Sunday, June 14, 2020

Demokratların adayı Joseph Biden ve Türkiye (E. Büyükelçi Faruk Loğoğlu)

Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu’nun “ABD Başkanlık seçimlerinde Demokratların adayı Joseph Biden ve Türkiye” konu başlıklı 13 Haziran 2020 tarihli notunu okuyabilirsiniz.

 

ABD’de Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinin sonucu Amerika için olduğu gibi dünya ve ülkemiz bakımından da önem taşıyor. Ancak bu seçimler Türkiye bağlamında apayrı bir özelliğe sahip. Çünkü ister Trump ister Biden seçilsin Türk-Amerikan ilişkilerini, nedenleri farklı da olsa, birikmiş çoklu sorunlardan dolayı muhtemelen bugünleri aratabilecek zor zamanlar bekliyor olacak.

Burada Kasım ayında Demokratların adayı olarak yarışacağı anlaşılan Biden’ın Türkiye’ye karşı duruşunu irdeleyecek ve Kasım ayında seçildiği takdirde bizi nelerin bekleyebileceğini öngörmeye çalışacağız.

Biden, seçim tarihinde 78 yaşında olacak. Fiziki ve akli melekelerinin sağlığı konusunda farklı iddialar var. Yani, yeterliliği şimdiden tartışmalı bir aday. Trump da son zamanlarda bu noktadan Biden’ı yıpratmaya çalışıyor.

Biden kimdir? 1973-2009 döneminde Delaware eyaletinden Senatör, 2009-2017 döneminde Obama yönetiminde Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Dolayısıyla iç ve dış konularda son derecede tecrübeli bir siyasetçiden söz ediyoruz.

Şimdi Biden’ın Türkiye’yle ilgili tutum, davranış ve kararlarına konular itibariyle göz atalım. Genelde Türkiye’ye yönelik eleştirel bir tutumu olduğu kesin. Defalarca Türkiye’ye gelmiş bir siyasetçi. En son gelişi 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Ağustos 2016 tarihinde gerçekleşiyor. Dolayısıyla, ziyaretleriyle, dosyalarıyla Türkiye’yi görmüş, tanıyan biri. Genelde Türkiye’ye yönelik eleştirel bir tutumu olduğu kesin.

Ermeni soykırımı iddialarına verdiği sürekli destek hemen dikkat çeken bir tarafı. Senatör seçildikten sonra 1973’den bu yana Kongre’ye gelen Ermeni soykırımı yanlısı her tasarıya sahip çıkmış, 2005 yılında Başkan Bush’un 24 Nisan Bildirisinde “soykırım” tabirine yer vermesi çağrısında bulunmuş, 2006 yılında “soykırım” demeyi reddeden Büyükelçi Richard Hogland’ın Erivan’a tayinini engellemiştir. Biden, en son 24 Nisan 2020 tarihinde attığı bir “tweet”le de Ermeni soykırım iddialarını Kongre’de tanıyan bir  kararı destekleyeceğini açıklamıştır.

Yakın geçmişte Kongre’nin her iki kanadında ezici çoğunluklarla kabul edilmiş – ki Kongre tarihinde bu bir ilktir- Ermeni soykırım kararlarının varlığı, seçilirse Biden için hazır bir basamak olacak ve 24 Nisan 2021 tarihinde “soykırım” demekte zorlanmayabilecektir.

Böyle bir gelişme Türk-Amerikan ilişkileri bakımından ciddi bir kopma nedeni olabileceği gibi ABD’de Türkiye aleyhine açılacak olası tazminat ve mülkiyet davaları ABD yargı sisteminin özelliklerinden istifadeyle hissedilir yeni hukuki zemin ve güç kazanacaktır.

Biden, Kıbrıs ve Türkiye-Yunanistan sorunlarında da Türkiye aleyhinde tutum almıştır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtından sonra 1975 yılında alınan kararla ABD’nin Türkiye’ye karşı üç yıl süren silah ambargosunun mimarlarındandır. Daha sonra “Kıbrıs’la ilgili BM kararlarına uymuyor” gerekçesiyle Türkiye’ye tekrar silah ambargosu uygulanması için 1987 yılında yeniden öncülüğünü yaptığı girişim bu sefer Senato’da az farkla reddediliyor. Bu arada ABD’nin 1978’den itibaren Türkiye (10) ve Yunanistan’a (7) yapılan silah yardımlarında 7/10 oranı uygulamasında, kimi silahların Türkiye’ye satışının engellemesi gibi hususlarda da Biden hep ağırlıklı bir rol oynuyor. Yıllar boyu ABD’deki güçlü Yunan/Rum/Ermeni lobileriyle işbirliği içinde oluyor.

