Oksijen /The Economist - 12 Nisan 2025
Türkiye ve İsrail Suriye’de ölümcül rakipler haline geliyor
Orta Doğu’nun en güçlü devletleri bölgesel emellerini Suriye’de sahneye koyuyor
Lazkiye’de devriye atan Ahmed El Şara’ya bağlı silahlı kuvvetler. (Fotoğraf: Getty Images)
Lazkiye’de devriye atan Ahmed El Şara’ya bağlı silahlı kuvvetler. (Fotoğraf: Getty Images)
Türk yetkililer, haftalardır Suriye’deki hava üslerini dolaşıyor, bunların en azından bazılarını hava savunma sistemleri ve silahlı insansız hava araçlarıyla donatma planları yapıyordu. Türkiye’nin Palmira yakınlarındaki T4 hava üssünü ele geçirmesi için hazırlıkların sürdüğü söyleniyordu. Ardından 2 Nisan günü geç saatlerde İsrail saldırısı geldi. İsrail uçakları T4’ün pistini ve radar sistemlerini bombaladı. Ayrıca Suriye’de en az iki üssü ve diğer askeri hedefleri daha vurdular.
Türkiye’nin Suriye’deki faaliyetlerinden İsrail’in endişe duyduğuna dair herhangi bir şüphesi kalanlara da yanıt Tel Aviv’den geldi. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, Suriye’nin Türkiye’nin himayesine girme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu. Savunma Bakanı Israel Katz, Suriye liderlerinin İsrail’e düşman güçlerin Suriye’ye girmesine ve Tel Aviv’in güvenlik çıkarlarını tehlikeye atmasına izin vermeleri halinde “ağır bir bedel ödeyecekleri” uyarısında bulundu.
İsrail, Türkiye’nin Suriye’de askeri üsler kurma ve yeni hükümetin çiçeği burnunda ordusuna silah tedarik etme planları da dahil olmak üzere Suriye’ye müdahalesinin boyutlarından endişe duyuyor. Türkiye ise İsrail’in Suriye’nin çökmesini ya da parçalanmasını istediğinden korkuyor. Her iki ülke de karşı tarafı vekiller üzerinden savaşa hazırlanmakla suçluyor.
İsrail Suriye’yi zayıf ve bölünmüş halde tutmaya kararlı görünüyor. İsrail’in Suriye’nin eski ordusunun altyapısına art arda düzenlediği saldırılar, Esad rejiminin Sovyet yapımı eski uçaklarının çoğunu imha etti.
Şu anda Carnegie Endowment for International Peace’de çalışan eski Türk diplomat Alper Coşkun “İsrail’in güvenlik çıkarlarına potansiyel bir meydan okuma olarak gördükleri her askeri kabiliyeti ortadan kaldırdılar” diyor.
İsrail’in çekincesi
İsrailli yetkililer Katz’ın “El Kaide ekolünden cihatçı bir terörist” olarak tanımladığı Suriye’nin geçici cumhurbaşkanı Ahmed El Şara’ya güvenmiyor. Şara ülkesinin Esadlar döneminde olduğu gibi yabancı radikaller için bir merkez haline gelmesini önleme sözü verdi. Ancak İsrailli yetkililer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteklediği Suriye’nin yeni liderinin yakında Hamas’a kucak açmasından korkuyor.
İsrail ve Türkiye yönetim konusunda da anlaşamıyor. İsrail Suriye için açıkça Kürtler ve Aleviler de dahil olmak üzere farklı azınlıkların geniş özerkliğe sahip olacağı federal bir model önerdi. Suriye’nin yeni yöneticilerine sadık silahlı grupların son dönemde yüzlerce Alevi sivili katletmesinin, Şara’ya güvenilemeyeceğini gösterdiğini savunuyorlar.
Şara ve Türk müttefiklerinin aklında tamamen farklı bir sistem vardı: Geniş yürütme yetkilerine sahip bir başkan tarafından yönetilen güçlü bir merkezi hükümet. Şara 13 Mart’ta tam da böyle bir modele dayanan yeni bir anayasa imzaladı. Bunun hemen öncesinde Suriye’nin kuzeydoğusunun büyük bölümünden sorumlu olan ve ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) geçici hükümete katılmayı kabul etti.
