S-400'LER YEDEK KULÜBESİNDE BEKLER Mİ?.
01 Haziran 2019 Cumartesi 00:00
Ahmet Takan
·
·
·
Ülkeyi gerim gerim geren gündem maddesi; S-400...
Çapraz ateş altında kalmış gibiyiz. Kamuoyu,
Türkiye'nin acil olarak hava savunma sistemine ihtiyacı konusunda ikna
olmuş durumda. Fakat, müthiş bir bilgi kirliliğinin yanısıra siyasi duruşların
getirdiği çıkar hesapları yüzünden aklı almaz bir kafa karışıklığı yaşanıyor.
Vatandaşın, farklı savunma sistemlerinin teknik özelliklerini, hangisinin
askeri sistemimize daha uyumlu olacağını bilecek hali yok. Fırsattan istifade
ağzı olan konuşuyor. Hangi sisteme bir eleştiri getirecek olsanız taraftarı
karşısındaki "vatan haini" ilan ediyor...
Neyse!.. Söz konusu vatan ise gerisi
teferrruattır... Abdestimizden de şüphemiz olmadığı için içimiz oldukça
rahat... İsimleri bende saklı, ağırlıklı olarak emekli hava subaylarının
hazırladığı "hava savunma sistemi tedariki" ile ilgili oldukça
kapsamlı bir raporu saatler boyu inceledim. Başta S-400'ler olmak üzere şu ara
adı geçen birçok savunma sisteminin teknik incelikleri ve karşılıklı
mukayeseleri masaya yatırılmış, artıları eksileri titizlikle ortya konulmuş.
Çok uzun ve çok mearklısına ancak bir askeri dergide okutulabilecek bir
rapor... Askeri mahrem bilgilere girmemeye azami ölçüde dikkat edilmiş.
Anlayacağınız, çok teknik!... Raporda, 2 çarpıcı yer benim gibi uzman
olmayan vatandaşların anlayacağı özellikteydi. İşte o satırlar;
"Konuya, daha rahat anlaşılabilmesi için günlük
hayattan bir 'uyumluluk' örneği ile başlayalım. Şöyle ki; sizin bütün
arkadaşlarınız Android veya IOS tabanlı SAMSUNG veya IPHONE telefon kullanıyor.
Kendi aralarında Whatsapp benzeri bir program üzerinden sohbet ediyorlar, anlık
olarak birbirlerinin ne işle meşgul olduklarını takip ediyorlar, dosya
alışverişi yapıyorlar, bir arkadaşınız bir uygulama için kurulum dosyası
dağıtmış ise diğerleri otomatik olarak bu uygulamayı telefonlarına kurabiliyor
veya bir kişi bir adres bilgisi paylaşıyor ve diğerleri tek tuşla ilgili adrese
yol tarifi başlatabiliyor. Bütün arkadaşlarınız eşgüdüm içerisinde ve yoğun
şekilde sosyal bir ağ üzerinden haberleşip günlük hayattaki birçok işini
kolaylaştırırken, bir sabah babanız çıkıyor ve size 'oğlum sana
dünyanın en iyi telefonunu aldım, bataryası 400 saat gidiyor, arkadaşlarının
telefonu Tofaş ise bu Porsche' diyor ve Rus yapımı bir telefonu
elinize tutuşturuyor. 'İyi de babacım' diyorsunuz, 'bu
telefonun kendine özgü bir yazılımı var ve Whatsapp kurulamıyor, arkadaşlarımla
nasıl sohbet edeceğim? Onların nerde olduğunu, ne yaptığını nasıl takip
edebileceğim, dosya ve adres paylaşımı vs. nasıl olacak?' diyorsunuz.
Cevaben: 'olsun oğlum şarjı çok uzun gidiyor, istediğin kişiyi arar
rahat rahat konuşursun, hem merak etme bunun da kendine özgü uygulamaları ve
navigasyonu var' diyor. İşte bu telefon tahmin edebileceğiniz
gibi S-400'dür.
