Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu’nun
“ABD Başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı Joseph Biden ve Türkiye” konu
başlıklı 13 Haziran 2020 tarihli notunu okuyabilirsiniz.
ABD’de Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinin sonucu Amerika için
olduğu gibi dünya ve ülkemiz bakımından da önem taşıyor. Ancak bu seçimler
Türkiye bağlamında apayrı bir özelliğe sahip. Çünkü ister Trump ister Biden
seçilsin Türk-Amerikan ilişkilerini, nedenleri farklı da olsa, birikmiş çoklu
sorunlardan dolayı muhtemelen bugünleri aratabilecek zor zamanlar bekliyor
olacak.
Burada Kasım ayında Demokratların adayı olarak yarışacağı
anlaşılan Biden’ın Türkiye’ye karşı duruşunu irdeleyecek ve Kasım ayında seçildiği
takdirde bizi nelerin bekleyebileceğini öngörmeye çalışacağız.
Biden, seçim tarihinde 78 yaşında olacak. Fiziki ve akli
melekelerinin sağlığı konusunda farklı iddialar var. Yani, yeterliliği şimdiden
tartışmalı bir aday. Trump da son zamanlarda bu noktadan Biden’ı yıpratmaya
çalışıyor.
Biden kimdir? 1973-2009 döneminde Delaware eyaletinden Senatör,
2009-2017 döneminde Obama yönetiminde Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.
Dolayısıyla iç ve dış konularda son derecede tecrübeli bir siyasetçiden söz ediyoruz.
Şimdi Biden’ın Türkiye’yle ilgili tutum, davranış ve kararlarına
konular itibariyle göz atalım. Genelde Türkiye’ye yönelik eleştirel bir tutumu
olduğu kesin. Defalarca Türkiye’ye gelmiş bir siyasetçi. En son gelişi 15
Temmuz darbe girişimi sonrası Ağustos 2016 tarihinde gerçekleşiyor.
Dolayısıyla, ziyaretleriyle, dosyalarıyla Türkiye’yi görmüş, tanıyan biri.
Genelde Türkiye’ye yönelik eleştirel bir tutumu olduğu kesin.
Ermeni soykırımı iddialarına verdiği sürekli destek hemen dikkat
çeken bir tarafı. Senatör seçildikten sonra 1973’den bu yana Kongre’ye gelen
Ermeni soykırımı yanlısı her tasarıya sahip çıkmış, 2005 yılında Başkan Bush’un
24 Nisan Bildirisinde “soykırım” tabirine yer vermesi çağrısında bulunmuş, 2006
yılında “soykırım” demeyi reddeden Büyükelçi Richard Hogland’ın Erivan’a
tayinini engellemiştir. Biden, en son 24 Nisan 2020 tarihinde attığı bir
“tweet”le de Ermeni soykırım iddialarını Kongre’de tanıyan bir kararı destekleyeceğini açıklamıştır.
Yakın geçmişte Kongre’nin her iki
kanadında ezici çoğunluklarla kabul edilmiş – ki Kongre tarihinde bu bir
ilktir- Ermeni soykırım kararlarının varlığı, seçilirse Biden için hazır bir
basamak olacak ve 24 Nisan 2021 tarihinde “soykırım” demekte
zorlanmayabilecektir.
Böyle bir gelişme Türk-Amerikan ilişkileri bakımından ciddi bir
kopma nedeni olabileceği gibi ABD’de Türkiye aleyhine açılacak olası tazminat
ve mülkiyet davaları ABD yargı sisteminin özelliklerinden istifadeyle
hissedilir yeni hukuki zemin ve güç kazanacaktır.
Biden, Kıbrıs ve Türkiye-Yunanistan sorunlarında da Türkiye aleyhinde
tutum almıştır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından sonra 1975 yılında alınan
kararla ABD’nin Türkiye’ye karşı üç yıl süren silah ambargosunun
mimarlarındandır. Daha sonra “Kıbrıs’la ilgili BM kararlarına uymuyor”
gerekçesiyle Türkiye’ye tekrar silah ambargosu uygulanması için 1987 yılında
yeniden öncülüğünü yaptığı girişim bu sefer Senato’da az farkla reddediliyor.
Bu arada ABD’nin 1978’den itibaren Türkiye (10) ve Yunanistan’a (7) yapılan
silah yardımlarında 7/10 oranı uygulamasında, kimi silahların Türkiye’ye
satışının engellemesi gibi hususlarda da Biden hep ağırlıklı bir rol oynuyor.
Yıllar boyu ABD’deki güçlü Yunan/Rum/Ermeni lobileriyle işbirliği içinde
oluyor.