Türkiye’nin çekincesi
Erdoğan İsrail’i, bu yüzyılın en ölümcül savaşlarından birinden çıkan bir ülkeyi istikrarsızlaştırmak için Suriye’nin etnik ve dini azınlıklarını kışkırtmakla suçladı. Ancak onu en çok endişelendiren şey İsrail ile Kürtler arasındaki ilişki. Türkiye, İsrail’in SDG’yi Suriye’deki Türk nüfuzunu zayıflatmak ve Türkiye içinde ayrılıkçılığı körüklemek için kullandığından şüpheleniyor. Türkiye bu grubu, Türkiye ve çoğu Batılı ülkenin terör örgütü olarak kabul ettiği PKK’nın paravanı olarak görüyor.
İsrail de bu endişeleri tam olarak gidermiş değil. Geçen yıl İsrailli bakan Sa’ar, SDG ve Kürtlerden ülkesinin “doğal müttefikleri” olarak bahsederek uluslararası toplumu örgütü Türkiye’ye karşı korumaya çağırdı. Bu tür açılımların İsrail’in Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürtleri silahlandırmaya yardım edeceği anlamına gelip gelmediği belirsiz ancak pek çok İsrailli, Hamas’ı destekleyen Erdoğan’a “kendi ilacını tattırmak” isteyecektir.
Türkiye bu riski ciddiye alıyor. İsrail ile Kürtler arasında bir ittifak kurulmasından duyulan korku, Türkiye’nin geçen yıl PKK’nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan ile gizli görüşmeler başlatma kararının ardındaki kilit faktördü. Bu görüşmeler geçen mart ayında PKK’nın geçici ateşkes ilan etmesiyle meyve verdi. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu’ndan Dareen Khalifa “Türkiye, İsrail’in sınırında bir PKK devletçiği kurmak istediğini düşünüyor. İsrailliler de Türkiye’nin Suriye’yi kendilerine karşı aynı şekilde kullanabileceğini düşünüyor” diyor.
Türkiye ile İsrail arasında Gazze’deki savaş nedeniyle zaten zehirli hale gelen ilişkiler daha da kötüleşebilir. Ancak NATO’nun en büyük ikinci ordusu ile Amerika’nın bölgedeki başlıca müttefiki arasında gerçek bir silahlı çatışma yaşanması pek olası değil. Her iki tarafın savaş niyeti yok. İkisi de caydırıcılık peşinde.
Erdoğan, Trump’ı eski bir dost olarak değerlendiriyor ve Türkiye’nin Amerika ile ilişkilerinde, F-35 uçaklarının satışının önündeki engelin kaldırılması da dahil olmak üzere, bir iyileşme olabileceğini düşünüyor. Erdoğan ayrıca kendisinden güvenlik garantileri ve Ukrayna’da barışı koruma konusunda yardım isteyen Avrupa ile de ilişkilerini geliştirmeyi umuyor. Erdoğan’ın İsrail ile savaşa girerek tüm bunları tehlikeye atması pek olası değil.
Dahası, Türkiye ve İsrail ortak bir zemin bulabilir. Her ikisi de İran’ın Suriye’de yeniden bir yer edinmesini engellemek istiyor. Yeni Suriye’nin başarısız olması halinde ikisi de kaybedecek. İsrailli bir istihbarat kaynağı “Suriye derin bir kriz yaşayan büyük bir ülke ve Erdoğan’ın İsrail’e meydan okuyacak zamanı olmayacak. Kaotik bir cihatçı devlete dönüşebilecek bir yapıyı istikrara kavuşturmayı başarırsa bu İsrail için de iyi olur” diyor.
The Economist’ten alınmış, Oksijen tarafından çevrilerek lisanslı olarak yayınlanmıştır. Orijinal metne www.economist.com adresinden ulaşabilirsiniz.
No comments:
Post a Comment