Eski Türklerin Dini
Yrd.Doç. Serdar Uğurlu (31 Ocak 2018)
Günümüzden bir asır
öncesine kadar eski Türklerin dini denilince bu hususta yeterli birikimi
bulunmayan dönemin sosyal bilimcilerinin akıllarına gelen ilk mistik yapı
Şamanizm olmuştur. Üstelik Şamanizm zikredilirken de “Gök Tanrı İnanç
Sistemi”nden yeterince bahsedilmemiştir. Hâlbuki Gök Tanrı İnanç Sistemi kendi
başına incelenmesi ve üzerinde durulması gereken bir dini sistemdir. Gök Tanrı
kültü, Atalar kültü, Yer-Su kültü ve Umay Ana kültü olmak üzere çeşitli yan
unsurlar üzerine bina edilen bu inanç sistemi ile hurafelere ve ilkel
uygulamalara dayanan Şamanist inanışın arasındaki farkı görmemek mümkün
değildir. Ancak buna rağmen günümüzde Şamanizm’in bir din olduğu algısı hala
devam etmekte, üstelik bu algıdan hareketle Türklerin İslamiyet’ten önceki
dininin Şamanizm olduğu da vurgulanmaktadır. İşte bu noktada yapılan
çalışmaların bu muğlaklığı aydınlatmak gibi bir misyon üstlenmesi
gerekmektedir. Yani Türklerin eski dini söylenildiği gibi Şamanizm midir yoksa
dört ana unsurdan müteşekkil olan Gök Tanrı İnanç Sistemi midir açıklıkla ifade
edilmeye muhtaçtır.
Basit bir tarihi
sıralamayla gidecek olursak; İslami devirden önceki Türklerin dini hakkındaki
çalışmalar, XIX. yüzyılda Rus âlimi W. Radloff ile başlamıştır denilebilir.
Onun tespiti: “Altaylardaki Türkler arasında tespit ettiği Şamanizm’in,
İslamiyet’ten önce eski Türklerin asıl dinleri olduğu varsayımı” idi (Ocak
1983:33). Radloff bu varsayımına dayanarak eserlerini Orta Asya’daki Türkler arasında
mevcut olduğuna inandığı Şamanizm’e hasretmiştir. Eserlerinin sonraki dönemde
yerli yabancı birçok araştırıcı tarafından eski Türk dini hususunda ana kaynak
olarak kabul edilmesi, Şamanizm tezinin benimsenmesinde başrolü oynamıştır.
Yani Şamanizm’in eski Türklerin dini olduğu tespiti, batılı ve yerli pek çok
bilim adamının düşüncesinde bu eserler sayesinde yer etmiştir. 18. asır sonları
ve 19. asır boyunca hem araştırma zorlukları hem de bölgenin siyasi durumu,
Orta Asya Türkleri ile ilgili çalışmaların çok sınırlı seviyelerde kalmasına
sebep olmuştur. Bundan dolayı bu bölgenin pek çok özellikleri ile beraber
inanç-inanış yapısını ve bu yapının Orta Asya coğrafyasına dağılımını Sosyalist
Rusya’nın yıkılmasına kadar öğrenememişizdir. İşte bu yetersiz araştırma
olanakları sonucunda eksik bir bilgi birikimi meydana gelmiş, bu eksik bilgi
birikiminden hareketle de Şamanizm’in Türklerin eski dini olduğu saptaması
yapılmıştır.
Şamanizm’e
Dair Çalışmalar
Bugüne kadarki
çalışmalar sonucunda anlaşılmıştır ki Şamanizm bir din olmaktan çok uzak bir
yapıya sahiptir. Aslında Şamanizm’in en eski dönemlerdeki şekline dair akademik
çevrelerin elinde neredeyse hiçbir veri bulunmamaktadır. Yakın zamanlardaki
çalışmalardan ulaşılan bir sonuçtur ki Şamanizm, ilk kez Türkler arasından
tarih sahnesine çıkıp yayılmış bir sistem de değildir. Şamanizm’in Uygurlardan
sonraki senelerde Türkler arasında yaygınlaşmaya başladığı tahmin edilmektedir.
