemeli.  Prof. Dr. Mustafa Cezar, kitabında bu konuda şu kısa değerlendirmeyi yapıyor: “ … Etrafında takdir ve saygı uyandırmıştı. Yabancıların da dahil olduğu geniş bir dost çevresi vardı. Güzel ve ihatalı (kapsayıcı) konuşur, esprilerinde zekasının parıltısı açıkça görülürdü. Görüşlerini, projelerini kabul ettirmek için gerektiğinde, Nazırlara dahi çıkışırdı.”

Osman Hamdi Bey’in ölümüne İstanbul’un önemli gazete ve dergileri geniş yer verdiler. O, doğum tarihi olan 30 Aralık 1842’den ölümüne (24 Şubat 1910) kadar geçen 68 yılda çalışmalarının ödülünü hayatta iken gören nadir kişilerden biridir. Arkeoloji Müzesinin kuruluşunun 25nci yıldönümünde (1906) takdir yazıları yazılmış, kendisine “ fahri doktor”, “muhabir üye” gibi akademik unvanlar ve madalyalar tevcih edilmiştir.
Osman Hamdi Bey’in mevtası,  isteği üzerine Gebze - Seferihisar’daki evinin bahçesinde ebedi istirahatgahına tevdi edildi. 1933 yılında Mustafa Kemal Atatürk, bu köşkü ve bahçesini ziyaret etti.1987’de evi Müze haline dönüştürüldü. Ancak, 02 Ağustos 2019 tarihli Kocaeli Barış gazetesindeki “Osman Hamdi Bey’in kemiklerini sızlattılar” başlıklı haberde, müzenin bakım ve onarımının kaynak yetersizliği nedenile yapılamadığı ve müzenin ziyarete kapatıldığı bildirildi.

Çağının seçkin siması ve uluslararası ün kazanmış çok yönlü bir sanatçımız olan Osman Hamdi Bey’e kültür ve sanat tarihimizde layık olduğu önem verilmelidir.










No comments:

Post a Comment