)
ABD Temsilciler Meclisi intikam ararcasına inanırlığı
olmayan “Ermeni soykırımı”nı tanıdı
Dr. Ferruh Demirmen
ABD Temsilciler Meclisi, 29 Ekim 2019'da “Ermeni soykırımı” kararını (H.Res.296 kodlu)
onayladığında, Ermeni lobisi ve destekçileri bir tür başarı ilan ettiler.
Aynı gün NY Times’da
yayınlanan yazısında “Ermeni soykırımı”nın kadim savunucusu, BM eski büyükelçisi
Samantha Power, bunun geç alınmış bir karar olduğunu beyan etti.
Ancak, Meclis’in böyle bir kararı almak için neden 35 yıl beklediğine dek hiçbir açıklama
yoktu. 2017 Mart ayında Meclis’te sunulan, benzer bir tasarı olan H.Res.220, Ermeni
lobisinin geçmesi için amansız çabalarına karşın Meclis Dış İlişkiler Komitesi'nde
sürüncemede kaldı. Sonunda, Ermeni cephesinin H.Res.296 tasarısının onaylanmasından
sağladığı biraz daha tanınırlık idi; ancak bu içi boş, doğruluktan yoksun bir başarıydı.
Hazır bahane
Gerçek şu ki, H.Res.296 kodlu kararın onaylanmasıda “Ermeni Soykırımı”nın inanırlığı ile
pek ilgisi yoktu. Karar, ABD ile Türkiye arasında, özellikle 2013 yılında kurulan Kürt militan
grubu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ilgili Suriye ihtilâfının yarattığı gerginlik
nedeniyle Türkiye’yi cezalandırmak için uygun bir bahane olmuştu. Meclis’teki atmosfer
Türkiye için o kadar toksik idiydi ki, tasarı 405’e karşı 11 oyla ezici bir şekilde onaylandı. 103
üyesi olan Meclis Türkiye Destek Grubu’nın 94 üyesi bile tasarıya “evet” oyu verdi. Kararda
yer alan son derece ciddi iddialar hususunda tartışma bile olmadı. Bir tür Türkiye’yi
kötekleme partisi sergileniyordu. Ermeni lobisi ve destekçileri gelişmelerden büyük zevk aldı.
Aslında Meclis’teki öfke ağırlıklı olarak ABD Kongresi’nde popülerliği çok düşük düzeylere
düşen Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelikti. Ancak sinirli politikacılar için bu
önemli değildi. Türkler “kötü adam,” ABD ile müttefik SDF, “iyi adam”dı.
SDG’nin esas itibarı ile Suriye'deki Kürt terör örgütü YPG’den oluştuğu görmezden gelindi.
ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komite’sinin 28 Nisan 2016 tarihindeki duruşmasında
Savunma Bakanı Ash Carter, YPG’nin PKK ile ilişkili olduğunu kabul etti. Senatör Lindsey
Graham, bir hışımla, ABD’nin Suriye Kürtleri ile ortaklığının “dünyadaki en aptalca fikir”
olduğunu belirtti. (Bak foto).
https://www.c-span.org/video/?c4591976/user-clip-def-sec-carter-us-backed-syrian-kurdishgroup-shares-ties-terror-group-pkk
Senatör Graham ile Bakan Carter arasındaki soru-yanıt seansından alıntılar:
Graham: Sayın Bakan, PYD’yi hiç duydunuz mu?
Carter: Evet, duydum.
Graham: Kim onlar?
Carter: Bir Kürt grubu ... birkaçından bir tanesi.
Graham: YPG’yi hiç duydunuz mu?
Carter: Evet, onu da duydum.
2
Graham: YPG PYD’nin bir askeri kanadı değil mi?
Carter: Evet, doğru.
Graham: 2013’de kurulan, solcu Suriye siyasi Kürt partisi. Gelen raporlara göre PKK ile
aynı saftalar, veya en aşağı onlarla yakın bağları var. Doğru mu?
Carter: Eee, evet doğru.
Ayrıca 2016 yılının başlarında ABD Terörle Mücadele Ulusal Merkezi (NCTC) web sitesi,
PKK’nın Suriye’deki iştirakçısının PYD olduğunu, ve PYD’nin militan kanadı YPG’nin
Türkiye halkına yönelik terör saldırıları gerçekleştirirken PKK ile iş birliği yaptığını belirtti.
Daha sonra bu bilginin bulunduğu sayfa NCTC internet sitesinden kaldırıldı.
Üç yıl zarfında işler nasıl değiştmişti! YPG lideri “General” Mazola Kabana Abdi'nin
tutuklanması için Türkiye’de kırmızı alarm var.