Olay sadece sosyal bir ağ kullanımı olsa, 'sosyal
ağımız eksik kalsın, bizi seven dostlar zaten arar' der geçersiniz ancak durum
tabii ki öyle değil. Harekât şartlarında o ağda olmayışınız, yani silah
sisteminizin komuta kontrol sistemine entegre edilmemiş olması, başka bir
arkadaşınızı ateş altına almanıza yada başka bir arkadaşıma ateş edebilirim
tereddüdü ile size yaklaşan bir düşman uçağına zamanında reaksiyon
gösterememenize neden olabilir. Ses hızına yakın süratlerde uçan
platformların müthiş bir harmoni ve yüksek bir tempo ile hava sahasını
kullandığı, yüzlerce veriyi kendi aralarında sürekli olarak paylaştığı, manevra
yaptığı, mühimmat attığı, balistik füzelerin havada olduğu yoğun ve
karmakarışık bir harekât ortamında net ifade ile söylemek lazım ki 'Bizi
seven dostlar zaten arar' dediğiniz 'dostlarınız' sizi
arayamayacak zira herkesin derdi başından büyük olacak.
Hocanın zor tercihi!..
Entegrasyon konusunu günlük hayattan başka bir örnek
ile benzeştirip bu faslı tamamlayalım. S-400 sistemi, futbol takımınıza
aldığınız kolları ve bacakları uzun yabancı bir defans oyuncusu gibidir. Belki
çok hızlı koşar, rakip forvetlerine iyi müdahale edebilir ama kendi takım
arkadaşlarıyla aynı dili konuşamaz ve teknik direktörün verdiği taktikleri
anlayıp uygulayamaz. Belki gözleri çok uzağı görür ancak renk körüdür ve
kimin kendi takımından kimin rakip takımdan olduğunu ayırt etmekte çoğu zaman
güçlük çeker. Ahenk içinde oynayan arkadaşlarına ayak uyduramaz ve onlarla
anlaşabilmek için sürekli aracı birilerine ihtiyaç duyar. Zaman zaman
rakip futbolculardan biri zannederek kendi arkadaşlarının ayağındaki topu bile
almaya çalışabilir. Teknik direktör ise çareyi saha içinde belirlediği bir
alanı bu futbolcuya tahsis etmekte bulur. Top oynanan saha çok geniş olmadığı ve
diğer takım oyuncularının da defans yapmak ve gol atmak gibi görevleri olduğu
için bu yabancı futbolcuya tahsis edilen alan da mümkün olduğunca dar tutulur
ve bu alan dışına asla çıkmaması için talimat verilir. Ayrıca diğer takım
arkadaşları da tembihlenir ve bu yabancı arkadaşın müdahalesine maruz
kalmamaları için ona tahsis edilmiş bölgeye asla girmemeleri söylenir. O
yabancı futbolcu kendi bölgesine giren kim varsa ayrım gözetmeksizin ayağındaki
topu almaya çalışır. Aslında teknik direktör onu takıma almak istememektedir
ama 2 önemli neden onun adeta elini kolunu bağlamıştır. Birincisi, kulübün
başkanı bu transferi teknik direktöre sormadan yapmış ve futbolcunun ilk 11'e
alınması talimatı vermiştir. (Bu sayede diğer kulübün patronu ile de
ilişkilerini geliştirmek istemektedir). İkincisi, futbolcuya transfer ücreti
olarak diğer futbolcuların iki katı ücret verilmiş
ve basın tarafından mükemmel bir transfer olduğuna yönelik birçok asılsız haber
yapılmıştır. Üstelik bu futbolcu hayatında hiçbir zaman gerçek bir maça
çıkmadığı için asılsız haberleri çürütmek de mümkün olmamaktadır. Bu kadar para
verilen bir oyuncunun ilk 11'e alınmamasının seyirciye anlatılması şimdilik
mümkün değildir ancak gerçek bir maça çıkıldığında herkes o futbolcunun
ne mal olduğunu kendi gözleri ile görecek ve ne kadar büyük bir hata
yapıldığını anlayacaktır."