Bugünlere geldiğimizde Türk-Amerikan ilişkilerinde şimdi önemli bir yer tutan S-400’ler konusunun da varlığını dolaylı da olsa Biden’a borçluyuz diyebiliriz. Zira Türkiye Patriot füzeleri almak istemiş, ancak Obama yönetimi buna yanaşmamış, neticede bu tutum AKP’nin ekmeğine yağ sürmüş ve Ankara Rusya’dan S-400 füzelerini alarak gerek ABD gerek NATO’yla ilişkilerinde kapanması zor bir yara açmıştır. Türkiye’ye silah satılması konusunda her zaman hasis davranan Biden’ın bu dosyada payı olmadığını düşünmek mümkün değildir. Bu itibarla, Biden seçilirse S-400’ler nedeniyle Kongre’de bekleyen yaptırım tasarılarının süratle yasalaşması bugünkünden daha güçlü bir olasılıktır.

Doğu Akdeniz bağlamında ise zengin hidrokarbon kaynaklarının keşfinin Kıbrıs meselesinin çözümü için bir açılım sağlayabileceğini belirtmekle beraber, Biden konuyu tamamen Kıbrıs Rumlarının diliyle ifade ediyor. Diğer bir deyişle, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarına hiç değinmiyor, buna mukabil Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin haklarını savunuyor. Ayrıca, Türkiye’nin bölgedeki sondaj faaliyetlerine karşı çıkıyor ve engellenmesi gerektiğini ileri sürüyor. Bu nedenle, Doğu Akdeniz’deki sorunların barışçıl çözümü için Biden’ın adil bir aktör olacağını söylemek zor.

Biden terörle mücadele konusunda da yetersiz bir yaklaşım içindedir. 2014 Ekim ayında Harvard Üniversitesinde yaptığı bir konuşmada, daha sonra Ankara’dan gelen tepkiler üzerine özür dilemiş olsa da Türkiye’yi sınırlarından cihatçıların Suriye’ye geçmesine izin vererek IŞİD’in oluşmasına yardımcı olmakla itham ediyor. Aynı çerçevede Trump’ın Suriye’den çekilme kararını Kürtlere ihanet olarak niteliyor ve PKK’yı terör örgütü olarak anmakla beraber PYD/YPG’ye toz kondurmuyor, Türkiye’nin terör örgütü dediğini müttefik olarak tanımlıyor.

Biden’ın bölgeye bakış açısında Suriye’nin yeri Türkiye bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Zamanında 2003 savaşından sonra Irak’ın federal bir yapıya kavuşturulmasını savunan Biden, Suriye için de benzer bir düzen istiyor. Bu da hedefinin bağımsız bir Kürt devletinin kurulması olduğunu düşüncesini besliyor. Biden’ın başkanlığı Suriye’nin parçalanmasını gündeme getirebileceği için Türkiye ve bölge için ciddi bir tehlike oluşturma potansiyelini taşıyor.

Öte yandan, insan hakları ve temel özgürlükler konusunda Demokratların yerleşik geleneğine uygun olarak Biden küresel planda daha talepkâr ve eleştirici bir tutum takınacağını şimdiden belirtiyor. Türkiye’ye bu alanda yönelttiği eleştiriler var. Başkan olarak bu hususta ısrarlı davranması beklenmelidir. Biden’ın bu tutumu aslında olumlu ve yerindedir. Karşılık görmesi halinde Türkiye için de yararlıdır. Ancak geçerli koşullarda insan hakları ve temel özgürlükler bağlamında böyle bir yaklaşıma Türkiye’nin olumlu karşılık vermesi zayıf bir ihtimal olduğu cihetle, bu alanda da gerilimler yaşanması mümkündür. AB ve Avrupa Konseyi’yle bu alanda yaşadığımız sıkıntılar bellidir.

İşte Başkan adayı Biden’ın Türkiye çantasında bunlar ilk göze çarpanlar. Adaylığı kesinleşirse Biden’ın yardımcısı olarak belirleyeceği adayın kişiliği ve Türkiye portföyü de önemli. Ancak genel olarak Biden başkan seçildiği takdirde Türk-Amerikan ilişkileri için fazla iyimser olma şansımız yok. Elbette potansiyel sorunların diyalogla halledilmesi için Türkiye’nin dış politika ekseni ve Türkiye’yi yönetenlerin tercihleri de kritik önemde. Yalnız hemen belirtelim: Biden’la ilgili bu değerlendirme Trump’ın tekrar seçilmesi Türkiye için daha iyi olur anlamına kesinlikle gelmiyor. Ülkemizde çoğu insan Trump’ın Türkiye için daha iyi olacağını düşünebilir. Ancak Trump cenahında da ciddi sıkıntılar var. Dolayısıyla, Trump seçeneğini ayrıca incelememiz gerekecek.

 


No comments:

Post a Comment