Tüm bunlara karşı arka plandaki gerçekler: Türkiye'nin NATO’nun kritik bir üyesi olması,
Afgan savaşında müttefik olması, ve Türk askerlerinin 1950’den 1971’e kadarki sürede
Kore’de Amerikan birliklerinın yanında yaşam fedakârlıkları (751 ölü, 21.000 yaralı).
Tarihi bir dayanak yok
Fakat Ermeni iddialarına geri dönelim. Ona yönelik bütün propaganda mahiyetindeki
tanıtımlara karşın “Ermeni soykırımı” kanıtlanmış bir olay değil.
Yüzlerce tarihçi, örneğin,
Amerika’da 69 tarihçi tarafından imzalanan ve 1985’te NY Times ve Washington Post’ta
yayımlanan beyanname, 1915 Osmanlı Anadolu’sundaki olayları soykırım olarak tanımıyor.
BM de “Ermeni Soykırımı”nı tanımış değil.
Bu durumda insan Kongre üyelerinin 1915 olayları hakkında gerçekten bilgili olup olmadığını
merak ediyor. Kaçı Türklerin 15. yüzyılda İspanyol engizisyonunda zulüm gören Yahudileri
bağrına bastıklarını, 1845-1849 Büyük Kıtlık döneminde gemilerce yiyecek göndererek
topluca açlıktan ölen İrlandalılara yardım ettiğini, ve İkinci Dünya Savaşı’nda binlerce
Yahudiyi Nazi teröründen kurtardığını biliyor? Böyle bir halk, 6 yüzyıl boyunca kucakladığı
ve “sadık bir millet” olarak nitelendirdiği bir azınlığa karşı iğrenç soykırım eylemini
gerçekten yapabilir miydi?
Aksine, 1939'da Alman “Mitteilungsblatt” dergisinde afişe edildiği gibi, Taşnak Ermenileri
İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler ile işbirliği yaptı.
Sen. Lindsey Graham ve Savunma Bakanı Ash Carter, ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komitesi duruşması, 28 Nisan 2016.
3
H.Res.296 kararında yer alan her suçlama ifadesine, örneğin 1,5 milyon Ermeninin ölümüne
ilişik tiksindirici iddiaya, Hitler’in sahte “Ermeni söylemini” içeren ve Nüremberg
mahkemelerinde delil olarak bile kabul görmeyen sözümona belgeye, Türk ve Müslüman’a
karşı nefret hissi taşıyan Büyükelçi Henry Morgenthau’nun başıboş açıklamalarına (“Türkler
ilkel, zehirli bir kan taşıyor”), tek tek karşılık verilebilir.
1915’de büyük bir savaş vardı; Ermeniler işgalci Rus ordusuna katılarak büyük bir isyan
hareketi başlatmışlardı, ve Osmanlı hükümetinin Doğu Anadolu'daki Ermenileri güneye doğru
tehcir etmekten başka çaresi yoktu. Özel kategorideki Ermeniler ve Anadolu'nun Batı
tarafındakiler oldukları yerde kaldı. Tehcir sırasında hastalıklar, kaos ve açlık bir çok kayba
sebep oldu. Yasaları çiğneyen, Ermenilerin öldürülmesinden sorumlu bazı başıboş yerli
yetkililer de daha sonra Osmanlı mahkemeleri tarafından yargılandı ve ölüm hükmü dahil,
cezalandırıldı.
1923 Nisan'ında Romanya Bükreş’te yapılan Taşnak kongresinde sunduğu Bildirge ile Ermeni
devrimcilerinin fırsatçılığını ve yanlış hesaplamasını açığa vuran, Ermenistan Cumhuriyeti'nin
ilk Başbakanı Hovannes Katchznouni’den başkası değildi.
Ermeni anlatıların belki de en fazla kınanacak veya takbih edilecek veçhesi, dile
getirilmeyenlerdir. Anadolu'da yaklaşık 520.000 sivil Müslümanın silahlı Ermeni milisler
tarafından katliamı, Batı medyasında hemen hiç söz edilmez. Doğu Anadolu Müslüman toplu
mezarlarıyla doludur.
Yasal dayanak yok
Aynı ölçüde önemli bir diğer konu ise, “Ermeni soykırımı” nın yasal bir temeli olmamasıdır.
1948 BM Soykırım Sözleşmesi soykırım suçunu yargılama yetkisini bu noktada ehil bir
mahkemeye verir. Birleşmiş Milletler tarafından resmen tanınan bütün soykırımlar, örneğin
Srebrenitsa ve Kamboçya soykırımları, böyle bir mahkeme tarafından hükme bağlanmıştır.
