Friday, December 12, 2025

Yazar: Murat Yetkin / 12 Aralık 2025, Cuma - Ankara’da Suriye Asabiyeti Artıyor: Hem SDG Hem İsrail

 Ankara’da Suriye Asabiyeti Artıyor: Hem SDG Hem İsrail

Yazar: Murat Yetkin /  12 Aralık 2025, Cuma /  Oda: Siyaset


Milli Savunma Bakanı Yaşar GÜLER, TBMM Genel Kurulunda Bakanlığının 2026 yılı bütçesini savunurken, Suriye’de hiçbir terör yapılanmasına izin verilmeyeceğini vurguladı. (Foto: TBMM)


Ankara’da Suriye asabiyeti, birbiriyle bağlantılı iki düzlemde artıyor. Biri, İsrail’in Ahmed Şara yönetimi ve Suriye’nin egemenlik ve toprak bütünlüğü üzerinde kurduğu askeri baskı. Diğeri de SDG’nin yan gözle İsrail desteğini gözeterek PKK ile hiç ilgisi yokmuş gibi silah bırakma sürecini üstüne almaması, “Terörsüz Türkiye” sürecini sekteye uğratması. Bu durum, Ankara’nın artık bir değil iki maddede özetlenebilecek “kırmızı çizgisini” zorluyor.

1- Suriye’nin egemenlik ve toprak bütünlüğünün bozulmaması,

2- Suriye’den Türkiye’ye güvenlik tehdidi gelmemesi.

Aslında -birazdan açacağım- bu iki koşulun zorlanması, Türkiye’nin süreçle ilgili üç kurumundaki faaliyetin artmasına, mesajların sertleşmesine yol açıyor.


Artan Asabiyet, Sertleşen Mesajlar

1- Sürecin koordinasyonundan MİT Başkanı İbrahim Kalın sorumlu. Süreç ilerledikçe PKK lideri Abdullah Öcalan’dan gelen mesajlar ile DEM’den yapılan açıklamalar örtüşmemeye başladı. Öcalan’ın SDG’yi ikna etme iddiasındayken, çifte anlamlı üslubuyla aslında SDG’ye fren yaptırmaya çalıştığı kuşkusu var. İmralı’dan salıverilen PKK’lı Veysi Aktaş’ın süreçteki rolü dikkat çekiyor. MHP’li Feti Yıldız’ın, tam da 13 Aralık’taki DEM Parti İmralı heyetini oluşturan Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın (Öcalan’ın avukatı Faik Özgür Erol ile birlikte) Devlet Bahçeli ziyareti öncesinde AK Parti yönetimi ile aynı sözcüklerle “Bütün unsurları silah bırakmadıkça olmaz” demesi bu çerçevede, aralık kapı bırakmama hamlesi olarak okunmalı.

2- Yıldız’ın açıklamasıyla aynı 12 Aralık günü, TBMM’de 2026 bütçesini savunan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in bu vurguyu bir kademe yükselterek “İzin vermeyeceğiz demesi de aynı çerçevede okunmalı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin geçtiğimiz hafta Şam yönetimiyle koordinasyon içinde Suriye’nin kuzeyindeki hareketliliği arttırması, Genelkurmay Başkanı Selçuk Bayraktaroğlu’nun Şam ziyareti PKK tarafından belki de “Bir şey yapamazlar, İsrail bastırır, ABD engeller” diye okunuyor olabilir ama bu varsayıma güvenmek yanıltıcı olabilir.

3- Yine 12 Aralık’ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın El Cezire’yle söyleşisindeki sözleri de hem dozu artırıcı hem de artık (satır aralarında belli bir istihbarata dayandığı izlenimi veren) İsrail-SDG bağlantısını doğrudan hedef alıcı nitelikteydi:

• “İsrail’in Suriye’deki hareketliliği ile SDG’nin isteksizliği arasında bir ilişki var, bir orantı var. Bunu artık söylemek gerekiyor.  Bu YPG’nin tek başına aldığı bir karar değil. İsrail, Suriye ile belli bir anlaşma zeminine geldiği gün YPG’nin de geleceğini göreceksiniz.”

Birkaç gün önce SDG’ye bir ülkede iki ordu olmaz  deyip, ama Şam’la anlaşırlarsa polisin SDG’den olabileceği beyanıyla bir uzlaşma kapısı açan Fidan, El Cezire söyleşisinde aksi duruma Türkiye’nin izin vermeyeceğini de vurguluyor.


Komisyon Raporu Ne Diyecek?

TBMM’deki Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi komisyonuna rapor taslaklarının gelmeye başladığını Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş açıkladı.

Dün akşam Ankara’da TÜSİAD kokteylinde sohbet ettiğimiz DEM Partililer, Komisyon raporunun Bütçe görüşmelerine rağmen yıl sonundan önce Genel Kurul’a inebileceğinden umutlu görünüyor. Gerçi yıl sonuna yetişmese de sürenin ikişer ay uzatılması imkanı bulunuyor.

Ama süre uzadıkça, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ekibinde asabiyet artıyor. Bunun en büyük nedenlerinden birinin Türkiye-İsrail gerilimi olduğu da artık ortada.


SDG ve Kırmızı Çizgi Farkı

Ankara’nın SDG konusunda, -Suriye’nin Egemenlik ve toprak bütünlüğü ve Türkiye’ye tehdit potansiyeli taşımaması- noktalarında özetlenen kırmızı çizgisinin, 2000’lerin başında Irak konusundaki maksimalist çizgiden farkı bulunduğu da söylenmeli.

O zaman, Irak’ın geçmişinde zaten bulunan federatif yapı dikkate alınmadan, özerk Kürt oluşumu kırmızı çizgi ilan edilmişti. Oysa 2007 Irak Anayasasıyla Irak Bölgesel Kürt Yönetimi kuruldu. Bugün Irak hükümetiyle birlikte o da muhatap alınıyor.

Suriye kırmızı çizgisi, ya da çizgileri ise bir yanıyla daha katı diğer yanıyla daha esnek.

Örneğin, polis gücü ile “adı federasyon olmayan federasyona” Şam ile anlaşmaları koşuluyla sıcak bakılması, SDG’nin içindeki Suriyeli olmayan silahlı unsurları ayıklayıp göndermesiyle muhatap alınabileceği gibi kapılar açık tutuluyor.

Ankara’daki asabiyetin dibine inince İsrail’deki Binyamin Netanyahu yönetimi ve İsrail lobisi etkisindeki ABD yönetim çevrelerinin Türkiye’nin PKK’nın silahsızlandırılması yoluyla Kürt sorununa kendi Meclis çatısında siyasi çözüm bulmasını engellemeye çalıştığı saptaması olduğu görülebiliyor.
















No comments:

Post a Comment