Çünkü Gök Türkler ile Uygur Türkleri ağaç ve orman kültüne değer veren Türkler
olarak, kutsal ormanda Gök Tanrı için kurban sunma törenlerine sadece avcıları
başkan olarak atamışlardır. Öncesinde ise yani Hun Devleti zamanında bu
başkanlık işi kağanlar tarafından yürütülmüştür.
Şaman ya da kamların
Gök Türk ve Uygurlar zamanında bu törenlere başkan olarak atanmaması, akla bu
dönemin şaman öncesi bir dönem olduğu düşüncesini getirmektedir. Yani milattan
sonra VIII. asırlara gelindiğinde Türkler arasında faaliyet gösteren şaman ya
da kam gibi bir tipin olmaması muhtemeldir. Zaten şaman tipi ile ilgili ilk
tespitler VIII. asırdan bile sonraya rastlamaktadır. Görüldüğü gibi şaman ya da
kam tipini Türklerin üretmiş olduğunu iddia etmek doğru değildir. Ancak Orta
Asya’da yaşayan eski Türklerin diğer topluluklardan etkilenerek bu tipi zamanla
üretmiş olduğu aşikârdır. Şaman kelimesinin etimolojisi üzerinde şimdiye kadar
çok durulmuştur.
Bu terimin Tunguzcadan
önce Rusçaya ve oradan da Batı dillerine geçtiği bilinmektedir. Şamanın
Toharca’daki karşılığı Samane yani budist rahip şeklindedir ve bundan ötürü
Budizm’in etkisiyle Türkler arasına güneyden kuzeye doğru girmiş olabileceği
akla gelmektedir. “Koppers ve Eliade gibi araştırıcılar, gerçekte, yukarıda iyi
Tanrılar, yeraltında fena Tanrılar şeklinde tipik bir düalizm (ikicilik) ihtiva
eden Şamanizm’in, Orta Asya’nın çoban kavimlerine, bu arada Türklere güneyden
gelmiş olabileceğini” (Ocak 2005:72-3) savunmaları da Budizm’in etkisi tezini
kuvvetlendirmektedir. Bu bağlamda Şamanizm’i, Budist çevrelerin ürettiği fikri
daha fazla kuvvetlenmektedir.
Şamanizm sonraki
süreçte eski Türk dinine ait olan atalar kültü, ölüler kültü, dağ kültü ve ağaç
kültü gibi kültleri kısa zamanda kendi bünyesinde tekrar tanımlamış ve yeniden
kurgulamıştır. Bütün bu kültler aslen Gök Tanrı dinini rükünleri olmasına
rağmen zaman içerisinde tamamen Şamanist bir yapıya dönüşmüştür. Hatta
günümüzde öyle bir aşamaya gelinmiştir ki bu kültlerden bahsedilmeden Şamanizm
yazılamamaktadır.
Şamanizm ile ilgili
Batılıların XX. asra kadarki çalışmaları daha çok bu inanış sisteminin Türklerin
en eski dini olduğu yönünde olmuştur. “Bizde ise, eski Türk dini üzerindeki
çalışmalar, Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarındaki Türkçülük akımlarıyla
beraber başlamış, ilk defa Ziya Gökalp bu konuda araştırmalar yapmıştır. O,
belki de Durkheim’in etkisiyle eski Türklerin dininin Totemizm ve Natürizm
safhalarından geçtiğini, sınırlı malzemesinden hareket ederek ileri sürmüştür.