Bireyler, hükümetler ve parlamentoların soykırımı yargılama yetkisi yoktur.
Bunu müteakip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Fransa’nın Anayasa Konseyi’nin
kararları Osmanlı Anadolu’sundaki 1915 olayları için soykırım anlatısını reddetti. Bu
mahkemeler aynı zamanda Holokost ve 1915 olayları arasında herhangi bir benzerliği de
kabul etmedi.
İlginçtir ki, H.Res.296 ve Senato’ daki onun ikizi S.Res.150 tasarısı, “Ermeni soykırımı”nın
yasal dayanakları hakkında tek bir sözcük içermemektedir.
Meclis, “Ermeni Soykırımı”nı kabul etmekle sadece ABD Anayasa’sında güvence altına
alınan savunma hakkını görmezlikten gelmekle kalmadı; yasama görevinden saptı, ve
herhangi bir yasal desteği olmayan bir iddiaya onay damgasını bastı. Meclis’in eylemi, aynı
zamanda “Ermeni soykırımı”nın nasıl siyasallaştırıldığının ve bir siyasi araç olarak
kullanıldığının kanıtlanmasıydı.
Şayet Ermeni cephesi iddialarını gerçekten idame ettirmek istiyorsa, ya Türk tarafı ile bilimsel
tartışmaya girmeli, ya da davasını Avrupa Adalet Divanı'na götürmelidir. Ancak ikisini de
yapmıyor; onun yerine acendasını kabul ettirmek için politikacılarla samimi ilişkiler kurmayı
tercih ediyor. Bu şekilde propaganda tanınırlığı kazanıyor; ancak başarısının içi boş.
4
Suriye ihtilâfı olmasaydı H.Res.296 tasarısının onaylanma şansı çok düşüktü.
“Ermenistan: Bir ‘Hritiyan’ Terörist Devletin Sırları” (2002) adlı kitabın yazarı merhum
Arkansas (Eyaleti) Yargıcı Sam Weems, Ermeni soykırımı iddialarını, “3 dolarlık banknot
gibi düzmece” olarak nitelendirdi.
İki yüzlülük açığa çıktı ve anımsandı
H.Res.296 ile ilgili gelişmeler bir iki yüzlülüğü afişe etti ve bir diğerini anımsattı.
NY
Times’ın Samanta Power’ın makalesini kararın onaylandığı günde yayınlaması, bir noktaya
dikkat çekiyor. Bu tür "hız" gazetecilikte olağandışıdır. Anlaşılıyor ki, Times sadece Meclis’in
kararını halka duyurmaya hevesli değildi; bu bağlamda Power ile önceden bir aranjman
yapmıştı.
Daha da çarpıcı olan, Times’ın, bu makalenin yazarı tarafından kaleme alınan, Power’ın
görüşlerine karşı çıkan, aynı uzunluktaki bir yazıyı yayınlamayı reddetmesiydi. Gazete bu
noktada yanıt vermek zahmetinde bile olmadı.
Ancak, Power’ın yazısının sonunda gazete terafından şöyle bir öz-övünme vardı: “The Times,
editöre gönderilen değişik görüşlü mektupları yayınlamayı taahhüt eder.” Tam bir iki
yüzlülük!
Ne ki, hepsi bu değildi; aynı zamanda geçmiş bir iki yüzlülüğünün bir anımsanması vardı.
2006 yılında Houston’da “Baker Institute”de (Rice Üniversitesi) enstitü müdürü Edward
Djerejian tarafından organize edilen bir sunumda “gerçekleri anlatan” Power, “Ermeni
soykırımı” hakkında vaaz verir gibi konuştu. Kendisinin hukuk doktorası var. Power’ın
konuşmasının sonunda dinleyiciler arasında yer alan birkaç Türk'ün soru sormasına izin
verilmedi.
Kısa bir süre sonra Türkler tarafından Power’e 1915 Ermeni olaylarını istediği
zaman ve yerde, Türk tarafından bir bilim insanıyla tartışması için yazılı bir davet gönderildi.
Power, “Türkler bu konuda fazla hassas” yanıtıyla daveti reddetti.
“Fazla hassas”! Kendisinin bilime ve gerçeklere bağlılığı ancak bu kadarmış.
Ve NY Times gibi Amerikan medya kuruluşlarının “değişik görüşlere” açık olması bu kadar
oluyor. Daha önceki tecrübelere dayanarak, Batı medyasında Türk ve Müslüman karşıtı
önyargılar sağ sâlim ayakta. Ermeni lobisinin çok sıklıkla bizlere hatırlattığı gibi, Ermeniler
ne de olsa, dünyanın “İlk Hristiyan milleti” idi!
No comments:
Post a Comment