BM’nin Kudüs Kararına Dair Değerlendirmelerin Düşündürdükleri
Tugay Uluçevik -Emekli Büyükelçi
Türkiye ve Yemen’in müracaatı üzerine 21 Aralık 2017 günü özel olarak toplanan BM Genel Kurulu’nda Kudüs hakkında kabul edilen Karar Türkiye’de ve çeşitli uluslararası çevrelerde memnunlukla ve hattâ sevinçle karşılanmıştır.
Özellikle dinî mukaddesatımız açısından ve dünyada kaba güce güvenerek “ben yaptım oldu” zihniyetinin halkımızda uyandırdığı iğbirar veya nefret itibariyle Türkiye’de haklı olarak bu böyle olmuştur.
Kararın çıkmasından sonra Türkiye’de resmî çevreler ve muhtelif düşünürler de BM Genel Kurulu’ndan çıkan kararı bir “diplomatik zafer” olarak niteleyen beyanlarda bulunmuşlar ve değerlendirmeler yapmışlardır.
Devlet adamlarımız “adaletin tecellisi için gözümüz BM Genel Kurulu'nda”; "BM, Kudüs kararıyla kural tanımayan, hak tanımayan, adalet tanımayan ABD yönetimine kuralı, hakkı ve adaleti öğretmiştir" şeklinde demeçler vermişlerdir.
Gazetelerde “Birleşmiş Milletler kararıyla, dünya güçlünün haklı değil, haklının güçlü olduğunu bir kez daha kabul etmiştir” şeklinde görüş beyan eden yazarlar olmuştur.
BM Karaları hakkında bu çeşit değerlendirmeler yapılırken Türkiye’nin bu vakte kadar doğrudan kendisini ilgilendiren bazı konular hakkında BM’den çıkan kararlar karşısında takındığı tutum göz ardı edilmiştir.
Hatırlamamız gerekir:
Türkiye ve Kıbrıs Türk Toplum Yönetimleri, 1983’den itibaren de KKTC makamları, BM Genel Kurulu’nda ve BM Güvenlik Konseyi’nde alınan tarafsızlıktan uzak tek yanlı siyasî değerlendirmelere dayanan kararlarla uluslararası sorunlara çözüm bulunamayacağını; Kıbrıs sorununda da durumun böyle olduğunu on yıllardır açıklayagelmiştir.
Türkiye, “millî dava” olarak benimsediği Kıbrıs konusunda belirlediği ilkelerin icabı olarak BM Genel Kurulu’nun 1965 yılından bu yana Kıbrıs konusunda aldığı 8 kararın 7’sine tek başına kalma pahasına aleyhte oy vermiştir.
BM Genel Kurulu Kıbrıs konusundaki ilk kararını 18 Aralık 1965 tarihinde almıştır. 2077 sayılı bu Kararın oylamasında 47 “evet”, 5 “hayır” oyu çıkmıştır. 54 ülke çekinser kalmıştır.
“Hayır” oyu verenler Türkiye ile birlikte ABD, Arnavutluk, İran ve Pakistan olmuştur.
Çekinser Devletler NAT0 ve o zamanki Varşova Paktı üyeleriyle birlikte, Çin, Afganistan, Cezayir, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Bolivya, Brezilya, Kolombiya, Finlandiya, Guatemala, Irak, İsrail, Japonya, Ürdün, Kuveyt, Laos, Libya, Malezya, Moritanya, Meksika, Moğolistan, Fas, Yeni Zelanda, Peru, Filipinler, Senegal, Güney Afrika, Sudan, Tayland, Tunus ve Venezüella.
1975’de BM Genel Kurulu’ndaki oylamada Türkiye tek başına aleyhte oy kullanmıştır.
Çekinser kalanlar: Afganistan, Şili, Gambiya, İran, İsrail, Ürdün, Fas, Pakistan, Suudî Arabistan ve ABD.
1976 yılında alınan Karara sadece Türkiye aleyhte oy vermiştir.
Çekinser kalanlar: Afganistan, Bahreyn, Bangladeş, Belçika, Kanada, Danimarka, Gambiya, Almanya Federal Cumhuriyeti, İran, İrlanda, İtalya, Ürdün, Kuveyt, Lüksemburg, Malezya, Maldivler, Moritanya, Fas, Hollanda, Pakistan, Katar, Suudî Arabistan, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, ABD ve Yemen.
1977’deki karara Türkiye ile birlikte Afganistan, Bangladeş, İran, Pakistan, ve Uganda aleyhte oy kullanmıştır.
Çekinser: ABD, İngiltere, Almanya Federal Cumhuriyeti, Belçika, Danimarka, Hollanda, Lüksemburg, Norveç, İzlanda, İtalya, İsrail, Somali, Endonezya, Suudî Arabistan, Tunus, Fas, Malezya; Yemen ve Zaire.