Fakat sonraları, eski Türklerin daha gelişmiş bir dini sisteme sahip
olduklarını düşünerek buna Toyunizm adını vermiştir. Ancak daha sonra bunun
Budizm olduğu ortaya çıkmıştır. Z. Gökalp’in Şamanizm’i de eski Türk dini
olarak reddetmediği görülüyor” (Ocak 1983:21). Bu yorumu Gökalp’in “Türk
Töresi” adlı kitabında da görebilmekteyiz. Ziya Gökalp adı geçen kitapta Tisin
Türklerinin dinine Şamanizm adını vermektedir. Eserde: “Bu dinin din adamları
‘kam’lar yahut ‘kamanlar’dır. ‘Şaman’ kelimesi bundan çıkmıştır. Şaman’a
Yakutlar’da ‘oyun’ adı verilir ki Oğuzlardaki ‘ozan’ kelimesiyle aynı
köktendir” diye geçmektedir (Gökalp 2005:34-35). Görüldüğü üzere Şamanizm bir
din, şaman da bir din adamı olarak belirtilmiştir. Bu türlü saptamalar daha da
çoğaltılabilir.
Fuad Köprülü “Anadolu’da İslamiyet”, “Osmanlı’nın Etnik Kökeni” ve
“Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar” adlı eserlerinde yer yer Anadolu’nun hem
etnik hem de dini yapılanması hakkında bilgiler vermiştir. Buna göre
Anadolu’nun dini şekillenmelerinde Eski Türk dini olan Gök Tanrı dininin de
etkilerine değinmiş; Anadolu’daki heterodoks yapıya sahip zümrelerdeki Şamanist
etkilere işaret etmiştir. Kendisinin kesin olarak Eski Türk Dinini, Şamanizm’le
örtüştürdüğünü eserlerinde görebilmiş değiliz. Ancak Abdülkadir İnan’da bu daha
bir nettir. İnan “Tarihte ve Bugün Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar” adlı
eserinde; Şamanizm’i Türklerin Eski Dini olarak adlandırmıştır (İnan 2000).
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk milli kültürü üzerinde yapmış olduğu önemli
çalışmalarında, kitap ve makalelerinde Şamanizm’den Türklerin eski dini olarak
bahsetmiş hatta bu konuda daha da ileri giderek Müslüman Türkler arasında
Şamanist unsurları tespit etmeye çalışmıştır. İlerleyen yıllarda dünyanın
değişik coğrafyalarında yaşamakta olan farklı ilkel kavimlerin inanışlarında da
Şamanist uygulamalara benzer uygulamalara rastlanması konuya değişik bir boyut
kazandırmıştır. Üstelik bu ilkel kavimlerin inanç-inanış örgütlenmelerinin Gök
Tanrı inanç sistemine tamamen yabancı kalması, İnan’ın bu konudaki fikirlerinin
de değişmesine sebep olmuştur. Konunun üzerine gidildikçe Gök Tanrı İnanç
siteminin farklılıkları ve dünyadaki diğer tek tanrılı dinlere benzerliği bu
fikirlerin değişmesinde önemli rol oynamıştır. Aslında zamanla meydana gelen bu
fikir değişikliği diğer pek çok bilim adamı için de geçerlidir.
“Avrupalı
araştırıcılar arasında da aynı dönemde hep bu tezin işlendiği görülmektedir.
Mesela W. Eberhard, U. Havra ve L. Rasonyi bunlardandır. Doğrudan doğruya eski
Türk dini ile uğraşmamasına ve bir Selçuklu tarihçisi olmasına rağmen Osman
Turan (Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti) da zaman zaman bu konularla
ilgilenmiş, hudut bölgelerinde oturan Türklerin yabancı din ve kültürlerin
etkilerine maruz kalmalarına karşılık, asıl büyük kitlenin Şamanist olduğunu
savunmuştur. Ancak o, eski Türklerin Şamanizm içinde tek Tanrı mefhumuna
eriştiklerini de kabul etmektedir” (Ocak 1983:22).