Bugünlere geldiğimizde Türk-Amerikan ilişkilerinde şimdi önemli
bir yer tutan S-400’ler konusunun da varlığını dolaylı da olsa Biden’a
borçluyuz diyebiliriz. Zira Türkiye Patriot füzeleri almak istemiş, ancak Obama
yönetimi buna yanaşmamış, neticede bu tutum AKP’nin ekmeğine yağ sürmüş ve
Ankara Rusya’dan S-400 füzelerini alarak gerek ABD gerek NATO’yla ilişkilerinde
kapanması zor bir yara açmıştır. Türkiye’ye silah satılması konusunda her zaman
hasis davranan Biden’ın bu dosyada payı olmadığını düşünmek mümkün değildir. Bu
itibarla, Biden seçilirse S-400’ler nedeniyle Kongre’de bekleyen yaptırım
tasarılarının süratle yasalaşması bugünkünden daha güçlü bir olasılıktır.
Doğu Akdeniz bağlamında ise zengin hidrokarbon kaynaklarının
keşfinin Kıbrıs meselesinin çözümü için bir açılım sağlayabileceğini
belirtmekle beraber, Biden konuyu tamamen Kıbrıs Rumlarının diliyle ifade
ediyor. Diğer bir deyişle, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin
haklarına hiç değinmiyor, buna mukabil Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin haklarını
savunuyor. Ayrıca, Türkiye’nin bölgedeki sondaj faaliyetlerine karşı çıkıyor ve
engellenmesi gerektiğini ileri sürüyor. Bu nedenle, Doğu Akdeniz’deki
sorunların barışçıl çözümü için Biden’ın adil bir aktör olacağını söylemek zor.
Biden terörle mücadele konusunda
da yetersiz bir yaklaşım içindedir. 2014 Ekim ayında Harvard Üniversitesinde
yaptığı bir konuşmada, daha sonra Ankara’dan gelen tepkiler üzerine özür
dilemiş olsa da Türkiye’yi sınırlarından cihatçıların Suriye’ye geçmesine izin
vererek IŞİD’in oluşmasına yardımcı olmakla itham ediyor. Aynı çerçevede
Trump’ın Suriye’den çekilme kararını Kürtlere ihanet olarak niteliyor ve PKK’yı
terör örgütü olarak anmakla beraber PYD/YPG’ye toz kondurmuyor, Türkiye’nin
terör örgütü dediğini müttefik olarak tanımlıyor.
Biden’ın bölgeye bakış açısında Suriye’nin yeri Türkiye bakımından
ayrı bir öneme sahiptir. Zamanında 2003 savaşından sonra Irak’ın federal bir
yapıya kavuşturulmasını savunan Biden, Suriye için de benzer bir düzen istiyor.
Bu da hedefinin bağımsız bir Kürt devletinin kurulması olduğunu düşüncesini
besliyor. Biden’ın başkanlığı Suriye’nin parçalanmasını gündeme getirebileceği
için Türkiye ve bölge için ciddi bir tehlike oluşturma potansiyelini taşıyor.
Öte yandan, insan hakları ve temel özgürlükler konusunda
Demokratların yerleşik geleneğine uygun olarak Biden küresel planda daha talepkâr
ve eleştirici bir tutum takınacağını şimdiden belirtiyor. Türkiye’ye bu alanda
yönelttiği eleştiriler var. Başkan olarak bu hususta ısrarlı davranması
beklenmelidir. Biden’ın bu tutumu aslında olumlu ve yerindedir. Karşılık
görmesi halinde Türkiye için de yararlıdır. Ancak geçerli koşullarda insan
hakları ve temel özgürlükler bağlamında böyle bir yaklaşıma Türkiye’nin olumlu
karşılık vermesi zayıf bir ihtimal olduğu cihetle, bu alanda da gerilimler
yaşanması mümkündür. AB ve Avrupa Konseyi’yle bu alanda yaşadığımız sıkıntılar
bellidir.
İşte Başkan adayı Biden’ın Türkiye çantasında bunlar ilk göze
çarpanlar. Adaylığı kesinleşirse Biden’ın yardımcısı olarak belirleyeceği
adayın kişiliği ve Türkiye portföyü de önemli. Ancak genel olarak Biden başkan
seçildiği takdirde Türk-Amerikan ilişkileri için fazla iyimser olma şansımız
yok. Elbette potansiyel sorunların diyalogla halledilmesi için Türkiye’nin dış
politika ekseni ve Türkiye’yi yönetenlerin tercihleri de kritik önemde. Yalnız
hemen belirtelim: Biden’la ilgili bu değerlendirme Trump’ın tekrar seçilmesi
Türkiye için daha iyi olur anlamına kesinlikle gelmiyor. Ülkemizde çoğu insan
Trump’ın Türkiye için daha iyi olacağını düşünebilir. Ancak Trump cenahında da
ciddi sıkıntılar var. Dolayısıyla, Trump seçeneğini ayrıca incelememiz
gerekecek.
No comments:
Post a Comment