1978’de BM Genel Kurulu’ndaki oylamada Türkiye ile beraber İran, Pakistan ve Suudî Arabistan aleyhte oy kullanmışlardır.
Çekinser kalanlar: ABD, İngiltere, Belçika, Danimarka, Almanya Federal Cumhuriyeti, İzlanda, İsrail, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Bangladeş, Endonezya, Ürdün, Malezya, Maldivler, Moritanya, Fas, Katar, Surinam, Tunus ve Uganda.
1979’daki oylamada Türkiye ile beraber Bangladeş, Pakistan ve Suudî Arabistan aleyhte oy kullanmıştır.
Çekinser kalanlar: Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Merkezî Afrika Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almaya Federal Cumhuriyeti, İzlanda, Endonezya, İrlanda, İsrail, İtalya, Japonya, Lüksemburg, Malezya, Maldivler, Moritanya, Fas, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Oman, Portekiz, Katar, Somali, İspanya, İsveç, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, ABD, Yemen ve Zaire.
1983 yılındaki Karara Türkiye ile beraber Bangladeş, Malezya ve Somali aleyhte oy vermişlerdir.
Çekinser kalanlar: Belçika, Kanada, Danimarka Almanya Federal Cumhuriyeti, Guatemala, İzlanda, Endonezya, İsrail, İtalya, Japonya, Ürdün, Lüksemburg, Maldivler, Fas, Hollanda,, Norveç, Suudî Arabistan, Tunus, İngiltere, ve ABD.
İsrail oylamaya katılmamıştır.
ABD, oylamalarda, ya Türkiye ile beraber Karalara aleyhte oy vermiştir veya çekinser kalmıştır.
İsrail hiçbir oylamada Türkiye aleyhinde oy kullanmamıştır.
Mısır ve Suriye bütün kararlara Rumlarla ve Yunanistan ile birlikte olumlu oy vermiştir.
Türkiye BM Güvenlik Konseyi’nin 1964’den itibaren günümüze kadar aldığı 137 Karar hakkında da aynı değerlendirmeleri yapmıştır.
Türkiye Kıbrıs konusunun BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine girdiği 1963 Aralık ayının sonundan bu yana sadece 4 kere Konsey üyesi olarak oy kullanma imkânına sahip olmuştur. 2009 ve 2010 yılında olmak üzere Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs konusunda kabul ettiği 4 kararın 4’üne de Türkiye ilkeli tutumunun gereği olarak aleyhte oy vermiştir. Sözkonusu kararlar Türkiye’nin aleyhteki oyuna karşılık Konsey’de 14 olumlu oyla kabul edilmişlerdir.
BM Genel Kurulu’nun ve Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs konusunda bu vakte kadar aldıkları ve Türkiye’nin reddettiği kararlar için şimdi BM Genel Kurulu’nun Kudüs’e dair kararı hakkında Türkiye’de yapılan “dünya güçlünün haklı değil, haklının güçlü olduğunu kabul etmiştir” değerlendirmesini yapmamız mümkün müdür?
Türkiye önümüzdeki yıllarda da Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan, Ermenistan, veya Türkiye’ye hasım başkaca Devletler veya mihraklar tarafından BM Genel Kurulu’na getirilebilecek konularda da tek başına veya az sayıda devlet ile birlikte aleyhte oy verme durumunda kalabilir.
Bu sebeple Türkiye’nin, BM Genel Kurulu’nda veya Güvenlik Konseyi’nde alınan kararları işimize geldiği zaman önemseyen, aleyhimize olanları da değersizleştiren ilkesiz ve tutarsız söylem ve davranışlardan kaçınma basiretini göstermesi gerektiğini düşünüyorum.
Gerçek odur ki, BM adaletin tevzi edildiği bir kurum değildir. BM siyasî bir yapıdır. Kararları da siyasî mahiyettedir. BM Genel Kurul Kararları birer tavsiye niteliğindedir. Her bir üye ülke, Karar tasarılarının oylanmasında kendi öz çıkarlarına uygun siyasî mülâhazalarla tutum takınmaktadırlar.
Nitekim Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da yaptığı çeşitli konuşmalarda BM Güvenlik Konseyi’nin yapısında ve aldığı kararlarda adalet olmadığı olgusuna işaret etmiş bulunmaktadır.
BM’nin yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) aldığı kararlara dair daha önce yaptığım bir incelemede, UAD hakimlerinin dahi önlerindeki dosya hakkında karar verirken, vatandaşı oldukları Devlet’in ilgili konuda siyasî açıdan takındıkları tutum istikametinde rey verdiklerini saptamış bulunmaktayım.
1 Ocak 2018
No comments:
Post a Comment