(Yarın, raporun sonuç bölümünü vereceğim)
Dünkü bıraktığımız yerden devam. Raporun sonuç bölümü;
" ... S-400 ve PATRIOT sistemlerini kısaca özetlemek gerekirse, iki sistemin de ilk tasarım yıllarından kalma önemli eksiklikleri olduğu, zaman içerisinde bazı geliştirmelere tabi tutulmuş olmalarına rağmen yeni nesil bir 'modern hava savunma sistemi' olarak kabul edilemeyecekleri görülmektedir. Balistik füzelere karşı çok kısıtlı bir yeteneğe sahip olmaları yanında, genel hava hedeflerine karşı da bazı zafiyetleri bulunmaktadır.
Bu bağlamda S-400 sistemi;
1 - Ülkemizin komuta kontrol ağına ve diğer silah sistemlerine entegrasyonu mümkün olmayan, bu nedenle günümüzün yoğun ve karmaşık harekât ortamında Türkiye tarafından etkin şekilde kullanılamayacak bir sistemdir.
2 - Balistik füzelere karşı sadece 30 km'lik dar bir bölgeyi koruyabilen sınırlı kabiliyetli bir sistemdir. Uzayda yani 100 km irtifanın dışında balistik füze önleme kabiliyeti olan THAAD ve ARROW benzeri füze sistemleri, S-400 sistemine nazaran çok daha yüksek bir teknoloji ve önleme kabiliyeti ile çok daha büyük alanları balistik füzelere karşı koruyabilmektedir.
3 - Ülkemiz de dâhil olmak üzere birçok ülkenin üretip kullanabileceği uzun menzilli klasik arama radarları ve büyük ölçekli füzeleri dışında yenilikçi ve ayırt edici, yabancıların tabiri ile "cutting edge" hiçbir teknolojisi olmayan klasik bir hava savunma sistemidir. S-300 sisteminin yapısal değişiklik içermeyen, modernize edilmiş bir versiyonudur.
4 - PATRIOT sistemine nazaran mobilitesi yüksek ve kolay yer değiştirebilen bir sistem olmakla beraber, radar, füze ve taşıyıcı araçlarının yapısal büyüklüğü nedenleri ile yeni nesil modern hava savunma sistemleri ile karşılaştırıldığında ideal bir sistem olduğu söylenemez.
5 - En kritik unsuru olan atış kontrol radarının 90 derecelik sektörel atış kısıtlaması olması nedeniyle düşman uçakları tarafından kolaylıkla imha edilebilecek bir sistemdir. Bu nedenle başka silah sistemlerinin koruması altında bulunmak zorundadır.
6 - Yetkililerimizin basın açıklamalarında, 4 adet bataryanın 2.5 milyar dolara mal olduğunu belirtilmesi göz önünde bulundurulduğunda, rakip sistemlerin yaklaşık iki katı gibi fahiş bir fiyatla tedarik edildiği görülmektedir.
PATRIOT Sistemi ise;
1 - Ülkemizin komuta kontrol ağına ve diğer silah sistemlerimize entegre edilebilecek ve diğer sistemlerle eşgüdüm halinde ortak çalışabilecek eski nesil klasik bir NATO hava savunma sistemidir.
2 - Balistik füzelere karşı kabiliyeti S-400 sistemi gibi kısıtlıdır ancak nispeten bir miktar daha fazla bölgeyi koruyabilir. 'Hit to kill' kabiliyetini test atışları ile göstermiş bir hava savunma sistemidir. Ayrıca THAAD vb. diğer NATO sistemleri ile entegre edilerek kapsamlı ve kademeli bir balistik füze savunma yapısının atmosfer içindeki düşük irtifalarda önleme yapan küçük bir oyuncusudur.
3 - Mobilitesinin düşük, arama açısının 120, önleme açısının 90 derece ile kısıtlı olması nedeniyle diğer hava savunma sistemlerinin desteği olmadan harekât alanındaki varlığını sürdüremez.
Sonuç olarak S-400 sistemi hiç de anlatıldığı gibi dünyanın en gelişmiş ve tehlikeli hava savunma sistemi değildir. Sosyal medya üzerinden yapılan yoğun dezenformasyon nedeniyle olduğundan çok daha kabiliyetli olduğu zannedilen klasik bir hava savunma sistemidir."
Not; Kısa bir mola için izninizi istiyorum. Ramazan Bayramınız kutlu olsun...
Kaynak Yeniçağ: Kötünün iyisi hangisi?.. - Ahmet TAKAN
No comments:
Post a Comment