Bir başka araştırmacı
olarak Cemal Şener “Şamanizm Türklerin İslamiyet’ten Önceki Dini” adlı eserinde
başlığından da anlaşılacağı gibi bu tezi savunmuştur. Hatta eserinde
Şamanizm’in insanlığın en eski dinlerinden biri olduğundan bahsetmiştir (Şener
2003:18). Şener, her ne kadar Şamanizm’i bir din ve şamanı da bu dinin din
adamı olarak eserinde tanımlamış olsa da Şamanizm’i açıklarken ondan ilahi bir
dinmiş gibi bahsetmez. Şamanizm’in esas olarak sihir ve büyüye dayandığını belirtir.
Şamanı da insan ve ruhlar âlemi arasında bir arabulucu olarak açıklar. Onun
ifadelerinden Radloff’un meydana getirdiği hatalı algının kendisini etki altına
aldığı anlaşılmaktadır. Şamanizm’in bir din olduğu düşüncesine İlhan Başgöz’ün
“Türk Halk Hikâyelerinde Rüya Motifi ve Şamanlığa Giriş” isimli incelemesinde
rastladığımız gibi Umay Günay’ın ona hitaben (1999:10-11) “Türklerin
İslamiyet’i kabul etmelerinden önceki inançları olan Şamanizm ve Şamanlık…”
şeklindeki ifadeleri tekrarlamasıyla Günay’da da rastlamaktayız. Günay,
“Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi” adlı eserinde Şamanizm’den
bir inanç olarak bahsetmekte ve bir de sürece değinmektedir. Bu süreç şaman ile
âşığı ortak noktada buluşturan bir süreçtir. Buna göre Şamanizm bir din olarak
kabul edilmiş ve onun kültürel değerlerinin önce İslami edebiyata, İslami
edebiyattan da âşık edebiyatına geçerek yaşamaya devam ettiği ifade edilmiştir.
Şamanizm’in bir din
olduğu tespitini paylaşanlar olarak ilk akla gelenler: Altay Köymen “Selçuklular
Devri Türk Tarihi”, Özkan İzgi “İslamiyet’ten Önce Orta Asya Türk Kültürü” ve
Hayri Bolay “Din Bilgisi” adlı kişiler ve mezkûr eserleri sayılabilir.
Anlaşılacağı gibi
Türklerin eski dininin Şamanizm ve hatta Totemizm olduğunu iddia eden daha pek
çok araştırmacıdan ve eserlerinden bahsetmek mümkündür. Tabii ki zamanla bu
Şamanizm fikrine katılmayanların ve bu görüşün aksini savunanların da çıktığı
görülmektedir. “Bunlardan biri de P.Wilhelm Schimidt’tir. Bilhassa Hunlar
üzerinde duran Schimidt, onlarda çok eskiden beri, gök dini dediği Gök Tanrı
kültüne dayanan bir inanç sistemi hâkim olduğunu söylemektedir. Aslında bir
sosyolog olmasına rağmen H. Ziya Ülken’in de bu konuda bazı fikirler ileri
sürdüğünü müşahede ediyoruz. Ona göre Eski Türkler, gerçekte din değil bir
sihri sistem olan Şamanizm yerine düalist fakat ahenkçi bir gök-yer dinine
mensupturlar. Yakut Şamanlığı ile Eski Türk Dini arasında hiçbir münasebet
yoktur. Türklerin düalizmi monizm olmaya çok elverişli idi. Bu sebepledir ki,
Maniheizm’in çatışan iki prensibe dayanan görüşünü terk ederek Müslüman
olmuşlardır”(Ocak 2005:58). Bu düalist yapı daha sonraları Gök Tanrı inanç
sisteminde de kendisine yer bulmuştur. Manihaizm’in öğretisinden hareketle Gök
Tanrının karşısına Erlik yani Yer Tanrısı çıkarılmıştır. Tabii bu etkilere Orta
Asya coğrafyasında güneye inildikçe rastlamaktayız. Kuzeyde yani Sibirya
bölgesine yakın kalan yerlerde ise daha sade ve dış etkilerden uzak kalmış bir
Gök Tanrı inanç sisteminden söz edilebiliriz.
No comments:
Post a Comment